bildirgec.org

özgürlük hakkında tüm yazılar

Yarın Nereye Gitmek İstiyorsunuz?*

Arod | 05 August 2006 22:45

Hayatta yarın ne yapacağına karar verebilen bir azınlık var dünyada. Kalanların ne yapacağına ise çoktan karar verilmiş gibi duruyor. Kendi hayatlarına yön verebilenler (en azından böyle bir opsiyonu olanlar) : Zenginler, işsizler, ev hanımları, öğrenciler. Bunlar bir popülasyonun ne kadarına denk geliyorlar tam emin değilim ancak onlara sağlanan bu özgürlüğün (işsizlerin bunu özgürlük olarak görmediklerini tahmin ediyorum) bedelini ödeyen büyük bir çoğunluk olduğu kesin. Tüm dünyada sabah uyandığında işe gitmek zorunda olan milyarlarca insan var. Gitmek zorundalar, para kazanmak zorundalar. Hayatta kalabilmek için buna ihtiyaçları var ciddi şekilde. Hayat onlara nefes alabilmeleri için çalışmaları gerektiğini söylüyor. Esasen bir insanın karnını doyurabilmesi için örneğin Türkiye’de aşağı yukarı 5 YTL’ye ihtiyacı var. Yani aylık 150 YTL eder bu. Ancak eminim bir çok insan bu parayı komik bulacaktır. Bir de barınma ihtiyacı olduğunu söyleyecektir. İnsanların barınmak için yaptıkları evler var tabi ki bir de. Bunların da kiraları oldukça yüksek oluyor. Yüz metrekare bir konuta 200-1000 YTL arasında bir para vermeniz gerekiyor. Biz küçük bir şehirde vasat bir evde yaşadığınızı varsayalım; şu andan itibaren hayatta kalabilmek için size gerekli olan para 350 YTL’ye çıkmış oldu. Başka hiçbir harcama yapmadığınızı varsayarsak, her ay bu parayı bir şekilde toparlamanız gerekiyor. Günlük yiyecek ihtiyacınızı günlük gelir şeklinde finanse edebilirsiniz, yani her gün karnınızı doyurduğunuza şükrederek yuvarlanıp gidebilirsiniz. Ancak barınma ihtiyacınız için büyük ihtimalle para biriktirmeniz gerekecek; keza ev sahibinizi hergün görme ihtimaliniz olmayacaktır. Öyleyse günde yaklaşık 12 YTL kazanmanız gerekiyor. Sadece hayatta kalabilmek ve nefes alabilmek için, karnınızı doyurup gece yatacak bir yere sahip olmak için böyle bir rakamı her gün kotarmanız gerekiyor. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Çok kolay olmadığını söylemeliyim. Dilenmek gibi onur kırıcı opsiyonları düşünebilirsiniz. Hatta bunun onur kırıcı olmadığını bilakis yaşayabilmek için çalışanlardan farklı olarak sizin daha onurlu bir hayat sürdüreceğinizi iddia edebilirsiniz. Buna bir itirazım yok, haklılık payı da verebilirim size ancak dilenerek ne kadar efektif para kazanılabilir ona bir bakmak lazım. Dilencilerin toplumun gözündeki imajları düşünüldüğünde ve rakip dilencilerin varlığı göz önünde bulundurulduğunda işiniz zor görünüyor. Bir kere merkezi bir lokasyon seçmeniz her işte olduğu gibi bu işte de size avantaj sağlayacaktır. Ancak ucuza yaşamak için bir kenar mahallede oturduğunuz için böyle bir lokasyona ulaşmak için de para harcamak zorundasınız. O yüzden belki de en iyisi bulunduğunuz bölgede dilenmek. Diğer dilencilerle herhangi bir sürtüşme yaşamadan böyle bir “dükkan” bulduğunuzu varsayıyoruz. Böyle bir noktadan saatte yüz kişi geçse, bunlardan yüzde onu size acıyarak para verse, verilen paraların bozuk para olduğunu düşünerek maksimumunu 1 YTL, minimumunu 25 Kuruş varsayarsak, ve ortalama olarak 50 Kuruş aldığınızı varsayarsak, saatte 5 YTL kazanacağınız düşünülebilir. Bunu çok optimistik bulmuş olabilirsiniz o yüzden 2 YTL diyelim saat başına gelirinize. Öyleyse günde 12 YTL kazanabilmek için en az 6 saat ‘çalışmanız’ gerekiyor diyebiliriz. Eğer karnınızı doyurmanın ötesinde beklentileriniz varsa örneğin sizi bir yerden diğerine götürecek özel bir arabanız olsun istiyorsanız ya da evinizin sahibi olmak istiyorsanız, daha güzel şeyler yemek içmek istiyorsanız vs. daha fazla çalışmanız gerekiyor hatta dilencilik sizi pek kesmeyebilir. Hatta hayatınızı çalışmaya adamanız gerekiyor gibi geldi bana açıkçası. Yarın ne yapmak istediğinizi kestirir gibi oluyorum. Çalışmak istiyorsunuz. Bütün dünya bu motivasyonla dönüyor aslında, varolmanın zevkini çıkarabilen çok az sayıda insan var. Kalanlar salt varolabilmek için birşeyler yapmak zorunda. İyi çalışmalar!

