bildirgec.org

mucize hakkında tüm yazılar

Tanrı’nın Mucizesi

pilli pati | 12 August 2008 13:10


Üzerine uzandığım tek kişilik yatağın yanında, bir beşikte usulca sallanıyordu. Beşiğin çıkarttığı gıcırtı beni rahatsız etmiyordu bile… Sadece Tanrı’nın mucizesine kilitlenmiş, öylece ona bakıyordum. Hastahane duvarlarının, ne renk olurlarsa olsunlar, soğuk olduklarını düşünmüşümdür hep. Ama, şükür, onun beşikteki o sıcaklığını bulunduğum noktadan hissedebiliyordum ki; bu da ortamı bir nebze ısıtmaya yetiyor, o soğuk hastahane odasındaki gerginliğimi azaltıyordu. Gelen geçen hemşireler beni ona bakarken gördüklerinde gülümsüyorlar, ben de aynı şekilde sessizce gülümsüyordum. Bir ağrım sızım ya da rahatsızlığım olup olmadığını bu şekilde hemen anlıyorlardı ve aramızdaki sözsüz anlaşmanın havada hissedilen bir anlamı muhakkak vardı. Bu mucize ile hayata bağlıydım işte. Başka da hiçbirşeyin o sırada pek bir önemi yoktu…

O gün beni apar topar hastahaneye gitmem için çağırdıklarında elim ayağıma dolaşmış, arabamı bir arkadaşıma emanet etmiştim. Adımlarımı mümkün olabildiğince hızlandırarak caddeye çıkmış, bir taksi çevirmiş ve şoföre gideceğim hastahanenin adını söylemiştim. Yolda camdan dışarıyı seyrederken, bu dünya üzerinde insan eliyle yapılan ne de çok şey olduğunu düşünmeye dalmıştım. Kilometreler birbiri ardına tükenirken, Tanrı’nın o mucizesi olmasa, birbirimize aslında nasıl da muhtaç olduğumuzu unutacak günler yaşadığımız aklıma düştüğünde de insanlığım adına biraz ürpermiş ve utanmıştım.

Ateş Böcekleri

Chat Noir 1 | 23 June 2008 17:43

Yıldızlar ateşböceği sanılmaktan korkmazlar demiş Tagore. Ateş böcekleri gerçekten enteresan hayvanlar. Bir keresinde bahçeden topladığım ateşböceklerini bir şişenin içine koyup odama getirmiştim bakalım ışık yayacaklar mı diye.Odam karanlıktı ve ışıklarını görememiştim.Belki de gerçek ateş böceği değildiler.Nasıl ışık saçtıklarını merak ediyordum.Bunu daha önce görmemiştim. Bu sorunun cevabını hiç beklemediğim bir zamanda aldım. Zannedersem bu ay içinde bir akşam vakti saat 9 gibiydi.Mahallemizdeki köpeklere su vermek ve kendi köpeğimi gezdirmek için dışarıdaydım.Otların içinde ışıldayan cisimler fark ettim.Sanki uzaylılar yeryüzüne inmiş gibi anlatıyor olabilirim ama benim için son derece ilgi çekici şaşırtıcı ve heyecan vericiydi.İlk başta ne olduklarını anlayamadım.Bir elimde köpeğimin tasması bir elimde su şişesi sadece şöyle diyebildim;”kışt benden uzak durun.”İşte ışıldayan ateş böceklerini gördüğümde ağzımdan dökülen ilk sözcükler.Böyle romantik ve hoş bir an için ne enteresan bir cümle.Otların arasındaydılar.Işıldıyorlardı.Işıkları yanıp sönüyordu.Çok hoş gözüküyorlardı.Uzaktan karanlıkta ışıldamalarını seyrettim.Büyülenmiş gibiydim.Ancak yinede köpeklerin suyunu bulunduğum yerdeki su kabına koydum.Daha iç kısımlara gidemedim.Yani otların arasına şu yılbaşında ağaçlara taktığımız lambalardan koysak belki bu kadar güzel durmazlardı. İşte ateş böcekleriyle ilk tanışmam böyle oldu.Zaten oldum olası ışıklı şeyleri sevmişimdir.İnternetten okuduğuma göre ateş böcekleri soğuk ışık yayıyorlarmış yani yaydıkları ışık ısı yayarak kendilerini rahatsız etmiyormuş.Ne Muhteşem hayvanlar! Umarım yine karşılaşırız.

Hala Mucizlere İnanmayan?

toz66 | 21 June 2008 16:55

Daha önce sormuştuk, “mucizelere inanmayan var mı?” diye… Kimisi böyle bir şey yok demişti; kimisi elbette ki var demişti. Fakat bunun cevabını asıl zaman verdi. Zaman gösterdi ki her şey sıradan tesadüflerden ibaret değil…
Bir takım düşünün ki som iki maçını son 15 dakika kala şaha kalkarak alsın. Bir takım düşünün ki ilk defa Avrupa Kupası yarı finaline çıksın… Bir takım düşünün ki 23 kişilik kadrosuna 9 oyuncusu eksik olsun… Bir takım düşünün ki çeyrek finalde tam 120 dakika hırsla, azimle ve sabırla topu kovalasın… Bir takım düşünün ki bitime 1 dakika kala eve dönüş golünü yesin…
Sırf onlar yemedi o golü… Tüm 70 milyonun inançlarına karşı yediği bir goldü aslında o.

