bildirgec.org

sos hakkında tüm yazılar

bir yemek yazısı daha

admin | 05 February 2010 11:41

1917 Rusya Ekim Devrimi’nde Gürcistan’dan Kars’a göç eden bir aile ile birlikte Alman bir peynir ustası ve birer tonluk iki kazan getirilir.İsviçre’de öğrenilen gravyer peynir orda öğrenilip nesilden nesile Kars gravyeriolarak üretiliyor.Kars peyniri Mayıs ve Temmuz ayları arasında elde edilen tam yağlı sütlerden yapılır.Eskiden kalan bakır kazanlarda kaynatılan sütler şirden mayası ile mayalanır ve harbi denen alet ile kesilir, sonra da tokuz ile çırpılıp tahta kalıplara konur.Sütün Kars gravyerine dönüşürken ortalama 120 gün geçirmesi gerekiyor.90 Kiloluk peynire yaklaşık bir buçuk ton süt gidiyor.

Salla Salla ; SALSA =)

| 26 July 2009 10:56

Dansa olan ilgim ve tutkum nedeniyle bugün sizlerle eşli modern latin danslarından biri olan salsayı takdim edeceğim 🙂
Salsa ispanyolca kökenli bir kelimedir ve sos anlamına gelmektedir bu sos diğerlerinden çok farklıdır;çok acıdır içerisinde haddinden fazla baharat barındırır. Geçmişine bakacak olursak Karayip kökenli olduğu varsayılır ancak Amerika ve Abd’nin sahip olduğu modern bir dansdır. Ama son yıllarda Kübalılar bu dans üzerinde hak iddia etmektedirler. Onlara göre Salsa 20.yyda Küba’da başlamış ve onların vasıtaysıyla yayılmıştır. Günümüze gelene kadar tıpkı adının muhteva ettiği gibi birçok değişimlerden geçmiş hemen her toplum buna kendinden bişeyler empoze etmiştir. Afrika,Karayip ve Avrupa dans sitillerinin miksi olarak ortaya çıkmıştır. Salsa diğer eşli danslara göre daha kolaydır.Burada da lider erkek takipçi bayandır.

iskender, ne büyüğü ne küçüğü

nazokiraze | 24 March 2009 11:19

Hayatlarının bir döneminde Bursa’ya yolu düşenler muhakkak tatmadan geçmemiştir, iskender kebabını, öyle ya Bursa’ya gidip, gerçek iskenderi yemeden,ulan bu zamana kadar bende iskender mi yemişim beaaaaa demeden olmaz.

Bu yoğurtla,tereyağlı sosu, en güzel eti,pideyi birleştirip insanı kışkırtan yemeği yapıp ona bir de adını veren zat-ı muhterem Mehmetoğlu İskender Efendi ,1867 yılında ilk kez yapmış, şimdi de onun oğulları farklı yerlerde devam ettirmekte.İskender Efendi’nin oğulları tarafından açılan ve şimdi torunu İskender İskenderoğlu tarafından devam ettirilen veya İskender Efendi’nin diğer oğlu tarafından kurulan tesislerden birinde yedikten sonra insan yediği tüm iskenderlere isyan ediyor.Evet Bursa’ya gitmekle de olmuyor, iskenderin bize tanıştıran insanların mekanında yenmeli iskender, gerçi ben en son ne zaman orada gidip yedim hatırlamıyorum ama içindeki etin dağda kekikle beslenen hayvanlardan elde edilmiş olmasından mı, mandırada yapılan yoğurttan dolayı mı bilmem iskender gerçekten iskenderin ana vatanında yenmelidir.Neyse ki İstanbul’da da şubeleri var ama bana oraya gitmek kısmet olmadı.

yemekteki eşlikçiler…

nazokiraze | 22 January 2009 23:37

Bazen karnımız acıktığı için, bazen canımız istediği için bazen de canımız istediği için yeriz kilo almak için yeriz, saglıklı olmak için yeriz, kilo vermek için yeriz yeriz de yeriz hababam yeriz..

Genellikle sevdigi şeyleri yemek ister insan, sevmedigi şeyleri sırf faydalı oldugu için tüketen insan çeşitleri de var tabi ancak yine de yediklerimizin damak zevkimize hitap etmesi saglıktan önce geliyor gibi sanki.

Ne yersek yiyelim yanına muhakkak lezzetli olması için, göze hitap etmesi için eşlik eden yardımcıları vardır. Ben kıymalı olan her yemekte karabiber ararım , içine muhakkak atarım, şehriye çorbasına mutlaka maydanoz olmalı bunlar olmazsa olmazlarım.

mutfagın altın çağı…

nazokiraze | 06 January 2009 12:32

Dünya yemek tarihi hakkında araştırma yaparken iki ünlü kişiye rastladım bu alanda birisi Careme ,döneminin dahi aşçı ünvanlı başaşçısı.Fransız mutfagının en önemli sanatkarı.

1800 lü yıllarda dünyada mutfagın altın çağı olarak bilinen dönemde tüm dünya bi aşçıbaşıyı konuşuyordu.

