bildirgec.org

soulsearching hakkında tüm yazılar

zıp zıp

basisbask | 13 June 2004 04:16

bu gün yataktan kalktım sonra yapacak bir sıcaklık bulamadım; ne yapayım dedim; birilerini mi arasam falan filan bir de bakmışım yalın yalı çapkını resmi duvara asılı karşılıklı sus terennüm . Sonra aklıma isaac newton geldi; dedim hoş geldin yeni ton; senin soyad yerçekimini farkettiğince g (ci) mi dedim; o da anlamadı. Erken doğum sonucusun çıkmışın dünyaya karşıma formüllerin doğmuş; ilk doğumunda (:)= çelimsizmişin diye duydum prematüre efendi dedim o da bana “Bilim yalnızca doğanın matematiksel davranışını ortaya koyan yasalardan oluşur.” diyip uzaklaştı. Bu olay bana Ralph Emeroğlunun ” Uygarlık; nüfusla, kentle, büyüklükle değil, üretim bolluğuyla da dahil değile; yetiştirdiği insanların nitelikleridir hacı !” deyişini hatırlattı; sonra yüzümü yıkayıp yattım. [email protected]

pegasus

javelin | 04 June 2004 14:30

hızla akıp giden bu hayatta, görsel işitsel verilerin bolluğunda rüya körleşmesi kaçınılmaz gibi… rüyalarımızı izlediğimiz filmlerde, dizilerde, tv başında geçirdiğimiz saatlerde mi görüyoruz ne? Yavaş yavaş kaybediyoruz onları sanırım… çoğu gecem karanlık geçiyor, bomboş.. eskisi kadar sık rüya görmüyorum galiba. gerçi rem uykusunda mutlaka rüya görürmüş insan. o zaman “eskisi gibi hatırlamıyorum rüyalarımı” desem daha mı doğru olur acaba? Bilemiyorum… Uzun zamandır böyle etkilendiğim bir rüya görmemiştim. Pegasus, hani şu mitolojideki kanatlı at… işte onlardan gördüm rüyamda…Pegasuslara binmiş uçan şövalyelere dönüşen kara kara bulutlar, önüne gelen herşeyi silip süpüren azgın hortumlar, ardından açan günlük güneşlik bir hava ve gözümü ayıramadığım parlak mavi bir deniz… yanımda bir daha asla o kadar yakın olamayacağımı bildiğim çok ama çok sevdiğim insanlardan biri… rüya görürken ayrı uyandıktan sonra düşünürken ayrı ürperdim… hayırdır inşaallah!!!

Kırmızıya Kaçış

llus | 26 May 2004 16:55

Kırmızı… Kırmızı… Dün akşam geçtim uyduruktan ayaksız bacaksız, kolsuz kanatsız şövalenin karşısına. 110×97 cm tuval bezini geriyormuş gibi yaptım. Kirletemeyeceğim kadar beyazdı. konuştum onunla;

-ne istersin?

-Sağdaki akrilik yeşil, beyaz plastik ve sarı -peki.

-alll !

–Bir saat sonra;———-

-şimdi ne istiyorsun?

-kırmızı?

-kolay mı hemen kırmızı?

-taaam o zaman pembe?

-olur

açık pembe , az koyusu , az daha koyusu , daha koyusu…

sui | 25 May 2004 15:00

denemiyorum.. . yasiyorum sadece… tum degerlerimle kendimi veriyor, yasiyorum. kalkanim yok. maskem yok. cunku yasanacak olani algilamak isteyen ve tadina varmak isteyen benim.. maskelerim rollerim degil… uyku hapi olmak istemezdim… meger o isede yariyormusum.. aci vermelimi? aciyi kabul etmelimiyim.. yoksa yine kalkanlarima burunup yoluma celik soguklugunda devam mi etmeliyim. duvar miyim ben? tash miyim? ikinci el ashk miyim ben… kokusuz cicekmiyim ben… OT MUYUM… ben kayigilarimi kapi girisine asarim… odama sokmam… katisiksiz olmaliyim… orda… yillardir yasadigim bu hayatim yeteri kadar yipratici ve acitici. cok nadirde olsa painkiller buluyorum.. ama gercekten cok nadir.. tam kanima karistirirken.. asprin karisiyo araya… ne gerek vardi? hersey tanimlanmali degilmi? herseyin indexi faaln olmali.. zaman cizelgesi… heyecansiz olmali hayat… ne zaman mutlu olacagimizi bilmeliyiz… oyle istediimiz anda kana karismak varmi? tek vucut olmak varmi?.. olurmu hic oyle.. sacma.. herseyin zamani var… mutlu olacaksan aksamlari ol.. .. yokmu bu ashkin puruzsuzu… yokmu sadesi katisiksizi.. yokmu over doze u bunun… dibine bakicam… yillar once birakmistim ben sarilmayi olesiye… karnim acikmiyor artik… ruhum acikiyor.. sarap istiyorum kirmizi sarap kirmiziii kirmiziiiii sarap markasi onemli degil kirmizi olsun yeter.. x marka

no addressee

ipeque | 21 May 2004 17:07

Sormak istiyorum size, insan hayatta yanıtlayamadığı sorularla karşılaşınca ne yapar? Yanıtlatmaya mı çalışır, ya da unutmaya mı? Peki insan canını sıkan şeyleri nasıl unutur? Unutmalı mıdır ya da? Peki ya bu soru bir diğer insanla ilgili ise ne yapar ? Ve ilgili insan yoksa ortada! Kim yanıtlar soruları? Ve bu soru insanın canını acıtıyorsa durmadan?

26 yaşında hala anlayamıyorum biçok şeyi. Erken mi anlamayı beklemek için? Ya da ben salak mıyım? Belki de beynim henüz gelişemedi, belki de ruhum. Peki ruhum war mı benim? Ruh muyum ben? Yoksa et mi? Kafam mı karışık sanki?

balixie matrixie

komploteorisi | 14 May 2004 08:23

neo kendisini morfeusun önünde bulur. morfeus:-ben seni bir yerden hatırlıyorum sanki neo.

neo:-torbadandır yapar.hadi hadi ver de gidcem ulen iki tane hap verecen inim inim inlettin be morfeus daha vereceksin de seçelim

morfeus:-hap bitti ! güzelim olsa dükkan senin

neo:-yapmaya yaa

morfeus:- vallaa

google’da kendimi arıyorum

Normal | 06 May 2004 19:43

benim halim işte böyle, söyle bana ne oluyor
şarkılar da zaten öyle kolay kolay gelmiyor…

kitaplar bir yanda, çalış çalış, toparla, parçala, bütünle. hep biryerlere varsın diye. varanlara bakıyoruz, doçent falan olmuşlar, bunamışlar, bıkmışlar.

enstrümanlar gözümün içine bakıyor, kızıyorlar, azarlıyorlar beni. bas gitar küfrediyor; ulan yine aynı minör üçlüden çalacaksan dokunma bana. gitar ha keza… trompet kafa şişirme bari, nasılsa birşey çıkaramayacaksın diyor. davullar ise zamanın başından beri aynı şeyi çalıyor.