bildirgec.org

kendinde değil hakkında tüm yazılar

ne ne yaa:/

me7ar-hafif | 09 February 2004 23:48

belki eski belki tarih belkide acayip bir sey yeni okudum kurk mantolu madonna yı bı arkadas hediye etmisti ask hakkında sevgı hakında huzun hakkında hakkında her sey hakkında mukemmel bı sey ama ne bılmıyorum aytmatov un celılesıne yaklasan tek kıtap bence okuyun durmayın hugs from milk_it by undernet

beyaz karga

concertina | 06 February 2004 00:48

daysleeper…

dun gece sabahladım. ilkokul günlüğümü özledim. sadece uyandım, yedim, oynadım,uyudum yazan günlük yanına zihinden çözemediğim problemlerle dolu zihinden problemler kitabı sarı kırmızı.noktalamayı nerede kaybettim. vadim gerçekten yeşil miydi? ip çöp kuşu ötünce yağmur yağar mıydı? beyaz karga neden hindistan da çıktı?

oo c’est la cata!!

ne istiyorlar benden?!!??

spk-13 | 01 February 2004 21:40

ne iş ama benim yaptıgım…yaptıgım şeyleri seviyorum ama başımın üzerinde gezen bok böcekleri yok mu beni çıldırtıyorlar..yok Onu da yapalım yok bunu da; neyim ben, cybercop mı?? hele bugün sınıra gene yaklaştım.iznime çıkacaaamı bile bile hala gider ayak kastırıp bana geçirmeye çalışıyorlar.. tamam beni sevmiyor yada bana tapıyoo olabilirsiniz ama gidin başımdan; rahat edeyim ve gereken neyse ben düşünüp yapayım.sizler masanızın başında oturup sadece komut vererek + GÖT büyüterek zamanı si.erken ben DOSTUM(pc)’la sizi siz yapıyorum. Aslında ne oldugunuz yada ne olacagınız beni enterese etmiyor… ama dedim ya beni dostumla başbaşa bırakın… bu arada Dostum!! bugün ilk gündü ve harika geciyor zaman….atlayışa giderken seni de yanıma almayı düşünüyom, sen ne dersin haa??? :))) tamam, bu sefer fazla yukarılardan atlamıcam… neyse ben ortamlara aksam iii olacak. biliyosun sınırdan yeni döndüm..:))***-**

hayati bir konu

suphi | 26 January 2004 16:00

oturmuş kütüphanesinde derin mevzulara dalan bir insan bilirim.kitaplar arasında kaybolmak isteyen ve yıllar sonra bir sayfa arasından çıkmak isteyen.bnun sebebini kendince memleketin refahı için evet memleket.orhan velinin mısraları.her türkiyeli diyebilmeli bunu hiç çekinmeden ve sonunda bir menfaat beklemeden.sonra refah gelir.sadece şimdidki zamana değil gelecek zamanada.gelecek:torunlarımı bekleyen şekilden şekile girebilen bir jole.ona şekil vereceklerde onlar.yani her kişi mevcut potansiyeli ile meydana getirebildiği değişiklik.temennim bunun iyi yönde olması.refah ise bununla beraber geliyor.tıpki gölgenin insanı takip ettiği gibi.şimdiki zamanda refah,buna mutluluk diyelim.şimdiki halde cahillik ve yoksulluk içinde mutlluluk.nasılmı mevcut durumdan haz duymak kabul etmek .aslında bu durumu insanlık adına çalışmayıpda tamamen kendi zatını tatmin etmek olarak düşünürsek ne kadar acı bir durum.bu acılık kendine değilde ondan sonraki nesillere sirayet ediyor.işte halimiz.bireysel değil kitlesel düşünün lütfen.içimden birses bozma moralini diyor.bak sen rahatsın boş versene yaa.ama benden öncekilerde böyle dememişmiydi.işte bu ahvalin sebebi onlar değilmi?

Ah Belinda !

a C k | 23 January 2004 05:21

Köprüden atlayıp da kurtulanlar departmanından,.. (.merak edenlere.)

