bildirgec.org

roman hakkında tüm yazılar

Perdido Street Station

| 10 November 2009 10:40

Perdido Street Station, China Mieville’in kendi yarattığı steampunk dünyası Bas-Lag’da geçen ilk romanı.

Kitabımız birbirinden garip ırkların gettolarında yaşadığı, büyüyle teknolojinin iç içe geçtiği, Viktorya Londrası’ndan esinlenerek yaratılmış sanayi şehri New Crobuzon’da geçiyor.

Bu sekiz yüz küsür sayfalık, tuğladan biraz hallice, kitapta Mieville’in usta anlatımı sayesinde, bir anda şehrin karanlık atmosferinin içinde buluyorsunuz kendinizi.

Romanda Vak’a ve Olay Örgüsü

kahvekokusu | 09 November 2009 09:20

Daha önceki yazımda roman sanatında anlatıcının kimliği ve işlevi üzerinde durmuştum. Romanın genel yapı itibariyle bir anlatıcı ve anlatı üzerine kurulduğunu söyledik. Ancak anlatıcı romanda bir araç özelliği taşır. Romanın amacı ise bir olayı ya da vaka’yı okuyucuya sunmaktır. Vaka kelimesinin sözlük anlamı : Olup geçen şey, demektir. Romancı romanın epik yapısını bu olup geçen şeyle kurar. Vak’a anlatıma dayalı masal, hikâye, roman gibi türlerin asli elamanıdır. Geleneksel roman anlayışında çok önemli yer tutan vak’a, modern ve post-modern romanda mümkün olduğunca soyutlanmaya ya da tecrit edilmeye çalışılsa da tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Vak’a en güzel tarifle bir mağazanın vitrinidir. Romanın diğer unsurları yani zaman, mekân ve kişiler vak’a etrafında yerini alır. Bir romanda peş peşe dizilen vak’a parçaları romanın anlatı sistemini oluşturur. Kimi zaman okuduğumuz romanı bir çırpıda karşı tarafa özetlemememizi sağlayan hadise budur. Peki, akla hemen şöyle bir soru gelebilir: Her romanda vak’a var mıdır? Elbette vardır. Vak’asız bir roman düşünülemez. Az veya çok, er veya geç, her romanda vak’a ile karşılaşırız. Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın Huzur romanında bir vak’a ile karşılaşabilmek için oldukça çok beklemek gerekir. Buket Uzuner’in Kumral Ada – Mavi Tuna romanında çok sık olarak yeni bir vaka ile karşılaşmak mümkündür. Roman sanatı ise belli vak’a grupları etrafında oluşturulur:

Romanda Anlatıcı Kimdir?

kahvekokusu | 02 November 2009 10:27

Roman, modern zamanların anlatım tekniğidir. Roman sanatı esas itibariyle anlatılacak bir hikâye ve bu hikâyeyi sunacak bir anlatıcıya dayanır. O halde hemen şöyle bir soru sormak gerekir: Romanda bize olayları anlatan kimdir? Romanda ya da hikâyede olayları okuyucuya anlatan sese “anlatıcı” diyoruz. Anlatıcı destan, masal, hikâye, roman gibi epik karakterli metinleri okumaya başladığınız anda kulağınıza gelen ilk sestir.

Okuduğumuz eserlerde hangi anlatıcı tekniğinin kullanıldığı bilmemiz romanları daha iyi anlayıp, yorumlamamıza olanak verir. Anlatıcı türlerini kısaca tanımaya çalışırsak ortaya şöyle bir sınıflama çıkar:

Canan Tan – Piraye

kahramancayirli | 29 October 2009 11:05

turkkitap.de adresinden alınmıştır.
turkkitap.de adresinden alınmıştır.

