bildirgec.org

pazar hakkında tüm yazılar

Mozilla’nın Minefield’ı, Chrome’dan daha hızlı!

pasacocugu | 28 October 2008 09:27

Mozilla Google’ın kısa süre önce tarayıcı pazarına hızlı bir giriş yapan, sonra yavaş yavaş kullanım oranı düşen Chrome’un hız konusundaki liderliği eliden alan yeni tarayıcısıyla karşımızda!

Mozilla’nın Firefox 3.1b2 önsürümü olan Minefield Google’ın Chrome’undan %10 hızlıymış, ancak deneme sürümü olduğundan, hatalar, açıklar olabileceği konusunda Mozilla bizi uyarıyor. Windows’un yanında linux ve mac os için de indirme seçenekleri bulunuyor. Alfa sürümü olması nedeniyle şimdilik ,o hayatımızı kolaylaştıran, firefox eklentilerine sahip değil.

Turkcell Kontör Pazarı

rpc | 15 September 2008 08:59


Turkcell‘in 10 Eylül – 9 Ekim 2008 tarihleri arasında düzenlediği kampanya ile;
PAZAR yazıp 2232’ye mesaj gönderiyorsunuz; aynı gün içinde Turkcellilerle görüşmek kaydıyla Pazar günü yüklediğiniz kontör kadar bedava kontör kazanıyorsunuz.

Su

linet | 28 August 2008 12:56

Su kenarları neden insana huzur verir bilmiyorum, ama su akar deli bakar diyenlerin bir bildiği var demek ki, deliyi bile sakinleştiren bir tılsımı var suyun ..

İçinden deniz geçen şehirde yaşıyorum, tek hayalim belki de deniz gören bir evde oturmak ancak şartlar buna pek imkan vermiyor. Neyse iç geçirdiğim o boğaz yalılarını ve burda ne muhteşem şeyler yaşanmıştır safsatalarını bir kalemde geçiyor ve hep kendime insan alışınca buradan da keyif almaz diye kendimi avutuşlarımı bir kenara bırakırsak, her fırsatta ya boğaza yada florya sahillerine gidip yaptığım yürüyüşleri bu yaz ne yazık ki yapamadım. Çünkü hem İstanbul’un karmaşası artık sakin diye keşfettiğim her yere bulaşmaya başlamıştı bu yaz, her yerde ama her yerde yakılan mangalların arasında yürümek, yada denize horaa herooo diye atlayan çoluk, çocuk insanlar nedeniyle başka yerler keşfetmeliydim.

Süpermarketler -3

kapuska | 29 July 2008 09:18

Kazara ilk buraya gelenler için: 1. bölüm, 2. bölüm

Henüz 14 yaşındayken okulunu bırakan (N. S. gibi..) ve bir bakkal mağazasında tezgahtarlık yapmaya başlayan Clarence Saunders’ın belki de en büyük özelliği egitimini tamamlayamamış olsa bile içinde olan üstün gözlem yeteneği ve problemlere getirdiği yenilikçi çözümlerdi. Dükkandaki görevi, o zamanlar birebir olan alıcı-satıcı diyaloğunda müşterilerin siparişlerini alıp bunları hazırlamak ve istek olduğunda, eh bir de patronu izin verirse, bahşiş aşkına paketleri evlere teslim etmekti.

o günlerden bir bakkal dükkanı
o günlerden bir bakkal dükkanı

Ne var ki, 18 yaşını doldurduğu gün, artık kalfalığını yaptığı işten sıkılmış, hem biraz gezmek hem de şansını başka yerlerde denemek için ülke çapında satış yapan bir toptancının yanında işe başlamıştı. 4 yıl kadar ülkeyi dolaşıp bu işten de sıkılınca, 1905’te yine başka bir toptancının ama bu sefer şehiriçinde, satış memurluğunu yapmaya başladı.

Süpermarketler -2

kapuska | 25 July 2008 14:21

Geçen yazıda kısa bir giriş yapmış, paranın ve matematiğin alışveriş olgusundaki yerine değinmiştim. Yine o yazıda söylediğim gibi başlarda belirli periyotlarda –ki bu hafta kavramının da ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi, insanlar ürettiklerini (veya avladıklarını) pazar yerine getirirler burada takas ederler ya da satarlardı. Fakat paranın tatlı kokusundan (sanırım güzel bir oksimoron oldu..) olsa gerek bir süre sonra insanlar pazar yerini hergün kurmanın menfaatlerine daha bir uygun olduğunu düşünmeye başladılar.

-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-
-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-

Ne var ki, asırlar sonra kuantum mekaniğinin babalarından Heisenberg’in de ortaya koyacağı belirsizlik ilkesi gereği, insanlar aynı anda iki yerde birden bulunamazlardı. Dolayısıyla hem tarlada veya avlakta hem de tezgahın başında olamayacakları için insanlık yeni bir kavramla tanışmak durumunda kaldı: uzmanlaşma! Filozof katili bu terim sayesinde insanlar başlarda masumane iş bölümleriyle (kocanın avlayıp eşinin satması gibi..), biraz daha ileride ise yaptıkları işlerin erbabları olarak bugünkü uzun çarşılarımızın ilk tıfıl örneklerini oluşturmaya başlamışlardı.