Kızıl burnunu minik saçlarıyla gördüğümde, ellerini tutmak istedim, tutamadım,.. gözlerim bir baksın zeytin gibi yanaklarının al al gözlerine dedim olmadı,.. Ben galiba unutmuşum, ben galiba unutmuşum bu işleri, gönül işlerini… Ama ne olur bakma öyle bana, paltonu sırtına alıp şöyle geriden geriye… İçimi acıtmadan gel, dokunarak gel, koklayarak,.. Biraz zor durumdayım, farklı zamanlar, farklı insanlar, farklı yaşlar… Olabilitelerin ölçüldüğü bir alet olsaydı ne hoş olurdu, hafif hafif rahatlardık ölçümlerimizle…

Kabloların Beyefendisi

rainbird | 19 January 2004 21:47

Sevgili günlük,

Geçen akşam rj-45 kablo çakarken, turuncu beyaz – turuncu, yeşil beyaz – mavi diye sayacağım kablo renklerini gayet doğal bir uslüpla, duble kaşar, duble tereyağ diye saydım.

Bir süre kumpir yemesem iyi olacak sanırım.

si NE! ma

sour | 18 January 2004 23:11

Akşam sularında sinemaya gidelim dedi bi arkadaş. Bende ok’ledikten sonra koyulduk yola. Bu arada başka bir arkadaşta avantadan katıldı bize. Sinemaya öyle böyle vardık. Arkadaşların kararsızlık sorunsalı yüzünden 2 kere biletleri değiştirmek zorunda kaldık. Arada biraz atıştırdık ve sigara içtik. Bu arada atıştırırken rastgelen otantik ve hesaplı olma amaçlı konmuş tuzlukları keşke koymasalardı. Çünkü tuzluklar işlenmemiş halde olan tuzu, ucunda bilek kuvvetlendirici alet gibi birşeyle sıkarak hem kırmaya hemde boşaltmaya yarıyor. E bizim insanımız rahatsız bir şekilde onunla oynayacak. Bizi bozacak şeyleri yurdum insanının eline vermemek gerek. Hikâyeye dönmek gerekirse film saati geldi ve bizde popcornla kolalarımızı alıp süzüldük salona. İyi güzel izledik filmiki ben kötü bulmadım o kadar. Tabi her öküzün benim bakış açımdan bakacak hâli yok. Bu donanımlı kişiliğimi şu an vakti ile yaptığım ukalalıklar ve burnu kalkıklığımla yaratmadık. Öküz hâl ve tavırları ile nası yaratsın. Neyse arada dışarı çıktık benim ayak felç. Maşallah narkoz versen böyle uyuşmazdı. Topallaya topallaya yürüyorum ve insanlar öyle bakıyor ki sanki “filme girerken bu yürüyordu; filmde kafa kola mı aldılar da biz film yerine onu izledik, sahneyi göremedik” der gibi bakışlarla. O yurdum insanı mallıklarının yarattığı sorunsalların toplanıp, İstiklâl Caddesi içinde patlayan bomba gibi efkarla bi sigara yakarak püfürttürdüm. Sonra “ulan bunun dahasıda var amına koyiyim” diyerek devamı izlemek için yerime geçtim. İkinci yarıyıda izledim. Bardağın dolu tarafına bakmak gerekirsede film ne kadar nötr olsada çevremdeki zat-ı kütüklerden iyiydi. Ordan eve yol aldım ve toz tutmamış klâvyemin tuşlarına hasret giderircesine kavuştum Allahıma bin şükredercesine.

Ankara’da Kar Vardı

Revolutionary | 14 January 2004 15:34

Neredeyse bir yıl geçmiş aradan. Zaman birimi olarak bir yıl geçse de hayat birimi olarak 3-5 yıl gibi geldi bana. Geçen yılki kar bu kadar çok değildi gerçi ama bu seneki çok daha çabuk eridi.

geçen yıl bu gün neler düşünüyordum diye düşündüm, sonra şu an ne düşünüyorum diye. bi süre sonra bunun hayatın anlamını içerisinde taşıyan bi kısır döngü olabileceğini farkettim.

şu sıralar, bazen şu an ne düşünüyorum? diye saçma bi soruyla başlayıp yaklaşık 10 dk boyunca şu an şu an ne düşündüğümü düşünüyorum diye devam eden kısır döngülerle ahbaplık ederek, kimi zaman da acaba bunu 20 dk daha sürdürürsem hayatın bütün sırlarını elde edebilir miyim diye düşünerek zaman geçirdiğim oluyor.

Sonunda buldum..

Jujju | 14 January 2004 01:24

Buldum sonunda sırrını keşfettim!! Mutlu olduğumda herşey kötü gidiyoken mutsuzsam aslında kötü şeyler olmadığını anladım. Ben de mutluyken mutsuzmuş gibi davrancam bundan sonra bakalım işe yarıycakmı.. Herşeyi kesin çizgilere, iki ayrı kutupa ayırmak, ara tonları hiçe saymak o kadar nefis oluyo ki…