bildirgec.org

seks hakkında tüm yazılar

biri bizi düdüklüyor

redstar | 28 March 2002 10:53

son bir kaç blog neredeyse bbg veya big brother version ları ile ilgiliydi..

ama buradakigörüntüler insanı baştan çıkarır.

bu olayın amacı nedir gerçek hayatı izlemenin cazibesi ile rating almak mı , peki gerçekten de eve kapanan 1 kız ve 1 erkek sürekli seks mi yapar yada yapmalı mı , yapmıolarsa napıorlar niye o kısımları ile ilgilenmioruz.seks bu kadar mı cazip

kasap dükkanı izlemek de bu kadar zevklimidir acaba…

Onyedi Çok Uzak Değil

ae31 | 26 March 2002 22:06

Moskova günlerinden sonra… O yılların bana kazandırdığı uzun geceler artık geride kalmış, İstanbul un leşliğine ve sevimsizliğine alışır olmuştum. Bir gün, sokaklara tekrar geri dönmeye karar vererek Beyoğlu nun arkalarına daldım. Ara sokaklarda dolambaçlı yolarda ve nereye varacağını bilmediğim karanlıkta yanıma gri bir gölge yaklaştı. Adidas eşofmanlı, on yedi yaşlarında bol kotlu bir genç benimle aynı hizada yürümekteydi. Ona sevimsizce bakmış olmalıyım ki ilk önce çekinerek ama sonra içtiği o ucuz biradan güç alarak sordu. Eğlence. Eğlencenin boyutunun yaşıyla orantılı olup olmadığını sordum. Bana kirli ne uzun ne kısa saçları ile sırıtarak büyük eğlence dedi. Bu sokaklarda hiç birimizin kaybedecek bir şeyi yoktu. Zaman deseniz o da bizim gibilerde bol bol bulunurdu. Ona bana nasıl bir öneriyle karşımda dikileceğini sordum. Beni köşe başında durdurarak. Genç ve güzel bir kız diye geveledi. Yaşına aldanarak un ufak ettiğim on yediliğe bakarak kızın yanımda olmasını istedim. Bana yarım saat sonra buluşulmak üzere bir adres verdi. Aptal bir barda ufak insanlarla bira yudumluyorum. Moskova da ki alkol düzeyinin altında bir seyirle, soğuk ılık bir geceye, su katılmış bira hesabı çevreme uyum sağlıyorum. Hoş bir kızıl bana bakıp kadeh kaldırıyor. Avantajlarımı kafamda sıralayarak radikal kararlar veriyorum. Bir an durup bu mekanın gerisine gidiyorum. Burada gördüklerim beni pek fazla ileriye götürmese de orada beklemeyi sürdürüyorum. Yaklaşık 1 saat sonra gölgem masamda beliriyor. Elimle işaret ederek bir bira masaya yollamalarını söylüyorum. Ardından renkli çoraplı kısa etekli kızıl saçlı bir kız yanımıza yaklaşıyor. Gölge bana bakarak işte bu diyor. İşte bu. Yirmi bir yaşında ve hala çözemediğim bu arkadaşlığı, kız ile konuşarak başlatıyorum. Bana kesinlikle yalan olan hikayeler anlatıyor. Onu bu ortamdan uzaklaştırmak istiyorum. Gölge yanıma gelerek nereye gideceğimizi soruyor. Cebine biraz para koyarak keyfine bakmasını ve zararsız olduğumu ahmakça tekrarlıyorum. Gölge derin bir nefes alarak seçilmişten yana oyunu kullanıyor. Bizde orayı terk ediyoruz. Bu ucuz bar oyunlarından ve bir yere gelmez diyaloglardan sıkılarak eğlencenin boyutunu soruyorum. 21 bana bakıp bunu sanki ilk defa yapıyormuş gibi bakıyor. Bu sefer hayatında bile olamayacağı bir yerde ona yemek ısmarlayarak karnını doyuruyorum. Bana sevimsizce bakarak beni evine götürmeyecek misin diyor. Cevabım elbette hayır. Ev uzak bir diyardır benim için. Oraya ulaşmak, oranın havasını solumak için çok çalışmasının gerektiğini, bunun çok uzak bir ihtimal olduğunu sayıklıyorum. Burada durup durum değerlendirmesi yaparak, kartlarımı açıyorum. Elimde bir kızıl var. Olgun dudakları hoş bir suratı. Peki benim durduğum nokta neresi. Bu denizde hiçbir yere gideceğimi sanmıyorum. Bunun bir aldatmaca olduğunu düşünerek neler yaptığını bana iyi bir hikaye anlatmasını söylüyorum. Daha sonra uzun yürüyüşlere çıkarak benden bir bira parası dilenenlere sadece bir hikaye parası veriyorum. Uzattığım her para onların hayal dünyasını harekete geçiriyor bende geceyi kendime keyifli kılıyorum. İnsan neden hoşlanıp neden hoşlanmadığını bilmiyor burada. Ben bunu kendi adıma deneyerek buluyorum. Sarıysa sarı, kızılsa kızıl, genişse geniş. Denemeden –ki onlarda denemeden kendilerini çözümlemiyorlar. Nasıl ben sarışınlardan hoşlanırım bomboş bir kovayı andırıyorsa denemelerde o kabı doldurmaya yarayan ve bizleri yaşama bağlayan ufak oyun parçacıkları oluyor. Yirmi bire tekrar dönerek kendisini yarın görmek istediğimi söylüyorum. Gölge cadde boyu peşimizde ilerliyor. Bir ara onu da yanıma çağırıp oyunu bitirmesini yirmi biri evime götüreceğimi söylüyorum. Elbette kızıl saçlıda bunu duyunca irkiliyor. Ama sesini yükseltmeden bana katılıyor. Gölgenin iyi bir lisede okuduğunu öğrendikten sonra kendisinin telefonunu alarak onu kara duvarlı caddede gölgesi ile yalnız bırakıyoruz. Sonra kızıl bana kardeşini fısıldıyor. İyi çocuktur diyerek taksiye biniyor. Elbette yirmi biri kendi evime taşımıyordum.

