bildirgec.org

sokak hakkında tüm yazılar

sokak düğünleri: yandaaan!

doxa | 23 May 2008 09:01

yandan amcam yandaaan!
yandan amcam yandaaan!

-bize de bir gün kader güler, güler işaaaallah!
alemin keyfi yerinde yine maşallaaaah!

evet evet, alemin keyfi bu akşam hayli yerinde. özellikle bizim mahallenin.. şuan evimin tam önünde düğün yapılıyor. bütün mahallenin keyfi yerinde. yok, yok kıskandığımı sanmayın. yalnızca yazmam gereken yazılar var ve ben “oh oh, yandan anam” şeklindeki naralarla yazamıyorum, ilginç. yani iki seçeneğiniz var. ya gidip, aralarına katılıp “allaaaah ben geldim, çekilin ortadan cemileeem” diyerek düğün bitene kadar ‘cemilem’ türküsünde oynayacağım.((niyeyse üçüncüye çalıyorlar. bakalım kaç kere çalacak gece sonuna kadar? gelinin adı cemile mi acaba?)) ya da bitmesini bekleyip, hafif’e bu yazıyı yazacağım. bilemiyorum sizce hangisini yapmalıyım?
bu sokak düğünleri için belediyeden izin alma gibi bir durum var dimi! acaba oynayanlar arasında belediyeden elemanlar da var mı? yani yasak değil mi bu sokak düğünü olayı yaa! yasak da belediyemiz aşırı derecede düğün seven insanlardan mı oluşuyor yoksa? yasak değil mi ya da? anlaşılan denizli de değil.
veyahutta belediyemiz aslında ‘düğünsevenlerderneği’ olarak görev yapıyor.
-yasssahhhk ama belediyenin bütün elemanlarını da çağırırsanız ve bir kere de bizim için ‘cemilem’ türküsünü çalarsanız olur bak o zaman.
-devlet ayrıcalığını düğünler için kullanabiliyoruz biz

Half Nelson

curseof26 | 22 April 2008 02:06

Bir tarih öğretmeni düşün. Ayyaş, müptela, yapayalnız, büyüyemeyen ve giderek eskiyen ama gerçek bir muhalif, idealist.

Ryan Gosling, Dan Dunne karakteri ile hayal edebildiğimizden (benim edebildiğimden) daha iyisini canlandırıyor.

Sistemin bir kenara ittiği siyahi, azınlık yada kenara itilmiş diğer öğrencilerin oluşturduğu sınıfına Diyalektiği anlatıyor. Tarihi sorguluyor. Ve bunu çok sıcak bir dille yapıyor.

3M ürünlerini en hızlı bulan kim?

indianropetrick | 05 March 2008 17:22

3M En Hızlı Kim?
3M En Hızlı Kim?

Hayatımızın hemen her noktasında rastlayabileceğimiz kadar çok ürüne sahip olduğunu oynaya oynaya keşfettiğim 3M’in En Hızlı Kim yarışması bu haftanın yeni web aksiyonlarından biri. 4 farklı platformda gizli 3M ürünlerini bulduğumuz oyun her hafta 1 kişiye Bang&Olufsen‘den bir mp3 player ve 10 kişiye 3M ürünleriyle dolu bir kutu gönderiyor. “Benden hızlısı yok!” diyenlere duyurulur.

Dönen Banklar

norepinefrin | 01 February 2008 10:25

Çevire Çevire Oturun
Çevire Çevire Oturun

Yağmurlu bir havadan sonra çoğumuz sokakta oturacak bir bank bulmak için baya zorluk çekeriz, bunun nedeni de tüm bankların ıslak olmasıdır. The Rolling Bench adındaki bu tasarım sayesinde artık bu dertten kurtulmamız an meselesi. Çok basit bir düzenekle bankı çeviriyoruz ve kuru kısmına oturuveriyoruz. Aslında çok akıllıca ama bankların yerlerden sökülüp yerinin değiştiği ülkemizde ömrü ne kadar olurdu acaba?

Sungwoo Park, Yoonha Paick, Jongdeuk Son, Banseok Yoon, Eunbi Cho, Minjung Sim
Sungwoo Park, Yoonha Paick, Jongdeuk Son, Banseok Yoon, Eunbi Cho, Minjung Sim

Kaynaklar; 1,2

Bir eleştiri…

sekoci | 30 January 2008 14:13

Kızın biri yazımı beğenmedi.. Beğenmemesi umurumda değil açıkçası.. Hayır umurumda… beğenmeyiş tarzını beğenmedim pek. Oysa dizeleri hoşuma gidiyor kızın.. Yazıyı bende beğenmedim aslına bakarsan ama “yüzeysel” değil “içten değil” hiç değil…

