Sağ tarafındaki acı öyle şiddetliydiki elinde olmadan inledi.Kahverengi gözleri acıdan kocaman olmuştu.Etrafına bakındı.Zırhlı haçlı şovalyelerini görmüştü.Kendi aralarında birşeyler konuşuyorlardı.Çok ileriden savaşın sesleri geliyordu.Savaş henüz bitmemişti.Konuşan şovalyelere daha dikkatli bakmaya başladı.El hareketlerinden ve seslerinin konuşma tonundan birinin, diğerini ikna etmeye çalıştığını anladı.Ama ne için olduğunu anlamamıştı.Yaşlı olan şovalye yanına geldi.Kendisine baktı.Bu gözlerde öfkeden çok hüzün vardı.Ertuğrul’u yan çevirerek, alttan toprağa batmış olan mızrağın ucunu kırdı.Sonrada ölü şovalyeyle kendini bir arada tutan mızrağın geri kalanını iki eliyle sıkıca tutup çekti.Ertuğrul’un üstünde bulunan ölü şovalyeyi kenara aldı.Ölü şovalyenin miğferini çıkardı ve ona sarıldı.Ağlıyordu.Yaşlı adamın göz yaşları genç şovalyenin kanına karışmıştı.Onu büyük bir itinayla arkadaşının atına koydu.-“Sen oğlumu kampa götür.Ben de birazdan gelirim.” dedi.Diğer şovalye denileni yaptı.Atına binip, cansız şovalyeyi kampa götürmek için yola çıktı.Ertuğrul, yaşlı adamın kendisini öldürmek için geride kaldığını düşünüyordu.Yaşlı şovalye Ertuğrul’a bakıyordu.Yanına gidip diz çöktü.Önce Ertuğrul’un yarasına baktı.Zırhının içerisinden çıkarttığı kalın bir kumaş parçasını tam yaranın üzerine koydu.Pelerinini bağlamak için kullanılan ipi bağlı olduğu yerden çözüp, Ertuğrul’un yarasına koyduğu bezin üstüne bağladı.O bütün bunları yaparken Ertuğrul yaşlı şovalyeyi inceleme fırsatı bulabilmişti.Şovalyenin gözleri masmaviydi.Yılların vermiş olduğu derin çizgiler, gözlerinin etrafını kaplamıştı.Yüzüne yapışmış olan toz ve kandan, gözyaşları bir çizgi gibi yol yapmıştı.Şovalye çok iriydi.Elleri kocamandı.Ertuğrul’u aynı bir oyuncak bebek gibi hiç zorlanmadan evirip çeviriyordu.İşi bitince Ertuğrul’un gözlerine baktı.Bozuk Türkçeyle konuştu.”Benim oğlum kan senin vücudta.Sen yaşadın oğlum sayesinde.Oğlum ruh artık sende.Sen benim.”Bunları söyleyen yaşlı şovalye Ertuğrul’un konuşmasını beklemeden, onu kucakladığı gibi atının üstüne oturttu.Kendisi de hemen Ertuğrul’un arkasına geçerek atına bindi.Bir eliyle Ertuğrul’u belinden tutarken diğer eliylede atının dizginlerini tutuyordu.Tepeden inerlerken Ertuğrul, savaş meydanına bakma fırsatı bulabilmişti.Savaş neredeyse bitmek üzereydi.Görünüşe göre haçlılar kaybetmek üzereydiler.Şovalye atı öyle hızlı sürüyorduki, Ertuğrul’un yarasından kan, daha hızlı akıyordu.Fazla dayanamıyacağım diye düşündü Ertuğrul.Bu adamların niyeti ne?Genç bir okçudan ne istiyorlardı?Ertuğrul bunları düşünürken, şovalye de savaş meydanından iyice uzaklaşmıştı.Ormanlık alana doğru gidiyorlardı.

<