bildirgec.org

sosyal ilimler hakkında tüm yazılar

Neden Arabalardan Rock Müzik Pek Duyulmaz?

boyalikus | 06 March 2002 10:17

Merhaba; Bir yerde mutlaka dımtıs dımtıs efektleriyle dolaşan, içinde o efektin kaynağı olan, kro ya da maganda diye adlandırılan kişilerin bulunduğu arabalara rastlamışsınızdır. Bilmiyorum siz de aynı gözlemde bulundunuz mu ama benim genelde farkettiğim kadarıyla bu arabalardan ya basit cistak tek duze pop, ya da arabesk tarzı müzikler yükseliyor. Bu gözlemime bence pek az kişi ya da hiç kişi!? karşı çıkacaktır. Peki neden bu böyle sizce? Butun arabalı krolar pop arabesk mi dinler yoksa rock metal blues jazz klasik dinleyen insanların arabaları mı yok?..

“Akıllı olmak” geçişli fiil midir?

ekimk | 06 March 2002 10:16

Başlığı boşverin… Kaçımız hatırlıyoruz lisedeki dilbilgisi terimi “geçişli”liği? Hemen açıklıyorum: Bir eylem, iradi olarak gerçekleştirilebiliyorsa, bu eylem için “geçişlidir” denir… Mesela “yazmak” geçişli bir fiilken, “unutmak” geçişsizdir. Dikkat çekmek istediğim ise, akıllı “olunabileceği”! “Zeki ve akıllı olmak” konusunda bazen sohbet ederiz. Ortak tanıdıklarımızdan kimin akıllı, kimin zeki, kimin hem akıllı hem zeki olduğunu tartışırız. Ve tartışma bazen kişilerden, “akıl ve zeka”nın bilimsel anlamına gelir. Bu tür sohbetlerde genellikle varılan sonuç zekanın geliştirilebildiği, akıllı olmanın ise doğuştan kazanılabilecek bir özellik olduğu yönündedir. Bu sonuca neden varıyoruz? Çoğumuzun elinde şu veriler var: 1- Zeka, beynin farklı bölümlerinde bulunan ve farklı işlevleri yöneten alanları arasında kurulan fiziksel (aynı zamanda kimyasal) bağların yoğunluğu, ve bu bağlar üzerinde gerçekleştirilen elektriksel iletimin hızıyla ilgilidir. Bu bağların tümüne “ağ yumağı” adı verelim… 2- İnsan doğduğu andan itibaren, çevresinde algıladığı renk, koku, ses, şekil gibi her türlü girdi, ağ yumağının daha karmaşıklaşmasına neden olmakta. Bebeklikten çocukluğa geçerken* bu girdiler, işlenebilecek birer “veri” haline gelip, önceden edinilenlere eklenerek birer “hafıza, bilgi, deneyim” birikimi oluşturuyor. 3- “Zeki” sayılmak için, depolanan çeşitli (hatta, genellikle birbiriyle ilgisiz) veriler arasında gerekli “bağ”ları kurabilmek yeterli değil, bu bağı ortalamanın altında bir sürede kurabiliyor olmak gerekli. Örneğin, zeka için yaygın bir gösterge, yapılan kaliteli espriler… Espri yapmak, genellikle bahsedilen bir konuda, bir çelişkiyi ortaya koymak, ya da o konuya paralel, ama başka bir konu başlığına dahil bir “modelleme” yapmak şeklinde geliştiğinden, bunu spontane olarak gerçekleştirebilen arkadaşlarımızı “zeki” kategorisine sokuyoruz. Ya da üniversitede statik dersi alırken, lisedeki moment konusuna kolayca atıfta bulunarak dersi anlamasını kendi kendine kolaylaştıran sıra arkadaşımıza “Hmm, sen bayağı zekiymişsin” diyor, çoğumuz… Zeka hakkında bunları biliyoruz… Peki akıllı olmak nasıl oluyor? “Akıllılık” tanımını, genellikle yaptığı eylemin sonucunu öngörebilen ve mantıklı bir adım atarak o sonuca vardığında bir avantaj sağlayan insanlar için kullanıyoruz. Zeka’dan farkı, sıradışı bir davranış biçimi olma ya da kısa sürede çözüm üretme gibi bir özelliğin göze çarpmaması… Zeka ile akıl arasında böyle bir ayrım ortaya koyduğumuzda, ayrımın doğru olduğunu varsayarak ben diyorum ki, zekayı geliştiren faktörlerin çoğu bize dışsal olduğu halde, herkes “akıllıca” davranabilir… Bu elbette fantazi müzik şarkıcılarının şarkı sözlerinde geçen “Akıllı ol!” (Hatta iğrenç bir şekilde, “senin aklını alırım!” diye tamamlanan) emir kipli söylemle başarılacak değil. Bence, öncelikle akıllıca davranmanın fiziksel anlamını düşünmek gerekiyor. Bu noktada sadece tıbbın ilgi alanına giren incelemeyi değil, meselenin sosyal boyutunu da işin içine katmayı öneriyorum.

