Su kenarları neden insana huzur verir bilmiyorum, ama su akar deli bakar diyenlerin bir bildiği var demek ki, deliyi bile sakinleştiren bir tılsımı var suyun ..İçinden deniz geçen şehirde yaşıyorum, tek hayalim belki de deniz gören bir evde oturmak ancak şartlar buna pek imkan vermiyor. Neyse iç geçirdiğim o boğaz yalılarını ve burda ne muhteşem şeyler yaşanmıştır safsatalarını bir kalemde geçiyor ve hep kendime insan alışınca buradan da keyif almaz diye kendimi avutuşlarımı bir kenara bırakırsak, her fırsatta ya boğaza yada florya sahillerine gidip yaptığım yürüyüşleri bu yaz ne yazık ki yapamadım. Çünkü hem İstanbul’un karmaşası artık sakin diye keşfettiğim her yere bulaşmaya başlamıştı bu yaz, her yerde ama her yerde yakılan mangalların arasında yürümek, yada denize horaa herooo diye atlayan çoluk, çocuk insanlar nedeniyle başka yerler keşfetmeliydim.O Pazar tüm gün evde yapış yapış geçerken, arayan arkadaşların hadi içelim güzelleşelim teklifine belki sıcaktan kaçan uykumu içki getirir hevesiyle kabul ettim. Akşam üzeri bize pekte uzak olmayan bir noktada buluştuk, kendimi onlara teslim ettim, her zaman planlı programlı çıkan ben, onlar nereye götürürse kabulumdur diyerek, hiçbir şart öne sürmeden ki genelde aman balık olsun, deniz olsun, açık yer olsun, o olsun bu da olsun diye seçenekleri zorlaştıran biri olarak bu halimi sıcağa verdiler ve beni gittiğimde ben nasıl bilmem burayı dediğim bir cennete götürdüler. Yapay bir göldü ama hemen otobanın yanında ağaçların arasına saklanmış, üzerinde kuğuların, ördeklerin dolaştığı bir masal diyarıydı sanki, gölün hemen kıyısına kurulmuş iskelenin üzerine konan tahta masa ve sandalyeler ise mekana, ehemem öhömm şey gurme yazısına döndü, neyse gerçekten çok rahat, çok doğa ile içiçe ve bu kadar şehrin içinde gizli kalmış bir yeri görünce çok şaşırdım. Bana deselerdi ki bak orda böyle bir yer var hadi canım dalga geçmeyin derdim..Kebaplar söylendi, rakılar bölüştürüldü, buzlar suya atıldı, mezeler seçildi.. Müzik yoktu, sadece mırıl mırıl konuşan insanlar ve cırcır böcekleri.. Bu yaz beni en çok rahatsız eden şey her yerde yüksek sesle çalınan müzik sesi.. Oysa bazen sessizlik de gerekiyor, susmak, suskunluğu paylaşmak..Göle ekmek attık, balıklar nasıl anında yok ettiler, anlayamadık. Kuğu yanaştı bize doğru, ona da ekmek attık, yemedi hasbam.. Dedim ki et verin bence, kebabın bir kısmı ile kuğucuğa bir güzel ziyafet çektik.. Her açık mekanda olduğu gibi burda da müdavim bir kedicik vardı, ama bu hasbam da sıcak seviyor kebapları, servis yapılan masanın yanında bitiyor köfte.. O nedenle bizden nasiplenince çok durmadı, bende rahat bir nefes aldım, ayaklarımın dibinde bir canlının dolaşması fikri bile kalbimin ritminin değişmesine neden oluyor, evet birşey yapmadıklarını biliyorum ama öyle cıvır cıvır bişi benim kontolüm dışında dolaşma ne olur ayaklarımın altında..Demlenmemizin sonunda iyicene uykum gelmiş olarak eve döndük, sıcak idi çok sıcak ama güzel bir uykuya daldım, rüyamda kuğuları ve ördekleri olan bir gölün kıyısında her tarafı cam olan bir evde uyuduğumu gördüm..