bildirgec.org

ruh hakkında tüm yazılar

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…

| 21 December 2008 12:19

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…
Boş bir sandalı dolduran gölge, ben miyim? Etraf zifiri karanlık ve sadece mehtabın yansıması ile ağaçların gölgesinde, sakin akan bir nehirde yol alıyorum. Puslu havanın sis dalgaları üzerime gelirken, nehir hızlanıyor ve küreklerin ağırlığı ellerime çöküyor, acıyor ellerim, çok acıyor. Kabaran nehrin sularında boğuşan pençelerimi artık hissetmiyorum. Beynimde çınlayan, göğün haykırması mı yoksa şelalenin gürlemesi mi, ayırt edemedim. Hiçbir şeyi ayırt edemiyorum, nehrin ejderha gibi dalgalarıyla kayalıklara çarpan sandal, yolun sonuna geliyorum. Birden bir ışığın belirmesi ile küçücük bir çocukken yaptığım resimlerdeki güneşin içinden geçiyorum, güneşin kavurucu sıcaklığı buz gibi olan yanağımı yakıyor. O da ne okyanusun tam ortası, nasıl geldim ben buraya derken sandal su alıyor. Masmavi bir su sızıntısı doluyor ayaklarımın altına ve ben yine üşüyorum. Kurtulmak için koyu maviye bakarken dipte beliren devasa gölge, soğuk okyanus sularını yüzüme çarparak bana bakıyor. Üç kollu, dişleri öne doğru ve yedi boynuzlu kamburumsu sırtı olan yaratık. Birde ortalık siyah beyaz kesiliyor gözüme ve gözlerim tabiri caiz ise yuvalarından çıkıyor, zıplıyorum ve birden açılan gözlerimle etrafa bakınıyorum. Kaybolmuştu yaratık, sağıma baktım birde soluma, kimseler yoktu etrafta. Bir oh çeken ben! sanki karşıki dağlar beni duyacak derken arkamdan gelen gürlemeyi duymuyorum, hayır duymayacağım. Dönemiyorum arkamı, bende tık yok, “nutkun mu tutuldu” diyeceksiniz ama tutulmamış, aniden dönecekken omzuma dokunan bir el üzerime doğru eriyor. Fakat dokunan el o kadar yumuşak ki bu yaratığın eli olamaz diye düşünüyorum. Birden gerçekten fal taşı gibi açılan gözlerim kapkaranlık odanın içine bakıyor. Yine mi diyecektim ki, “susadım” diyen bir sesle irkildim…

Evet, bu bir rüya idi, ama gördüğüm değil, yazdığım bir rüya.
Siz, hiç görmeden rüya yazmayı denediniz mi?
Hayata, hiç Sürrealist yaklaşanlardan oldunuz mu?

Ghost In The Shell

mnc | 17 December 2008 18:08


Masamune Shirow’un mangasından.

Yıl 2029 ve insanlar robotlaşmış yaşamlarını sürmektedirler, insanlar kendi vücutlarını robotik parçalarla değiştirebiliyor, beyinlerindeki implantasyonlar ile anında network’e erişebiliyor ya da iletişim kurabiliyorlardır. Hatta dermooptik kamuflaj ile görünmez olmak bile mümkündür. Ancak yasaktır ve sadece bazı androidlerde ve kaçak üretilmiş mont gibi benzeri şeylerde vardır.

Açılış sahnesi ana karakterimizin dünyaya gelişi ile başlıyor!
Filmde Ghost Ruh/Bilinç, Shell (kabuk) ise vücud olarak tanımlanıyor.
Ruh ve bilinç olarak ayrı yazdım çünkü bu Ghost In The Shell de farklı şekillerde irdeleniyor. Çünkü “bir robot bilince sahip olduğunda acaba ruhu var mıdır”, “farklı bir vücuda geçebilmesi ya da var oluşunu sorgulaması onu ruh olarak kılar mı”, gibi sorular üzerine gidiliyor. Çünkü bu zamanda bir insanı diğer yaşam formlarından ayrı tutan tek şey ruh (ghost) dedikleri hadisedir.

daima benimlesin…

morfik | 04 December 2008 10:01

Ey ruhum :
sen bu bedenden ayrı olamazsın işte, ne olur, azıcık bu bedenin gençliğine merhamet et.
Nasıl bilmezsin !
Gençlik dediğin; gideceğin yolları alnına döşemenin evvelinde ; hayatın çoşkusunu arşınlayıp , mavi bakışları karış karış gezmektir.
Bu kadar banal bir gerçeği görmezden gelemezsin.