İKİZ KULELER

tavsan | 22 March 2002 14:39

Şu NY’un siluetini bozdukları için gerçekten çok üzgünüm. Kulelere çarpan ikinci uçağı, tam cepheden gösteren görüntü aklımdan çıkmıyor. Her seferinde ‘Ah!’, ‘Oh!’, ‘Vaşş!’ sesleriyle tekrar tekrar ‘şaşırıyorum’. Bu seslerin getirdikleriyle bende öyle serbest çağrışımlar yapıyor ki… Umarım olaya farklı bir açıdan bakmanızı sağlayabilirim.

Bir zamanlar sıkça uğradığım bir ‘pub’ vardı; ‘Erich’s Pub’… Bir gece; geç bir saatte kalbi pamuktan, kadife kulaklı bir tavşan olduğum halde kapıdan içeri girdim. ‘Pub’da çalışan Fin’li Cathy dışında kimsecikler yoktu. Alışık olduğum yere değil, nereden estiği bilinmez bir sezgiyle barın içini görebileceğim yan tarafa oturdum.

‘İçki içmeye başlamak için geç bir saat!…’ dedim, iplemedi…

Hemen bir bardak bira doldurdu; çok konuşmasın diye herhalde… Sizden iyi olmasın, Cathy’i severdim; uzun boylu, sarışın bir kızdı. Uzun boylu derken 1.85-1.90 falan… Boru değil, Kız… Çok ciddiyim; böyle şeylerin şakası olmaz. Seks ciddi bir konudur; lütfen hafife almayın!

Cathy yüzü kıpkırmızı, üstünde sürekli beli açan ‘blue jean’ ve yeterli kumaş kullanılmadan üretilmiş bir t-şört’le temizlik yapıyordu. ‘Pub’ın müdavimleri hemen karşıdaki kampta kalan Birleşmiş Milletler (BM) askerleriydi. Cathy’nin sık sık külotunu çıkarma alışkanlığı olmadığını bilirdik.

