bildirgec.org

spiritüel hakkında tüm yazılar

duyu

astral | 18 January 2010 11:11

Mırmırım senin beni sevdiğini nereden biliyorum, biliyor musun? Seninle tartıştık diyelim, hoşnut olmadığımız bir şey var: İçime oturuyor hiçbir şey yapamıyorum, bağlanıyorum. Keyifsizlik ki, nasıl! (Çifte anlamlı: Hem sensizlik, hem keyif alamamak ve sensiz olduğum için keyifsizlik; hoş bu, üçte anlam oldu ama olsun.) Sonra düzeliyor kış, sonrası ilk baharın ilk yaprakları gibi yemyeşil ve huzur doluyor içim. Sırf dünyamda, sen huzurlu olduğunu biliyorum diye.

İnandıklarımın altına imzamı atacağım bir şey var ki, deli çok deli bir telepati var aramızda. (Deli çok deli olan başka şeylerde var aramızda elbet ama konu dağılır.) Ben senin huzurunu da, huzursuzluğunu da hissediyorum, cayır cayır hissediyorum hem de. Altı yüz kilometre ötedeymişsin, hah; gülerim. Rodrigo’nun gitar konçertosundan daha etkili olan bir şey varsa bu evrende varlığım, o da; senin varlığın. Ben onu hissediyorum. Diyelim biz az biraz bozuktuk, düzelttik; sen ‘bana çaktırmıyorsun halini ve bozukmuşuz gibi davranıyorsun hala.’ İstediğin kadar böyle davran diyelim, işlemez. Ruhum senin nasıl olduğunu biliyor, sanırım sıkıntım da sevincim de bundan.

SARHOŞ MELEK

astral | 16 January 2010 15:10

fb363bc1b2ba
fb363bc1b2ba

MELEK KEDERİN İÇİNE DÜŞMÜŞ, HER GÜN İÇEN BİR KEDER OLMUŞ SADECE. MELEK OLDUĞUNU ÇOKTAN UNUTUP, ‘KÖTÜNÜN KENDİSİYİM’ LAFLARINI BÜNYEDE IZDIRAPLARA SEYİR VEREN DERGAH OLMUŞ.

– Birtanem, kafamda muhteşem bir hikaye var!
– Nasıl bir şey?
– Sarhoş melek.
– Sarhoş melek mi? (Kıkırdayarak tatlı tatlı) Melek sarhoş olur mu hiç?
– Bilmesem olmaz derdim de, tanıyorsun bir de.
– Nasıl ya, anlamıyorum.
– Sevgilim…
– Ay, nasıl? Çatlatırsın sen insanı, doğru dürüst anlat!

– Şekerim planı, vizyonumuzu yazarken ki, sahneyi hatırlamıyor muyum? Nasıl karşılaştığımızı, neden birbirimizi seçtiğimizi ve diyalogları hatırlıyorum. Şükür. Meditasyon yaparken her şeyi tek tek yaşadım tekrar. Çok komik bir hikaye. Bu trajikomik dahi olamaz, komik. Melek hatırlamıyor. Aslında melek ama farkında değil çünkü damgaları çok iyi kapanmış. Kreon’u okumadın değil mihala?

– Yok, okumadım; tamam benden alırsın dokuz kitabını da.

– Tamam. Hadi devam et, zaten konuya girene kadar öldürüyorsun.

– Şeker, bizimkiyle biz aynı vizyondayız. En iyisi ben sana sahneyi anlatayım birtanem. Neler okudun, ne kadarını biliyorsun, ne kadar açmam gerekli bilmiyorum; genel anlamda anlatacağım. Ruhların yolculuğund bu sahneyi hipnoz yaptığı kişilerin bilgilerine dayanarak defalarca verir, ona da bak; muhteşemdir.

meditasyon

astral | 04 January 2010 11:11

www.loadtr.com87309-meditasyon.htm
www.loadtr.com87309-meditasyon.htm

Bundan yirmi yıl önceydi. Sıradandı. O zaman da hayatın yoruculuğu vardı. Dayanamayacağım zamanlar o zaman da üzerime geliyordu. Çare arıyordum. İlk çareyi/ kendi kimliğime yakın olan çareyi meditasyon yapmak da buldum. Nedir bu meditasyon şaşası?

Nefesini sayacaksın. Ona kadar sonra gene onakadar. Aylarca devam ettim. Kitaplarda böyle yapmam yazıyordu. Tabii ayrıntılar var ama bir süre sonra o ayrıntılar fani kalıyor. İşin özü kafayı dinlendirmek. Ayrıntılar: ışık uygun olmalı. Loşolursa iyi olur ya dakaranlık. Sessizlikde önemli. Oturuş da önemli ama dediğim gibi düzenliyapıldığında bunlar fani kalıyor. Olay bunlar değil. Ben bunlara ve her şeye uyup devam ettim. Bu mudur dedim, bir şeyiyanlış yapıyorolmalıyım.

azar işitmek istiyorsan

astral | 08 September 2009 15:43

Dün, bugün, yarın… Dün hiç bitmeyecek. Yarın hiç gelmeyecek ve bir o kadar da, içimize bir şehir kurup bekleyecek öylesine. Şu an mı, o kim? Tanıyanınız var mı? Sorup soruşturdunuz mu? Tanımadıklarınıza bulaşmamanız gerektiğini söylemedi mi anneniz? Bana söyledi, ben de o yüzden bulaşmıyorum. Ne olmaz ne olmaz. Buralarda gelecek de gelecek midir acaba diye sorular sorulmaz çok ayıptır, çok.