Chicago’da Büyük Pazar, 1865
Chicago’da Büyük Pazar, 1865

Özellikle konar-göçerlik zamanlarında bireyin (veya iyimser bir ifadeyle kabilesinin) şahsi zorunluluğu olan zanaat bilme durumu, hayatta kalabilmek için başlıca yükümlülüktü. Nitekim avladıkları hayvanlardan matara yapamasaydılar yeniden avlanmak için su kaynağından uzaklaşamazlar, kili işleyemeseler yiyeceklerini kötü zamanlar için stoklayamazlar, çemberi tamamlamak için ekleyelim, madeni kullanamasalar avlanamazlardı. Şüphesiz bütün bu malzemeleri takas ederek de bulabilirlerdi. Fakat Ademoğlu, kendi cinsini yoktan yere öldürebilen yegane varlık olduğundan mı bilinmez, takas için yüzyüze gelmektense kendi üretmeyi yeğliyordu. Her nasılsa, zaman içinde ve bir noktaya kadar bu güdüsünü törpülemiş, ve toplum içinde yaşamanın avantajları baskın geldiğinde olmazsa olmaz bu edinimleri unutmaya başlamıştı (bugüne bir not, bkz. ampül takamayan elektrik mühendisi). Aynı şekilde ziraat ve ava istidadı olmayan zanaatkarların da kendi tezgahlarını açmasıyla bugüne kadar süregelen pazar ve çarşı uygulaması başlamış oldu.

Süpermarketler -1

kapuska | 21 July 2008 09:53

Eşyayı takas etmek insanoğlunun en eski eylemlerinden biridir. Adem oğlunun avcı-toplayıcı düzeninden beri insanlar bulamadıkları eksiklerini başkalarıyla trampa ederek tamamlamaya çalışmışlardır. Tarihi çok eski olan bu kavram ayrıca insanoğlunun nasıl bir iktisadi yaratık olduğunu da gözler önüne serer. Mesela İngilizcede ‘barter’ (1592) dediğimiz takas kelimesi Eski Fransızca’daki ‘barater’ (1373) sözcüğünden, onun da Kelt dilindeki ‘brath’dan geldiği sanılmaktadır. İşin enteresan tarafı, bu sözcüğün değişmeden bugün İrlandaca’da da (modern Kelt dili’nde) kullanıldığı ve hainlik veya sahtecilik anlamına geldiğidir.

Bu noktada iki çıkarım yapılabilir. Birincisi, ticarette kurnazlığın Anglo-Sakson kökenli olduğudur; ki bu da bugün Birleşik Krallığın neden dünya finans piyasasını elinde tuttuğunu açıklamaya yardımcı olur. İkincisi ise, ‘barater’de olduğu gibi kelimeyi kanıksayan milletlerin sözcüğün anlamında bir değişikliğe gitmediğidir. Yine bu da, sadece İngilizlerin değil bütün insanlığın açıkgözlülüğünün göstergesidir.

yaklaşık 2,4 m. çapındaki Yap Parası (bozdur bozdur harca..)
yaklaşık 2,4 m. çapındaki Yap Parası (bozdur bozdur harca..)

Savvio 10K.3

kemal118 | 20 June 2008 19:34

Kurumsal sunucular ve depolama donatıları için de şifreleme seçeneği sunan ilk disk: Savvio 10K.3
Kurumsal sunucular ve depolama donatıları için de şifreleme seçeneği sunan ilk disk: Savvio 10K.3

Seagate, kurumsal depolama sistemlerine yönelik artan talebi karşılamak ve aynı zamanda kapasiteyi arttırmak amacıyla dünyanın en yüksek kapasiteli 2,5 inç kurumsal sabit diski olan Savvio 10K.3‘ü dünya pazarına sundu. 2,5 inç disk 3,5 inç disklere oranla %70 daha az enerji sarfiyatı ve %60 daha yoğun performans sağlıyor.Seagate‘in Savvio 10K.3 diski; 300 GB kapasite, 1.6 milyon saat MTBF ve gelişmiş SAS 2.0 (6Gb/saniye veri hızı) arayüzüyle bu sektörde farklı bir ürün.aynı zamanda devlet düzeyinde şifreleme sağlaması ve Tam Disk Şifreleme (FDE) veri koruması ile sektörde kendinden şifrelemeli kurumsal disk olma özelliğini taşıyor.

yahoo microsoft’un mu oluyor?

kemal118 | 19 June 2008 09:17

gün geçtikçe gelişen ve daha da büyüyen microsoft şimdi de yahoo‘nun peşinde.daha önce yapılan görüşmelerde anlaşamayan yetkililer görüşmelere yeniden başladıklarını bildirdi.

microsoft internet reklam pazarında en güçlü durumda olan google ile rekabet edebilmek için yahoo‘yu 47,5 milyar dolara satın almak istemişti fakat bir sonuç elde edemeyen microsoft firması yahoo ile alternatif satış önerileri üzerinde görüşmek için tekrar bir araya geldiklerini ve yaho ile pazarlık başlattıklarını belirtti.yahoo ise ortaklarını karlı çıkaracak yeni satış alternatifleri üzerinde duruyor ve satış görüşmelerinin yeniden başladığını doğruları.

İNŞAATTAN KAVAL SESİ GELİYORDU

teacher07 | 26 March 2008 23:34

Şaşırdı, duyduğuna inanamadı.Yorgun muydu,hayal mi görüyordu,rüyada mıydı yoKSA…İnşaattan kaval sesi geliyordu…On ikisindeydi daha.Babası pazardan getir-
mişti.Yepyeni,gıcır gıcır. Ne güzel parlıyordu cilası.Soktu kavalı beline,ağılın kapısını açtı. Çoban sopasıyla hafif hafif sırtlarına dokunarak saydı çıkan keçileri.Akşam döndüğünde de sayacaktı aynı.Yoksa bilemezdi eksikleri,yitikleri.