bildirgec.org

marduk hakkında tüm yazılar

2012: Foton Çağı Post-apokaliptik bir online strateji oyunu

fortinbras | 11 June 2009 14:38

Sizlere ilginç bir online oyundan bahsedeceğim. Tabi bu arada Foton Çağı ve 2012‘den de bahsetmek zorundayım. Aslında pek çoğumuz biliyor 2012 Marduk‘la çarpışma olayını. Bu 2012 yılı öngörülere göre Foton Kuşağı’na gireceğimiz tarih. Bu Foton Kuşağı başta Güneş olmak üzere bütün gezegenleri Manyetik Kıyamet‘e doğru sürüklüyor. Çok değişik kaynaklarda Foton bombardımanı sonrası, çift sarmallı dna’mızın 12 sarmallı olacağı, 3. boyuttan 5. boyuta geçeceğimize dair aslı astarı tam olarak nedir bilinmeyen bazı iddialar ortaya atılmış. Fakat bu online oyunu yapan arkadaşlarımız, biraz daha gerçekçi yaklaşıp, olasılıkları mantık çerçevesinde düzenleyip Foton Çağı’nda nasıl hayatta kalabilir ve nasıl gelişebiliriz? üzerine bir oyun tasarlamışlar.

2012 internetin durma tarihi

ufopilotu | 27 September 2008 12:03

internet gibi gerçek hayattan nispeten daha özgür bir platform için gelecek biraz karanlık gibi görünüyor. en azından şimdilik. çok çeşitli fikirlerin paylaşıldığı, artık alışverişlerin internet üzerinden yapıldığı, eğlenceden eğitime kadar her alanda internetin kullanıldığı düşünülürse bu ciddi bir kaos.

çeşitli kaynaklarda bahsedildiği üzere 2012 yılında internetin çöküşü kaçınılmaz olacak.

bu sefer sebepler ciddi ve bu sebepler arasında teknik problemlerin ön plana çıkması korkutucu.

Hafta: Gereksiz Birim

kapuska | 14 July 2008 10:04

Herhalde herkes ya bir şekilde işini yetiştiremediğinden ya da haftasonu tatilinin kısalığı yüzünden düşünmüştür: bir hafta neden yedi gündür? Niçin sekiz, dokuz, vs. değildir de illa yedidir?

Gün, ay ve yıl kavramlarını açıklamak isterseniz, bunlar astronomik birimlerdir ve fizik ile açıklanabilirler. Yani gün dediğimiz şey Yer’in kendi ekseni etrafındaki dönüşünün süresidir. Benzer şekilde ay Dünya’ya göre Ay’ın, yıl ise Güneş’e göre Yer’in tur süreleridir. Peki bu matematiksel niceliklerle tek ortak paydasının gün olduğu hafta kavramı da ne oluyor ve niye periyodu yedidir?

Ama yedinin serüvenine geçmeden önce hafta kelimesini ve kavramın kendisini de biraz irdelemek lazım. Semantik kökenine baktığımızda, Türkçe’de erken örnekleri 14. yy’a kadar takip edilebilen ‘hafta’ sözcüğü aslında Farsça’da yedi anlamına gelen ‘haft’ (heft okunur) kelimesinden türetilmiştir. Bu sözcüğü de ilk kez Avesta’da, Zerdüşt’ün dörtlüklerini topladığı ve kullandığı Hint-İran diline de adını veren kitapta görürüz (yani nereden bakılsa 3500 yıllık bir sözcüktür).

Bizim coğrafyamızda izi kolay sürülse de batı dünyasında bugün kullanılan ‘week’ kelimesine ulaşılması daha bir çetrefillidir. Kesin olarak bildiğimiz Romalılar’ın yüzyıllarca hafta kavramı olmadan gayet mutlu mesut yaşadıklarıdır. Fakat ne zaman Roma Ordusu 1. yy civarında Zerdüştlüğün bir mezhebi olan Mitraizm’le tanışmış, hafta kavramıyla beraber diğer kültürel öğelerini de benimsemeye başlamıştır. Ancak Romalılar’ın hafta kavramından pek haz aldıkları da söylenemez. Öyle ki bu kavram için kullandıkları kelimeler öylesine ve alelade sözcüklerdir. Bir süre ‘hebdomas (yedi gün)’ (Eski Yunanca hepta-‘dan türetme) bir süre de ‘septimanus (yedi kat)’ (Latince septa-‘dan türetme) demişlerdir. Yeri gelmişken ekleyelim, hafta anlamına gelen ve bugün hala kullanılan Fransızca ‘semaine’ ve İspanyolca ‘semana’ yine septimanustan türetilmişlerdir.

