http://www.youtube.com/watch?v=7DEjx0nakWQ
uncategorized hakkında tüm yazılar
Cool / Crazy Colours
pilli pati | 26 October 2007 01:44
http://www.krazydad.com/colrpickr/
Msn Messenger da Sizi Kim Engellemiş veya Silmiş
ayolcay | 26 October 2007 00:25
http://www.webikisifir.com/msn-messenger-da-sizi-kim-engellemis-veya-silmis/
Japon işi
anadoluca | 26 October 2007 00:10
http://www.teknoloji.kuark.org/2007/10/25/hitachiden-hirsizliga-onlem/
CANIM İKİZİM- Teşekkür Ederim!
| 26 October 2007 00:07
Onu o kadar çok anlattım ki. “Aman be sıktın” deniyordur belki. Onun hakkında yazacaklarım yazdıkça çoğalıyor sanki. Canım ikizim… Hiç bitmez yazacaklarım ikizim hakkında.
Doğum günü tebriğinden sonra, yine kalbim Ayşecimle doldu taştı, birşeyler yazmaya karar verdim onun hakkında. Ayşe’ yi 5 yaşından beri tanıyorum. Şöyle bir bakıyorum da 15 senedir hala çözememişim kendisini. Kimse çözemedi onu. İzin vermedi kimseye. Kendisinin çizdigi bir dünyası vardı, o dünyanın dışına bir kez olsun çıkmadı. İçeri kimseyi de kabul etmedi. Ben hariç… Bana kapıyı açtı çok defa. Girdim ama karıştıramadım. Bir köşede oturdum her seferinde. Hiçbir şeye dokunmama izin vermedi. Ayşe’ nin dünyası diye birşey var. Eminim ben buna. İçinde kendi kendine süper uğraşlar bulduğu, harika şeyler ortaya çıkardığı, belki mutsuz belki hüzünlü belki kendisini içinde yalnız hissettiği bir dünyaydı. Bana çok albenili gelirdi hep.
Küçükken arada gelir “hadi bizim site için bir dergi çıkaralım, sonra dağıtalım” der dururdu:) Birşeyler yazar, hikayeler toplar, kendimizce karikatürler çizip güya kendi dergimizi oluştururduk. Bir başka gün Ayşe’yi kapılarının önünde bulurdum. Önünde birşeyler olurdu. İncik, boncuk filan, sonra bebeklerine diktiği giysiler… Meğer onları satıyormuş. Bazen de annelerimiz filan evde yokken mutfağa girer onun süper fikirleri doğrultusunda heryeri alt üst ederdik.Sonra babam bana paten almıştı. Benim olur da, Ayşe’nin olmaz mı hiç? Ona da almışlardı. Ama onunki daha güzeldi. Pembeydi onunkiler. Benimkiler gri:( Tam onların evinin önünde çok az arabanın yavaşça geçtiği, süper, dümdüz bir asfalt yokuş vardı. Kendimizce uydurduğumuz birşey vardı. Patanist… “Patanist olalım” derdik. Çok alışmıştık, o yokuştan çok güzel (cidden güzel şimdi bile küçümsemiyorum. gerçekten çok başarılıydı) kayıyorduk. Artistik hareketler yapmayı da hiç unutmuyorduk. Biraz daha büyüdükçe babasının fotoğraf makinasını aşırmaya başlamıştı. Garip garip bir sürü fotoğraf çekerdik. Kamerayla gelirdi bir başka gün. Her şeyi videoya alırdık. Ergenlik dönemine gelince görüşmediğimiz iki sene boyunca, Ayşe birçok resmimizi photoshopla değistirmişti. Videolarımızı kesip biçip değişik şeyler oluşturmuştu onlardan. Evet, Ayşe’ nin dünyasının yeni ugraşı photoshop ve benzeri bir dolu program olmuştu. En son üzerinde çalıştığı şeyleri gösterince epey şaşırmıştım.Çok profesyonelceydi gerçekten. Kendi dünyasında süper işler çıkarmıştı. Ama kimsenin haberi yoktu, tek ben biliyordum onun o süper orijinal fikirlerini. Tek bana göstermişti. Dünyasına sadece beni davet ederdi çünkü. Çalışmalarıyla mutlaka çok güzel şeyler başaracağını seziyordum hep. Ama o işletme okumaya başladı. Ayşe’ye o kadar tersti ki. Ne diyebilirdim ki. Ayşe’nin dünyası sonuna mı gelmişti yoksa:(
Onun içimi neşeyle kaplaması doğum günü tebriği sayesinde oldu. En anlamlı tebrikti onunki benim için. Aramadı diye kızmıştım çünkü hiçbir doğum günümde beni yalnız bırakmamıştı. Telefonum bozulduğunda bile ne yapıp edip babamın numarasını bulmuş ve o şekilde ulaşmıştı bana. Burdan da anladığım, o beni terk eden arkadaşlarımın, özel günlerde hep unuttuklarını “kontörüm yoktu.” “telefonum bozuktu.” “telefonumu çaldılar unuttun mu?” gibi bahanelerle örtmeye çalışmalarının hayatımda duyduğum en saçma sapan yalan olduğu… İstemek önemli sadece. Ayşe, benim onu aramadığım zamanlarda ne yapar eder, bana bir şekilde ulaşır, kontörü yoksa da ailesinden birinin telefonundan arardı mutlaka. Ona minnet