bildirgec.org

tabak hakkında tüm yazılar

Maggi’den ” Yok mu bi’tabak Daha?”

bithikotsis | 06 April 2011 16:43

maggi
maggi

Maggi lezzeti, yeni bir yarışma sevenlerine buradan merhaba diyor.

maggi
maggi

Yarışma şöyle işliyor, 32 adet blogger var bu bloggerlar her hafta kategorilerin yenilenmesi ile beraber bu yenilenen kategoriler doğrultusunda kendi türettikleri tarifleri, yeni damak tatlarını tarif edecekler ve sunacaklar.
Ödül olarak Teknosa‘dan 1000TL,500TL ve 250 TL’lik hediye çekleri var. Tariflerin orijinalliği ve ayrıntılarının iyi verilmesi, yemek sunumu dahi önemli kriterler…

Mutfakta birşeyler var

nazokiraze | 10 February 2011 10:24

Orama burama sıçramak için pusuya yatmış, sinsi,ateşli, gözünü kötülük bürümüş ,kızartma zamanlarımın düşmanı kızgın yağ kadar ne yapsam ne etsem birbirine çılgıncasına yapışan çubuk makarnadan da korkarım ben. İkisine de temkinli yaklaşır, ikisinde de aynı tedirginliği yaşarım, ama ikisinden de vazgeçmem. Ne fritöz kullanırım, ne fiyonk makarna pişiririm, böyle de inatçıyım işte.

Rengi solmuş kayınvalidemden kalan çanaklara nasıl beğeni duyuyorsam çizilmiş teflon tavalara o kadar tahammül etmem, çatlak fincanlar, kullanılmış dondurma kutuları kadar değerlerini yitirmiş ,kapının önüne koyulası şeylerdir,bir dünya para verilip alınmış olsalar dahi hiç bir halta yaramamaktalar artık.

Kulak memesi kıvamından daha çekici gelen julyen kesilmiş sebzelerle muhabbetimiz daha fazladır, ölçülerle işim yok, göz kararını kafama göre uygularım yani kısaca herşeyi Nazo kıvamına gelene kadar karıştırır öyle hazırlarım, arada elime yüzüme bulaşsa da kabul görür,sevilir.

yemekteyiz

nazokiraze | 24 April 2009 19:46

Çok fazla eleştiri almasına ragmen raiting rekorları kıran, insanların cesaretine, beceriksizligine yada kendine aşırı güvenip rezil olmalarına hayret edilen yemekteyiz programı insanın hayal dünyasına da fikirler katıyor. O hiç tanımadığımız insanları alabildigince etkilemek için nasıl bir sofra düzeni yapabiliriz?

İşe peçetelerden başlayalım, Malum yemeklerin tatlarından önce masa düzeni eleştiriliyor, öyle peçeteler seçelim ki ya çok beğensinler yada şok olsunlar.

Tabaklarımız da gayet ilginç, misafirlerimiz tabaklara kafa yorarken ana yemeği eleştiremezler:)

DAHA HENÜZ DÜN GİBİ…

akoni | 13 April 2009 23:07

Herhangi bir apartman mutfağı işte. Tabaklar, tencereler, kirli bulaşıklar. Bu mutfağı ötekilerden ayıran tek özellik, duvardaki çiviye asılı duran yemyeşil naylon önlüktür. Rüzgârın hafifçe oynattığı perdelerden içeriye kaçamak göz atan, bu önlükten yayılan yeşil rengin o daracık, rutubetli, loş yere umulmadık bir değişiklik, bir güzellik kattığını duyar. Hemen onu giyecek olan, ona bürünüp ocak başında yemek pişirecek, patlıcan, köfte, kızartacak kadın hayal edilir. Bu kadın, yaşlı olamaz, çirkin olamaz, güzellik, iyilik gibi duygulardan yoksun olamaz. Bu yeşil naylon önlüğün içinde, olsa olsa genç ve sarışın bulunabilinir. Dudaklarında hafif bir şarkı. Ancak kendisinin duyduğu bir sesle söylediği alaturka bir hava. Çok kere kişioğlunun hayalleri kaba gerçeğe hiç uymaz, ama bu defa bütün hayaller yerindeydi. Çok sevdiği bir şarkı vardı. Hayal içinde akıp geçti bunca yıl bir gün gibi, en eski hatıralar daha henüz dün gibi.

iskender, ne büyüğü ne küçüğü

nazokiraze | 24 March 2009 11:19

Hayatlarının bir döneminde Bursa’ya yolu düşenler muhakkak tatmadan geçmemiştir, iskender kebabını, öyle ya Bursa’ya gidip, gerçek iskenderi yemeden,ulan bu zamana kadar bende iskender mi yemişim beaaaaa demeden olmaz.