Azar işitmek istiyorsan, yeni silinmiş beyaz bir koltuğa çamurlu, kirli pantolonunla oturmana gerek yok. ‘Sadece gelecek nedir? Ben geleceğe gidiyorum.’ gibi anlamsız sözcükler söylediğinde; annenin seni -en yalın silah aleti olan- süpürgeyi alıp eline kovaladığını hayal etmek zor değil ya da bu kasabada en çok uygulanan –süpürgeden oldukça etkili bir ceza olan- ayaklarından halatla sıkı sıkıya bağlanıp siyah, beton ve pas kokan, dipsizmiş gibi duran kuyaya sarkıtılmak olacaktır.

İşte çivit mavisi insanının sıradan sorunları:

astral | 01 September 2009 09:40

Gün akar. Gün coşar. Gün zamandır. Gün ki, gülüp geçemediğin günler olur. Gün olur vurursun kendini sokaklara, kendini unutmak istediğin anlara imza atarsın. Başka bir gezegene gitmeyi ve orada kimsenin tanımamasını fayda olarak gördüğün durumları deneyimlemek istersin beyninin/ ruhunun içinde.

Gün olur anı unutmak istesin, an olur; yaşamak değil yaşıyor olmak saydığın. Yaşamayı istediklerini yaşamaktır arzun, kederin. An olur bir okyanusa bakar bulursun gözlerini, uzaklara dalar tüm anların, bir yandan da uzak ne henüz bilmezsin. Belki uzağı bilmemek, bulunduğun her yeri uzağa dönüştürendir. O ki, kendine de uzak olursun, bir bakışa da, bir gülüşe de belki de…

spirituel buluşma

astral | 23 July 2008 14:58

İki yıl önce ‘O Küçük Kitapçı’ adlı bir yazı yazmıştım. Kitapçıdaki çocukla, arkadaşlığımız devam etti. Kalbimdeki ateş aynı değildi. (neyse, mevzu zaten ateşim değil)

O, geçen süre içinde spirütuellikle bağlantısını arttırarak devam ettirdi. Astral, budizim, ve daha dolu dolu bir sürü mevzu. Bu anlamda onca insan arasından onunla tanışmamız da tesadüf değil.

Çekim yasasının kanıtı gereği bu eleman, Budist bir toplulukla tanışır. Bu topluluk gizli ve kendini açmayan bir topluluk. Aileleri ve yakın arkadaşları dahi bilmemekte. Yemin ediyorsunuz başta.

Budizm

| 30 December 2006 05:17

BUDİZM
Budizm, Buda Sayamuni’nin yaşam felsefesinden türemiş bir öğretidir. Bir prens iken tutkudan vazgeçip evsiz, barksız derviş yaşamını seçmiştir. Çileci, perhizcilikle iç huzur olmadığını görmüş, nefse düşkünlük ile manevi hayat arasında ”Orta Yolu” seçmiştir, ancak bu yaşantı sözcüklerle anlatılamaz. Sözcükler Maya’nın kalıplarıdır. Sözcükler yaşamın içeriğini anlatmaya, görüntünün içeriğini anlatmaya yetmez. Zen bu yüzden Buda’nın yaşamına dair sözleri, yazıları bilmezden gelip söylenmemesi gerektiğini savunur.
Öğretinin kitapları Buda’nın ölümünden sonra yazılıp saygınlık verilmeye çalışılmıştır. Hayat devamlı değişiyor ama kalıpların arkasında süreklilik var. Değişen yaşam görüngülerinin ardında değişmeyen bir şey var. Yaşamda hiç değmeyecekmiş gibi boş kalıplara tutunmaya çalışmak düş kırıklığı yaratır. Zen yaşamdan yakınmaz, onunla bütünleşir. Bu dünyaya da “Güven” aramak boşunadır, yaşamın iyisiyle kötüsüyle yaşanması, insana güven getirir. Yaşamın en temel gerçeği ıstıraptır, doğum ıstırapla olur, ölüm ıstıraptır.
Yaşamda “olanaksız olanı yapmaya” çalıştığımız için acı ve ıstırap getiriyor. Kırgınlığın nedeni gerçeği, olması kaçınılmaz olanın yerine kuruntular, hayaller koymaktan kaynaklanıyor. Eğer yaşamı olduğu gibi kabul edeme gücü kazanabilsek, Hep acaba ne olacak? Diye sonunun beklediğimiz bir Oyun olacaktır. Böylece “Dünyanın Böylesiliği “ile yaşanacaktır. Buda’ya göre evrensel öz varlık, gövdeden diğer gövdeye devam eder. Kişisel ben ona göre gerçek ben değildir, basit hali ile Buda kişisel ben’i yadsır. Doğa hem acımasız ve kavga eden hem de sonsuz uyumu ve devinimi birleşik ve özdeşlik yaşar. Gerçek ikili karşıtlıkların üstündedir.
Buda’nın Nirvana’ya ulaşmak için gösterdiği yol ne perhizcidir ,ne de aşırı Haz’ dan yanadır, orta yoldur. Nirvana’ya ulaşmak için 8 basamak vardır. İlk ikisi düşünce, dördü davranış, son ikisi ise uyanma halidir. 1. Tam görüş 2. tam uyanış 3.doğru sözlülük 4.tam davranış 5. doğru yaşam biçimi 6. Tam çaba, tam uygulama 7.tam bilinç 8.tam uyanma. Dikkatimiz ve zihnimiz öylesine dağınık ki, bu somut gerçeği göremiyoruz. Zihnimiz ayna olmalıdır, her şeyi seçmeden, değerlendirmeden bütünü ile görüp kavramalıdır. Çevremizdeki gerçeğin böylesiliğini görmeliyiz, bunun için dıştaki kadar, içimizdeki gelişimi de nefes alışımızı, ayak adımını hissetmeliyiz.