bildirgec.org

leningrad hakkında tüm yazılar

Tam zamanı

kopanisti | 23 April 2008 14:02

Satışlar hedefler tutmuş, şirket ödül vereceğini söylemişti. Aradılar yolla pasaportunu Petersburg‘a gidiyoruz dediler, içim bi tuhaf oldu. Baktım pasaporta süresi bitmiş, şu internet güzel bişey araştırıken buldum, online pasaport formu doldurdum yaptım müracatı, ertesi gün evraklarınızla beraber gidin diyo müracaatta. Gittim çıktım 2.kata, Sabah 08:30 bakındım içerde 10 kadar üniformalı çok güzel kadın memur var. Fantezi saatim de deildi ama baya bi heyecanlandım. Kimisi çay içiyor, kimisi ikili sohbet ediyor, kimisi gazetelere bakınıyor. Bikaç kişi de nerden geldi şimdi bu der gibisinden bana bakıyor. Heh burda işte masanın birinin üstünde bir tabela ”internet müracaatları” yanaştım yanına. Buyrun hoşgeldiniz. İnternetten müracaat etmiştim de onun için geldim dedim. Kimliğiniz dedi yumuşak bi sesle, uzattım nazikçe. Birkaç tuş tıklaması yaptı klavyede, bikaç saniye sonra printırdan benim müracaat formu gözüktü. Kimlik ile formda yazılanları kırmızı kalem ile çek etti. 3 fotoğraf dedi, uzattım fotoları. Elleri bembeyaz , yüzük yok, tırnakları kısa ama kırmızı ojeli. Fotoları zımbaladı formun üstüne. Nüfusu bana uzatırkan fotokopisini alayım dedi. Hazırlıklıyım, şak diye uzattım fotokopiyi, onu da arkasına zımbaladı. Hepsini birden sarı zarfa tekrar zımbaladı. Pasaportunuzu alayım dedi. Şak diye uzattım. Zarfa attı. Buyrun tamamdır, aşada vezneye ücretini yatırın saat 5 de gelin alın dedi. Çok teşekkür ederim dedim. Baktı ilk kez suratıma hafifçe gülümsedi.
Vezneye vardım, memur aldı zarfı, bi fiş doldurdu, karşıya gidin ücretini yatırın makbuzu getirin dedi kısa ve öz olarak. Hızlı ama koşmayan seri adımlarla karişıya gittim vezneye parayı yatırdım, 2 yıllık pasaport vize harcına 246.80 YTL ödemek içime oturdu. Petersburg’u düşününce kabusum çabuk geçti. Gitti maaş gitti dedim içimden. Makbuzu aynı seri adımlarla memura geri götürdüm o da aynı serilik ve hassasiyetle makbuza baktı, kırmızı kalemle çek etti ve o da zarfa çaktı, bana ufak bi kaat uzattı, saat 5de gelip alabilirsiniz. TeşekkÜr ederek uzaklaştım.
Saat 5de aldığım pasaporu 2 vesikalık fotoğraf eşliğinde seri adımlarla yürüyerek şirket bölge müdürlüğüne götürdüm, vize alınması için ilgili müşteri temsilcisine teslim ettim.
Petersburg, tam zamanı…

Hermitage

nevdalist | 03 February 2008 13:59

İsmim Hermitage. Rusça’da ermitaj diye okunuyor. Hermitaj da diyenler var. Oysa ismim tam olarak Hermitage diye yazılıyor. İsimleri kısaltmak yanlış söylemek de bir katliamdır. Dünyanın en büyük, en gösterişli müzelerinden biriyim. Savaşlar yaşayan, ismi habire değişen, zarif mimari yapıların olduğu bir şehirdeyim. Bu şehir masalsı bir yer. Beyaz Geceler yaşandığında günbatımını hiç görmeyeceğini sandığınız bir yer. Dostoyevski bu şehri sevmedi, ama. Suç ve Ceza kitabını yazdığı bu şehre şöyle diyecekti:

