bildirgec.org

sevinç hakkında tüm yazılar

GÜNAYDIN İSTANBUL

nazokiraze | 09 October 2008 09:15

GÜNAYDIN İSTANBUL

Bu sabah nedenini bilmediğim bir sevinçle uyandım.
Kalktım yataktan yüzümü yıkadım.
Sanki su bile daha sıcak aktı.
Babam tost yapmış tabi yine yaktı.
Yedim ama eline sağlık demedim.
Sonradan farkettim, ayıp ettim.
Hayvanımı sevdim, cips verdim, marul verdim.
Üzerimi giyerken, tuhaftır türkü söyledim.
Dişlerimi fırçaladım, yine midem bulandı.
Herşeye rağmen bugün mutlu uyandım

Kapıyı açtım. Çıktım dışarı
Mavi bulutlar arasında turuncu bir güneş
Bahar gelmiş sanki İstanbul’a
Sanırım üzerimdekiler fazla
Montumu çıkarsam üşürmüyüm acaba?

Köprüden geçerken şöyle bir göle baktım.
Bulanıktı sanki su içini gizlemek istermiş gibi
Üstünde karabataklar, göçemeyen kuşlar
Mecbur kalacaklar o bulanık suya
Ama birileri ekmek atacak mutlaka onlara.

Otobüse bindim.Tutunacak yer buldum.
Şirinevler civarı koltuk boşaldı oturdum.
Güneş camdan yansıdı yüzüme,
Güzeldi ama gözlerim nemlendi.
Birkaç damla yaş günün ilk çiğiydi.

Düşler yaşandıkça, yaşam aydınlanır

srkncntrk | 09 September 2008 10:17

Saman alevi gibiydi, düşlerim.
Biri yanar, biri sönerdi.
Gecemi gündüz.
Gündüzümü gece yapardı.
Kimi zaman umutlu
Kimi zaman umutsuz bakardı hayata
Kah güzeldi, kah hüzünlü
Ama her zaman tazeydi, yeniydi.
Hiçbir zaman birbirini tekrarlamadı
Hep yenilendi, aynı olmadı hiçbir zaman
Gelecek bu ya aydınlık, ya karanlık
Seçmek elimizde, yada değil
Bu bir muamma hayatta
Kimi zaman boşvermişiz
Kimi zaman peşinden gitmişiz.
Varacağımız yeri bilmeden
Belkide sonsuzluk özlemi
Bize düş kurduran,
Yenilenme arzusunu yaşatan
Bedenimiz bile hergün yenilenmekte
Ama sonsuz değil,
Hayatta hergün değişmekte,
Ama baki değil
Baki olan bir allah
Bir de ruhlarımız.
Ama onunda sonu belli değil
Belki acı cekecek, belki sevinecek
Ama birgün mutlaka hesap verecek.
Düşler sona erdiğinde herşey ona yüklenecek.
Aydınlık veya Karanlık birini seçecek.

Beyaz Gelinlik

dimoedes | 23 July 2008 08:52

mutlu kal
mutlu kal

Bildiğiniz gibi geçen pazar SEVİNÇ’in düğünü vardı. Gidip gitmemek arasında kalmıştım en sonunda karar verdim ve pazar günü Kahramanmaraş’tan memleketim olan Tarsus’a yola çıktım. Tarsus’a ulaştığımda nikaha bir saat vardı. Bende herzaman gittiğim bara gittim. Birşeyler içtim. Nikiha gittiğimde imza atıyorlardı. Uzaktan gözlerim dolu dolu izledim. Ve gelinlik çok yakışmıtı beyazlar içinde daha da güzel olmuştu. Gözlerinin içi gülüyordu. Nikahtan sonra herkes sırayla tebrik etmeye başladı bense izliyordum sadece. Tebrik edenlerin sayısı bitmek üzereyken Sevinç beni gördü ve gel diye işaret etti gittim. Tebrik ettim. Kulağına beyazlar çok yakışmış ben en büyük hayalime kavuştum seni beyazlar içinde gördüm çok mutluyum dedim. İnşallah sende mutlusundur dedim(gözlerim dolu dolu) Baktı ve sen hala beni seviyor musun dedi? Sadece gözlerimi açıp kapadım öyle evet diyebildim konuşsaydım ağlamaya başlardım. Peki dedi mutluyum dedi ama daha da mutlu olabilirdim belki dedi. Nasıl diye sorduğum da hala beni seviyorsan kimse beni senin kadar sevemez dedi. Yutkundum ve gittim.

