bildirgec.org

Sinepil hakkında tüm yazılar

“Üstad” Necip Fazıl Kısakürek ve Sinema

toz66 | 02 June 2008 10:30

Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek; büyük üstad, fikir adamı ve aynı zamanda büyük bir senarist. Dava adamlığının yanı sıra yaptığı kültür sanat faatiyetleriyle de o büyük bir şahsiyet. Bir Adam Yaratmak, Reis Bey gibi senaryoları sinemaya uyarlanmış ve yayınlandığı dönemlerde büyük sükse yapmıştır. Bir Adam Yaratmak adlı eseri; büyük tiyatro ustası merhum Muhsin Ertuğrul tarafından defalarca kapalı gişe full salon oynanmış ve Muhsin Ertuğrul’un unutulmaz klasikleri arasına girmiştir. Reis Bey filmi ise yine önemli yönetmenlerimizden Mesut Uçakan tarafından sinemaya uyarlanarak beyaz perdeye taşımıştır. Mesut Uçakan Reis Bey filmi ile;T. C. Kültür Bakanlığı Başarı Ödülü ve Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Yönetmeni Ödülünü almıştır. Aynı zamanda da Necip Fazıl’ın bir çok eseri sinemaya uyarlanmıştır ve Türk Sinemasına fazlasıyla emeği geçmiş bir insandır…

Lies & Alibis (2006)

agurbuz | 01 June 2008 12:16

The Alibi (2006)
The Alibi (2006)

Lies & Alibis (2006)

Erkekler mi yoksa kadınlar mı daha çok aldatır?

-Erkekler doğaları gereği daha çok aldatır gibi görünse de durum sanılanın tam aksinedir aslında. Erkek aldatma olayını planlı ve profesyonelce yapamadığı, yalan söyleme kabiliyeti fazla gelişmediği ve çenesini tutamadığı için yaptıklarını deşifre eder.

-Kadın ise yalan konusunda uzmanlaşmış, çok iyi sır saklayabilen ve iz bırakmayan dahiyane bir zekaya sahiptir. Çok iyi plan yapar ve titizlikle uygular.

Peki bu planlamayı yapmaya vaktiniz yoksa, kendinize güvenmiyorsanız ve yakalanmaktan korkuyorsanız ne yaparsınız? Tabi ki işin uzmanına gidersiniz. Filmimizin konusuda burada başlıyor zaten.

Yetimhane (El Orfanato)

menese | 30 May 2008 18:02

“Korku Sineması’ nda yapılabilecek her türlü teknik ve ‘numara’ bugüne kadar yapılıp bitirilmiştir. Bundan sonra her yeni korku filmi kendisinden öncekileri bi şekilde tekrarlamak zorundadır.”

Bu tespitimi (Aslında genel bir tespit..) belirtmekle, yirminci yüzyıla henüz girerken: “Keşfedilebilecek her şey keşfedilmiştir.” dediği iddia edilen ‘zavallım’ Amerikan Patent Bürosu Başkanı’ nı –belki- akla getirmiş olabilirim. Ancak sanırım siz de hak vereceksinizdir ki bu hususta o kadar da yanlış düşünmüyorum.

Bu klişelere boğulmuş filmlere örnek olarak en son, Hollywood çıkışlı The Mist(Öldüren Sis)’ i görmüş idim ki özümü bu tür filmlere -neredeyse- tövbe ettirmişti.
İşte şimdi: “Ne varsa Uzak Doğu ya da Avrupa korku filmlerinde var” dedirten bir örnekle, yani ‘Yetimhane‘ ile yeniden umutlandım.

En Çok Korsan İzlenen 10 Film

toz66 | 30 May 2008 09:02

Türkiye’de 70 milyonu aşkın insan yaşıyor. Fakat bir film Türkiye’de en çok izlenen film olunca sadece 4 milyon seyirciye ulaşmış oluyor. 2007 yılında bir önceki yıla oranla izleyici sayısında bir artış olmuş fakat pek de yeterli değildi. Artışla beraber 34.8 milyon izleyici geçtiğimiz sene sinema salonlarının kapısını aşındırmış oldu. Yanlız bu tekil sayı değil; bazı sinemaseverlerin haftada mutlaka bir ya da iki filme gittiğini düşünürsek bu oran biraz daha düşer. Bu iki oranı karşılaştırdığımız zaman ortaya garip bir sonuç çıkıyor. Peki diğer Avrupa ülkelerine oranla bizim bu kadar az seyirci çekmemizin sebepleri nelerdir acaba? Bunlar arasında bence en başta torrent paylaşımları geliyor. TorrentFreak sitesinin her hafta düzenlediği en çok indirilen filmler listesinde bu hafta yeni isimler de mevcut. Oranları sizlerle paylaştığım zaman sanırım konuyu daha iyi kavrayacaksınız…