Bu yoğurtla,tereyağlı sosu, en güzel eti,pideyi birleştirip insanı kışkırtan yemeği yapıp ona bir de adını veren zat-ı muhterem Mehmetoğlu İskender Efendi ,1867 yılında ilk kez yapmış, şimdi de onun oğulları farklı yerlerde devam ettirmekte.İskender Efendi’nin oğulları tarafından açılan ve şimdi torunu İskender İskenderoğlu tarafından devam ettirilen veya İskender Efendi’nin diğer oğlu tarafından kurulan tesislerden birinde yedikten sonra insan yediği tüm iskenderlere isyan ediyor.Evet Bursa’ya gitmekle de olmuyor, iskenderin bize tanıştıran insanların mekanında yenmeli iskender, gerçi ben en son ne zaman orada gidip yedim hatırlamıyorum ama içindeki etin dağda kekikle beslenen hayvanlardan elde edilmiş olmasından mı, mandırada yapılan yoğurttan dolayı mı bilmem iskender gerçekten iskenderin ana vatanında yenmelidir.Neyse ki İstanbul’da da şubeleri var ama bana oraya gitmek kısmet olmadı.

Fincan Player

gsmteknik11 | 24 October 2008 04:12

Jongmin Kim adlı tasarımcının icadı bu zamazingo ilk bakışta bir tabak ve fincan gibi görüksede tabak kısmı aslında bir CD çalar. Tasarım resimlerde görüldüğü üzere tabak ve fincan olmak üzere iki parçadan oluşuyor. Kahvenizi keyifle yudumlarken müziği de rahatca dinleyebiliyorsunuz. Daha detaylı bilgi burada mevcut.

muhabbet tabakları

AntiHumanIST | 23 May 2008 23:02

Haberde tasarımcı Ikuko Nakazawa’nın “ağzın doluyken konuşma” sözünden esinlenerek tasarladığı tahmin ediliyor. bu beyaz tabaklar konuşma baloncuğu şeklinde, bir büyük ve 2 küçük porselen tabaktan oluşan bu set 45$’a alınabilir.

Kırıntı Toplayan Tabak

fingerprint | 06 May 2008 15:15

Her yemekten sonra sofrayı toplamak bir dert haline mi geldi? Keşke bu sorunu çözen bir ürün olsa.. Ama en azından biraz da olsa yardım edecek bir ürün var..

Kendi artıkarını temizleyen‘ tabak Tao Lin tarafından geliştirildi. Mantık çok basit, yemeğinizi yedikten sonra tabağınızın ucundaki parçayı çıkartıp (o parça bir fırça oluyor.) ekmek kırıntılarını süpürüyorsunuz..
Dağınık erkeklere duyurulur..

Turp Yatağında Bonfile

MerakliKedi | 27 April 2008 04:45

Bonfileyi, ama dövülmemiş, şöyle takoz şeklinde hazırlanmış, güzel de pişirilmiş bir bonfileyi hiçbir şeye değişmem. Çoğu zaman sadece güzel ızgara yapılmış bir bonfile, yanındaki garnitür ile hem besleyici, hem doyurucu hem de göze hitap eden bir ziyafete dönüşebilir. Bu da öylesi denemelerden biriydi.
Malzemeler:
1 turp (uzunlardan, havuç gibi olanlar)
10 – 12 taze fasulye
zeytinyağı
balzamik sirke
2 takoz bonfile
Izgara tavası (tercihen döküm)

Tavaya fırça ile zeytinyağ sürüp ocağa oturtuyorum. İyice kızıncaya kadar bekliyorum. Sonra takozları tavaya alıp, ocağı orta ısıya ayarlıyorum. Bu şekilde iyice pişinceya kadar bir yüzünü bekliyorum. Önemli olan sık sık tavadan kaldırmamak. Net bir şekilde ızgara çizgileri olması gerekiyor. İlk yüzünde beklediğimiz ızgara çizgileri oluştuktan sonra diğer yüzünü çevirip orada da benzer izlerin oluşmasını bekliyorum. Ardından yan tarafların pişmesi için yanlara aynı işlemi yapıyorum. Ocak çok kısık olup suyunu salmasına sakın izin vermeyin. Suyu içinde hapsolmalı ama iyi de pişmeli.
Etler pişerken diğer tarafta tabakların hazırlığına geçilebilir:
Turptan soyguçla soyuyormuş gibi ince uzun dilimler çıkartıp, kaynayan suda 2-3 dakika haşlıyorum. Taze fasulye de kaynayan suda 5 dakika haşlanıyor. Tabakların ortasına haşlanmış turpları karışık olarak spagettiymiş gibi yerleştiriyorum. Tabağı 6 ya bölüyormuş gibi fasulyeleri ortadan kenarlara doğru diziyorum. Tabaklar hazırlandıktan sonra, çok azıcık balzamik sirke gezdirip turp yatağının üstüne birer takoz bonfileyi yerleştiriyorum. Elimde bir de taze biberiye varsa ortasına dikiveriyorum. Tabii ki üstüne taze çekilmiş karabiber…
Boş gitmez tabii ki… Yanında bir kadeh de şarapla…
Az, ama öz bir yemek hazırlanmış oluyor…

Bir damlası bile kıymetli

Chat Noir 1 | 05 November 2007 00:38

Su tasarrufunun çok mühim olduğu şu günlerde bu ilginç tasarım bir damla suyu bile boşa harcatmıyor. Yıkadıktan sonra ıslak kalan tabaklarınızı kurulamaktan kurtulmak mı istiyorsunuz? İşte size fırsat. Hem siz yorulmayın hem de çiçekleriniz sevinsin. Tasarımcısı Erdem Selek.