Yüzeysel olmasını engellemek için anlamının ergenlik dönemine erişmemiş cümleyi süsleyip püslemekmi gerekir..? Bu 13 yaşındaki bir kız çocuğunun göğsünü dolgun gibi göstermek için südyen takıp içine peçete gibi bir şeyler doldurmasına benzemezmi..? Yazının bütününün anlamı olmalı bence teker teker cümlelerin değil… Cümleyi süslemeyi sewemedim süsleyenlenleride…

wear palettes

schizophrenia13 | 19 December 2007 23:53

wear palettes, sartorialist‘in çektiği fotoğraflardan oluşan bir moda sitesi. adından da anlaşılacağı üzere kişilerin kıyafetlerinden oluşturulmuş renk paletlerini kıyafet fotoğraflarıyla görmek mümkün, 1500 civarındaki arşivi de azımsanmayacak derecede büyük.

Yazmaya Dair

siirimsi | 30 October 2007 16:58

Belki de yaşamdan beklediğin her şey, burada, bu kelimeler arasındadır, kimbilir?...
Belki de yaşamdan beklediğin her şey, burada, bu kelimeler arasındadır, kimbilir?…

Yazmaya Dair,

İlk başlarken kendim için, diyordum, yeniden yazmanın, başlamanın mutluluğu yeterli, bu huzuru, bu ince köprüyü kurmak hayatıma bir anlam katacak, başarmanın yüceltilme duygusu bana yeterli diyordum… Her zaman kanaatkar bir insan olmama rağmen yazmakta bunu başaramadım sanırım… Başladım, devam ettikçe duygular başka yönlere kaydı sanki… Yazdıkça yenileniyor, her konuda, her cümlede yazacak bir yön keşfetmeye çalışıyor buluyorsunuz kendinizi… Hele de bir konuya, düşünceye odaklandıysan bir hayalet gibi beyninde kurtlar dolana dolana sarıyor sayfalarını, günlerini, düşüncelerini, beynini kemirir oluyor yazacakların, ister istemez… Nasıl yazsam, ne yazsam, çok güzel olmalı, çok okunmalı, beğenilmeli, beğenildikçe büyümeliyim düşüncesi, yazdıkça büyümenin hırsı ve arzusu kelimelerinin arasında hapsediyor yazılarını… Kendim için_leri aşan, özgürce yazmayı sınırlayan bir şey bu… Belki de ben yazmaya başlayınca dünya sallanacak, yazılarımla bir depremi yaşatacağım duygusu ve bencilce düşünceleri kapladı mütevazi düşüncelerimi… Halbuki ne yer sallanıyor, ne de gökte bir kıpırdanma var… Bu, insana has bir duygu da olsa, herkesin başına gelebilir, her insan ister bunu, deseniz de bu konumdan memnun olmadığımı söylemeliyim… Çünkü yazmak öyle bir şey ki, olağan, sıradanlığı yaşatan bir eylem olmalı, bir akıntıya atmalısın kendini, ama kurtarılmayı beklememelisin. Yazdıkça kendini yenileyen ve akıntıdan kendi çırpınışlarınla bir dala tutanabileceğin bir sel bu… Her yağmurda yıkanan, arınan bir saflık duygusu olmalı… Yoksa sahteciliği kelimelerin arasından kurtaramazsın… Yazmak bencilliği sevmiyor çünkü, hapsi sevmiyor, dünyada en çok özgürlüğü seven olgu bu yazma eylemi… Kelimelerin hapsi müebbet bir susuşa, arada bir de görüşe çıksan da, güneşe uzaktan bakmaya itiyor gitgide. Ne yazarsan yaz, istediğini aktaramıyorsun elinde olmadan, doğallığı kaybediyorsun çünkü… Saflığını kaybettikten sonra da yazdıklarının bir anlam taşıması mümkün değil… Tıpkı yaşamdan saydığın her an gibi, gerçekten hissetmedikçe yaşamış sayılmazsın çünkü… Yazmanın tutkusu ise ne aşka benziyor, ne evliliğe, ne sadakate, ne de kendine ihanete… Nasıl etmeli, ne yapmalı da bu hapsi özgürlüğe çevirmeli bilmiyorum ama, bunu da aşabileceğimden eminim… Hangi geçilmez köprüleri geçmedim ben, hangi ferkul’ u yenmedim ki… Bunu da başarabilirim, eminim…

İstanbul Sokak Stili ISS

delizade | 24 October 2007 07:32

“herkes tek tip. kot t-short. özgün bir giyim yok artık. insanlar aynı”

yorumlarını sık duyarız. istanbul insanının kıyafeti üzerine çok beğendiğim bir blog’a rastladım. ismi de kendisi de harika. ISS (İstanbuk Sokak Stili ).

Ayrıca site Istanbul etkinlikleri ve ozel röportajlar da içeriyor.