1917 Rusya Ekim Devrimi’nde Gürcistan’dan Kars’a göç eden bir aile ile birlikte Alman bir peynir ustası ve birer tonluk iki kazan getirilir.İsviçre’de öğrenilen gravyer peynir orda öğrenilip nesilden nesile Kars gravyeriolarak üretiliyor.Kars peyniri Mayıs ve Temmuz ayları arasında elde edilen tam yağlı sütlerden yapılır.Eskiden kalan bakır kazanlarda kaynatılan sütler şirden mayası ile mayalanır ve harbi denen alet ile kesilir, sonra da tokuz ile çırpılıp tahta kalıplara konur.Sütün Kars gravyerine dönüşürken ortalama 120 gün geçirmesi gerekiyor.90 Kiloluk peynire yaklaşık bir buçuk ton süt gidiyor.
Doğu mutfağında pek çok kullanılan sumak en fazla İran, Sicilya ve Türkiye’de görülür.Sumagın tek özelliği ekşimsi bir baharat olması veya şifaları değildir, yanında kullanılan baharatın tadını keskinleştirir, kırmızı biberli bir yemek sumak konulunca daha acılaşır veya karabiberle kullanıldıgında karabiberin tadını daha yogun alırsınız.Diyarbakır’da yapılan dolmaların içine sumak suyu konuluyor, Lübnan ve Suriye’de balık ve salatalarda, İran ve Gürcü Mutfağında kebaplarda kullanılan sumak ülkemizde de yaygın olarak kullanılır. Kuru soğanla ovularak kebapların yanında, onunla yapılan zatar adlı karışım köfte ve sebzelere eşlik eder.( Zatar denen karışım susam, kekik ve sumaktan yapılır) Sumak çekirdeğinin hemoroit ve mantar hastalıklarına iyi geldigi bilinir.Summaiyye denen Suriye’ye özgü yemek sumak ile yapılır ve özel günlerin baş yemeğidir.
Semizotu ülkemizde sık tüketilen bir sebze, dünyada yıldızının parlamaya başlaması ise bir kaç yıl öncesine dayanıyor.Genellikle kıyıda köşede ayrıkotu misali kendiliginden biten bu zahmetsiz ot oldukça lezzetli ve faydalı, ne su ister ve güneşe hayır der. Amerika’da hapları bile çıkartılan semizotu, yemeği kadar pek çok çeşit salatasıyla ,hatta cacıgıyla bile mükemmel bir yiyecek. Bazen bahçeli evlerde farkında olmadan lüzumsuz otlarla birlikte temizleyip attıgımız semizotunun böyle yaban hali çok daha makbul.Ot yemeyi sevenler için bir başka öneri ise radika . Radika için bilinen hindiba otu diyebiliriz, ancak hindiba tarımla yetiştiriliyor tek fark bu. Radika otu çiğ de yenir, haşlanarak salataya konularak ta. Girit mutfagında bu otlar fazla haşlanmaz , bunun sebebi kararmalarının istenmemesidir, ayrıca böylece besin değerleri de muhafaza edilmiş olur. Haşlanırken tencere kapağı kapatılmazsa rengi korunabiliyor, haşlamadan önce ufak ufak doğranmayan otlar daha iyi oluyor ve son olarak ot salataları yaparken daha lezzetli olması için haşlanan otun sıcakken sosla buluşturulması gerekiyor.
yorumlar
<blockquote>1917 Rusya Ekim Devrimi’nde Gürcistan’dan Kars’a göç eden bir aile ile birlikte Alman bir peynir ustası ve birer tonluk iki kazan getirilir.İsviçre’de öğrenilen gravyer peynir orda öğrenilip nesilden nesile Kars gravyeri olarak üretiliyor.Kars peyniri Mayıs ve Temmuz ayları arasında elde edilen tam yağlı sütlerden yapılır.Eskiden kalan bakır kazanlarda kaynatılan sütler şirden mayası ile mayalanır ve harbi denen alet ile kesilir, sonra da tokuz ile çırpılıp tahta kalıplara konur.Sütün Kars gravyerine dönüşürken ortalama 120 gün geçirmesi gerekiyor.90 Kiloluk peynire yaklaşık bir buçuk ton süt gidiyor.</blockquote>şu paragrafı yazmışsın , bir tek kaşar dememişsin, tebrik ediyorum nazo..
semiz otu için bıçak kullanmayın, elinizle didin diyorlar.kars peynirini çocukken yediremezlerdi, ama benim dediğim kars peyniri ile nazonun dediği aynı mı bilemiyorum tam olarak.bir keresinde evde penir yapmıştık, 10-15 sütten bir avuç büyüklüğünde peynir çıkıyor. sinir bozucu bir oran ama hoş bir şey peynir yapmak.
ipin ucu neden kaçsın ki silah kullanmıyoruz burada sevgili beleşsprit. Bu yazımla bir önceki yemek yazım arasında ille bir kaç başka yazı yazmışımdır ben.
öyle demeyiniz nazokiraze o kadar bilgilendirici yazılarınız var ki yemek yazılarınızı bile ben araştırma sonucu olarak görüyorum. Tarihi yazılarınız kadar bunların da belli emek sarfedilerek yazıldıgı gerçek, mesela Kars peyniri hakkındaki bilgiler veya digerleri hepsi en az bir eserin tarihini araştırıp yazmak kadar emek ister diye düşünüyorum.
tabiki onlara da en az yazdıgım araştırma yazıları kadar vakit ayırdıgım oluyor 😀