bildirgec.org

söz hakkında tüm yazılar

Utanmak Neydi, Ne Oldu?

bithikotsis | 07 June 2011 10:55

Eskiden bir otorite vardı çocukların en ufak yaşlarında büyüklerinden görüp benimsediği. Her türlü konuşmada, hitapta ya da yaklaşımda hep büyüklerinin öğretileri akıllarına gelerek hareket etme vardı. Biraz belki mahalle baskısı, biraz da ele güne karşı rezil olma korkusundan olacak ki tembihler havalarda uçardı adap konusunda.

MANDOLİNİN ETTİKLERİ

il mare | 08 February 2011 15:22

Doğru yerde ve doğru zamanda baksak ya birbirimizin gözlerine ,anlaşmak için konuşmadan sessizce işaret beklesek,
Dışardan çok komik gözükse, anlaşmamız bitince ne yaptığımızı ne dediğimizi anlatsak etraftakilere,
Anlatınca gülseler; sonra dünyamıza dönünce ve biz gene gözlerimizin içine girince, birden ciddileşseler, önümüzde saygıyla eğilseler…

only bitter coffee..

haytaazrail | 26 February 2010 09:47

Sözler uçuşuyor, her zamanki sözler
avuç açtırıyor insana bir damlacık aşk için
“bana bak,bana bak” diyorum son durağım
“var mı lan ölümden öte ölüye bir işkence?”
Sözler uçuşuyor, yetim kalmış sözler..
saint george’ye mumlar, toprağa menekşeler dikiyorsun.
ben ise şapşal gönlümle bakıyorum,
şu siktiğimin mumları, ne zaman götüme girecek diye..

işte sana bir ölü..

so at my wake serve
only bitter coffee..

her daim benimle ol

taha3045 | 24 December 2009 11:04

Heyecanlıyım içim kıpır kıpır Şubat’a birşey kalmadı, ayaklarım yerden kesilecek gibi, bunun nedeni mutluluk mu, korku mu, heyecan mı bilemiyorum,lunaparktaki gondolun aşağı inişindeki gibi oluyorum, kalbim yerinden çıkacakmış gibi.

Bu duyguları herkesle paylaşmak istiyorum, herkes yanımda olsun bazende herkesten uzak olmak istiyorum. Deli gibi, manyak gibi heyecanlıyım, bazen hiç bir şey yapmadan saatlerce oturmak istiyorum, hiç kıpırdamadan durmak, sadece durmak, bazen de durmaksızın hareket etmek.

GÖZDE BİR YER ARAR SÖZ

maltoferfol | 24 October 2009 10:42

Söz
Keskin bir bıçak gibidir…
Parlak, gösterişli bir kılıfa bürünür…
Hançerler yüreğini…
Döndürür kelimeler, sivrilterek dilini…
Can yakar kanatır, kanırtır acımaz…
Bir kere çıkmıştır ok yaydan…
Dönüşü yok silinmez izleri…
Sustur kelimelerini, çek üzerimden gözlerini…
Söndür içimdeki közü…

Göz
Keskin bir bakıştır sevgiliye sevdalı…
Sızlatır her göz kırpışında acısı…
Kan damlar gözlerinden, sözlerinin yarasıdır
kanayan…
Susmak hiç özlenmemiştir şu ana kadar…
Çığlıktır peydahlanan kucaklarda…
Dolaşır gözden göze, bir yer arar…
Yana yana bakınır etrafa…
İz sürer kızgın çöllerde…
Leyla misali tutuşur yollarda…
Arar sevdiğinin bakışını…
Yeşilimsi kuru yaprak misali ateşli gözlerini…
Sevdiğidir, köze dönüşür bakışı…
Kitlenir sözleri susmayı özler…

erkek adamlı şeyler

taha3045 | 28 September 2009 14:31

Erkek adam kavramına takmış vaziyette olan sadece bizim ülke mi bilmem ama gerçekten Türk insanları erkeklik olgusuna kafayı bozmuş vaziyette. Erkek adamı ne bozar ne bozmaz, erkek adam öyle yapmaz, erkek işte böyle olur diye diye günlerce sürebilecek tartışmalar yapmak, yazılr okumak mümkün. Erkek adam dedigin nedir ki kardeşim , iki testis bir cinsel organ geri kalan her değer insana has değil mi? (Erkek Adam Tayt Mı Giyer?)

Begenilen , sevilen, ciddi bir rol oynayan bir dizi oyuncusunun gerçek hayatta renkli pantalon veya daha önceki rollerinde giydigi bir tayt, girdigi bir gay rolü olay yaratabiliyor.(Erkek Adam Trençkot Giyer)

başımı bağlayacaklar

taha3045 | 17 September 2009 11:05

Bugün benim için büyük bir gündü, annemin evine geldim ,elbette anacıgımın evine her gelişim benim için çok özel, güzel,harikulade ama bugünün başka bir güzelliği var. Bugün buraya İzmir’den Pekmez teyze geldi, adını ben Pekmez koydum hatta öyle benimsedim ki özel isimmiş gibi büyük harfle yazıyorum. Pekmez teyze gelirken yanında kızını da getirmiş, birlikte bakkaldan çikolata çaldıgımız, kümeslere dalıp tavukları serbest bıraktıgımız,çocukluk aşkım olan güzellik.