İşini bitirince Cathy, dış kapıya doğru gitti. Bahçe ışıklarını söndürdü, kapıyı içeriden kilitledi. Kapıya yakın ışıkları iyice kıstı. Kapanma saati geçtikten sonra içeride hala müşteri varsa böyle yapılırdı.

Ben ‘Erich yok mu?’ diye soracak oldum. Birşeyler mırıldandı ama anlamadım. Ne önemi var mırıldandı ya!… Mır mır… Arkalardaki odalardan birine girdi. Az sonra uzun bacaklarını sergileyen bir miniyle çıkageldi. Yeterince uzun değilmiş gibi bir de topuklu ayakkabı giymişti, iyi mi?

Biradan bir iki büyük yudum aldım; ağzım kurumuştu, kalbim kuş tüyü yastık gibi dağılmak üzereydi. O gayet sakin bir sigara yaktı. Oysa olağan hiç bir şey yoktu. Sonra arkası bana dönük olduğu halde ayakkabısına doğru eğildi. İşte o anda ‘By clicking above you confirm to view explicit material!!’ yazısı çıktı… sandınız değil mi? Bu bir gerçek Sayın Okurlar… O ana dek, hayatım boyunca, bir kere bile gerçek bir sarışın görmemişim ben. O hüzünlü anı anımsadıkça gözlerim yaşla dolar. Bilirsiniz tadı hoşunuza gitmez, fakat vazgeçemezsiniz de… İki arada bir derede çırpınır durursunuz.

Her anlamda sarışın kızlara olan zaafım o ilk çarpılmadan sonra gelişti. Gözüm başka bir şey görmez oldu.

Siz de diyorsunuz ki, Dünya Ticaret Merkezi’ni yıktılar. Şimdi Usame Bin Ladin’I suçlayabilir misiniz? Cathy beni suçlamadı; hafifletici nedenim vardı. O uzun uzun kuleleri nasıl yıktığımı bir ben, bir de Cathy bilir!… Zor iş; tavsiye etmem! O bakımdan yatay mimari’yi tutarım; yatay mimari iyidir.

külotsuzluk özlemi

sessiz ve derinden | 21 March 2002 21:25

seks insana özgüdür dersem birçok kafadan itirazlar yükselebilir; ya hayvanlar diye. Evet hayvanlar da cinsel ilişki kurabilir karşı cinsiyle, hem de insanlardan daha özgür bir biçimde. Hatta hayvanlarla cinsel ilişkiye geçen erkekler yada kadınlar oldukça fazladır. Kısacası ben bir kadın olarak köpeğimle çok kereler cinsel ilişkiye girdim. Sorun bu değil. Hazlarını beynine kaydetmek insana özgüdür ve hayvanlar fantezi kurmazlar. Dolayısıyla fantezisiz cinsel ilişki hayvancadır.

Hava öylesine sıcıktı ki, terlerin vajinamdan yağmur gibi damlama isteğinin bir türlü önüne geçemiyordum. Onu özgür bir serinliğin koynuna bırakma özlemi her dakika daha da zorluyordu beni. Yolu yok, en azından külotumu çıkarmaya ve bir süreliğine de olsa serinlemeye karar verdim. Bu geçici çözümü kalıcılaştırmak da, sevgilimin işyerine gidip onu ayartmak ve çalışma masasının üzerinde sevişmekten geçiyordu.