Döndüğüm günden bu yana bu yazıyı yazmaya uğraşıyorum ve Sevinç’in söylediği son söze geldiğim zaman ağlamaya başlayıp bırakıyordum en sonunda yazabiliyorum.. Ve eğer içinizde aşık olan varsa kesinlikle peşini bırakmasın sonunda ölüm bile olsa. Yaşayan bir ölü olmaktansa toprağa girmeyi tercih edin…

SEVİNÇ

dimoedes | 12 July 2008 13:11

Her gece olduğu gibi sabah kalktığımda neler yapacağımı planlıyordum bir yandan da internette araştırma yapıyorum. 02:26’da telefonuma mesaj geliyor.
İbo : Dinocum nikah masasını dinler misin?
Ben : Hayırdır gece gece niye nikah masası.
İbo : Sevinç evleniyor 🙁
Ben : İbo şakanın ne yeri ne zamanı. nerden çıktı şimdi bu gece gece
İbo : Şaka değil ciddi bu pazar Sevinç evleniyor. davetiyesi bizim arkadaşta var.
Ben : Hiç bir zaman kısmet olmamıştı bundan sonrada kısmet olmayacak zaten. Tamam dinleyeceğim.
İbo : Üzülme

Sevinç benim ortaokul son sınıfta sevdiğim aşık olduğum yani herşeyimdi ki aradan 9 yıl geçmesine rağmen hala unutamadığım insan. Ne zaman memleketime gitsem mutlaka evinin önünden geçerdim. Gördüğüm zaman bile heyecanlanırdım. Gerçi o beni gördüğüne sevinmezdi çünkü benimle konuşmuyordu. Arkadaşım yüzünden. İşin bu kısmı uzun hikaye hatasız olduğumu kaç defa anlatmama rağmen hatta birçok insanın anlatmasına rağmen 8 yıldır benimle konuşmaz. Bu pazar evlenecekmiş. Allah mutlu mesut etsin inşallah hiçbir zaman da mutsuz olmaz.
Nikah masasına oturmuş işte dayanmak çok zormuş böyle SEVİNC’E…

gelin oldun işte
gelin oldun işte

Kuytu Sulardayım

usttire | 26 June 2008 13:50

Kuytu sulardayım
Kuytuda kalmak istiyorum.
Kuytuyu seviyorum.
Kuytunun bana ait olduğunu,
Kuytunun beni istediğini de
Kuytusuz kaldığım
Kuytu gecelerde
Kuytuna hasret
Kuytusuz sabahlarda
Kuytu sevinçlerle
Kuytu gözlerine bakarak
Kuytu mutluluklar istiyorum.

Sen ki şiirsin

Asturias | 15 April 2008 15:12

Sen ki şiirsin
Yalanın ölümü
Yenidoğan bebek
Yetmişinde bilge
Tanığı akıp giden zamanın
Sen ki şiirsin umutsun

Sen ki şiirsin
Genç kız gülüşü
Çocuk sevinci
Delikanlı Kıvancı
Yaydan çıkmış ok
Ekmeği kavrayan el
Sen ki şiirsin umutsun

Sen ki şiirsin
Bir dost selamı
Ağaçta yaprak
Havada bulut
Toprakta tohum
Ocakta aş
Gurbette memleket türküsü
Sen ki şiirsin umutsun

ÇALIKUŞU

egomeltem | 29 June 2007 10:44

‘’Çalıkuşu’’ dedi Merus bana … çalı kuşu. Neden deyince,
‘’Yara izlerini okşayan biri, yaralarını eksilmeyen ğülümsemeyle kabuk bağlatan, içindeki pozitivizmi yaymaya çalışan, paylaşan birisin’’ dedi…
Çalılıklar arasın da yaralarını onaran minik bir kuş… Yaraları da büyük, çalılıklar da ve minik bir kuş hayatın ortasında, sesi bağrınca kendine ulaşır anca .Bunun teyze oğlu Kamuran’ı yok ama içinde sevdası var, Feride gibi ağaçlara da tırmanmıyor ama coşkusu var …sunulmaz sunaklar arar yaşamın kıyısında… Sonra onarır yaralarını dolaşır çalılarda, yırtıkça çalı dallar kanattıkça kanadını büyür yüreklidir ya adıyla var olur çalı kuşu. Kocamanın içinde küçücüktür dedikçe büyür ve büyütür sahiplendiği değerlerini. Hayatın gölgelerine sığınmaz; kendi gölgedir aslında ve bilir her adımda vurdurmaz düşlerini, salınır yarı aksak adımlarıyla … daha tutunamazken öğrenmiştir, tutar başkasının derdini, derdine divane çare bulmazken daha, dertliye; derman olur divaneliği…kalbinin atışıdır hayatının ritmi her tik takta tökezler ama yıkılmaz bedeni …çalı kuşu dolamaz ayağına geçmişini dolanan sadece geçmişin izleri, gözleri ufak görse de yansımada büyür bilir gördüklerinin kıymetini… …. … Çalıkuşu dedi Merus bana tıpkı kendi ğibi… çalı kuşu… tam boğulurken sığ derinliklerde ufak bir soluk alışla tekrar bağlanıp hayata, tutunan dikenli çalılara minik yaralı yürek değil mi? Kanadıkça acıyan acıdıkça olgunlaşan ve büyüyüp kendini aşan minik yüreklerin hepsi zaten biz gibi çalı kuşu değil mi?…. … …. Acı giyinip sevinç bürünüyoruz çoğu zaman, hayatın sapaklarını az zararla geçirmeye çalışıyoruz. Değişimlerdeki hızımızı sadece biz kesiyoruz ve dönüşümler de ki gelişimlerimizi de biz inkâr ediyoruz. Dertleri zevk edinmişiz boşu boşuna. Severken sevilmek istiyoruz ya hani işte yaşarken de yaşamalıyız sanki… Ey küçük den büyümüş yürekler olgunlaştık artık yeter, yaşayalım özgürce hadi…Meltemce:)