Elbet..
Her şeyi biliyorum sevgili ruhum, sevgilim.
Umutların kuş oldu , senin.
bir tutam sıcaklık ararken cehennem göçüne koyuluşunu izlediğin.
Yandı , uçtu, yandı. Uçtu ve yine yandı.
Şimdi, esmer albatroslarınla siyah kanatlarınsız denizlerin üzerinde uçmaya çalışıyorsun.

RUHUMDA BİR SES VAR, BAĞIRIYOR: BENİ DIŞARI ÇIKAR!

SERGUL | 28 November 2008 22:22

Kelimelerden oluşan bir piramit inşaası için… Güçlü yanımı ortaya atıp, hadi diyorum, hadi başla!

Adsız bir dünyanın ilk yerleşik şairiydim. Çağlar öncesi ve çağlar sonrası masallar söylüyordum. Kelimelerdi sihirim, harflerin-sözcüklerin, imlanın esiriydim.
Gönüllüydüm olacak tüm afetlere, yiyeceğim bütün vurgunlardan iyileşerek çıkacaktım ayağa!

şiirr

adoxxoda | 06 November 2008 10:24

Senin için yaptıklarım şöyle dursun
Senin bana yaptıkların ecelim olur
Gözümden akan yaş abdestim alsın
Musalla taşında bedenim durur
Ölümden sonrasıysa senin yaptığın
Ben seninle zaten hiç yaşayamadım
Bedenime vurduğun prangaları
Yüreğime ekttiğin acı yılları
Geçmişte olan bütün anıları
Bedenimle birlikte gömün toprağa
Toprak döndürürse beni kendine
Balçıktan çamurdan eskisi gibi
Geldiğim yer belli gittiğim yerde
Ruhumun acısına bir şey diyemem
Bunun bedelini sen çekeceksin
Bir gün benim için hesap vereceksin

Sevişme Sanatı

neceff | 26 October 2008 11:35

cinsellik
sahip olduğun her şeyin bir anda 180 derece değişmesine neden olan en ince en kuvvetli saçmalık. bir anda alttasın ve bir anda aşağılanmanın en devasa hazzına kapılarak 180′ den geriye saymanın uzun süreceğni bilmenin rahatlığıyla, bukalemun ruhunun ellerine bırakıyorsun kendini: 179, 178, 177..
sıfırda yine ona cehennemdeki sana dönüşeceksin. en yukarda, en ateşli en zavallı olana..oysa bu kimsenin umurunda değil..

sevişmek
karasularıma ineceğim yeniden. benimle beraber yol alma! şu küçük hayatında sevişmek harici bi bok bilmezdi diyeceksin; o konuda haklı sayılırsın belki. ama söyleşmek ya da sözleşmek gibi kavramlar beraberinde bunu gerektirir çoğu zaman…içgüdünün hormonlarla süslenerek dünyayı altüst edebilecek duruma gelmesinin güncel olaylarla pek ilgisi olmaz.
nedir ulaşmak istediğin? iç çamaşırımın üzerine boşalıp da, “aslında çok iyi bir insan olduğunu biliyorum,” dercesine bakmak mı? külotumu indirmesine müsade etseydim; bu da olmazdı herhalde.
hayal kurarak sevişme benimle, yalvarırım. gireceksen bir çırpıda gir. hafta sonu daha eğlencelidir bedenim. kimin kelimelerisin sen? kimin ruhunu taşıyorsun bakış açında? nasıl yaratacaksın bakışlarımı yeniden? gözlerimi kapıyorum oysa çoğu zaman; üzerimdeki kütleyi bir kenara fırlatıp atmayı geçiriyorum içimden ve yeniden düşünmeye başlıyorum baharı. kim olduğunu hakikaten bilmiyorum ama “benden bir parça” olman için soyunmak; ağırlığımı hiçe sayıp içimi bile açardım.

