bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

6 MİNİK CAN…büyüyüp huzurunuz olabilirler…

iceberk | 23 October 2007 13:46

bir süre biberonla beslendiler..
bir süre biberonla beslendiler..

safinaz ve yavruları…

merhaba arkadaşlar… Öncelikle değerli vaktinizi aldığım için kusuruma bakmayın…
Hemen konuya girip, daha fazla vaktini almayacağım.. Sevgilim ve benim kedimiz (Safinaz) geçenlerde doğum yaptı.. 6 yavru dünyaya getirerek veteriner ablasını bile “Damızlıkmış” dedirtecek kadar şaşırttı.. Bizde şaşırdık tabi o karından nasıl oldu 6 yavru çıktı diye..:)
Yavrularımız şu an kendilerini kaşımaya, yalayıp temizlemeye, ve ufak oyunlar oynamaya başladılar fakat henüz sütten kesilmediler. Bir süre daha anne sütüne muhtaçlar.. Sanırım bu süreç bir ay kadar daha sürecek..

safinaz ve yavruları...

Greencard’a Rakip A.B.’den Bluecard

Pasteis de Nata | 23 October 2007 12:15

Avrupa Komisyonu AB’nin kalifiye iş gücü açığını kapatmak amacıyla ABD’nin yeşil kartına benzer bir uygulamaya geçilmesini önerdi.

Yoğun tartışmalar yaratan öneri gerçekleşirse belirli mesleklere sahip kişilere hem çalışma hem de oturma izni verilecek. Açığın mühendislik ve bilişim teknolojileri alanlarında yoğunlaştığı belirtiliyor.

AB’deki eksiğin tanımlaması için önümüzdeki 20 yılda 20 milyon kalifiye göçmene ihtiyaç duyulduğu yazılıyor. Şu anda sadece İngiltere’de 1 milyon kişilik açık var.

ÜÇ FİDAN İÇİN

mavi ay | 23 October 2007 12:00

Ben bu gün size dün gece okuduğum kitap hakkında neler hissettiğimi aktarmak istiyorum. Kitap okumak yazmaktan daha kolay ve keyifli bence. Gece 03:00 ‘a kadar elimden bırkamadığım zaman zaman da gözlerimden yaşlar inmesine engel olamadığım bu kitap. Helede kitabın içeriği hakkında bilgiye (yaşayarak yada çokça duyarak) sahipseniz. Nihat BEHRAM’ın ”DAR AĞACINDA ÜÇ FİDAN”. Bu arada bu kitabın belgesel anlatı olduğunu da belirtmek isterim. Ben 68’ler kuşağını birebir yaşamadım ama çocukluk yıllarımda 75-80 arasını hiç unutamadım. 80’lerde çocuk sayılacak yaşda idim. Buna rağmen abimin üniversitede (İ:T:Ü:) okuması nedeni ile belkide pek çok olaydan haberim var. Bir kaç yıl boyunca radyo ve televizyonlardan haberleri anne ve babamın pür dikkat korku içinde dinledikleri günleri (İst.dışında idik o zamanlar), ( aman evladımız hakkında ne duyacağız diyerek ) unutmam tabiki mümkün değil. Şükürler olsun biz kötü bir haber duymadık. Ama ya duyup yürekleri halen yananlar için ne diyebilirim ki. Neyse ben aktarımıma döneyim.
Kitabı bırakamadım an be an içinde yaşadığımı hissedip çok etkilendim. Daha öncede bu kitabın içerdikleri kişiler ve konular hakkında kitaplar okumuştum. Fakat bu çok başka. Çünkü anlatılanlarla bu gününü karşılaştırdığımızda çok da haksız olmadıklarının görebiliyorum.
Yazık ne diyebilirim. Bildiğim en önemli şey bu ülkenin bu güne gelebilmek için Başta Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun silah arkadaşları vede milyonlarca şehitimizin haklarının nasıl ödenebileceğidir. Bize bırakılan Ay,Yıldızlı bayrağı (hürriyetimizi,cumhuriyetimizi, hatta varlığımızı temsil eden) bizde bizden sonraki kuşaklara aynı temizliği içeriğinin bize getirdiklerini kirletmeden sonraki nesillerimize aktarmakdır isteğim. Şahsım adına elimden geleni yapacağım.

Lanet olsun bunlara..

