bildirgec.org

şiir hakkında tüm yazılar

Şiirde Hayalle Gerçeğin Çekişmesi

olur mu ki | 29 July 2010 13:58

  • Şairlerin ve şiir sevenlerin yüzyıllardır üzerinde fikir yürüttüğü, tartıştığı, bir sonuca varmaya çalıştığı konu: Şiire hayal mi hâkimdir yoksa gerçeklik mi?
  • Alexander Potebnya bu konuda “İmgesiz sanat olmaz; şiir ise hiç olmaz.”diyerek düşüncesini keskin bir şekilde ifade etmiştir. Türk şiirinde de Ahmet Haşim, , Behçet Necatigil, Ahmet Muhip Dranas ,Hilmi Yavuz, , Atilla İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca,… gibi isimler zaman zaman şiirlerinde kullandıkları unsurlar ile hayalin yanında yer almışlardır.
  • Atilla İlhan’ın “Cinayet Saati” isimli şiirindeki şu mısralara göz atmak bize konu hakkında fikir verebilir:

“Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu”

  • Şiirde gerçekliği savunanlar ise bunun şiiri daha içten ve çekici kıldığını dolayısıyla kalıcılığının arttığını savunurlar. Bunu sağlamak için de şiire günlük konuşma dilini hâkim kılma çabası içine girerler. Türk şiirinde Erzurumlu Emrah, Mehmet Akif Ersoy, Cemal Süreyya,… gibi isimler tercihlerini gerçeklikten yana yapmışlardır:

“İlk akşamdan vardım kavil yerine
Önce gördüm kömür gözlüm gelmedi
Bilmem gaflet bastı uyudu
Bilmem o yar bize küstü gelmedi.”

Karacaoğlan

  • Tartışma sanırım insanlık tarihi bittiğinde dahi bir sonuca varamayacaktır. Hayal de, gerçeklik de şiirin vazgeçilemez unsurlarıdır.

Şiirde Hayalle Gerçeğin Çekişmesi

olur mu ki | 28 July 2010 17:45

Şairlerin ve şiir sevenlerin yüzyıllardır üzerinde fikir yürüttüğü, tartıştığı, bir sonuca varmaya çalıştığı konu: Şiire hayal mi hâkimdir yoksa gerçeklik mi?Alexander Potebnya bu konuda “İmgesiz sanat olmaz; şiir ise hiç olmaz.”diyerek düşüncesini keskin bir şekilde ifade etmiştir. Türk şiirinde de Ahmet Haşim, , Behçet Necatigil, Ahmet Muhip Dranas ,Hilmi Yavuz, , Atilla İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca,… gibi isimler zaman zaman şiirlerinde kullandıkları unsurlar ile hayalin yanında yer almışlardır.Atilla İlhan’ın “Cinayet Saati” isimli şiirindeki şu satırlara göz atmak bize konu hakkında fikir verebilir:“Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişiDemirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyorduDört bıçak çekip vurdular dört kişiYemyeşil bir ay gökte dağılıyordu”Şiirde gerçekliği savunanlar ise bunun şiiri daha içten ve çekici kıldığını dolayısıyla kalıcılığının arttığını savunurlar. Bunu sağlamak için de şiire günlük konuşma dilini hâkim kılma çabası içine girerler. Türk şiirinde Erzurumlu Emrah, Mehmet Akif Ersoy, Cemal Süreyya,… gibi isimler tercihlerini gerçeklikten yana yapmışlardır:“İlk akşamdan vardım kavil yerineÖnce gördüm kömür gözlüm gelmediBilmem gaflet bastı uyuduBilmem o yar bize küstü gelmedi.”KaracaoğlanTartışma sanırım insanlık tarihi bittiğinde dahi bir sonuca varamayacaktır. Hayal de, gerçeklik de şiirin vazgeçilemez unsurlarıdır.

