bildirgec.org

padişah hakkında tüm yazılar

Yavuz Sultan Selim

64egesel64 | 19 March 2008 13:14

YAVUZ SULTAN SELİM ihanetin karşılığının ne olması gerektiğini çok güzel izah etmiş.
Şöyleki;
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar
Çarşısı’nı geziyormuş.

Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli,
eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.

Bir ara gözü kekliklere ilişir padişah’ın.

Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, ‘Tane işi satış fiyatı 1
altın’ yazıyor.

Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik
daha var ki, fiyatı; 300 altın.

Hem padişahın işi ne?

pylan | 06 October 2007 17:12

Padişahın ruyasi
Sultan Murad Han o gün bir hoş”tur. Telaşeli görünür.
Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer.
Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
– Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
— Akşam garip bir rüya gördüm.
– Hayırdır inşallah?..
— Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
– Nasıl yani?
— Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki,
padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve
gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a
çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır.
Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir
dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan
bir ceset gözlerine batar, sorarlar;
— Kimdir bu?
Ahali: – Aman hocam hiç bulaşma, derler.
Ayyaşın meyhusun biri işte!..
— Nerden biliyorsunuz?
– Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık
komşumuz… Bir başkası tafsilata girer;
– Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır.
Azaplar çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar…
Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem
şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli
kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir.
– isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir
cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını
gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!..
Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :
— Nereye?
– Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
— Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem…
Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır.
Defini tamamlamak gerek.
– İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
— Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
– Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
— Mollalığa devam… Naaşı kaldırmalıyız en azından.
– Aman efendim, nasıl kaldırırız?
— Basbayağı kaldırırız işte.
– Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması,
paklanması var. Tekfini, telkini…
— Merak etme ben beceririm.
Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
– Şurada bir mahalle mescidi var ama…
— Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
– Ne bileyim, Ayasofya’dan, Süleymaniye’den,
en azından Fatih Camii’nden…
— Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkanı çoktur.
Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii’ni iyi dedin.
Hadi yüklenelim… Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola
koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur
ocağa… Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş;
ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında.
Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur
dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama,
vezirin de keza… Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar,
musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli
vardır daha… Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
– Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba…
— Nasıl yani?..
– Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik
cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..
— Doğru, öyle ya, neyse… Sen başını bekle, ben mahalleyi
dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah
garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim
sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur.
Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi
metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
– Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.
Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar…
Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki.
Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından…
– Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir…
Bizim efendi bir âlemdi, vesselam… Akşamlara kadar
nalın yapar… Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin;
elindekini avucundakini verir
satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..
— Niye?
– Ümmeti Muhammed içmesin diye…
— Hayret…
– Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi.
Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek… O çeker gider, ben
menkîbeler anlatırdım onlara… Mızraklı ilmihal.
Hucceti islam okurdum…
— Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki…
– Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep
uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında
durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe’yi görmeli…
— Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?
– işte bu yüzden Nişancı’ya, Sofular’a uzanırdı ya…
Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle
böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek.
inan cenazen kalacak ortada…
— Doğru, öyle ya?..
– Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını
kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla
bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
— Peki o ne dedi?
– Önce uzun uzun güldü, sonra;
– Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

İlginç Bir Marka ” OSMAN “

byg2 | 06 July 2007 14:14

Günümüzde böyle güzelliklere rastlamak gerçekten çok zor. Belkide ismini çok az kişinin duyduğu bu kişi OSMAN diye öyle bir marka yaratmışki inanamazsınız. Osman markası Ocak ayında 2005 li yıllarda Sedef Calarkan tarafından tasarlanmaya başlandı.Ölye ilginçlikler güzellikler varki örneğin bluetooth kulaklık takan padişah, notebook kullanan padişah. Sedef çalarkan’ın sitesini BURADAN gezebilir ve diğer harika çalışmlarına göz atabilirsiniz.

Aldığımız Fiyata… ***KKTC***

cossack35 | 11 June 2007 00:21

Osmanlı’nın duraklama devrinden gerileme dönemine geçtiği zor ve sıkıntılı günler…
İşte tam o yıllarda Osmanlı’nın ekonomik sıkıntıda olduğunu bilen sinsi Fransız donanma sorumlusu padişahı ziyarete gelir. Ymekten sonra siyasi bir sohbet başlar. Konu Kıbrıs’tan açılır. Fransız nihayet ağzındaki baklayı çıkarır ve sorar:

-Acaba sayın padişahım bize Kıbrıs adasını satmayı düşünür mü?
Bu küstahca soru karşısında sinirlenen padişah kendine hakim olarak şöyle cevap vermiş:
-Elbette satarız… Neden olmasın? Ama bir şartımız var…
Gözleri parlayan fransız:
-Nedir?
-Satarız ama aldığımız fiyata satarız… Binlerce şehidimiz kanı, ve tüm Osmanlı halkının özverisiyle…

ottoman empire tshirts

mnc | 11 October 2006 16:59

osmanlı’dan geliriz de t-shirt ‘ümüz olmaz mı ?
olur!

“Niyetin ister hayır olsun ister şer, sarayın kapusuna tîzortünle gel” buyurmuş ârifler.
Fîlhakîka ol kâideye harfîyyen uyar bu haramzâdeler.