İki bilet lütfen….

Paga | 06 March 2002 10:16

‘öteki’ itiraf.com ya da ‘Kediyi merak öldürür’… ————– Bu metni, ilgili sitenin ‘tanıtımı’ için hazırlamadığım aşikar olmalı… Aslında ben orada okuduklarımın özellikle ‘bireysel’ cinsellikle ilgili olanlarını önemsemiyorum çünkü eminim pek çok kişi orada her durumun benzerlerinin kat be kat ilginç biçimlerini yaşamıştır, duymuştur, düşünmüştür. Ayrıca yaşamayanlara da birşey ifade ettiğini sanmıyorum ve büyük olasılıkla inanmadıklarını düşünüyorum… Neyse… Ancak bir de sitenin ‘cinselliksiz’ ya da ‘dolayımlı cinsellikli’ boyutu var ki, diğer klasmanın baskınlığının altında ezilse de, bence kalıcı olacak; çünkü giderek diğer hikayeler birbirine dönüşüyor… Ben de sizin için bir medley hazırladım öteki itiraf.komdan… Aşağıda… ————–

yeni yorumlar

newenergy | 04 March 2002 11:42

dünden beri iki yorum yaptım kendi kendime. Birileriyle, örneğin sizinle de paylaşıversem şuracıkta dedim: 1) Afganistan’da aniden şiddetli bir deprem oluvermiş. Merak ettim ve kötü niyetli düşündüm: Acaba hakkaten doğanın mamulatı mıdır yoksa insan imalatı mıdır? bizim istanbuldakini de prova için yapmış olmasınnar? 2) Yok Abi, daha istanbul’da bir mahalledeki Romanlarla Doğulu vatandaşları bile bir arada yaşatamıyoruz.Esenler de sokağa çıkma yasağı filam oluyor. AB ye girces,globalleşmeye ayak uydurucaz filan diyip duruyoruz. Bunlar bizim topluma göre çok lüks hedefler de mi yaaaaw?:((((

Siyah Bakmak-Nihilizm

Guen | 28 February 2002 18:23

Nihilizm üzerine konuşmak kendi varlığımı kabullenmiş olduğumu gösterir mi? Kendimi bilmiyorum ama özgürleşme sonucunun nihilizmin oluşmasında büyük bir etken olarak görüyorum. 1960’lı yıllardan sonra dillere düşen özgürleşme kavramı yanlış tanımlamaların doğmasına ve bir hastalığın virüsünü yaratmasına neden oluyor. Bu hastalık nihilizmdir.İçsel ya da dışsal modernliğin patladığı anda politik, ticari, kötücül, sanatsal, cinsel özgürleşme de kendilerini saldılar. Bu başlangıç noktalarnın herbiri de farklı ‘hiç’lik hastalıkları yarattı. Ama sonuçları genel bir nihilizmi doğuruyor.Örnek vermek gerekirse cinsel yönden hertürlü zevki almış ve doyuma ulaşmış bir kişi cinsel özgürlüğe kavuşmuş ve fiziksel anlamda yaptığı eyleme birşey katamaz olmuştur. Bu da onu cinsel hiçliğe düşürür. Farkına varmadan bu septomlara dayanarak hastalığını “Nihilizm” olarak geneller. Aslında cinsellik önceden onun için bir ütopyaydı. Kendi varlıklarını riske atarcasına güçlenmek, kendi mantıklarını aşmak bu ütopyanın gerçekleşmesini sağlayan bir kendini zehirleme mekanizmasından başka birşey değildir. Peki, bundan sonra yapılması gereken şey nedir? Tuhaf bir şekilde, sanki gerçekleşmemiş ütopyalar varmış gibi yaşamayı sürdürmek mi gerekiyor?