EfgaN | 23 October 2007 10:29

Tüylerim diken diken oldu. inanamıyorum. şehitlere yanarken bunları da görmek insanı kahrediyor. yaptığım askerlikten utanıyorum her gün şehit verirken. insanın kalkıp gidesi geliyor en azından bir taş atmak için onlara..
hiç bir şey yapamayıp elimiz kolumuz bağlı iyi haber beklerken bu görünteleri izlemek insanı çileden çıkartıyor. tamam dağlar da olanlar birşey yapamıyoruz bunlarada mı bir şey yapamacağız. lanet olsun bunlarıda mı izleyeceğiz! izlemekle mi yetineceğiz. sinirlerim bozuldu. dayanamıyor insan.. lanet olsun ki bu videoları hazırlayanlarında birer tc kimliği var! adama bu koyuyor işte..
tanıdığınız tanımadığınız herkese izletin bu videoları. vatan sağolsun şehitler ölmez nidâları çare değil artık. en azından bunlara birşeyler yapmalı. burası bizimdir ya bizde seyredersek kim savunucak bu toprakları…..

yok

| 23 October 2007 10:29

Kendini hepten yok et
Sonrasına ağla..
Gidilecek yer uzakta olsun ya da yakın
Sen al yanına yüreğini git.
Peki gitme..
Kal burada
Bu rezillikte
Bu sefillikte kal
Ve hatta bıçaklarını bile
Aklın sıra kavga edeceksin diye
Yok senin o düşlerinden bu şehirde
Hatta ölüm başka şehirlerdeki ölümlere benzemiyor burada
Daha siyah ve daha alışılmış..

Hoşçakalın arkadaşlar:)

| 23 October 2007 10:03

Aranızdan ayrılıyorum.Şu güne kadar hafifte dolaşmak, yorumlarda bulunmak, herşeye rağmen keyif vermişti.Hatta mimlerin kazançların dışında tutulması bile her ne kadar evime icra memurlarının gelmesine, çeklerimin arkasının yazılmasına neden olduysa da:)))(herhalde böylesi bir duruma ilk atlayanlar da aşağıda yorumlarıyla kendilerini belli edeceklerdir yine)yine de iyi vakit geçirdiğimi, vücudumda biriken stresi atmamda tıpkı bir terapi gibi geldiğini söylemeliyim.Tek bir şeye kadar! Kendilerini burada deşifre etmeyeceğim, ama yapılan bir yorum benim eşimle birlikte özel hayatımı öylesine rencide edici hakaret ve argo kelimeler içeriyor ki, dili dünyadaki tüm tuvaletleri fırçalamaktan uzamış ve artık dokunduğu herşeye pislik bulaştırır hale gelmiş kimselere meslek etiğim ve içimdeki insaniyet ve insiyatif adına sabır gösteririm, ancak böyle bir platformda, benim ve ailemin üzerine bulaşmasına izin veremem.Bu kimseler hafifin kalitesinin bozulduğunu bu şekildeki yorumlarıyla ifade ediyorlar.Buna siz karar verin artık.Taa en başından beri anlatmaya çalıştığım, mesaj vermeye çabaladığım tek konuydu bu.Kimseye kırgın değilim.Herkesin bir kendini ifade etme şekli vardır.Ancak bu; argo ve küfür içerikli kişiye, aileye ya da ana baba veya kutsal sayılan daha nice değere, usluba dikkat edilmeden yapılan eleştiri de diyemeyeceğim saldırılar şeklinde olmamalıydı kanımca.Bana doğrudan saldırıldığında bile bu yönde rencide edici argo kelime, küfür, hakaret içerikli yorumlar yazmadığımı biliyorum.Ama insanım en nihayetinde.Yine de bilerek veya bilmeyerek kırılmalarına sebep olduğum arkadaşlarım olmuştur, affola.Zaten onlar bana ve diğerlerine kırılmışlıklarını ifade ederken dahi, asaletlerinden hiçbirşey kaybetmeyenler oldu her zaman.Üç çocuk annesi ve bir eczacı olarak gerçekten zaman konusunda çok sıkıntılıyım, bu sebepten ötürü işimde ve ailemde ihmal edilen boşlukları yine kendimle doldurmaya karar verdim.Belki de böylesi bir bahane iyi oldu.Bahane ne mi?Mimlerin kazanç kapsamından çıkarılması diyelim, siz öyle bilin:)