Serin bir apartman dairesine usulca girdim. Kısa kiloş eteğimin altından, adeta sevişmeye hazırlanırcasına külotumu yavaşça sıyırdım. Bu hareket beni son derece uyardı ve mastürbasyon yapma isteği içimi kum gibi yakıyordu. Hemen giriştim. Benim klasiğim olan orta parmak yöntemini uygulamaya koyuldum. Sanki sevişiyor gibiydim. Parmağımı vajinama sürttükçe daha da hızlı sürme isteği duyuyordum. Tam o sırada bir kapı açıldı ve apartmanın bodrum katındaki genç delikanlıya yakalandım. Önce toparlanır gibi olsam da, sonra bu delikanlıyla iyi bir vakit geçireceğimi düşünerek mastürbasyonuma kaldığım yerden devam ettim. Karışımda donakalmış bu genç çok yakışıklı olmasa da beni memnun edebilecek boy ve kilodaydı. Bir ara arkasını döner gibi oldu, ama ben onu yanıma çağırarak “beraber olmak istemiyor musun?” dedim.

Yanıma geldi. Elini vajinama götürdüm. Çok eğlenmişe benziyordu. Fermuarını açıp oral seks yapmaya başladım. Penisini yutmak istiyordum. Yutmak ve doyuma o şekilde ulaşmak… Bizimkisi bana çabuk ısındı ve bu işleri biliyor olacak ki enteresan pozisyonları bende uygulamaya başladı. Uçuyordum. İniltiler orgazmın yaklaştığını haber veriyordu. Genç tam boşalma anında yüzüme penisini yaklaştırdı ve ağzımı açarak gırtlağımın en derin noktasına kocaman bir sperm bombası gönderdi. İşte… İşte dedim. Serinlik bu…

cokuzakdegil

ae31 | 20 March 2002 12:48

“Karanlık günlerin keyfini çıkarın ey insanlar, aydınlık geldiğinde eski günleri özleyeceksiniz.”

ae31zine

İş / Para

tavsan | 16 March 2002 17:48

***

Özdal TAVŞANLI

Bir gün çevreyi dolaşıyorum. İş güç yok!… Öylesine yürürken meğer durağa gelmişim. İki birbirinden sarışın ve güzel hanım aralarında ‘dubrja sbrejinka’ diye konuşuyorlar, ilgimi çekti; kimin çekmez. Biri diğerinden biraz daha uzun ve yaşça büyük görünüyor fakat tamamen yanılıyor olabilirim çünkü algılama yeteneğimin sınırlarındayım; yüreğim birdenbire öyle çarpmaya başladı ki…

Her şey şıpıdık terliğe benzeyen şıpıdık, yüksek topuklu ayakkabıları üzerinde yükselen pembemsi ince topuklarında başlıyor. Ayaklarının bakımı öyle benzeşiyor ki, aynı tornada mı biçildiniz mübarekler… öhöm! Neyse, ayak bileklerinden yukarı epilasyon gerektirmeyen sarı cılız tüyler serpiştirmiş Allah… Ama dizlerine kadar çıkamıyorsunuz paçaları yırtmaçlı blue jean’leri sarmış orayı… Evet, bahçıvan paça!… Olsun, bacakların biçimini gizlemiyor bu! Tersine tuhaf bir çağrı duyuyorsunuz içinizde çünkü o küçük yırtmaçların kenarında bir ‘Buradan Açınız’ yazısı eksik!

kadın kolleksiyoncusu

ae31 | 14 March 2002 00:01

Moskova da kaldıgım süre içersinde boş vakitlerimi kadın resmi çekerek ve toplayarak geçiriyordum. Rus kızlarının uzun bacakları büyük elleri ve o donuk güzelligi bana eşsiz bir koleksiyon sunmuştu. Fotografları 5 10 dolar karşılıgında kendi yarattıgım mekanlarda çekiyordum. İlk önceleri bir bütün olarak aldıgım resim karelerini yavaş yavaş bu işte ustalaşmamla yanlızca gögüs ucu, sade bir ayak, tüylü bir kol ayrıntılarına girerek geliştirdim. Moskova da her tarafta istedigim ölçüde resim topladım. Bir akşam arkadaşım MR Kas beni arayarak görüşmek istedi. Bu adamı uzun zamandır tanıyordum. Görüşmesini kabul ederek bir restorantda buluştuk. Bana kendisinin bir partiye davetli oldugunu ve yanında benimde bulunmamı istedi. Önerisini seve seve kabul ettim. Gidicegimiz ev sahibi hakkında biraz bilgi isteyince tabagına yumuldu. O dedi bir kadın koleksiyoncusu. Bir an ilkilip konuşmanın devamını getiremedim. Büyük caddenin önünden geçerken güzel kızlar caddeleri süslemeyi başlamıştı bile. Evime vardıgımda tekrarladım kadın koleksiyoncusu.