Moskovadan Leningrada 2

Razielz | 12 July 2007 14:05

Petergof, Petronun yaz aylarinda oturmak icin italyan mimar Rastrelliye insaa ettirdigi, icersinde 190 a yakin fiskiye, 4 selale, cok degisik bahce duzenlemelerinin de bulundugu muthis bir yazlik saray olarak adlandirilabilinir.
Otobusten indigimizde onceden hazirladigimiz fotograf makineme sarilmistim bile, biliyordum, petersburgda cok guzel fotogralar cekecektim, yedek hafiza karti bile almistim yanima. Otobusten indikten sonra tur grubunun toplanmasini beklerken etrafta goz gezdiriyorduk, birden uzaklardan gelen bir bando sesini duymaya basladim, -aklima hemen bandocu filmini getirir- tanidik bir sesti bu, once bana oyle geldigini sandigim sesler aslinda tam da sandigim seymis, tesaduf bu kadar mi olur bilemiyorum ama istiklal marsini calmaya basladilar, ve grupta rus olmayan tek insan bendim.
Marsi dinleyip uzerimdeki saskinligi attiktan sonra tesekkur ettim ve hem tura hem de fotogralari cekmeye basladik, ama biraz yurudukten sonra gruptan ayrilip kendimiz gezmeye karar verdik, boylece daha rahat olacaktik.
Once sarayin giris kapisina dogru yoneldik, sarayin kapisinin onunden baktiginiz zaman karsiniza soyle bir manzara cikiyor.

Ustten gorunum
Ustten gorunum

Asagidan baktiginiz zaman ise boyle bir manzara.

Alttan gorunum
Alttan gorunum

Merdivenlerden inerken kac adet fotograf cektigimi hatirlamiyorum, buyulenmistim adeta, bunu insanoglu mu insaa etmis? Ne zaman? Kac kisi? Ne kadar surmus? Gibi sorulara cevap ararken buldum kendimi, icimden neden gruptan ayrilip, rehberi dinlemedigimi dusundum.
Bahcenin buyuklugunde kaybolmustuk, gordugumuz her yola girip, sonuna kadar gidiyorduk, yollarin kenarlari hep yuksek agaclarla cevriliydi ve her yolun sonunda ya cok guzel bir havuz ya cok buyuk bir fiskiye ya da guzel bir heykel ile karsilasiyorduk.
Her yerde havuzlar, su sesleri, cok yukseklere ulasan fiskiyeler ve butun bunlar sizi cok rahatlatiyor, burasi neden benim evim, bahcem, dinlenme yerim, her seyim degil? Diye soruyorsunuz kendinize, sonra biraz kendinize geldiniz zaman ise akliniza fiskiyeler ve havuzlarin calismam mekanizmalari geliyor, onsekizinci yuzyilda cizimleri Petro tarafinda yapilan bu muthis saraydaki havuzlar ve fiskiyelerin suyu cok buyuk vakumlar tarafindan biraz otedeki fin denizinden cekiliyor ve havuzlara, fiskiyelere veriliyor, cogu deniz seviyesinden zaten yuksek olan bu noktalara o sularin (onsekizinci yuzyilin teknolojisiyle) nasil pompalandigini cok merak ediyorsunuz, zaten suyun geldigi noktadan yuksek olan seviyedeki fiskiyeden en az yirmibes-otuz metre yuksege fiskirtan bu mekanizmalarin yapildigi gunden bu yana asla ve asla hic bozulmadigini duyunca saskinliginiz kat kat daha artiyor.
Sonra biraz daha arastirinca isin aslinin oyle olmadigini ogreniyorsunuz ama yine de icinizden takdir etmeden duramiyorsunuz, su petergoftan 22 km uzakliktaki dogal kaynaklardan getiriliyor, sular kaynaktan cikip kanallara aktariliyor ve kanallar araciligiyla sarayin bulundugu bolgeye getiriliyor ama gercek olan bir sey varki hic bozulmadan calistiklaridir.
Bahceleri geze geze denizin kenarina kadar geldik saray ile deniz arasinda en fazla besyuz metre olmaliydi. Denizin hemen kenarina da yapilmis bir kac bina vardi, sanirim burada denizin keyfini cikariyorlardi.
Bahcede insani baska dunyalara goturen bu guzelliklerin disinda parkta eglenceyi de eklemeyi unutmamislardi, sadece 2 tanesine rastladigimiz su tuzaklari cok komikti. Genelde onunde olusan kalabaliktan hemen anlasiliyor orada neler dondugu ama eger bilmeyen biri direk gecerse islaniyor ama cok asiri degil, sistemi soyle yapmislar, insanlarin gectigi yollardan birinde taslari topraga gommusler, (eskiden aslfalt olmadigi zamanlarda yapilan yollar seklinde) ama kucuk bir alani kapliyor en fazla uc veya 4 metre kare ve o yoldan gecerken gidebileceginiz en yakin ve uygun yol orasi, kenarinda ise caliliklar var, siz tam taslarin ustunde gecerken caliliklarin arasina gizlenmis olan fiskiyelerden birden bire sular uzerinize fiskiriyor, tabi genelde etrafi cok kalabalik oluyor ve orda ne oldugunun hemen farkina variyorsunuz ama cogu insan bile bile altinda gecmeye calisiyor, geneli cocuklar ve cok eglenceli oluyor, kosamayan kilolu insanlar oldugu zaman islaniyorlar haliyle. Herkes taslara gizli bir mekanizma oldugunu dusunuyordu ama bunun mumkun olmayacagini dusunen ben caliliklarin arkasindaki yasli amcayi gorunce olayin sirrini da kendimce aciga cikarttiktan sonra ordan uzaklasmaya basladik..