ye memet ye

| 23 October 2007 09:36

sabahtan yoğun idi iş güç. iki lâfın belini kıramadık. halkoylaması, terörik aktiviteler, sokaklarda sabahlara kadar atılan tepki sloganları varidi hâlbuki elde.
izzet ile göz göze, göt göte geldik defalarca, alışık olduğumuzca mimiklerle birbirimizi yokluyoruz. fikrim başka yerlerde. motosikletin balataları yenmiş, zanaatkârlar sikecek müşteri peşinde, tadım yok.
yeterli karşılık veremediğimden olsa gerek sinyali kesti bizimki. öğleden sonra fırsat bulup sigaralamaya seyirttim. gözünü kaçırıyor izzet.
az hayvan değilim. Anlıyorum sıkıntısını.
halkoylamasından girdim, niye sever ki insan memleketini dolaylarından tıngırdatıyorum. hatta it olduğumdan, nesini seveyim la! ünlemeleriyle bitiyor çoğu lafızım.
diyorum ki; bu sokakları niye seviyorum? bana ait olan ne var? nesneye bağlı anlam yüklenmiş yaşanmışlıklar sadece. onu da, her gün belediye, it kopuk elimizden alıyor. aha o eğik çam ağacını da sökmüşler, müteahhidin biri tabela asmış; hafriyatın yanına.
ilk gençlik yıllarında biraladığımız bankı da göremiyorum haylidir.
biteviye şu parktaki çocukluğumuzun aslan heykelciğini spreyleyip kulüplerini şanlandırıyor, bir takım kumandalılar.
her yeni ihalede, her yeni belediye başkanında, her yeni hükümette; işgâl altındaymışız hissindeyim.
onlardan biri olamıyorum ya, kayıptayım habre.
kimileri işinden oluyor, kimi yerinden. hep kaygıdayız. onlardan değilsek ne işimiz görülüyor, ne kanat gerenimiz oluyor.
geçenlerde, eleman kadının çantasını kapıp gidiyor; başka biri kuyrukta yer kavgasında, ağaz burun kırıyor, ertesi gün dışarıda. bir de dönüp tehdit ediyor. delil getir, diyor polis.
işgâl ordusunun sivil yandaşları mısınız la?! geçen ramazan bayramında, dört günde: 101 ölü. düşman ordusunun ajanları mısınız la?! nereye, kimi şikâyet edeceğim? ankara’ya tabanvay protesto yürüyüşü mü yapalım? denenmişti dii mi?
niye sever ki insan memleketini?!
sermaye sevsin! gidip yunanistan’ı alsak, fabrikaların, limanların başına beni mi oturtacaklar? elbet efratlarını. ben yine çalışan, kapı önü iş için sıra bekleyen it olacağım. e niye ben heyecanlanıyorum? kendi kendime gaza geliyorum, böyle bir ihtimâlde bile? ben yine dış kapının dallamasıyım.
niye? birilerinin adamı olamamaktan, dolaylı dahi olsa dübür uzatamamaktan mı? yok yau diyor bizimki; o kadar da değil. tepedekiler sahip çıkmazsa, birileri kampanya düzenleyip sadaka verir ihtimâl. kadın programları felan var.
almış ya gazı, gözlerimin içine bakıyor izzet.
aabi, diyor. köpeğiz ya biz bunların gözünde. hepimiz! aidiyetimiz yok ya bizim, zorla bir yerlere yamamaya çalışıyorlar. zate ne bok olduğumuzu biz bile bilmiyoz.
mülksüzüz la biz, diyorum yine. la, hele cıgara sar diyor.
laf karışıyor yine, bak diyor. bizim oralarda neye oy verileceğini ağalar, şıhlar söyler. şehirde; siyaset şıhları, ağaları söylüyor. hepsinin gütme yöntemi farklı, nemrutuna koyayım. orada, mahalli sandığa göre muamele, burada da semte. hep, korkutulmayla güdülüyoruz. ama bizi medya ile güdüyorlar.
sokakta yürüyemez oldum abi, diyor. geçen bizim oralı bi çocuk, arabayla kaza yapmış. kavga çıkmış, ahali üşüşmüş. karşı taraf haksızlığını örtmek için, gelen polise; pkklı arkadaşlarımı çağırırım dedi, diye gazlamış. polis de girişmiş buna. tutanak da aleyhinde. toplamaya gelmişti bizi. araya girip, akıl verdim de vazgeçtiler. kürdüm ya, artık nerede yamuk olsa; pkklıyım dedi, diye püskürtüyorlar.
girdaba kapılmamak lâzım dedim, bi bok çözmüş gibi.
zate fikir mayamız bozuk. normal günde de, rast gelse bizi sikmek için tutuşuyor ahali. senin şansın az. iki kelâm eden kürt olduğunu anlıyor. ben, biraz daha kârdayım. uzun uzadıya konuşmaları lâzım. ya bir de kürt olsaydım. hemen gömerlerdi logara.
bi umudumuz var, amma? göt yok.
dedim a! bayramda dört günde 101 ölü, ahalide tık yok. umut fakirin ekmeğimiş, yumulalım birbirimize; ye memet ye!