bildirgec.org

şarlatan hakkında tüm yazılar

Efe..

ivandenisovic[pilli_silinen_hesap] | 05 May 2010 16:14

Bakıyorum da gene yitirmedin
o ahmakça efeliğini..
karşılaştığı, her uyuz beygire selam duran,
aynı serseri aynı şarlatan..

Ve işte öldüler hepsi, birer birer
ilham perilerim dediğin aşifteler..
Bak biri daha elveda çekiyor.. elveda..
kalanlara diyecek yüzün var mı ?”merhaba!”

İşte sen busun, bir binadan arta kalan moloz misali..
belki de, paçaları sıvayıp koşman da bu yüzden,
kendini şair zannedip yazman da bu yüzden..
Bekleme, olmayacak derdine aşina,
İmdada gelen bir dost misali..

Amma velakin, çıkış yolu bu değil
sana saldıran acı da olsa,
Bir tasaya hakkın yok.
Bırak göstersin acı da son hünerini,
şakağında bir namlu misali..

Kudurmuş AŞISI

| 03 May 2008 16:54

Sağ çek gidelim, adamın biri kapısı olmayan bu otobüsün ön sözünde. Hala kelimelerin anlamını sayıklarken kendisini susarak sayıklıyor. Kimin hengâmesine hendese yanılsamada. Bilmezdi, bilinmezlik kendi debdebesinde. Aman be kime ne bizim yarım kalmışlığım olmazların anlamı bozuk çıkmazında. Aldıramaaaaaaa…. Sağ çek inecek var bu ön sözler kendini çalkalayıp asidi kaçmış şişeyi yutkunarak tükürüyor boşluğa. Sakın sorma sözüm kendime sıska bacaların dumanını sarmalamakta. Ellerimi sabunu kirletmek için ovalamak ve askıda kalmış suyu damlasında yansıtmak ne gereksiz bir eylem… o da kendime, kime ne?

Bütün algılama düzeyleri düşerken sadece söylenmemiş sözlerin resimleri sıçrıyor boşluğa. Sağlam bir elenme seansından sonra bit-insan ayrımı birbirini kıyaslayarak daha çok düşündürüyor yaşamı kendi sözlüğünde. Bütün küfürler dudaklarda dış gebelik etkisi yaparken, yosmanın orospu diye algılandığı bu kaldırım adımlarında seni görür gibi oluyorum. Ama yok en fazla yassı bir karanlık yayılır aydınlığa. Ben sana konuşurken bana söylememiştim dimi diye içinden geçirirken ölümün ruhsuzluğunu, ölerek yaşama tecavüz hakkım aklıma geliyor. Azrail ile oynadığım kör ebelerin zulüm izlerini göbek bağında boğarken de tatminden uzak bütün hareketli uykular. Doğarken rahimde bana eşlik eden eşimi bana tercih edenler acaba en az onun kadar başlangıcıma gömülerek başlamam gerektiğini neden anlamamışlardı? Küsuratı asalından noksan zekâlarından esinlenmiş olabilirlerdi bu nakaratı. Ya da hikâyenin başlangıcını benzerliklerinden eksiltmek istemiyorlardı o da belki.

—Ki…—

| 11 February 2008 18:17

Etrafı kaplayan denizin arasında değil sen, ağaçlar bile görünmüyordu. Bana gelişine dikkat edemeyişim bundan olsa gerek. Ayaklarını gömerek yürüdüğün alevimde, ayak izlerinin simsarı olamazdım ki. Kasırgayı andıran hayat iksirinde, sunak yaptığın çarmıha gerebileceğim bir ruhum yok ki. En fazla kendime ibadet ediyorum kilisede, yahova’ Nın bana yakarışını dinliyorum yaktığım mumlarda.

Ramses gibi bakışlarımda savaşçı ruhumu göremeyen kötürüm gözlerin bilmesi kaypaklığımı, sahip olmalısın hesapsızca saf karanlığıma. Sana öfkeli olduğumu sanma, ben hiç bir kadına kızmadım bu güne kadar. Kim eğlencesine kızabilir ki?

KUTSANMIŞ VAFTİZ RUH

| 04 February 2008 01:42

Gece katlayarak gömüyor zerreleri güneşe. Şarlatanımın güttüğü güneşleri kurt potsundaki şeytan yemede. Lezzeti ağır tunç heykel misali kokuşmuşluğu beslemede. Başımı kaldırıp bakıyorum, nasırlaşmış bütün törpülü ponta taşı yüreğim. Ne ismi eksik yaşamı taşır, ne de her hangi hüve’yi kemiren hastalıkta ene’leşir bedenim. Ben hep kendime benzerim.

Rüyalarımda sattığım kambur düşüm, eşiğimde ezdiğim nefesleri avucuma alıp yükseltirken nizama, yapılmış bütün hareketler bütün inançların kandırmacası. Bir yanı devrik, içinde sinmiş saz sessizliğinin yaşatmaya okuduğu dudaklar. Kumlu öpüşmelerin izbesinde verilecek ayrı ayrı hesaplar. Geceyi gerdiğim kemanda, yıldızı sarılmış Mozart’ ı çalıyorum huşuma. Şeytanım meleğe sürçmesin diye, içini dışına geçirip tanımsızlığa matlaştırıyorum eşyayı.

ŞARLATAN MI? O DA NE?

| 31 January 2008 00:01

Evet görebiliyorum dokunuşlarımda kadınsı tenini, evet farkındayım, bakışlarınla cüretkar ve davetkarsın.

Vavvvvv… sokuluyorum yanına, iyi duruyorsun bar taburesinde. Beni kaybediyorsun çakır şehvetindeki tutkunda. Ruhumun üflediği sigara dumanını kalbine salıyourm. Kaygılanıyorsun. Sana aşık olduğumu düşünüyorsun(düşündürüyorum). Dudaklarında biriktiriyorsun tenimde bulamadığın sıcaklığı…

Çiftleştiğimi sandığım beyin hücrelerin,
Sıcak ve benim olan yatağım,
Tumturaklı hesaplaşmaların,
“Daha sevişmeyecek miydik?” deyişim
Öfkeli bakışın,
“Seninle sadece sevişmek için buradaydık” , umursamazlığım…
Artan sinir katsayın.
Hııııhhh umurumda mı sanki diye gülüşüm…
Pahalı viski bardağını bana fırlatışın,
Gidişinle yeni bir dişiyi çağırışım.
Abaza mıyım? Hayır… Kötü müyüm? Evet…

Ufolarda Uzaylılar mı var?

| 24 November 2007 20:39

(Bir akıl yürütme denemesi)

Aslında böyle bir soruyu yöneltmeden önce, bir üst kategoride yer alan “ufolar var mı?” sorusunu kendimize sormamız daha yerinde olacaktır. İngilizce “undefined flying objects” kelimelerinin baş harflerinden türetilen ufo dediğimiz olgu, gerek söyleniş bakımından bize sağladığı teleffuz kolaylığı, gerekse bilimkurgu filmlerinde, ilgili haber programlarında, gazete haberlerinde bu şekilde kamuoyu ile paylaşıldığı için, herkes tarafından benimsenmiş ve kullanılır olmuştur.