bildirgec.org

olur hakkında tüm yazılar

Hangimizinki gerçek aşk?

brokenlady | 06 December 2007 12:23

Geçenlerde “İlk Aşk” isimli filmi seyredince bir kez daha aklıma takıldı… Filmde konu şu: bir kadını seven iki erkek var ve bu iki erkek, kardeş. Kadının adı Nevin. (Adı nevin / Hüzün kokar ve korkardı geceleyin /’Kendini martılarla bir tutma’ derdim ‘senin kanatların yok. düşersin, yorulursun, beni koyup koyup gitme ne olursun! ‘) -diyerek Yılmaz Odabaşı’nın o güzel şiirini de hatırlayıverelim bu arada – Nevin ile Asaf birbirine aşık. Bütün kasaba (bu arada film Foça’da çekilmiş. Foça’yı seyretmek de ayrı bir keyf) da bu aşktan haberdar. Tam evlenecekler derken, Asaf Kore savaşına gider. Savaşta esir düşüp bir daha haber alınamayınca aile tarafından ölü kabul edilir. Kardeşinin nişanlısı Nevin’i seven Asaf bundan faydalanıp Nevin’le evlenir. Bir süre sonra Asaf’ın ölmediği ortaya çıkar fakat gelişen olaylar yüzünden kasabaya bir daha dönmez. Asaf’ın ölmediğini Azmi bilmektedir ama bunu Nevin’e söylemez, Asaf’ın Nevin’e gönderdiği mektupları da saklar. 40 Yıl sonra babasının ölümü üzerine Asaf’ın dönmesiyle; Asaf, Azmi, Nevin arasında büyük bir hesaplaşma yaşanır. Nevin kendisini her iki erkek tarafından da kandırılmış hisseder. Asaf kendisine ihanet edilmiş olduğunu düşünür. Azmi ise foyası ortaya çıktığı için agresif ve mahcuptur. Neyse efenim fazla da uzatmadan sadede geleyim ben… Azmi yalanlarının ve yaptıklarının bahanesi olarak Nevin’e duyduğu büyük aşkı gösterir.
Benzer konular “Gönderilmemiş Mektuplar “ isimli filmde ve “Eşkıya”da da ele alınmıştı. İzleyenler hatırlar. Bu üç filmde de sevenlerin arasına her türlü dalavere, üçkağıtçılık, vs çevirerek giren erkek, esas kızla evlenmeyi başarır. Aslında normalde hiç de kötü olmayan bu üçüncü şahıs, aşkı uğruna her tür alçaklığı yapmayı göze alır ve mutlaka yaşanan hesaplaşma sahnesinde de esas oğlana (aslında biz izleyicilere) sorar; “Ben aşkım için yaptım ne yaptımsa. Aşkım uğruna arkadaşımı satmayı, bir alçak, bir namussuz olmayı, bu vicdan azabıyla bir ömür yaşamayı göze aldım. Peki sen bunları yapabilir miydin? –hayır. O zaman söyle bana hangimizin aşkı daha büyük? “
Bu soru karşısında esas oğlan da dahil, hepimiz sus pus oluruz önce. Sonra bazılarımız uzun uzun düşünür, benim yaptığım gibi…
Ben aşkım için neyi, ne kadarını göze alabilirim? Değerlerimden vazgeçebilecek kadar gözü kara davranabilir miyim örneğin? Arkadaşımı satabilir miyim? Arkadaşımın aşkını elinden alabilmek için her tür alçaklığı yapar mıyım? Gerçek aşk bunu gerektirir mi? Aşkımın büyüklüğü yaptığımı affettirir mi? Benim bulduğum cevap şu oldu:
‘Aşk, aşık olduğun kişinin mutluluğu için gerektiğinde ondan vazgeçebilmektir…’

Felix Felixcis

blood sugar sex magik | 18 November 2007 12:20

Mucizelere inanır mısınız?
Ya da şanslı olduğunuzu düşünür müsünüz?
Tüm evrenin sizin için çalıştığı geldi mi aklınıza hiç?
Bu sorulara cevabınız evet mi?

Evet, benim cevabım evet…

Hiç oluyor mu size de? Ne yapacağınızı bilmediğiniz zamanlarınızda karşınıza çıkıyor mu bir şeyler?
Şans diyorlar, düzen diyorlar, sadece bir tesadüf diyorlar, kimileriyse kader…
Öyle gelişiyor ki olaylar, öyle içinden çıkılmaz haller alıyorlar ki sıkışıp kalıyorum. Düşünemiyorum bile bazen. Sonunu kestiremiyorum. Bırakıyorum akışına. Gidiyor, akıyor… Geçiyor…
Zihnim tüm algılara kapalı. Nerede ne yapıyor olduğumun bir önemi yok. Bir yerden bir şeyler geliyor. Biliyorum bunu! Ne yaptığımı bilmiyorum ama yaptığımın doğru olduğunu biliyorum. Bir güç aklıma, zihnime, tüm bedenime hakim oluyor. ‘Bırak’ diyor. ‘Umursama!’ Onu ben kontrol etmiyorum hayır, o beni kontrol ediyor. Söylediklerimin farkında değilim. Düşünmeden söylüyorum. Kendime dışarıdan bakıyor gibiyim. O vücudun içindeki ben değilim. Ben dışarıdayım. Hareketler bana yabancı ama bu yabancılığa karşı bir güven var içimde. İnanıyorum ona, sığınıyorum… Sığınmaktan başka çarem yok ki! Ona inanıp güvenmekten başka çarem yok ki! Lafın kısası, ÇAREM YOK Kİ!
Seviyor beni bu güc-ü muhterem. Öyle zamanlarda öyle yerlerde karşılaşıyoruz ki onunla, kendimi ona bırakmak o kadar rahatlatıcı ki… Anladım artık! İşleri oluruna bırakmanın ne demek olduğunu anladım! Bir “olur” olduğunu anladım. Kader, tesadüf, şans her olur’umun adını “mucize” yaptım!
Mucizelerim benim yanımda!
Evren benimle!
Felix Felixcis içtim, hayat!
Korkum yok!
Gel!