Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Sizin hiç dağ başında çırılçıplak bırakılarak, başından ağır darbe alarak öldürülen yakınınız oldu mu? Filiz Ali’nin oldu. Sizin hiç nerede olduğunu bilmediğiniz, sağ mı ölümü günlerce aradığınız bir eşiniz oldu mu? Aliye Ali’nin oldu.Bir çoban buldu, onu. Cesedi görünce mide bulantısı ve ağlamak geçti içinden, çobanın. Sonraysa sessizce gömüldü bir köye. Ama bu da yetmedi, cesedi tekrar çıkarıldı, çünkü kim olduğu bilinmiyordu. Başı koptu, morgda vücudu ve başı ayrıldı birbirlerinden. Bir türlü huzur bulmasına izin vermediler. Katiliyse arkadaşı zannettiği, güvendiği, kendisini yurtdışına kaçıracağına inandığı, Ali Ertekin’di. Solcuydu, saftı, komik ve yaratıcı biriydi. Şair, yazar ve gazeteciydi. O başın öne eğilmesin diyen Sabahattin Ali’ydi.25 Şubat 1907 yılında Gümülcine’de doğdu. ölüm tarihi ise 2 nisan 1948 diye tarih sayfalarına düşüldü. Şu koca dünyada 41 yıl yaşamasına izin verilmişti. Çok kadın sevdi, şu 41 yıllık ömründe. Çok aşık oldu; ama eşi Aliye Hanım kadar hiç kimseyi sevmedi.Öğrenimini Balıkesir ve İstanbul Muallim Mekteplerinde yaptıktan sonra Yozgat’ta öğretmenliğe başladı. Kazandığı sınavla gittiği Almanya’da Postdam ve Berlin’de öğrenim gördü. Dönüşünde çeşitli okullarda öğretmenlik, Devlet Konservatuvarı’nda dramaturgluk yaptı. 1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine üç ay tutuklu kaldı, kovuşturma sonunda aklandı. Görevine döndü, bu sırada yazdığı Kuyucaklı Yusuf romanını yayımlamaktan vazgeçince, gazete sahibi iki tanıkla birleşerek, bir toplantıda okuduğu bir taşlamayı okunmasından 6 ay sonra ihbar etti, yargılandı ve mahkum edildi. Gazete sahiplerinden biriyse tarihçi Cemal Kutay’dı. Sabahattin Ali’nin yaşam öyküsüni bilmek sadece tarihi bilmek değil, aynı zamanda dinlediğimiz birçok şarkıyı, bir çok acıyı ve benim için babamı bilmek. Çünkü O çok severdi, Sabahattin Ali’yi.Cemal Kutay’ın ispiyonlamasıyla Sinop Cezaevi’ne girer. Cezaevine geldiğinin ertesi günü Hapishane Şarkılar’nı yazmaya başlar.

Aldırma GönülBaşın öne eğilmesinAldırma gönül, aldırmaAğladığın duyulmasın,Aldırma gönül, aldırmaDışarda deli dalgalarGelip duvarları yalar;Seni bu sesler oyalar,Aldırma gönül, aldırma

Sabahattin Ali’den bahsetmemim sebebi, hafifte hiç yer almaması ve Peyami Safa tartışmaları. Çünkü onu okumak demek, bir tarihi anlamak demek. Onu okumak demek; ölümü, aşkı anlamak ve en önemlisi faili meçhul cinayetleri anlamak demek.Markopaşa Günleri
Aziz Nesin ve Sabahattin Ali haftalık bir mizah gazetesi çıkarmayı düşünüyorlardı. Çünkü ikisi de hayata küçük tebessümler ile bakmak gerektiğine inanıyorlardı. Gazete binbir güçlükle hazırlanır. Ancak gazetenin ilk sayısının dağıtımını yapacak olan firma vazgeçmiş, başka bir dağıtımcı da bulunamamıştı. Bunun üzerine Aziz Nesin 2 bin tane gazete alıp sokağa çıkar ve Markopaşa diye bağırarak gazeteleri satar. Hemen 2. sayıyı basarlar, o da kapış kapış gider. Aziz Nesin’le çok kavga eder, Sabahattin Ali. Buna rağmen dostlukları hiç bozulmaz. Aralarına Rıfat Ilgaz’da katılır. O dönem gazetede Mücap Ofluoğlu, Mehdi Zıt, Şerif Hulusi gibi isimler de vardır. Aynı zamanda Köy Enstitülerinin kapatılmaya çalışıldığı Hasan Ali Yücel’in görevden alındığı bir zamandır. Markopaşa Gazetesinin bütün muhalifliğine rağmen Köy Enstitüleri’nin kapanması gibi, Markopaşa’da tarihteki yerini aldı.Son olarak merak edenler için dava 1,5 yıl sürdü. Katil Ali Ertekin başta konuşmak istemedi, sonraysa işi şova dönüştürdü. Herşeyi vatan için yaptığını söyledi. 4 yıl ceza aldı. Afla 2 yıl sonra tahliye oldu.

Ne bir dost, ne bir sevgiliDünyadan uzak bir deli…Beni sarar melankoli…