Her Otostopçunun Dünya Rehberi

olhor | 25 February 2002 02:26

Douglas Adams ani vefatından önce başlamıştı bu H2G2 projesine. Amacı “otostopçunun galaksi rehberi”‘nin bir benzerini dünya için oluşturmaktı. Bu rehberde aynı kurgusal olanı gibi tatile giderken yanınıza almanız gereken şeyleri ya da Acapulco, Meksika’da galaktik gargara bombası benzeri bir içkiyi nerede bulabileceğinizi anlatacaktı. Görüldüğü üzere projesi başarılı da oldu. Proje için interaktif bir komünite kurdular önce, ondan sonrada gelen postların hepsini aynı kitaptaki gibi değerlendirmeye başladılar. Şimdiyse sitede Dügün planlamadan Kopya çekmeye kadar bir çok konuda ayrıntılı açıklamalar var. Douglas Adams’ın ilgilendiği başka bir konuda Yaşamla ölüm arası deneyimler‘di, bir ton deneyim var orada, müslümanından, budistine, gayinden, newage deneyimlerine kadar hepsi var. Keşke yaşasaydı da görseydi. Süper adamdı süper.

F TİPİ H

RuhCeRRaHı | 07 February 2002 10:31

Yıl I7O5, İngiltere ve Fransa ağır savaşta. Kuzey denizinde geçen silahlı çarpışmada fena halde yara almış bir Fransız gemisi, İngiliz kıyılarındaki West Hartlepool isimli bir balıkçı kasabasının sahiline vuruyor. Gemiden kurtulan tek canlı Fransız mürettebata ait bir maymun. Boğulmaktan zar zor kurtulmuş olan bu hayvancağız ayaklarındaki prangalar yüzünden İngiliz balıkçılar tarafından kıskıvrak yakalanıyor. Bugüne kadar hiç maymun görmemiş olan balıkçılar bu kıllı ve tuhaf yaratık karşısında ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Fakat savaşta her ihtimali düşünmek zorunda olan İngiliz kolay kolay da yaş tahtaya basmaz.. Bir Fransız ajanı, ne kadar kıllı olursa olsun, ne kadar iyi kılık değiştirirse değiştirsin yi ne de bir Fransız ajanıdır.. Ertesi gün maymuncağız mahkemeye çıkartılıyor, Fransa adına casusluk yapmaktan suçlu bulunup, asılıyor…Tüm işkencelere rağmen ağzından bir tek kelime bile alınamayan cesur ajanımız son arzusu olabilecek bir muzu bile ifade edemeden ölüyor.