Bu zamana dek bir sürü kitabı su gibi içerek okudum, hızlı, akıcı okudum. Kalın kalın romanları iki-üç günde bitirdiğim oldu ama bu kadarına rastlamamıştım. Dörtyüz küsur sayfa yarım günde okundu. Kimse aramasın diye dua ettiğim oldu, sırf kitap bölünmesin diye, o kadar akıcı, o kadar sürükleyici. Birkaç yıl önce gezdiğim Diyarbakır’ın her karışını yeniden hatırladım, bir garip oldum, Diyarbakır’ı özlediğimi hissettim, ister istemez roman karakterlerinin yerine koyuyorsunuz kendinizi, ben de oturup aşık oldum, üzüldüm, meraktan kitabın bittiğini anlamadım…

SAPLANTI – Bölüm 2

byGA | 21 October 2009 09:38

Reklam antlaşması için gelen firmanın asistanı falan olmalıydı, onu daha önce bizim firmada görmemiştim.

“Demir bey, başlıyacakmıyız.”
“Efendim.”
“Toplantıya diyorum başlıyacakmıyız, misafirleri yeterince beklettik sanırım.” Patronun sessizce kulağıma fısıldamasına rağmen herkes bize bakıyordu. Galiba ben biraz yükses sesle cevap vermiştim.
“E. evet efendim, hemen başlıyorum. Özür dilerim, sadece kafamda toparlamaya çalışıyordum.”

Biz bu işi alamayalımda bak o zaman nasıl toparlanıyorsun ifadesini yüzünden okuyabiliyordum. Ama işin aslı şu anda gözüm o kızdan başka bir şey görmüyordu. Neler oluyordu bana, bu kıza aşık mı oluyordum, niçin bu kadar etkilenmiştim. Evet çok güzeldi, belkide gördüğüm en güzel varlıktı. Ama ben zaten Esma’ya aşığım, hem bu kızı tanımıyorum bile ve ilk görüşte aşk denen zırvalıklara inanmam.
Brifingi nasıl verdim, nasıl geçti Hiçbir fikrim yok, ilgilendiğim tek şey kızın bana bakıp bakmadığı. Oysa kafasını bile kaldırmadan gayet ciddi bir ifadeyle not almaya devam ediyordu.
Allahtan bir pot kırmadan toplantıyı bitirdim ve işi aldık. Yoksa ihtiyarın bana yolu göstermesi kesindi. Büromun ve işimin bir süre daha bana ait olduğunu bilmek gayet rahatlatıcı bir duygu.
Masamda işlerle uğraşırken bir yandan da kızı aklımdan çıkarmaya çalışıyordum. Ben Esma’yı seviyorum,buna eminim. Üç yıldır beraberiz ve ayrılmak gibi düşüncelerimiz ya da konuşmalarımız hiç olmadı. Hatta gelecek için planlar yapıyorduk. Kahretsin! Saat kaç olmuş, Esma’yı arayacaktım. Telefonda altı cevapsız ve hepsi ondan. Toplantıya girerken sessize aldığım telefonu açmayı unutmuşum. Esma’nın telefonu çalarken, masamdaki telefonun sesi ile irkildim, zamanımıydı şimdi.

SAPLANTI – Bölüm 1

byGA | 16 October 2009 19:00

Adanada geçen garip bir hikaye sıradan normal bir insanken elde edememenin,kıskançkığın ve aşkın yol açtığı şizofrenik ve tehlikeli duygularç Bu Romana bayılacaksınız. Her hafta Cuma saat 19.00 da yeni bölümleri yayınlanacaktırnot : sitenin onay için yazımı bekletmesi benim insiyatifim dışındadır.Siz okurken ben yazıyor olacağım o yüzden yeni bölümler hakkında benimde bir bilgim yok. 🙂 Umarım beğenirsiniz.İlk 25 bölüm yazılmıştır.