peşinde oldugum G

ae31 | 06 March 2002 04:39

31 yaşıma daha bir sene varken NY nin alacalı sokaklarında köpürüyorum. İş saati bana yeni ve ulaşılması güç bacakları ortaya çıkarıyordu. Tüm kadınlar sanki anlaşmış gibi o nefis eteklerin altına beyaz lastik ayakkabı geçiriyor, Nerede topuk diyorum. Nerede. Sokagın köşesinde bir kadın. Böylesini Londra da saat 8:30 da babamla gördüm ben. O sabah babam erken kaldırmasaydı hayatımdaki kadın şimdi hayallerimde olmazdı. Sağlıklı bir kadeh kaldırmıştım o gece. Kadının önünden geçerken direge toslamış gibi bakakalmış, kadın hastalıklı suratıyla bana fuck off çekmişti. Ben o gece belki yatagımda bu kadınla debeleşecektim. Olsun diyerek tekrar NY. Köşedeki kadın çorapla haşır-neşir. Bende yanından tül gibi kayıyorum. Ben perde o korniş hesabı. Kim kime bağlı bilinmez. Bu belgesel niteliğindeki görüntüler kayarken, akşam bir binanın önündeyim şimdi. 1 dolar diyor, 4 jeton. 2 dolar, 8 jeton. Bu bana iki dakika kazandıracak. Bol aynalı, bol yapılı zenci vücutların ardından içeri. Sonra tertemiz hemde hiç beklemediğim kokularda cam mekana giriyorum. Tam ortada. Cam fanusun hemen yanında küçük odalar mevcut. Kara kuru bir herif yaka paça kabinlerden çıkıyor. Pantolonunu kapatana kadar iri kıyım bir zenci onu tepe taklak ediyor. Yaşlı ve beyaz sakallı biri paspas ve biraz talaş ile 2 metre karelik mekana giriyor. Solumda duran eliyle 31 yok. Buranın tertemiz kokusu o ufak herifin spermleri ile sanki kirleniyor. Parfümler sıkılıyor. Fanusun içinde 9 adet çıplak vücut beni gözlemekte. Bu aptal kabinlerin içine girme fırsatını kovalayan üniversite öğrencileri 5-10 doların peşinde gibi. Sarı saçlı olan -ki 4 adet var, elleri ile gögüslerini okşuyor. Diğerleride ona katılınca, arkamdan gelen herif kızıl saçlıyı işaret edip 4 numaralı kabine yollanıyor. 8 adet etin arasında benimle hiç ilgilenmeyen biraz tombul turuncu saçlı kıza işaret çakıyorum. Bana 7 dercesine isteksiz isteksiz beni gözlüyor. Kabin sağlıklı bir adam için düşünülmüş gibi hareket kabiliyeti ile sınırlı. Jetonları ellerim titreyerek atıyorum. Birden jetonların düşmesi ile paravan açılıyor. Gögüslerinde daha önce farketmediğim çengelleri görüyor, iyi diyorum. Kız sanki küfür eder gibi -ne diyor. Kuru bir NE. Bende ellerimle gögüslerine uzanıyorum. Paravandan kollarımın uzantısı ve o anki düşüncelerim beni ilkokul sıralarına götürüyor. Kıza 5 dolar vererek dans etmesini söylüyorum. Rock n Roll a küfür etmişim gibi bakıp iki üç kıvırtıyor. Dövmeleri hoş. Cinsel organından metal bir çengel. Bana mecburum der gibi. Kafamda bomboş hayallerle paravan kapanıyor. Kızı bir daha göremiyorum.