Gecenin Kırıntıları(şizofren mırıltılar)
Sabahın ilk ışıklarına doğru… İnsanoğulları sabahlara kadar neler yapıyorlardı? Film izlemek, ders çalışmak, sevişmek, sohbet etmek… Yani boşlukları doldurmaktı yaptıkları. Aşık ve kendine eziyet edenleri bir tarafa bırakırsak, bu mide bulantısı saatlerini! Düşünerek geçiren ne kadar az insan var, hiç geldi mi hatırınıza? Öyle az ki diğerleri bu insanları bakışlarıyla utandırabilirler ve öyle az ki bu insanlar el ele tutuşmazlarsa utançlarından ölebilirler. Kalabilecekler mi orda, söz verip yemin edebilecekler mi? Güvenebilecekler mi birbirlerine? Ya bir ikisi giderse! Ya diğerlerinin kahkahalarına iştirak ederlerse! dedi ve gülümsedi. Sahnede ondan başkası olmayacaktı ki! Kime güvenebilirsiniz? Söyleyin birisini ve ellerimden tutun onu alaşağı edelim. Evet, gerçekler incitir, acıtır, beyninizin hiç göremediğiniz parçacıklarına kaynar sular boşaltır, fakat inanın bana( ya da inanmayın) belirsizlikler, sizi kızgın yağlara götürür, biraz izlemenize müsaade eder, canınız yanmaz çığlıklar atarsınız; acının içinde yüzerken, ‘’sadece uzaktan izliyorum’’ sanırsınız. Birbirimizi kandırmayalım, bu söylediklerime karşı çıkamazsınız. Sağlam delillerle, güveninize veya inancınıza eşlik eden sevginiz, saygınız ve aşkınızla mı geleceksiniz? Taşıyabilirseniz şu sorunun cevabını da getirir misiniz? Kendinize en yakın hissettiğiniz kişi şu an ne yapıyor olabilir? Sadece bir soru ve istediğim bir cevap…’’Bitirelim şu işi!’’ dedi ve sahneden çekilirken arkasına döndü, ‘’bitmeyecek’’ durdu, seyirciye baktı ve gülümsedi ‘’ hiç bitmeyecek.’’ Koltuklar bomboştu.