bildirgec.org

sabahattin ali hakkında tüm yazılar

Markopaşa

icetea | 07 July 2010 11:34

Bahsedeceğim dergi Türk basın tarihinin en eski ve en yüksek trajlı dergilerinden biridir. 1946 yılında Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Mustafa Mim Uykusuz tarafından hazırlanıp her hafta cuma günü çıkarılmıştır. Dönemin baskıcı politikasından ve Markopaşa’nın yazar kadrosunun mizahi ve eleştirel dilinden dolayı ancak 22 sayı çıkarılabilmiştir. Ardından Aziz Nesin ve Sabahattin Ali, Merhumpaşa, Malumpaşa, Yedi-Sekiz Hasan Paşa,Hür Marko Paşa, Bizim Paşa, Ali Baba ve Kırk Haremiler gibi isimlerle yayını tekrar devam ettirmeye çalışmış ancak tutuklama, alıkoyma, işkence vb. nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememişlerdir.

Dergi uzun süre “Toplatılmadığı zamanlar çıkar” veya “Yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar.” gibi ibarelerle çıkmıştır. Derginin logosunda ise, dert dinleyen bir adam resmi vardır, ancak, o zamanın her şeyde bit yeniği arayan kesimi bu resmi sovyet selamına benzetmiş ve dergiye -yazarlara- kominist yaftası vurmuştur. Bu olayın ardından Sabahattin Ali’nin yazdığı yazıda, özellikle bu selamın ‘sovyet selamı’ olduğunu söyleyen kişiye (Falih Rıfkı Atay) ithafen yazdıkları gayet ilgi çekicidir: Ukalanın biri Meclis’te, Hz. Muhammedin’in kızları Hendek savaşında şehit düştüler, demiş.
Meclis’te bulunun zarif bir zat da ” Kızları değil, oğullarıdır, Muhammed’in değil, Ali’nin oğullarıdır. Hendek savaşı değil, Kerbela’dır. Hangi birini düzelteyim,” demiş. İşte bu hatalar gibi, Ulus gazetesi de adeti üzerine büyük bir gaf yapmıştır. Hangi birini düzelteyim. Markopaşa sovyet değildir, selam ayakla değil, elle verilir. Sovyet selamı öyle değildir. Resimde Markopaşa selam vermiyor, elini kulağına götürmüş, dert dinliyor. Ve işin en mükemmeli de bu resim tek çizgi ilave edilmeden Ulus’un arşivinden alınmıştır.
Ey Ulus ve ey Falih Rıfkı!
Neren doğru ki, kalemin doğru olsun.

Romanda Anlatıcı Kimdir?

kahvekokusu | 02 November 2009 10:27

Roman, modern zamanların anlatım tekniğidir. Roman sanatı esas itibariyle anlatılacak bir hikâye ve bu hikâyeyi sunacak bir anlatıcıya dayanır. O halde hemen şöyle bir soru sormak gerekir: Romanda bize olayları anlatan kimdir? Romanda ya da hikâyede olayları okuyucuya anlatan sese “anlatıcı” diyoruz. Anlatıcı destan, masal, hikâye, roman gibi epik karakterli metinleri okumaya başladığınız anda kulağınıza gelen ilk sestir.

Okuduğumuz eserlerde hangi anlatıcı tekniğinin kullanıldığı bilmemiz romanları daha iyi anlayıp, yorumlamamıza olanak verir. Anlatıcı türlerini kısaca tanımaya çalışırsak ortaya şöyle bir sınıflama çıkar:

” Topunuzun köküne..”