zapatistalar “yeni bir uygarlığın temel eğilimlerinden biri”

wurgun5 | 29 June 2006 23:42

subcomandante marcos delegado zero
subcomandante marcos delegado zero

Zapatistalar, yani Chipas’ın maya yerlileri için, yeni ve alternatif bir uygarlığın, temel eğilimlerinden biri deniyor. Varolan dünya uygarlığından bıkanlar için yeni bir uygarlık fikri hoş geliyor. Bazıları ise, bu hoşluğu gerçek yapıyorlar. Herhalde yeni bir uygarlığın temel niteliklerini, Zapatistaları baz alarak açıklarsak, şunları sıralayabiliriz.
Barış, adalet, özgürlük, eşitlik, şiddet karşıtlığı, kendin gibi düşünmeyen ve yaşamayanlarla bir arada yaşayabilme azmi, sabrı ve isteği, onur, çok renkliliği her anlamda kabul etme, kadın ayrımcılığının reddi, ırk, soy ayrımcılığının reddi, çevre duyarlılığına sahip olarak yaşama refleksi edinmek vb. vb. Zapatistalar elbette bu sürece bir kerede gelmediler ama geliş süreçlerinde Lacondon cangılından yayınladıkları bildiriler ve öteki kampanya önemli bir yer tutuyor.

merak ediyorum ?

sbaskentli | 26 June 2006 15:01

Hayret ile izlediğim ve bir türlü anlam veremediğim bir arkadas grubu var içimizde….

İnsan haklarından bahsediyorlar ,

Ama ben dahil birileri cıkıpda İsrail in yaptıklarını ortaya koyunca , başkaları da İsrail ile bunu yapmıştı diyorlar….

Özgürlükden bahsediyorlar ;

Her gecen gün yitirdiğimiz milli benliğimizden , kültürel değerlerimizden bahsedince ırkçı diyorlar , kafa tasçı diyorlar,

Atatürkçüyüz toz kondurmayız diyorlar ;

Ama Ne mutlu Türküm Diyemiyorlar , diyenlerle de dalga geçiyorlar ,

hakaret etmek ne zamandan beri özgürlük?

moroccom | 09 May 2006 11:03

atatürk’ün selanik’te doğduğu evin şeref defterine bir vatandaşın yazdığı hakarete varan ifadelerden haberiniz vardır. kaç gündür bu konuyu tartışıyoruz.
başbakan’ın yazıyı oradan çıkartıp yırttığı söylendi ilk birkaç gün. daha sonra ise yazının matbu bir yazı olduğu ve şeref defterine yapıştırıldığı ortaya çıktı. dün bakanlar kurulu sözcüsü olarak adalet bakanı cemil çiçek bir açıklama yaptı ve yazının tamamını kamuoyu ile paylaştıktan sonra tüm bakanlar ile milletvekillerinin bu şahsa karşı dava açabileceğinin sinyallerini verdi.
bence de bakanların yaptığı doğrudur. demokrasi söz söyleme ve yazı yazma uygarlığını insanlara verir ama hakaret ve iftirayı ihtiva etmemelidir. bu nedenle bu yazıyı yazan şahsa destek veren kişileri de anlayabilmiş değilim. hakaret ve iftarayı geçtik diyelim, atatürk’ün doğduğu ev olarak türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde sayılan bir yere konulan şeref defteri birilerinin ağzına gelenleri söyleyebilme tahtası değildir.