Aykut Barka

yuka | 01 February 2002 22:58

bu akşam üzeri vefaat etti. kendisi çok güleryüzlü ve sevilen bir insandı. (aykut barka okuduğum enstitüde prof.) bundan birkaç ay önce ki marmara depremiyle ilgili yaptığı seminerde (aslında işin bilim kısmından çok siyasi kısmı önemli olan) şunları söylemişti: öncelikle bilim gerçeği, 1.istanbulda bugün deprem olursa 7,4. 30 yıl sonra olursa 7,5. 50 yıl sonra olursa 7,6. büyüklüğünde olacak. (Önümüzde ki 10 yıl içinde olacağı söyleniyor) 2.yapılan istatistiklere göre (iyimser olduğunu söylemişti) 7,4 büyüklüğünde ki depremin yapacağı zararlar, 4 milyon yaralı, 1 milyon ölü. (ve birçok yıkılan bina sayısını hatırlamıyorum) 3. istanbulun sadece %5 kadar bir bölge tam sağlam kalacak. 4.deprem sonrası gerekli para istanbulu toparlamak için 600 milyar dolar!!!! siyasi gerçeği: bunların kesinliği görüldükten sonra birşeyler yapılması geretiğini düşünüp şu işleri yapmış (sırasıyla): 1. rektörü de koluna takarak cumhurbaşkanıyla görüşmüş. istyanbulun durumu bu, bişeyler yapılmalı şeklinde. cevap: “istanbul çok büyük bir şehir biz nasıl altından kalkabiliriz bilemiyorum” olmuş. 2. ecevit’e gitmiş anlatmış, ecevit sadece kafa sallamış ve dinlemiş. 3.hüsamettin’e gitmiş. hüsamettin “biz şurda oturuyoruz, zemini nasıldır” die sormuş. 4.bakanlar kuruluna gitmiş, bakanlar “evet bu konu önemli, biz sizi yapıcamız kurultaya çağralım orada tüm bakanlara anlatın” demişler, kurultay olmuş çağrılmamış. (bu arada bilimsel olarak yaptığı çalışmaları, istatistikleri ve diğer gerekli bilgilerin hepsini bu şahıslara anlatıyor – uzun vakit) 5. askeriyeye gitmiş, ilgilenmişler, “önemli. biz sizi kurultaya çağralım, siz orada hepsini anlatın” demişler. (o gün itibariyle 1 ay olmuştu ses çıkmamıştı.) 6.milletvekilleri: istanbulun 60 milletvekili var demiş ve onlarla buluşma ayarlamış, fakat 11’i gelmiş toplantıya, “az demişler bir toplantı daha yapalım”, 2. sine 4 ü aynı, yine 11 kişi gelmiş. konuşulmamış. 7.valiliğe gitmiş – geçiştirmişler. 8. belediye ilgilenmiş, japonya bir proje sunmuş ve belediye bu işle ilgilenmiş (ankaranın onay vermesi projeye 9 ay sürmüş, bu arada)fakat japonların sunduğu proje çok yetersiz çıkmış. (ford fabrikası fabrika kuracağı alana toplam 2000 metrelik sondaj düzenlerken, japonlar tüm istanbul için 4000 m lik bir sondajla gelmişler.)aykut barka yanında bir proje daha önermiş, önce japonlar red etmiş, sonra belediye “yolsuzluktan adımız çıktı zaten şimdi ikinci bir proje daha istersek para yiyor derler” deyip karşı koymuşlar. sonuç olarak önemli olan ankaranın ilgisini çekebilmek ve para alabilmek. yoksa yapılacaklar belli ama para yok. 9. sadece istanbulda çok az özel kuruluş depremle ilgili çalışma yapıp binalarını emniyete almış. bunun haricinde sağlık bakanı hastanelere, milli eğitim bakanı okullara (yakacak kömürleri yokken) binalarınızı kontrol ettirin, gerekiyorsa sağlamlaşırın die yazı göndermiş. neyse işte benim hatırladıklarım bu kadar, fıkra gibi değil mi???? bunlar aykut hocanın anlattıklarıydı ve son olarak da şunu demişti; “bizim için geçen her dakika altın değerinde. ama umudumuzu kaybetmemek en önemlisi, zaman kısalsa da yapacak birşeyler var” son olarak istanbulun deprem öncesi toparlanması için gerekli para yaklaşık 60 milyar dolar gibi bir rakam.

simülasyon

ööle diil | 28 January 2002 22:06

simülasyonları anlattılar ve biz bildik ne olabileceğini bu dünyanın, ama unuttuk galiba aslında ne olduğunu…. 13. kat… matrix gibi filmler bize ne söylediler sizce… BU’nun gerçek olmayabileceğini…dinler de yüzyıllardır bunu yapmadı mı ki… öteki tarafı yaratıp burayı huzursuz kılmadılar mı? bir diğer taraf ya da gerçeklik olduğu fikri, özgür bir beynin ya da modern bir beynin sızıntısı mı yoksa insan toplumunun çağlarboyu süren bir yanılgısı mı. ya da bir çeşit uyuşturucu sizce de çok ilkel birşey değilmi yapılan, yüzyıllardır süren bir oyunun yeni görünen oldukça kötü bir kopyası değil mi???