Tim Burton

xerre | 29 May 2008 15:59

Tam ismi Timothy William Burton olan yönetmen 25 ağustos 1958’de Kaliforniya’da dünyaya geldi. Kariyerine kısa film yönetmeni olarak başlayan Tim Burton, lise öğretimi sırasında Disney’den burs kazanarak burada animasyon eğitimi görüp Walt Disney Stüdyolarında çalışmaya başladı fakat daha sonra sıkılıp buradan ayrıldı. Tam bir Vincent Price hayranı olan yönetmen en bilinen kısa filmi olan Vincent’i ondan esinlenerek çekti ve ona ithaf etti.

Vincent in dışında birkaç kısa ve orta metraj filmden sonra ilk uzun metraj denemesi olan Pee-wee’s Big Adventure’ı çeken yönetmen, bu filmin de müzikler için Danny Elfman ile birlikte çalıştı. Ed Wood hariç bundan sonraki bütün filmlerinin müziğini Danny Elfman’a yaptıran yönetmen, asıl adını duyuracak olan ve kadrosunda Alec Baldwin, Geena Davis, Michael Keaton ve Winona Ryder’ın bulunduğu film için koları sıvadı.
Kendisi ve hayal gücüyle tam olarak ilk kez Beetle Juice filminde tanıştığımız yönetmen, bu filmiyle de en iyi makyaj dalında Oscarı aldı.

Little Miss Sunshine

emrah maraba | 29 May 2008 14:41

Little Miss Sunshine(küçük gün ışığım) Geçen yıl en iyi orjinal senaryo dahil iki oscar kazanan bol ödüllü, bagımsız ruhlu ve aslan yürekli filmin başrolünde eski bir volkswagen minibüs var. Ülkenin bir tarafından diger tarafına çıkılan yolculuk… Ailenin kızının rüyalarını ”little miss sunshine” adlı çocuk yıldız yarışmasına katılmak süslüyor. Baba, tutturamamış bir kaybedenler kulubü üyesi. Anne ”dogrucu’ bir savaşcı. proust uzmanı romantik ‘gay’dayı, özel hayatının hayal kırıklıgıyla başa çıkmaya çalışıyor. Nietzche hayranı ağabey konuşmamaya kararlı. Sessizlik yemini etmiş ve jet pilotu olmak istiyor. Eski çiçek çocuğu bilge büyükbaba ise uyuşturucu bagımlısı. Aile amerikan rüyasını dışardan seyrediyor. sarı VW minibüs yarışmanın yapolacağı yere doğru yol alırken aile içi ilişkiler, çatışmalar ve gelişmeler yolculuğa eşlik ediyor. Amerika hep aynılılıkla dolu. Yabancılaşmış basit insanlar. Herkes yüzeyselliği dibine kadar yaşıyor ve farklı olup ‘KENDİN OLMAK’ demode bir olgu. çogu insan oldukça vasat. Sapkınlık ve bayağılık tv şovlarından bütün snıfların kanına girmiş. Toplumun büyük bir kısmını oluşturan sıradan amerikalı tamamen arızalı. Bizim aile ise bambaşka. en azından kendileri olmayı başarıyorlar. çirkin olmayı, zayıf olmayı, aykırı olmayı, şişman olmayı, degişmeden hep öyle kalmayı…

Mustafa Hakkında Her Şey

queennothing | 29 May 2008 12:30

4 Eylül 1970 doğumlu İzmirli yönetmen Çağan Irmak, “Asmalı Konak”, “Çemberimde Gül Oya” gibi TV dizilerinin yanı sıra “Babam Oğlum”, “Ulak” gibi başarılı filmlerle kısa sürede sinema camiasının sevilen isimlerinden biri olmayı başardı.
2004 yılında Irmak, “Mustafa Hakkında Her Şey” adlı sinema filmi için kolları sıvadı. Fikret Kuşkan, Nejat İşler ve Başak Köklükaya’nın başrolde yer aldığı filmde Şerif Sezer, Yaman Tarcan, Zeynep Eronat gibi oyuncular da yer almakta.