Mitras Rölyefi
Mitras Rölyefi

Nibiru, Marduk, Ixion kısaca Planet X

tsu | 26 December 2007 08:03

2001 KX76
2001 KX76

Öyle gezinirken web’in engin derinliklerinde, ilginç bir teori ile karşılaştım. Açıkçası, konu hakkında en ufak fikrim bulunmamaktaydı. Biraz okunup, bakındıktan sonra nasıl duyumsamadığımı (duyduğunu hatırlamak) da inanın bilmiyorum.
2012 yılında Marduk (diğer isimleri başlıkta) gezegeni Dünya ile Güneş arasından geçecek ve Dünya üzerinde çeşitli etkileri olacak. Bu etkiler tabii ki yenilir yutulur cinsten olmayacak, büyük ihtimalle Dünya’nın sonu gelecek. Velhasıl beni ilgilendiren kısmı bu olmadı konunun, kendi içimden diyorum ki kıyamet gökten gelecek olsa önceden haberini alırız evelallah koskoca NASA var, milyon km uzaklıktaki yıldızcıkları bile görüyorlar adamlar, okuma yazmaları da süper hani. Peki ya böylesi bir olay gizleniyor ya da gözardı ediliyor olabilir mi? Aslında bu şekilde davranmak için bir çok neden var. Her neyse bu dini kitaplarda da bahsedilen, kadim uygarlıklara kadar uzanan, teorinin bağlandığı gezegen ‘Planet X‘ NASA tarafından önce 10. Gezegen olarak kabul ediliyor, daha sonra ismi Ixion olarak tescil ediliyor. Ancak, ne hikmetse bu gezegen ile ilgili türlü türlü şaibeler bulunmakta, bilim adamları sorgulamaktan kaçınmakta.
Bu ilginç konu ile ilgili olarak teoriyi incelemek için buraya , burada ilginç bir yazışma, burada ise Engin Ardınç’ın yazısı, son olarak buradan da Ixion’un keşfi ile ilgili bilgi alabilirsiniz. Konuyu araştırdıkça ilginç deneyimler edinebilirsiniz.

MARDUK Nedir

ashlim | 04 March 2007 20:56

Marduk, 36 milyar km. uzaklıkta olup, 3661 yılda bir dönerek dünyaya yakın geçiş yaptığı varsayılan gaz gezegen. İsmini Babil tanrılarının kralı Marduk’tan alır.

Sümer yazıtlarında bu gezegene Geçiş Gezegeni anlamına gelen Nibiru denir. Babil astronomları ise ona, güçlü tanrıları Marduk’un adını verdi. Mısır belgelerinde Milyonlarca Yılın Gezegeni diye geçiyor. Gezegenin neden olduğu en büyük felaketin 13.000 yıl önceki Nuh Tufanı olduğu söylenmektedir. Son yörünge geçişini, MÖ 1649’da yapan gök cismi, Thera yanardağının patlamasını da içeren bir dizi doğal âfete neden olmuş, Mısır’dan Çıkış mitlerine esin kaynağı oluşturmuş, yakındoğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde siyasi ve sosyal dengeleri altüst etmiştir.DEVAMI