koza86 | 20 May 2009 13:44

“kökü dışarda” deyimi moda olmuş, siyasi literatüre yerleşmiş, nerdeyse halk mizahının bir parçası olmuş..
Hakikaten de milletimiz “kökü dışarda” olan hiç bir şeyden hazetmez!.
Erkek milletiz!
Kökledik mi tam gaz, içerde olmalıyız..Dışarda kalan şeyler bizi bozar, mahçup eder..
İlla ki kökümüz içerde olacak..
Bu deyim siyasal edebiyatımıza , 1946 yılında TBMM’nin on ikinci otırumunda yapılan bir konuşma ile girmiş; Gaziantep milletvekili cemil sait barlas “Marko paşa” dergisinin yayınlarını kasdederek, “kökü dışarda” bazı muhalifler diyerek eleştiriyor..
Derginin yayımcılarından Sabahattin Ali ise vekili şöyle yanıtlıyor,
” İstiklalimiz üzerine en küçük bir gölge düşmesin dediğimiz için mi kökümüz dışarda? Yoksa iktidarınızı dalkavukça övmediğimiz için mi kökümüz dışarda?”

Çok zor, çok despot: Yavuz Turgul

kahramancayirli | 27 April 2009 17:35

züğürt ağa
züğürt ağa

Çok zor, çok despot: Yavuz Turgul

Kahraman Çayırlı

Ne kadar da sert! Bozar etrafındakileri. Hatta ağlatır. Kimselere röportaj vermez. “Vay be, konuştuk onunla, konuştuk işte” diye çığrınırlar onunla röportaj yapabilenler. Zor adamdır vesselam.

Sultan filmini izlemeye başlayıp da bırakabileniniz var mı? Türkan Şoray’ı, Bulut Aras ve Şener Şenle buluşturan mükemmel öyküyü, o sert adam yazdı işte… Derken Çiçek Abbas’ı da yazar, ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturduğu “Fahriye Abla” gelir sonra, “Züğürt Ağa” (senaryosunu yazdı-Nesli Çölgeçen yönetti), “Muhsin Bey“, “Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni“, “Gölge Oyunu“, “Eşkıya” , “Gönül Yarası” ve nihayet “Kabadayı”…

murathan mungan büyümenin türkçe tarihi

kahramancayirli | 23 January 2008 16:22

insanı ne büyütür? edebiyat, biraz sinema, iyi müzik az biraz da…tabii bir de bu büyüme listesine “acı”yı eklemek gerek…

murathan mungan’ın seçkisi “büyümenin türkçe tarihi”nden bahsetmenin tam sırası..

Refik Halit Karay, Ömer Seyfettin, Sait Faik, Sabahattin Ali, İlhan Tarus, Orhan Kemal, Cihat Burak, Vüs’at O. Bener, Oğuz Atay, Osman Şahin’in öyküleri hakkında Füsun Akatlı, Selim İleri, Fatih Özgüven, Cemil Kavukçu, Ayfer Tunç, Hasan Ali Toptaş, Sırma Köksal, Sema Kaygusuz, Faruk Duman, Necati Güngör, Jaklin Çelik ve Nurdan Gürbilek yazmışlar.

Ağladığın Duyulmasın- Sabahattin Ali

nevdalist | 25 February 2007 22:56

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Sizin hiç dağ başında çırılçıplak bırakılarak, başından ağır darbe alarak öldürülen yakınınız oldu mu? Filiz Ali’nin oldu. Sizin hiç nerede olduğunu bilmediğiniz, sağ mı ölümü günlerce aradığınız bir eşiniz oldu mu? Aliye Ali’nin oldu.

Bir çoban buldu, onu. Cesedi görünce mide bulantısı ve ağlamak geçti içinden, çobanın. Sonraysa sessizce gömüldü bir köye. Ama bu da yetmedi, cesedi tekrar çıkarıldı, çünkü kim olduğu bilinmiyordu. Başı koptu, morgda vücudu ve başı ayrıldı birbirlerinden. Bir türlü huzur bulmasına izin vermediler. Katiliyse arkadaşı zannettiği, güvendiği, kendisini yurtdışına kaçıracağına inandığı, Ali Ertekin’di. Solcuydu, saftı, komik ve yaratıcı biriydi. Şair, yazar ve gazeteciydi. O başın öne eğilmesin diyen Sabahattin Ali’ydi.