borçluyum ben galiba. Beni bir annem bu kadar sevdi bir de Ayşe. Anne sevgisi farklı birşey. Ama ben biliyorum annem kadar duygusal sevmese de beni çok seviyor. Ne zaman arasam yanımda olacak biliyorum. Ben onun hiçbir zaman yanında olmayı başaramasam da, o her zaman yanımda olduğu gibi yine yanımda olur, ne olursa olsun. ” Bir eli kanda olsa” derler ya işte öyle… Evet, Ayşe bu doğum günümde aramamış, “ne yapsam da duygulandırıp ağlatsam?” diye didinip ugraşmıştı herhalde. Uzun bir aradan sonra msne girmiştim. Bir mail vardı bana. Ayşe’dendi. Doğum günü mailiydi. Birkaç birşeyler yazmış. Aşağı indikçe resim gibi birşeyler olduğunu gördüm. Ama Ayşe’yle benim resmim filan değildi. Silik renkli kalemle yazılmış kağıtların fotoğraflarıydı. Zorlansam da okumaya çalıştım. Ne olduğunu kavrayamadım ilk başta. Çok fazlaydı. Bir sürü kağıt resmi. İlkini okuyup bitirince ne olduğunu anladım. Ayşe’nin günlük sayfalarıydı. Birbirimizden koptuğumuzda yazdığı günlük sayfaları… Benden bahsettiği, o an ağlayarak benim hakkımda yazdığı, neden onu hiç arayıp sormadığımı söyleyip durduğu günlük sayfaları. Nasıl bir doğum günü tebriğiydi bu? Üzmek mi yoksa sevindirmek mi istemişti? Aslında her ikisini de yapmıştı.Hem biraz içim burkulmuştu hem de sevinmiştim. Sevinmiştim çünkü beni bu kadar bir tek ikizim seviyordu ve herhalde bir tek de o sevecekti. İçimin burkulmasını, kendi yaşadığı üzüntüleri bana aktarabilmek ve bir nebze olsun içini dökmek için istemişti, sevinmemi de beni çok sevdiği için… Sonra bir cd geldi kargo ile. “Ne bu? ne bu?” diye düşünürken taktım bilgisayara açtım.İlk karede ikimizin bir resmi vardı.Fonda çok güzel bir parça çalıyordu. Sonra benim bile hiç görmediğim bir resmimi koymuştu.Yavaş yavaş büyüyorduk resimlerde. En küçüklük resimlerimizden en büyük halimize doğru, en doğal hallerimizde… Çok güzel olmuştu. Müzik bitip benim uyuyan resmimle video son bulduğunda gözlerimde yaşlar birikmişti bile. Bu da doğum günü hediyemdi sanırım.
Seksbook.com da açıldı !
SCAR TISSUE | 25 October 2007 23:29
Facebook‘un başarısı herkesin iştahını kabartmış olacak ki her geçen gün farklı türleri ortaya çıkıyor.
Daha önce gene bildirgec.org da gördüğümüz hatebook ‘dan sonra ise seksbook.com ortaya çıkmış.
Bu sitede ise dileyenler seks arkadaşlarını bulacaklar. (ya havle ve la kuvvete 🙂
Ve Tanrı Doları yarattı
| 25 October 2007 23:07
Ve Tanrı Doları yarattı
Gerçekte tanrı kadını yaratmadan önce doları yarattı. Neden diye bir soru takılabilir kafanıza. Neden diye sora bilirsiniz kendi kendinize. Gerçekte Tanrı doları yarattı ve ondan sonra dolarla satın alabilecekleri yarattı..
Ve tanrı erkeğe Gurur verdi..
Gurur insanda bulunan soyutsal bileşkedeki gerçektir . İnsanlarda bulunansoyutsal bir gerçek; zira insanlar çift kategoridedir. İnsan; Erkek ve Kadın olarak Düşünüldü ve direk sonuca gidildi. Tanrı erkeğe gurur verdi.
GÜLMEK İSTEYENLERE:)))
gkaraarslan | 25 October 2007 22:30
http://vdo.mynet.com/video/45974/MATRAX/?adussid=5tmL6w6R7Z
Sorun(u) Ne?
parpali08 | 25 October 2007 21:49
Sorun(u) Ne?
Bir zamanlar etrafımızda ki devletlere baktığımızda, Batı da Yunanistan ve Bulgaristan’la sorun yaşadık, yaşıyoruz. Doğu’muza baktığımızda, Rusya ve onun dağılmasından sonra Ermenistan’la sorunlar yaşadık, yaşıyoruz. Güney’imize baktığımızda, Suriye, Irak ve İran’la sorunlar yaşadık, yaşıyoruz. Hep sorun sorun sorun sorun…. Sorun(u) ne?
Etrafımızda ki devletler Osmanlının bir parçası olan devletlerdi. Yeni gelenler sorunlar içat ettiler. Sonrada, sorunları sorun yaptılar. Yeni oluşan bu devletler kendilerine düşman devlet oluşturmalıydılar ve Türkleri kötü gösterme tezi üzerine milli devletlerini oluşturdular. 900-1000 yıl birliktelik yaşamış olan bu insanlar hep sorun mu ürettiler ki sorunlarımız var onlarla? Burda bir sorun varsa ne onlarda nede bizlerdedir sorun. Sorun; yeni gelendedir.
Japonlardan ‘insansı’ robot
amigom | 25 October 2007 20:18
http://www.haberx.com/n/1057496/japonlardan-insansi-robot.htm