Hiç değişmemiş, hiç te evlenmemiş, eğer kız olsam o gelecek diye bir gün sürecek olan lahana,pırasa diyeti falan yapardım, öylesine güzelleşmiş ki ben bile kendimi begenmedim ,oğlum kendini yakışıklı bilirdin ama şu güzelliğe bak utan diye.

İnsan çocukluguna ait bir anı görünce nasıl da heyecanlanıyor, onu en son gördügüm güne gitti aklım, vedalaşmadan önce koltuga uzanıp saatletce cips yemiştik, çocukluktan gençliğe geçiş dönemide olsa hala çocuktuk demek ki, akşama taşınacagız ama cips yiyoruz tam kapı açılıp haydi gitme vakti denilince ağlama, sarılma,üzülme,bıdıbıdı durumları.

65 yılda yazılan bir eser: Faust

nacak | 04 June 2009 10:53

Ünlü Alman oyun yazarı Johann Wolfgang Von Goethe 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. 1832 yılında ölüm döşeğinde son sözü ‘ışık, daha çok ışık‘ olmuştur. Goethe’nin en önemli eserleri Faust, Genç Werter’in Acıları ve Doğu Batı Divanı’dır.

Goethe hukuk eğitimi almış ve doktora aşamasına kadar bu eğitimini sürdürmüştür. Annesi kadar duygusal, babası kadar da akılcı birisidir. Resim ve tabiata karşı ilgi duymuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisini edebiyata adamıştır.

Dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar Faust. Adeta Goethe’nin bütün eserlerinin sentezi gibidir. Goethe çok genç yaşta Faust’u yazmaya başlar ancak ömrünün sonlarına doğru eseri ancak tamamlar. Başladığında 18, bitirdiğinde ise 83 yaşındadır. Eser 2 bölümden oluşur. Sade ve anlaşılabilir tarzda olan ilk bölümde, Goethe’nin hayata verdiği önem göze çarpar. Daha karmaşık olan ikinci bölüm ise felsefe ağırlıklıdır.

“Hazlarım dünyadan fışkırıyor, güneş acılarımı aydınlatıyor” sözü, insandaki kader inancını yansıtıyor. İnsanoğlu ne kadar araştırırsa o kadar anlıyor bilgisizliğini, bilginin sonsuzluğunu. Hayatın kendisi hatalarla ve acılarla doludur. Ama insan yine de içinde bir yerlerde iyilik barındırır. Ulaşmak elinden gelmese de doğrunun ne olduğunu bilir. Faust’un ruhu da böyle karmakarışıktır işte. Bir yandan dünyaya dört elle sarılır, her şeyi elde etmek ister; bir yandan da hiçbir şeyden gerçek haz alamaz, gökyüzüne ulaşmak ister. İki ruhlu karmakarışık bir insandır Faust. Hayata değer kazandıran da Faust’un ruhundaki bu çatışmadır zaten.

İkinci Faust’ta romanın tonları değişir. Bu bölüm, meleklerin Faust’un ruhunu gökyüzüne çıkarmasıyla son bulur.

Faust’un teması Kuran-ı Kerim’de anlatılan şeytanla Allah arasında geçen diyalog üzerine kuruludur. Şeytanın insanoğlunu yoldan çıkaracağına dair ahdı…

sözün hası makbul

gulsey | 29 April 2009 09:42

Anı yaşamak diye bir söz vardır. Evet şu içinde bulunduğum an, gerçekten beni çok kıran, inciten bir an.

İnsanlar neden bu kadar pervasız ve umursuz bir hale geldi. Ben mi çok fazla büyütüyorum diyorum. Ama benim öğrendiğim verilen sözlerin tutulmasıydı. Sözün ne olursa olsun yerine getirilmesi, karşında olan muhatabına saygını ve sevgini gösterir. Ona değer verdiğini, iki elin kanda bile olsa vaadini tamamlayarak hissettirirsin.

eksenim.mynet.com/eser2608/blogdetay/25001667
eksenim.mynet.com/eser2608/blogdetay/25001667

Birine söz verdiysem şu saatte şurda Allah’ın izniyle olacağım diye orda olurum. Ya da hamur işleri hususunda engin tecrübemle seferber olacağımı belirttiysem, alasını yapar lafımın arkasında dururum. Misaller vermekle bitmez. Hani derler ya bana gelince kazın ayağı malesef öyle olmuyor. Hep bahaneler arka arkaya sıralanıp gidiyor. Yapacaktım, gelecektim, falan da filan. Bence artık insanlar sana köprüyü geçinceye kadar diyorlar. Köprüyü geçince yanında yörende kimsecikler kalmıyor. Malesef bu yapılan gereksiz kıvırmalara yavaş yavai sizde empoze oluyorsunuz. Bana bunu yaptıysa ben de ona aynı şekilde karşılık veririm. Bir daha beni zor bulur… Diyerek sizde ister istemez onlara uyuyorsunuz.