Kendimi sorgularım ,kimse bilmez

suleceizler | 27 July 2010 11:34

Hiç aynaya baktığınızda
Yabancı kaldınız mı kendinize
Aynadaki yüz ,bir başka baktımı gözlerine
ben kimim karmaşaşına düşüp,
üçüncü bir boyuttan geçip sorguladın mı kendini
Ben ne istiyorum, bu dünyadaki var olma sebebim ne diye sordun mu kendine?
Kaç kere düşündün hayatında ben neden yaşıyorum diye?
Kim için, ne için, ne kadar faydalısın etrafına ve dünyaya
Kötülüklerle çevrili dünyada,iyi olmaya çalıştıkça neler kazandığını
Ama yinede iyilik yapmaktan vazgeçmediğinde bambaşka bir dünyada olduğunu hissettin mi?
Herkese inat başka kapılara uzandınmı,herkese inat sende asi nehri gibi ters aktınmı bazen
kendinden kaçmak istedinmi?
bavulunu toplayıp ,kaçıp giderken
aslında kendinide götürdüğünü fark ettiğinde ,umutsuzca ağladın mı?
sonra açan bir çiçeğe imrenerek baktığında bir gülüş yerleştimi gözlerine?
Sonra yeniden gökyüzüne bakıp,güneş ışınlarını hissederek iyi ki yaşıyorum,her türlü zorluğa rağmen hayat seni seviyorum dedin mi?

Mihrî Hatun – Divanda Bir Afet-i Devran

YasinTekin | 22 July 2010 11:48

Osmanlı divan edebiyatının ilk kadın şairlerinden biri olan Mihrî Hatun, 1460’da şehzadeler sancağı Amasya’da dünyaya gelmişti. Babası Belayî mahlası ile şiirler de yazmış olan kadı Hasan Amasyevî, dedesi ise Halvetî şeyhlerinden Şücaeddin Pir İlyâs idi.

Eduard Spranger, Ottoman women reading a letter
Eduard Spranger, Ottoman women reading a letter

Ailesinin imkanları sayesinde daha kız mekteplerinin bile olmadığı bir zamanda konak terbiyesi, görmüş çok iyi bir eğitim almıştı. Babasından Arapça ve Farsça öğrenmiş şiir için gerekli altyapısını oluşturmuştu. Dönemin bütün ilimleri ile yakından veya uzaktan bir şekilde ilgili olan Mihrî’nin eğitimi hakkında Evliya Çelebi “yetmiş cild kitâb-ı muteberi hıfzedüp cümle ulemayı mübahase-i ulüm ve fünunda aciz bırakmış.” (yetmiş cilt önemli kitabı okuyup bütün bilginleri bilim ve fende aciz bırakmıştır) diyerek iltifat etmiştir. Bu donanımı Mihrî Hatun’a daha II. Bayezid’in şehzadeliği döneminde sarayın kapılarını ardına kadar açmıştır.

“Kırmızı Işık” ve Ötesi

jurnal | 28 June 2010 10:09

“O ses” de neydi öyle?
Gözlerimi açtığımda karşımda
harap olmuş yıkık dökük bir bina…
Etraf toz duman içinde,
Kasvetli bir hava ve dayanılmaz bir koku…
Ötede bir araba var, hafiften yanıyor,
Dumanlar yükseliyor dört bir yandan.
Önümde sırtı bana dönük bir cansız beden.
Bense yerde iki büklüm, yatıyorum,
Vücudum kan bere içinde…
Kendimi bile hissetmiyorum.
Her şey o kadar güzel planlanmış ki!
Adeta bir korku filminin karesindeyim.

Çok geçmeden telaş ve koşuşturmaca…
“Neyin var?“ diye bile sormadan
alıp apar topar götürdüler beni.
Hem de hiç bilmediğim, görmediğim,
gitmediğim, kapkaranlık ve soğuk bir yere…
Üşüdüm, hem de iliklerime kadar,
Üstümü örtecek bir battaniye bile vermediler

med-cezir

kharis | 27 June 2010 16:48

deryada bir sal’ı yok esmer ellerimin.
esmer ellerin kalbin kadar büyük..
yanılıyorsun.
su sensin..
der ya hani:” su kayıp gider ellerimden,
su sensin deremem çiçeklerimi”..
sadece içerim senii gözlerimlee
saklarım bir de yüreğimle..
daha fazla yapamam..
sen semasın…
toprağım med cezirlere mahkum küçüğüm,
bir filizlenir bir geri çeker verimini.
sen küçüksün büyütemem yüreğimde.
aynı hisler, ayrı yolların birleşiminde
sen dalarken mehtaba
ben düşünemem ki ikimizi..
okşayamam hasretini..
kaybolamam uçsuz bucaksızz sema işteee semaaa
der ya hani sema sema
sema sema..