İşte buradan görebileceğiniz site mehter marşı eşliğinde esprili yönlenlerle osmanlı temalı t-shirt(tîzört) satıyorlar. Siteyi espirili ve flashlı siteleriyle tanınan trafo yapmış.

türküm,doğruyum,çalışkanım ama iki kuşak öncesini bilemiyorum

beyefendi | 07 July 2006 20:07

Orhan Bey: Osman Bey’in Mal Hatun isimli eşinden doğdu.
Çelebi Mehmed: Olga’dan doğdu. Eşleri: Sofia, Anna, Veronica’dır.
Yavuz Sultan Selim: Annesi (Beti, Anita, Suzi, Liliana, Katherin, Nina,Martha ve Danilova… tartışmalı).
3. Murat: Raşel’den doğdu. 130 cariyesinden 112 çocuğu oldu. Eşleri:Venedik’li Sofia Baffo (Safiye Sultan), Polonyalı Mona (Mihriban Sultan),Macar Ninuska (Nazperver Sultan), Rus Olga (Şahhüban Sultan), Romanyalı Meri (Fahriye Sultan).
3’cü Mehmet: Sofia Baffo’dan doğdu. Eşi: Yunanlı Helen (Handan Sultan), İspanyol Sinderella Violetta (Mahpeyker Sultan).
1’ci Ahmet: Helen’den doğdu. Eşleri: Rum Evdoksia (Mahfiruz Sultan), bir Rum Papazının kızı Anastasia (Mahpeyker Köşem Sultan).
1’ci Mustafa (Deli Mustafa): 3’cü Mehmed’in eşi Sinderella Violetta’dan doğdu.
2’ci Osman (Genç Osman): Evdoksia’dan doğdu. 4’cü Murad: Anastasya’dan doğdu. Eşleri:Keti, Anna (Atifet Sultan),Helena (Cihannüma Sultan).
1.ci İbrahim (Deli İbrahim): 4’cü Murad’in kardeşiydi.
4’cü Mehmet (Avcı Mehmet): Nadya’dan doğdu. Eşleri: Rum Evemia (Emetullah Gülnüs Sultan), Korsika’lı Bella (Afife Sultan), Romanyalı Cesika (Güner Sultan), Ermeni Flora (Gülbeyaz Sultan), Rum Helen (Hatice Sultan).
2’ci Süleyman: Katrin’den doğdu: Eşleri: Yok. Cariyeleri vardı.
2’ci Ahmet: Lehistanli Yahudi Eva. Eşleri: Giritli Rum Yeremiye (Rebia Sultan), Mora’li Diana (Sayeste Sultan).
2’ci Mustafa: Evemia’dan doğdu. Eşleri: Rus Vera (Mahfiruze Sultan), Sırp Mari (Hafize Sultan), Giritli Rum Aleksandra (Saliha Sultan).
3’cü Ahmet: Rum Emevia’dan doğdu.
1’ci Mahmut: Aleksandra’dan doğdu. Eşleri: Fransız Julienne (Hatem),Sicilyalı Lili (Raziya), Macar Maggi (Tiryal), Rus Olga (Verdinaz).
3’cü Osman: Mari (Şehsuvar Sultan)’dan doğma. Eşleri: Sırp Olga (Ferhunde), Sicilyalı Olivya (Zerki).
3’cü Mustafa: Gürcü Janet (Mihrisah Sultan)’dan doğdu. 1.ci Abdülhamid: İda (Rabia Sultan)’dan doğma).
3’cü Selim: Gürcü Janet (Mihrisah), Eşleri: Patricia (Afitab), Linda (Nefizar), Berti (Pakize), Alis (Tabisefa), Lisa (Hüsnümah), Rosa (Nurisems), Anna (Rafet), Magdalena (Ziybifer).
4’cü Mustafa: Bulgar Sonya (Seniyeperver Sultan)’dan doğma. Eşleri:Flora (Dilpezir), Adela (Seyyare), Sofi (Peykidil, Gloria (Sevkidil).
2’ci Mahmut: Fransız Aimee (Naksidil)’den doğma.
1. Abdülmecid: Rus Suzi (Bezmialem Sultan)’dan doğdu. Eşleri: Safiraz Ermeni, Bezmara (Bezmican) kökeni bilinmiyor, Fransız Vilma (Şevkefza), Ermeni Verjin (Tirimüjgan – Abdülhamid’in annesi), Rum Karoli.
Abdülaziz: Hamam natırı Çingene Besime’den doğma. Eşleri: Camelya (Dürrünev), Asporce (Gevher), Anna (Edadil), Adela (Hayranidil) ve Alis (Nesrin).
5. Murat: Fransız Vilma (Şevkevza Sultan)’dan doğma. Eşleri: Carmen (Cananiyar), Marone (Elaru), Elfi (Filiztan), Clarissa (Gevheri), Henna (Reşan) v.b.
2. Abdülhamid: Ermeni Verjin (Tirimüjgan Sultan)’dan doğma. Mehmet Reşat: Rum Sofi (Gülcemal Sultan)’dan doğma.
Vahdeddin (5. Mehmet): Abdülmecid’in karısı Henriet (Gülüstü Sultan)’dan doğma. Eşleri: Emine Nasik Eda ve saray bahçıvanının kızı Nevzut. Kökeni bilinmiyor; Çerkez olduğu iddiaları var.