Marie Antoine Careme çeşitli baronların, dışişleri bakanının dışında Polonya Karalı ve Rus Çarı gibi önemli kişilerin aşçısıydı.Aslında mimar olmak isteyen Careme küçük yaşta amcasının lokantasında çıraklık yapmaya başlayınca yemek sanatının temelleri atılmış oldu. Sofrada çorba sunuşundan yiyeceklerden yaptıgı heykellere, pek çok aşçıbaşı yetiştirmesinden yazdıgı eserlere kadar o dönem herkesçe takdir edilen bir aşçıydı. Yaşadığı dönemde Fransa’da yüksek aşçılık sanatı denen bir yemek tarzı oluştu.Napolyon Bonaparte zamanına denk gelen Careme Fransız mutfagına pek çok şey katmıştır.

tantuni yememiş insan çeşidi

nazokiraze | 06 January 2009 11:46

Bundan altı yıl evvel eşimle Avcılar’da geziyorduk, birden hadi tantuni yiyelim dedim eşim bana öylece bakmış tantuni yememekle kalmamış ne oldugunu bile bilmiyordu. Bende hiç sormamıştım biliyor sanıyordum.

Tantuniye yumulmasıyla bitirmedi bir olan eşçagızım bundan bunca yıl mahrum olmasına anlam verememişti. Tantuni şalgam suyuyla daha güzel gider limonda sıkacaksın ama 25 yaşındayken tantuniyle tanışan eşim kolayla falan götürdü tantunileri.

Mersin’e has bir kebap tantuni, sıkma denen lavaşların içine konarak yeniyor Arap kökenlidir.Et satırla dogranıyor saç üzerine yapılıyor. İçindeki baharatlarrın miktarı,çeşidi, yag oranı değişkenlik gösteriyor. Hatta tescil edilerek markalaşmış durumda tantuni.

Gizemli Kelime Efsaneleri

yasinkurt | 28 November 2008 16:30

Kelime Efsaneleri
Her sözcük veya deyimin, bir kökeni vardır. Örneğin; “hello” (merhaba) kelimesi telefona cevap verildiği zaman, bir şeyler söylemek amacıyla keşfedilmiştir. “Sandviç” ismi; İngiliz Kontu Earl of Sandwich’in kumar masasında sandviç yemeyi sevmesinden dolayı konuldu. Bazı sözcük ve deyimlerin, şaşırtıcı bir şekilde, kaynakları tamamen uydurma olan hikayeleri vardır. İşte size “en iyi 10” kelime efsanesi.

Break a leg (bacağını kır)
Bu deyim, aktörlerin diğer aktörlere performanslarından önce şans dilemesi amacıyla söylenir. Bir bacak kırman, kulağa çokta iyi şansmış gibi gelmiyor, değil mi?

bugün pastırma dedik

nazokiraze | 17 November 2008 17:08

Başlı başına yazıya konu edilecek lezzetler vardır, tıpkı tarhana gibi, ekmek gibi….Pastırma da üzerine yazı yazılmayı hakediyor diye düşündüm. Bana göre yenilesi, özlenesi, yazılar yazılası bir yiyecektir pastırma.Bana göre ne sucuk onun yerini tura ne salam ne de sosis

Tarihi Hun, Oğuz Türklerine kadar uzanan pastırma için tarihin ilk fastfood yiyecegi denilmesinin sebebi yemek pişirmek için vakti olmayan savaşçı yada yolcuların bu etlerden kolayca yemesiydi. Uzun ve ayrıntılı bilgi burada
Günümüzde pahalı besinler statüsünde olan ve kilosu 50- 60 ytl ye çıkan pastırma artık ramazanda sofraları süsler olmuştur.Yapımı zordur çok emek ister ama artık alması da çok zor.

Ben pastırmayı acaip severim çemen kokusu insanın vücudunu birkaç gün terketmese de laf ettirmem pastırmaya aslen çig yenen pastırmanın yagda pişmişinin tadına doyulmaz.

Annem tarafından böreklere de konulur pastırma, bazende omlete ama asıl kurufasülye ye çok yakışır.(çeşitleri burada)Hele güveçte yapılmış pastırmalı kurufasülyeyi insan hayatında bir kez olsun yemeli diye düşünüyorum. Gerçi o kadar pahalı bir yiyecek haline geldi ki güveçten vazgeçtik birkaç dilim olsa ekmek arasına doldurur yerdik diyenlerin de olması muhtemel.Bu da meraklısına saray yemeği kağıtta pastırma tarifi efendim.

yemekli yazı

nazokiraze | 13 November 2008 13:48

Ülkemizde hepimiz artık beslenmemizi bile günümüze göre yapıyoruz. Fastfood yemekler aklımızı başımızdan almış. Çocuklarımız hamburger, misafirlerimiz pizza bekler olmuş. Yemege gidince artık salat-barlar da alıyoruz soluğu. Kebab, döner kültürümüz de şaştı. Bazı yerlerde lahmacunla pizza aynı yerde satılıyor. Simit evleride garipleşti. Artık simitevlerinde hamburger, pizza da var hatta bizim burda ki körolasıca simitevinde inan ki simit yok:))Biraz mutfaktan konuşalım istedim.

İnsanımıza taze ve doğal yapılmış şeyler artık lux geliyor. Ev reçelini, eriştesini, tarhanasını yaptıran kendini şanslı sayıyor.Salçası da ev yapımıysa degmeyin keyfine.

Yediklerimiz içtiklerimizden bizim kültürümüze ait olanları biliyormuyuz? Hepimiz belli başlı birkaçını biliriz. Mesela ayran Göktürkler tarafından icad edilmiş hemde tesadüfen geleneksel içecegimizdir yani. Tarhana desek zaten değinmiştik burda ülkemizin başına gelmiş en güzel şeylerden biri.Boza da bilinen en eski Türk içeceklerinden biridir.Zamanla deniz yolu aracılı ile İran’a Kafkasya’ya kadar yayılmıştır.