The Crow (1994)

deadcall | 29 May 2008 11:20

The Crow, yönetmenliğini Alex Proyas‘ın üstlendiği, başrollerinde Brandon Lee ve Michael Wincott‘un paylaştığı 1994 yapımı film. Brandon Lee filmde rock gitaristi Eric Draven’ı canlandırmaktadır. Nişanlasına tecavüz edildikten sonra ikiside öldürülür. Fakat Eric geri dönecek ve intikam alıcaktır. İnanışa göre; dünyada bazı işlerini tamamlayamadan ölenlerin ruhları bir karganın bedeninde tekrar dünyaya gelirler. Ve ancak kendilerine yapılan yanlışları düzelttikten sonra diğer tarafta huzur bulabilirler. Sıradan bir konu gibi görünmesine rağmen film gerçekten etkileyici. Sevginin gücünü anlatmaya çalışan bu filmde, Michael Wincott kötü adam olarak karşımıza çıkıyor. Ve benim fikrim hakkını da veriyor.
Filmin üzücü tarafı ise, film çekimleri sırasında Brandon Lee’nin ölümü. Filmde kuru sıkı kullanılması gerekirken, gerçek silah kullanılıyor. Filmin geri kalan kısmı ise bilgisayar yardımıyla yapılıyor. Benzeyen birini bulup, Brandon’ın yüzü bilgisayarda ona aktarılıyor.

Det Sjunde Inseglet

deadcall | 29 May 2008 09:36

Det Sjunde Inseglet

Yedinci Mühür, usta yönetmen Ingmar Bergman‘nın 1957 yapımı bir klasiğidir. Başrollerini Gunnar Björnstrand (Jöns) ve Bengt Ekerot (Death) paylaşmaktadır. Filmde haçlı seferlerinden dönmekte olan Jöns’ün karşısına ölüm çıkıcaktır. Jöns hayat ve tanrı kavramını sorgulayan biri olduğundan ölmek için çok erkendir. Jöns, Ölüm’ü stranç oynamaya davet eder. Ve yolculukları boyunca yaşadıkları olaylardan, hayat ve tanrı kavramlarını sorgular. Siyah beyaz olan bu film‘de Max von Sydow‘da Antonius Block rolünde karşımıza çıkıyor.
Ölüm, sanat, hurafeler, savaş, din ve hayat kavramlarını sorgulayan bu filmde herkezin kendi görüşünü çıkarması mümkün. Eski bir film olmasına rağmen değindiği konular her zaman güncel olan konular ve çok çağdaş bakış açılarıyla irdelenmiş. İçine şeytan girdiği düşünülen kız yakılmadan önce Jöns’ün kızla olan dialogu hafızalardan silinmeyecektir.
Benim görüşüm; hiç bir teknolojiyle yakalanamıyacak atmosferi, felsefenin dibine inmiş sözlerleri ve yönetmenliğiyle tam bir şaheser. Çok ağır konulara deyinmesine rağmen film kesinlikle akıcı. Sadece bazı cümlelerden sonra düşünmeye kalkarsanız filmin birazını kaçırıyorsunuz. Ama sıkılmadan defalarca izlenebilecek bir film olduğu için bu eksiği de ortadan kalkıyor. Kesinlikle herkezin izlemesi gereken bir film. İzleyecek olanlara tavsiyem filme tam anlamıyla odaklanmaları.

Büyük Adam Küçük Aşk

exorientelux | 28 May 2008 12:27

Büyük Adam Küçük Aşk, 2001’de gösterime girdikten beş ay sonra yasaklanmış, sonra yasağı kaldırılmış, ödüller almış, bolca tartışılmış, kimilerince sevilmiş kimilerince beğenilmemiş izlediğim en güzel Türk filmlerinden bir tanesi. Yönetmeni Handan İpekçi, filmin senaryosu da kendisine ait. Baş rollerde Şükran Güngör (ki kendisini rahmetle anıyoruz), Dilan Erçetin (ki ne kadar şirin bir kız olduğunu bu filmde görüp daha sonra Bir İstanbul Masalı’nda kendisinin heba edildiğine şahit olup üzülüyoruz), Füsun Demirel (ki üstlendiği rollerinin hakkını verdiğini biliyoruz), İsmail Hakkı Şen (ki kendisi hakkında fazla bir bilgimizin olmadığını görerek şaşırıyor ve sinepilci arkadaşlara ayıp ettiğimizi düşünüyoruz.) var. Ayrıca Yıldız Kenter de (ki ne desem boş demek istiyorum ama eleştirmenlerce bu filmdeki performansının pek tutulmadığını okuyup susuyoruz.) kısa bir rolle karşımıza çıkıyor. Filmi daha beter salya sümük hale sokan müzikler ise Mazlum Çimen ve Serdar Yalçın imzasını taşımakta.