Herşey soğuk bir kış sabahı başlamıştı,saat yedi günlerden çarşamba, üstümde boğazlı yün bir kazak ve altımda kot pantolon. İşe gitmek için hazırdım. Sıradan normal bir güne başlar gibi değil mi? Bende öy sanmıştım,nerden bilebilirdim ki? Hayatımın bugün değişeceğini!

tüm zamanların en rahatsız edici 5 romanı

xerre | 13 October 2009 14:49

günümüzde boş zaman aktivitesi olarak görülen kitap, okuma eyleminin biraz üzerine gidildiğinde görülecektir ki günümüz teknolojisinin elverdiğinden daha etkileyici ve daha gerçekçi anlatımlar içeren birçok eserin bulunduğu görülecektir. çünkü kitap, size hazır görüntüyü değil, sizin hayal gücünüzün sınırları kadar geniş olan görüntüleri sunar. sizi aktif kılar, yeri gelir görgü tanığı yapar.

aşağıda eşsiz bir kurguyla hazırlanan kitapların bulunduğu liste, kitapların karanlık yüzüyle sizin tanışmanıza yardım edecek ve aslında bir kitabın ne kadar etkileyici olabileceğini size bir kez daha kanıtlayacaktır. kurgunun o kusursuz işleyişini ve anlatılanların etkileyiciliğini damarlarınızda hissedebilmeniz için en azından bir tanesini okumanızı tavsiye edip yazıma geçiyorum.

unutmayın, çoğu zaman tek görgü tanığı siz olacaksınız!!


5 – Parfüme (koku)
yazarı: Patrick suskind

18. yüzyıl Fransa’sında, Jean-Baptiste Grenouille, bir kokuya sahip olmadan, kokusuz olarak dünyaya gelir. Fakat kitabın kahramanı, doğaüstü bir koku alma duyusuna da sahiptir. Ve bu duyu, onun mükemmel (kimsenin karşı koyamayacağı) parfümü yapması için ona yardım edecek olan tek şeydir.

Ahmet Erhan

kahramancayirli | 03 October 2009 12:10

3bp.blogspot.com adresinden alınmıştır.
3bp.blogspot.com adresinden alınmıştır.

Ahmet Erhan

Kahraman Çayırlı

İlk şiirlerini dergilerde yayımlamaya başlamasının üzerinden otuz iki sene geçmiş, Ahmet Erhan’ın… Bol ödüllü bir şiir özgeçmişi var, üstelik: Alacakaranlıktaki Ülke ile 1981, Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü, Deniz, Unutma Adını ile 1992, Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü, Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi ile 1996, Cemal Süreya ve Halil Kocagöz Şiir Ödülleri’ni, Kaybolmuş Bir Köpek İlânı ile 2004, Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü ve Şehirdeki Bir Yılkı Atı ile de 2005, Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü kazanır, şair. Tüm eserleri için 2006 yılında Dyonisos Onur Ödülü’ne layık görüldüğünün de altını çizmekte fayda var.

Lütfen birbirinize kitap hediye ediniz.

kahramancayirli | 10 September 2009 13:24

bodrumlife.com.tr adresinden alınmıştır.
bodrumlife.com.tr adresinden alınmıştır.

Edebiyat Ortamı Dergisi’nin yeni (Eylül-Ekim 2009: sayı 10) sayısı çok şenlikli. 2009 Server Vakfı Edebiyat Ödülü bu yıl şiir dalında verildi, bu yarışmada ilk üçe girenlerin tüm şiirleri, mansiyon ödülü ve diğer dikkate değer bulunan genç şairlerin ise birer şiiri yayımlanmış. Genç şairlere dört soru yöneltilmiş. Ben “kendilerine üstat kabul ettikleri şairlere” dikkat çekmek istiyorum, çok önemli. Neredeyse hepsi ağız birliği etmişçesine Sezai Karakoç ismini vermişler, İlhan Berk ismi geçiyor, Turgut Uyar ve bir-iki İkinci Yeni akımının usta şairleri, sadece bir genç Birhan Keskin demiş, buradan yola çıkarak uzunca hoş bir deneme bile yazılabilir, “geleceğin ustalarının ustaları” gibisinden, çünkü biz bundan beş-on sene sonra bu gençlerin yazdıklarını okuyacağız hep. Ödül kazanan şiirlere şöyle bir göz atmanız bile yetiyor, şiirlerin nasıl da ödülü hak ettiklerini anlamanıza..