bildirgec.org

martı hakkında tüm yazılar

Yeniköy Emek Kafe’nin Çardağı Kapatılmış

zzzZZZzzz | 17 February 2009 10:39

Emek Kafe Menemen

Boğazın incisi Yeniköy sahilinin markası olmuş cennet köşesi Emek Kafe bu günlerde baskı altında.

Emek kafenin bitişiğindeki İkiz Yalı’nın sahibeleri son günlerde işlerini güçlerini bırakarak Emek Kafe hakkında Savcılığa, Kaymakamlığa, Belediyeye ve Boğaziçi İmar Müdürlüğüne şikayette bulunmuşlar. Ve kafenin boğaza bakan o güzelim çardağı yıktırılmış.

Elinde ruhsatı olduğunu, vergilerini zamanında ödediğini ve yasaları titizlikle uyguladağını söyleyen Kafenin 44 yıllık işletmecisi Osman Özbaşı bu uygulamayı şaşkınlıkla karşıladığını söylüyor.

Sevememekten de Öte

visnekompostosu | 01 August 2008 10:59

Sabah ezanı, kırık bir hava, sessiz bir dünya…Günün en güzel anı; insanın bir başına kalıp, neredeyse “insansız” bir dünyayı izlediği, ruhunu boşalttığı, Tanrı’ya bir arpa boyu daha yakın olabildiğini hissettiği…Anneden kalma bir alışkanlık…Bir saatcik uyumuş olsam dahi,her gün kalkıp sürdürdüğüm, en vazgeçilmez alışkanlıklarımdan.Biraz bağımlılık tadında, belki de.

Son zamanlarda, ki bu son zamanların da bir hazırlanış süreci var, hayallere hükmeden bir canlıdan nefret eder oldum.

Ankara’nın en güzel mahalinde, Çankaya’da geçti çocukluğum.Yeşil, düzenli, temiz, sessiz…Huzurlu…Bir an için tüm hayatımın orada geçebileceğini düşünüp sevindim hayaller alemine dalarken.Gelin görün ki kader beni medeniyetin kesişim kümesine itip bıraktı.Denizi ilk kez 10 yaşında gördüm.Sonraki ilk birlikteliğimizde bu bayana aşık oldum ve kararımı verdim: Hayatımı onunla birleştirecektim. Bu “ikinci görüşte” ortaya çıkıveren aşk sayesinde/ sebebinde/ yüzünden her şey altüst oluverdi birden.Yepyeni bir yaşayış biçimi, alışageldiğim ortamdan kopup tamamen farklı bir yere bağlanışım, ailemden ayrılışım…kısacası tüm tümler.

Martı

darjeeling | 15 April 2008 21:12

Sen en son ne zaman gri bulutlara doğru hevesle kanat çırpan bir martıyı seyrettin? Denizin dalgasına kapılmadan ama onsuz da olamadan yaşayabildiğini farkettin? Ben çok uzun süredir o martıyım…

KAYIKHANE

pelitas | 14 February 2008 17:16

ah benim, sensiz yaşayamamakla mühürlenmiş
teneşire gelesi duygularım
yine özlemiş, koklamak istemiş
sen kokan yazıları…
martılar sataşır olmuş
duman kokan kıpkızıl akşamlara
her yanını umutsuzluk gölgeleri sarmış
sensiz bu şehrin…
hayallere aldanırcasına yaşıyorum
sensizliğin günceleri saklı kalemimde.
yağmur sağanağı gözlerimi
sığ bir kayıkhaneye hapsettim…
lodos uğultusu sözlerini düşünüp
hayalinle örttüm üstümü
uyumak istedikçe uyanmaktan korktum…
sahi! ne çabuk sabah olmuş
güneş vurmuş çapak dolu gözlere
bağ bozumu üzümler çoktan katılmış şaraba.
kasketime keder yamayan sevgiliyi beklerken…

Kanatlarda…

| 22 January 2008 01:25

Delindi sema,
Kahır ve azap yağmada açılan gedikten.
Saklanınız ey yorgun şehrin bitap ahalisi,
Boz saçak altlarına asırlık sokakların.

Herdem yukarıdan kesmekteler kuşaklarınızı kuşlar,
Herbiri nesl-i Ebabil’in birer neferi.
Şimdi dahi erketede birkaç serçe,
Biçareler nöbetleşe sizleri gözler.
Çamurda safça oynaşan sizlere çevrilidir minicik gözleri,
Kan içmeyiniz,
Trafik kurallarına uyunuz diye…

Şşştt,sessizlik! Biri mi öldü?

Düş, Gece, Deli, Son..

Canopus | 04 January 2008 22:31

Yünlü bir battaniyeyle örttüm düşlerimin üstünü,
Kanser gecenin arka camı sileceksiz,
Görevli rozeti eksikti…
Geceyi beğenemedik,
‘sana değemeyiz’dedik.

Karafatmalar basardı illaki masallarımızı,
Lahana bebek, Peter Pan,
Kimler gelmezdi ki uçan halıya!

Ve yükseldikçe barikat kurmuş düş yasakçılarının üzerinden,
Tek renkli mutluluklar basardı bedenlerimizi.

Kendimi toparlamaktan bananeydi!
Aklımı al,hepsini al, demek gelirdi içimden sana…

Hem zaten hangi masalda anlatıcı,
Sözler bittigi halde terketmezdi ki ülkeyi?

bir hikaye yazsam diyorum

semazem | 01 November 2006 16:30

bir hikaye yazsam diyorum. kendimi bir kaptan yapsam, seni teknenin üstünde dolanıp duran bir martı.

benim nasıl senin peşinde dolaştığımı engin denizlerde, senin nasıl üstümde uçmaktan vazgeçmediğini anlatsam. senin ardında bilmediğim denizlerde nasıl kaybolduğumu, nasıl kayalara çarpıp yan yattığımı, yelkenlerimi nasıl yakıp kül ettiğimi anlatsam. senin nazlı uçuşundan nasıl hiç yorulmayıp tekneme hiç konmadığını, konduğunda nasıl ürkek durduğunu, sadece bir kaç defa nasıl da tüylerini okşadığımı anlatsam. senin nasıl bir kaç defa, ama an kadar kısa bir kaç defa, omzuma konduğunu anlatsam.

Bir gün böyle başarsa nasıl gecer?

natalie anne makker | 09 February 2006 09:15

13 dakika içinde evden çıkmazsam işe geç kalacağım.Üzerimde ördekli pijamam ve gözlerimde dünden kalan makyaj artıkları ile pc basında ne işim var benim?

Yüce Tanrı’m sen aklımı koru… (:

Okuyan okumayan herkesi günü bi başka güzel geçsin,bir küçük martı olsun yürek,bir ton balık bulsun,dalsın ıslansın,tutsun,yesin,bağırsın.Sevinç çığlıkları sarhoş bağırtısı adıyla bulmacalara soru olsun,olsun be ne olacak?

Ama Ankara’da deniz yok ki ):

Günaydın hepinize…