Düşler yaşandıkça, yaşam aydınlanır

srkncntrk | 09 September 2008 10:17

Saman alevi gibiydi, düşlerim.
Biri yanar, biri sönerdi.
Gecemi gündüz.
Gündüzümü gece yapardı.
Kimi zaman umutlu
Kimi zaman umutsuz bakardı hayata
Kah güzeldi, kah hüzünlü
Ama her zaman tazeydi, yeniydi.
Hiçbir zaman birbirini tekrarlamadı
Hep yenilendi, aynı olmadı hiçbir zaman
Gelecek bu ya aydınlık, ya karanlık
Seçmek elimizde, yada değil
Bu bir muamma hayatta
Kimi zaman boşvermişiz
Kimi zaman peşinden gitmişiz.
Varacağımız yeri bilmeden
Belkide sonsuzluk özlemi
Bize düş kurduran,
Yenilenme arzusunu yaşatan
Bedenimiz bile hergün yenilenmekte
Ama sonsuz değil,
Hayatta hergün değişmekte,
Ama baki değil
Baki olan bir allah
Bir de ruhlarımız.
Ama onunda sonu belli değil
Belki acı cekecek, belki sevinecek
Ama birgün mutlaka hesap verecek.
Düşler sona erdiğinde herşey ona yüklenecek.
Aydınlık veya Karanlık birini seçecek.

Oruç, sadece aç kalmak mıdır?

srkncntrk | 29 August 2008 15:59

  • Oruç tutmak,
    bilindiği üzere sağlıklı olan her müslümana farzdır.
    Sabah vaktinden, akşam ezanına kadar yemeden,
    içmeden, cinsi münasebetten, kötü davranış ve
    sözlerden sakınmaktır. Gecenin o karanlığında uykudan uyanmak, birşeyler yemeye çalışmak, bardak bardak üstüne su içmek bayağı zor gelir her insana. Sahur bu ibadet’in en zor kısmı. Ama akşam ezanı okunduğunda duyulan huzur, iftar’da içilen su ve yenilen her lokmanın zevki bambaşka.
  • Açlık, enteresan bir duygu, enerjin azalıyor, bağımlıysan, sinir yapıyor v.s. Oruç sadece açlık çekmek değil oysa, ruhu olgunlaştırıyor, sabrı öğretiyor, zamanın önemini kavratıyor, bir o kadar da insan hayatına disiplin katıyor. Bu disiplin hem manevi hem de bedeni. Bir kere sözlerimize ve davranışlarımıza dikkat ediyoruz. Bu orucun manevi yanı. Miğdemiz ve buna bağlı diğer organlar, Bir Sene’nin yorgunluğunu atıyor, yemek aynı saatte yenildiği için miğde bir disiplin kazanıyor. Bedensel faaliyetler yavaşlıyor ve vücut dinleniyor.
  • Demek ki oruç tutmak sadece aç kalmak değil, ruh ve beden sağlığımız için gerekli olan bir ibadet. Boşuna Ramazan ayına 11 ayın sultanı dememişler.
    * Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.

Söylemeye çekinme ne olur.

srkncntrk | 26 August 2008 09:41

S öyledim farzet sevgimi
Ö lüm kadar gerçekmi
Y aşattım diyelim sevgiyi
L afta öyle ama özde gerçekmi
E n güzel duygu sevmekse
M ümkünmü söylememek gerçeği
E bediye taşımak için sevgiyi
Y ormak lazım gelir kalbi
E lveda demek kadar basitmi
Ç ekinme söyle diyorsun
E minmisin diye sormuyorsun
K albin derinliklerine inmeden
İ rdeleyemezsin sevgiyi
N e kadar yüce olursa olsun sevgi
M utluluğu yakalayamazsa
E saret kaplar ruhun heryerini
N asıl olsa birgün öğrenilir elbet
E n güzeli en iyiyi öğrenmekse amaç
O kadar değil inan söylemek
L akin zaman çok önemli
U zun gecelerin acısı sarmadan bedeni
R uhun derinliklerin işlermi sevgi

Sadece Notalar

hipangel | 20 August 2008 12:17

Ne dertli bakışlar..
Ne isyankar hayatlar..
Ne de hüzünlü insanlar..

Sadece notalar..

Ruhun gerçek sesleri..
Kalbin gerçek hisleri..
Zihnin vicdanla karışmış düşünceleri..

Sadece notalar..

Sadece onlar..

Onlarda saklı tüm cevaplar..
Onlarda saklı tüm hayatlar..
Onlarda saklı tüm sevinç ve ızdıraplar..

Sözler, hareketler aldatsa da aldatmayan notalar..
Kalpten gelip kalbe gider onlar..
Bedene hapsolmuş ruhtan çıkıp,
Ruhunu besler..

Notalar asla yalan söylemez..

Sadece notalar..