bildirgec.org

meltem hakkında tüm yazılar

Meçhul Bir Kadına Adanmıştır…

firatocal | 30 August 2010 11:33

Hüzün diğer adıydı kadının … Hayal kırıklığı ise soyadı … Sicilin den silinmez künyesi … Etine , ruhuna ebedi kazılı …

Aldığı ilk nefes ile kanatlarını yitiren aşk kurbanı melek misali ağlamaklı zümrüt gözleri… Sevgilisinden çok , kaybettiği saf sevgiyi aramaktan yorgun…

Tanrısını terk etmekten bin pişman… Her ayrılık yorgunu kadın kadar bıkkın aşktan…

Sorguluyor günahını… Dalıp dalıp gidiyor gözleri , şimdiden çok çok uzaklarda olan , yitirdiği sonsuz ve el değmemiş günahsız mutluluklara…

gece…

firatocal | 17 August 2010 11:08

üşüyen düşlerimi şefkat dolu elleriyle örten sırdaş dostumdur gece… gözlerimi kapatıp tüm savunmasızlığımla kendimi bıraksam bile , bilirim bana ihanet etmeyeceğini…

bazen özlem dolu aşk kokan bir sevgili olur , bazense koruyup gözeten , başını güvenle yasladığın bir anne … dalıp gidersin düşler diyarına mehtap kokan , yakamozun ışıl ışıl aydınlattığı elleriyle…

yaşam yorgunu bedenimi , ayrılık bitkini ruhumu dinlendiren kendinden emin , yalnızlar rıhtımıdır kadim dostum gece… dobradır , dostların en harbisi… kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği gerçekleri düşlerime fısıldayan acı gün dostumdur…

sırtını hiç dönmez bana… gün boyu aklıma gelmese bile adı , güneşle veda
laşma anımda tüm affedi
ciliğini giyinip , güler yüzüyle karşılar onca karanlığın arasın dan … ayrılığın şiirini yazdırır kalp kırıklıkları üstüne… elimi kesse de kırıntıları , acıtmaz gün boyu canımı acıttığı kadar herşey onunla…

” … beni benle yalnız bırak… ”

firatocal | 13 August 2010 14:54

” Yalnız kalmak istemiyor muydun.. bak çekip gidiyorum işte , mutlu ol ” dedi kadın… ” Beni terk etmeni istemedim ki hiçbir zaman , beni benle yanlız bırakmanı istedim sadece.. ” dedi erkek…

Kadın , narin elli ve ince belli , kumral esmer karışımı güzelliğiyle meydan okuyordu iri kaslı vücudu ve omuzlarından akan dalga dalga uzun saçlarıyla grek heykellerini andıran partnerine…

erkek ise terk edilmişliğin boşluğunda asılı bekleyen birbaşına kalışın soğuk luğunu ensesinde hisseder cesine titrek ama kadınının merak duygusunu ihmal etmeyecek bir gizem içerisinde kendisinden emin cümlelerle savunuyordu yalnızlık hakkını…

çok değil , bir hafta olmuştu tanışalı… aslında ikisi de birbirine hala yabancı sayılırdı.. gürül gürül akan Alaçatı sokaklarının ışıltılı , masalımsı atmosferi bir çırpıda aşık etmişti ikisinide…

ANORMAL

ceyhunak | 16 February 2009 09:51

ceketsiz.blogcu.com
ceketsiz.blogcu.com

Mevsim kış, hava ayaz….
Üzerime örttüm geceyi;
yorgan misali,
Üşümüyorum şimdi.
BEKLEMEKTEYİM GÜNÜ,
Zamanı gelince… gideceğim.

Rüzgarın gölgesine yaslıyorum sırtımı,
Saçlarımı Meltem okşuyor,
Ürperiyorum…
Kurumuş dallardan;
Güneşi topluyorum tek tek…
Parlak olanlarını seçiyorum,
Bir gün sapsarı, bir gün turuncu,
Bir gün kızıl..
Saçların gibi bakır..
Vazgeçilmezliğine dolamışsın onları,
En etkili silahın sanki.
Şimdi yüreğimde izleri,
Tıpkı bir ağıt gibi.

Nocturne

pilli pati | 07 July 2007 20:57

piano keys
piano keys

Hayatımızın her döneminde birşeyi öğrenirken beş duyumuzun yanısıra özellikle yaptığımız tekrarlar bir hayli önemlidir. Hele ki bu öğrenme aktivitesi; piyano çalmak olacaksa ellerin ve ayakların koordinasyonu, defalarca tekrarlar ziyadesiyle önemlidir. Öğretmen önce sadece sağ elle, sonra sadece sol elle dersler verir. Son derece düzenli ve disiplinli çalışmanın, tekrarlarda bulunmanın önemini her fırsatta dile getirir. Sonra bir bakarız; iki el-ayak koordinasyonu ve tabii ki beynimizin orkestrasyonu sayesinde Chopin çalıyoruz.

Kuruçeşme’de yaşadığım zamanlar, bazı Pazar sabahları yakınlardaki bir teras katından havaya karışan Chopin’in Nocturne c# minör tınılarıyla uyanırdım. Uyku sersemi gülümser ve “bu adını sanını bilmediğim komşumun yine Szpilman krizi tutmuş” diye düşünerek yataktan kalkar, camları ardına kadar açar ve nocturne bitmeden kalan son kısımları da yakalamaya çalışırdım. Perdeler esen meltem uyaklığında savrulur, ben ise yarı uyanık lavaboya doğru yol alırdım… Müzikle evin havası aniden değişirdi.

çok gizli

kopanisti | 10 May 2007 18:24

Kahvede oturmuşlar sohbet ediyorlardı, kahve dediysem şehrin en güzel yerinde deniz kenarında cadde üzerine yeni tirend bir mekan. Arkadaşına başından geçen olayları anlatırken bir yandan da piposundan derin nefesler çekip dumanları tatlı tatlı esen melteme savuruyordu. ”Zamanında istihbarat teşkilatında çok işler başardım ben, sen bile bilmezsin bunu, evdeki karım bile bilmez.” Arkadaşı yüzü şallak mallak olmuş vaziyette anıları dinlerken arada bir lafa girip ”hadi yaa!” ”yapma be!” gibisinden hayret nidaları savuruyordu. O ara, oradan geçen bir ayakkabı boyacısı roman çocuk, sandalyesinde ayak ayak üstüne atan pipo içen adamın tozlu ayakkabılarını gördü ve , ”mitçi abi boyıyımmı ayakaplarını?” dedi.