Bandajlanmış Hediye Paketleri

Ringa | 17 September 2003 00:13

Her zaman kanla başlar. Kaostan düzen yaratma düşüncesiyle üretilen bütün yaradılış efsanelerinin karanlığa ait ve kaotik başlangıçları her zaman bir şekilde gotic bir festival, bir vampir mabeti, bir pagan ayini, daha da önemlisi erotikleştirilmiş dini bir şov olarak sunulur. Marduk, ejderha Tiamat’ı avlar ve cenneti yeryüzünden ayırır. Zeus, öz babası Kronos’u katleder ve Titanlar’ı sürgüne yollar. Eğer bazen çok vahşice gözükse bile, evet, ne bekliyorsunuz ki? Bazı değerli şeyler de azıcık acıyla kazanılabilir. Çünkü gördüğünüz gibi, kimse sonsuza kadar tepe aşağı tavana asılı kalamaz; ışık bile. Işığın bir çok tonu olduğu gibi, gölgeninde bir çok derecesi vardır.
Ve Kabil kırılmış bir çocuktur, yüzünde ışığın izini bile taşımaz; buna rağmen Yukardakinin alnına açtığı yara izini taşır. Karanlığın izidir onunkisi; cinayettir. Onun gücü avlanmak değildir, kardeşinin yaptığı gibi. Ama öldürmektir, kutsal Kitaptaki Tanrı gibi. Kan emici vampirlerin hikayelerinde alkışlanan gotik-punk super-star’ın ilk modelidir kendisi; karanlığın parıldayan, şok eden sembolüdür ki içindeki acıyı vücuduna zarar vererek çıkartan ergenlik çağında ki gençlerle bir bağlantısı da kurulabilir. Acıyı çıkartmak yerine şeytan çıkartmak terimini de kullanabiliriz. Çünkü televizyon ve sinemada içine şeytan girenler genelde ergenliğe yeni ayak basmış çocuklardır. Bence Kabil’in vampir modasına uygun görünüşü ve bir depresyon idolü oluşu aslında onun anlamsızlığıdır; onun kırılgan ruhu ve yaralanmış kendini beğenmişliği, narsistik davranışlarıdır. “Neden benim sunumu kabul etmiyorsun” diye bağırır yukardakine, “Neden Habil’inkini kabul ediyorsun.” Aslında nasıl da büyük bir narsisttir. O, bir parça Edgar Allen Poe’dan şiirler okuyan Marianne Faithful’un sigaradan zarar görmüş sesi, bir parça Anna Kavan’ın eroinle buğulanmış bakışlarıyla Kafka’dan etkilenmiş sofistike yazı tarzı, En Güzel Pazar Günü Elbisesi içinde Courtney Love’ın çılgına dönmüş aklı, CK reklamlarında Kate Moss’un lanetlenmiş anoreksik güzelliği, ve son olarak bir parça da bir daha duymak bile istenmeyecek kadar korkunç olan biyografisinin karanlığı altında Tori Amos’ın dayanılmaz, tutunulmaz, dokunulmaz durgunluğudur. Eğer sonsuza kadar sürebilecek bir ünü ve başarıyı koruyabilen bu kadınların Kabil’le hiç bir ortak noktası olmadığını düşünseniz bile, o zaman kendine zarar vermenin çekiciliği, ergenliğe yeni girmiş modern bir çocuğun yaşadıklarıyla açıklanabilir. Birini öldürmenin verdiği dehşet yarı insan yarı canavar olmanın zorunlu bir kalıtımı, ahlak kurallarının “olmak ya da olmamak” üzerinden karar verildiği hiç bir geçerliliği olmayan bir dünyada kapalı kalmaktır. Sanırım bu konu, neden bazı gençler nedensiz yere intihara kalkışır, vücutlarını keser, kendilerini dövmeleriyle ya da piercingleriyle tanımlar, yeme bozuklukları çeker, siyahtan başka renkte kıyafet giymeyi reddeder ve hep aynı lanetlenmiş görüntülerini korumaya çalışırlar gibi soruları cevaplayarak uzayıp gider. Yüzeyde bir ergenin dünyası bir maskeli balo, kostüm partisi gibi görünür. Seyircisi olmayan hayaletlerin bastığı bir sahne şovudur. Ve daha güçlü, tehlikeli ve erotik bir seremoni halinde büyür, yükselir, tanrısallaşır. Gerçek denilebilecek bir şeye dokunmak için doğru zamandır, çünkü büyüdükçe, olgunlaştıkça insan küçülür, kendini bir hiç olarak hisseder. Bir ergenin dünyasındaysa hiçlik, tanrısallıkla aynı anlamda kullanılır. Kabil’in ilk yarası deşilir ve ölüm görselleştirilir, çevrelerinde ve içlerinde büyüyen hislere tapınılır.