“İnanın Çocuklar Biz İnandık Siz De İnanın, Bizimİçin Bu Kupayı Alın…”

Ne kadar zafere inanabilirlerdi ki, saniyeler sonra maçım biteceğini bile bile… Ne kadar inanabilirlerdi ki 119 dakika boşa koştuklarını bile bile… Yoksa eve dönme zamanı mı gelmişti? Yoksa tüm hayalleri bir su damlası alıp götürüyor muydu? Hayır, bu olamazdı. Zafere o 11 aslan ve 70 milyon canı gönülden inanmıştı. Maçı kazanmamız için dualar etmişti… Nice analar maç oynanırken onlara 90 dakika dua etmişlerdi. Hatta o analarımız dün fazla mesai yapmıştı. 120 dakika ve penaltılar… Evet, inandık ve bu mucizeyi biz yazdık… 11 futbolcu ve 70 milyon yürek…
Daha önceki maçlara göre çok daha sağlam oynayan futbolcularımız sanki, bugün mucize olmayacak, normal futbolumuzla maçı alıp yarı finale yükseleceğiz derler gibiydi. Ama bir mucize için gol yememiz gerekti. Rüştünün tabiri caizse şişirdiği topta Semih topu ağlarla buluşturdu. Tüm Türkiye neye uğradığını şaşırdı. Bu gol inancın golüydü. Onların inancının mucizesiydi… Mucizelere inanmayanlara inat…

Mucizelere İnanır Mısınız?

toz66 | 16 June 2008 09:51

Maçın Adamı Nihat...
Maçın Adamı Nihat…

Evet, soru belli… Mucizelere inanır mısınız? İnanmıyorum diyenler için şunu söyleyebilirim. Dün oynanan milli maçı izlemediniz… Türk milli takımı mucizeler yarattı. Ortada zafer yoktu, zaferler üstü bir mucize vardı… Maç öncesi neler düşünüyorduk, neler hissediyorduk kısmına geçecek olursak, 11 kişinin kalbi atıyordu Cenevre’de… Yok yok, yanlış söyledim 70 milyonun kalbi atıyordu orada. Rakip eleme maçlarında sadece 5 gol yemiş olan Çek Cumhuriyeti idi… Herkes gibi ben de yeneceğimize inanmamıştım, sadece bir mucize bekliyordum ve beklediğim oldu. Hatta beklediğimin de üstünde bir mucize oldu. Nerde oldu bu mucize, Czech topu elinin arasından kaydırınca oldu. Hemen bu noktada dansöz elbise sözüyle olan Ahmet Çakar’a kulak vermek istiyorum… “Elhamdülillah Müslümanım. Fakat konuşmalarımda dini ifadelerden çok, rasyonel ifadelere yer vermeyi tercih ederim. Fakat bu farklı, burda Tanrı’nın eli vardı. Tanrı, elini uzattı ve Czech’in elinin arasından topu Nihat’a bıraktı… Kader ağlarını örüyor yani…”

Maçın Adamı Nihat...
Czech Yıkılmış durumda…

Ancak böylesi bir açıklama milyonların gönlüne bu denli rahatlatıcı bir su serpebilirdi. Çünkü yazmamıştı tarih bunu daha önce. Hiçbir takım dakika 70’den sonra 2-0’lık maçı çevirememişti Avrupa Kupaları’nda…
Maçın adamı Uefa tarafından Nihat seçilse de otoriteler Arda’yı işaret ediyordu. O tek başına bir takım olmuştu, gerçekten şu an Türkiye’yi sokaklara döken o sevdayı ateşleyen Arda’nın o müthiş ayakları oldu. Genç yaşına rağmen çok profesyoneldi. Takımı ateşledi, takımı çeyrek finale taşıdı…
Evet, tekrar soruyorum… Mucizelere İnanır Mısınız?…

KING OF CALIFORNIA

linet | 15 April 2008 09:01

Yönetmenliğini Mike Cahill’in yaptığı filmin çok sıcak bir hikayesi var… Bir süre akıl hastanesinde yatan Charlie hastaneden çıkar ve kızı Miranda’nın yanına yerleşir. Hastaneden çıkar çıkmaz yüzerek gelen Çinlilerden bahseder ve hala hasta olduğunu düşündürür. Charlie’nin bir definenin peşinde olması ve Miranda’yı buna inandırması ile hikaye devam eder. Bir yanınız define hikayesine inanmak isterken, bir yanınız hala bu adam akıl hastası, kızı da sürüklüyor bu girdaba diyor. Miranda da aynı durumda; bazen babasının hikayesine öyle bir kaptırıyor ki kendini, bazen ise her şey anlamsız geliyor. Tıpkı hayat gibi; bir yandan mucizelere inanmamız, bir yanda da aslında mucizenin olmadığını dehşet içinde farketmemiz gibi.

Film bazen durağan bir tempoda ilerliyor, çok sürprizli biten bir sona sahip.
Ayrıca Michael Douglas’ı hiç böyle görmediniz, “Temel İçgüdü” filmindeki hali ile tamamen zıt bir karakter… Rolünün hakkını her zamanki gibi veriyor..

Ben sevdim…