Bizim Millet uykuyu seviyor

sbaskentli | 07 February 2006 22:19

Bu belki de haber niteliği taşımıyor ama ben genede yazacağım. Siz ister yayınlayın ister yayınlamayın.

Bizim milletimizi uykuyu seviyor ve yıllardır da uyutuluyor.

Zaman zaman Cumhuriyetden önceki kurulan devletlerimiz gelir aklıma. sürekli savaş ve mücadele içindelermiş dolayısı ile vatan millet duygusu herşeyden önce gelirmiş tüm toplum için. Tabiki o dönemlerinde kusurlu yanları var imiş ancak ne varki bir bütünlük söz konusu imiş bir millet olma olgusu var imiş. Ne zaman biz savaşmayı mücadale etmeyi bırakmışız işte o andan sonra gaflet ve dalalet içerisinde derin bir uykuya sürüklenmişiz. Biz bu uykuda iken aramıza sızmışlar ve bir çok kabusların tohumlarını sinsice aramıza serpiştirmişler. Ne de olsa asırlar boyu kanla alamadıkları toprakların yegane sahipleriyiz. Ve bizim meşhur değirmenci dede ve oğulları hikayesini uygulmaya koymuşlar. Ne ilginç dir değilmi hikaye bizim ama uygulayan onlar…

bovarik ben

papatya | 04 August 2005 17:59

klasiklerden ve 50lilerin kült filmlerinden aldatma kavramını, aşkın peşinden giden kadın olarak vurgulandığını hepimiz biliriz. kadın aşkı için her şeyi terk eder. ekonomik özgürlüğü olmamasına rağmen, eşini bırakır, meteliksiz bir aşk uğruna.

peki ya günümüz kadını? bir dergiden alıntı: “… ekonomik alanda erkeğin desteğine ihtiyacı olmayan kadın, erkeğin “elinini kiri” olan sadakatsizliğe el atmakta, böylece, işte ve aşkta erkeğe meydan okumaktadır.”

ama sanırım işi daha eğlenceli kılan; kadının erkeğini başka bir kadınla aldatmasıdır.

Bilişim Hukukunda Yerçekimi Kanunları !…

şafak karadeniz | 23 June 2005 13:57

Şüphesiz cin veya hin fikirli birisi atide bir tarihte sorgusuz sualsiz kabul edilmiş gözüken kavramları tartışmaya açabilir ve üzerinde mutabık olduğumuz tüm kavramlar hakkında beynimize nifak tohumları sokabilir. Bir zamanlar Amerika da ırklara renkleriyle hitap etmek geleneğini tartışmaya açan ve sonuç alabilen başkaldırı bugün baktığımız noktadan artık devrimci gözükmese de zamanı itibariyle statükoyu küçük ve çaresiz düşürdüğünü söyleyebiliriz. Neden bu yargılamayı belki daha işin başındayken ‘sanal dünya’ deyimi için yapmıyoruz.

“İstesen de İstemesen de Özgürleşeceksin!”

biilent-hafif | 21 April 2003 11:14

Birileri sizin özgürleşmenizi istiyorsa, hele hele bunu isteyen birleşik devletler başkanı ise; bu kavramı sorgulamak zamanı gelmiştir.

Nedir özgürlüğün tanımı? Bir varlığın kendi iradesi ile hareket etmesi midir? Peki insanlar ne kadar özgür?

“-İki tane yol var. Bu ikisinden istediğini seçebilirsin.

Seçim senin!!

Aaa unutmadan söyliyim şu taraftaki uçuruma gidiyor.

Aaa tabi ki tercih senin, istediğini seçebilirsin.”

Günümüz şartlarındaki özgürlük kavramı.

Ya bu yoldan gidersin yada bu dünyadan çeker gidersin.

Şimdi kendinize sorun “Ben özgür müyüm?” diye.

Evet diyorsanız; rutin olarak yaptığınız şeylerden birini, birkaç seferliğine yapmayın. “Niye yapmadın?” diye hesap soran olursa da “Bunu özgürce yapmamayı seçtim.” deyiverin.

Mesela birkaç defa sabah kalkıp işe gitmeyiverin.??? Yada sabah kalkmayın, öğlen kalkın. Yapabilir misiniz? Yoksa sizde görünmez bağlarla ve özgür iradenizle bu şeyleri yapmaya mı yönlendiriliyorsunuz?