buz

hafiften | 24 June 2010 09:33

kutubun ortasında biçare bir yolcunun
sıcak bir yatakta uyumayı hayal etmesi gibiydi
senin o güzel gözlerinde
huzuru bulmak…

ellerini tuttuğumda anladım ki
buz olsa yüreğimin etrafı
kilometrelerce kalınlıkta
eriyecekti sıcaklığında sevmenin
çünkü yüreğe düşmüştü
sevdalı bir tohum ve
filizleniyordu
usul usul…
sevda
köklerini salıyordu
yüreğe hoyratça

Almula

menderes utku | 13 June 2010 15:27

İpek böceği maharetinde bir çabanın
Örümcek ağı ipekliğinde sarhoş…
Yırtılan herhangi bir zar
örümcek ağı, ipek kozası, ya da bekaret…
Ne kazanç ne kayıp yaşamlar
Kendi varlığına direniş
Teslim tüm kaleler…

Rakı beyazına boyanmış bakışımı alıp git
Anadolu kokusunda bir toprak parçasına.
Şehirlere sürgün yüreğimi özgürce koştur
Çocukluğunu özleyen ayaklarıma batsın üzerlik dikenleri
Beni yeniden, benden doğur beni
Almula…

Harun Atak Gecel ve Didem Gülçin Erdem Perdesiz

kahramancayirli | 10 June 2010 12:23

Şairin göndermeler yaptığı, dizelerini, sözcüklerini alıntıladığı diğer şairler, esas şairin yolunu belli ediyor biraz biraz. İlhan Berk, Turgut Uyar çıkarken karşımıza Didem Gülçin Erdem’in Perdesiz’inde, Nietzsche, Rimbaud, Lautreamont, Mallarme beliriyor Harun Atak’ın Gecel’inde. Perdesiz’i dün akşam Taksim’den Ortaköy’e giderken; Gecel’i de bu sabah Ortaköy’den Taksim’e gelirken okudum. Şiirlerin ne kadar iyi olduğu ile boğmuyorum yazıyı, Perdesiz bu yıl Memet Fuat Şiir Ödülü’nü, Gecel ise Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazandı. Siz de okurken iki kitabın boşuna ödüllendirilmediğini göreceksiniz, gerçekten hak ediyorlar. İki isim de şiir dergilerini takip edenlere aşina. Erdem’in Özgür Edebiyat dergisinde, Atak’ın Varlık’ta yayımlanan şiirlerini hatırlıyorum. İlk kitap olarak ikisi de gerçekten iyi şiirle donanmışlar, gelmişler.

Sertab Erener Koparılan Çiçekler

kahramancayirli | 07 June 2010 11:24

Bu kez olmuş. Nihayet. Maya tutmuş, renkler uymuş. Daha önce Soner Sarıkabadayı’dan Açık Adres ve Bu Böyle şarkılarını alıp seslendiren Sertab Erener’i eleştirmiştim çünkü bu iki şarkı popüler piyasa koşulları bakımından iyi, tutacak, keyifli şarkılardı ama Sertab Erener için uygun değillerdi. Ama bu kez genç, başarılı, üretken (üstelik çok da iyi bir insana benziyor takip ettiğim kadarıyla, yolu açık olsun) müzisyen Soner Sarıkabadayı’nın Sertab Erener’e verdiği Koparılan Çiçekler, olmuş.

upload.wikimedia.org adresinden alınmıştır..
upload.wikimedia.org adresinden alınmıştır..

Yaklaşık on gündür radyolardan dolaşıma giren şarkı, Sertab Erener’in yepyeni albümü Rengarenk’in tanıtım şarkısı. Albüm bugünden itibaren tüm müzik marketlerde olacak.
Sertab Erener’in Sakin Ol, Lal ve Sertab Gibi isimli albümlerini sevdiğim, ezbere bildiğim, yanımdan ayırmadığım için, Erener’in yeni albümünde en az bu saydığım albümlerdeki seviyeye erişebilmesi gerek ki, Rengarenk’i yanımıza alalım. Bu yorumu albümün tümünü dinledikten sonra yapacağız. Ama Koparılan Çiçekler’i çok beğendim. Sarıkabadayı’yı, şarkıyı düzenleyen Mustafa Ceceli’yi ve Erener’i tebrik ediyorum.