Moskovadan Leningrada

Razielz | 10 July 2007 18:40

Biletleri esim almisti, ben cok fazla istekli degildim ama onu kiramayip 3 gunluk geziye razi olmustum. Sabah 3 gune yetecek kadar esyalarimizi toplayip ise gittik, her ne kadar onceleri pek sicak bakmadiysam da aksami iple cektim, cunku otobusun kalkis saati bizim isten cikis saatimize yakindi. Otobusle gidiyorduk evet tur firmasindan aldigimiz 3 gunluk geziye her sey dahildi, kalacagimiz otel ve yemek yiyecegimiz restoranlar onceden belirlenmisti. Bulusma noktasinda arabayi birakamayacagimiz icin metroyla gitmeye karar verdik, zaten bulusma noktasi da metronun ayreport denilen istasyonunun cikisindaydi. Biraz erken varmistik, henuz kimsecikler yoktu etrafta, uzerinde San Peterburg yazan kagidi tutacak olan rehberimiz bile.
Markette, yolda atistirmak uzere alisveris yaptik, disari ciktigimiz zaman beyaz bir otobusun etrafinda kucuk bir toplulugun olusmus oldugunu gorduk, otobus soylendigi gibi mersedes degildi, eskiydi, markasina bi goz atmak istedim bulamadim sanirim sadece modeli yaziyordu, pek onemsemedim, ben ki otobus yolculuklarina aliskinim benim icin farketmezdi, en kotu sartlarda bile yolculuk etmistim. Hatta hic unutmam bir keresinde Irandan Ankaraya tam 48 satte gitmistim. Otobuste yerimizi almadan once esyalarimizi bas ustunde duran yere yerlestirdik, bende de esimde de kucuk bir spor cantasi vardi sadece. Henuz butun yolcular gelmemisti ve otobusun icinde bekliyorduk, birazdan insanlarin hepsi gelecek, binecek ve hemen yola koyulacagiz dusuncesiyle oturdugumuz yerde bekledik, ama dusundugumuz gibi olmayinca terlemeye basladik, tam cikmaya karar verince herkes binmeye basladi, zaten her zaman boyle olmaz mi?