bildirgec.org

kader hakkında tüm yazılar

En güzel aşk filmi: Kader

kahramancayirli | 11 March 2009 12:30

Masumiyet'ten
Masumiyet’ten

Masumiyet’i izleyip de Yusuf’un (Güven Kıraç), Bekir’in (Haluk Bilginer) ve Uğur’un (Derya Alabora) performanslarını unutabilen var mı? Kapanmayan kapıları, çoğu zaman zayıf kadınları, edilgen adamları, hiçbir yere bırakmayan taşrası ile Zeki Demirkubuz Sineması, Masumiyet‘in on beş yıl öncesini anlatarak Kader ile devam ediyor.

Masumiyet için kapalı bir film, “içerinin filmi” demiştik, Kader de doğal olarak aynı minvalde ilerliyor. Demirkubuz’un alamet-i farikası “çerçeve içinde çerçeve” tekniğinin de yardımıyla kentler, zamanlar, karakterler değişse bile hiçbir şekilde çıkış yok, Uğur’un dediği gibi “gidecek bir yer yok!” Kameranın dört kenarı zaten dünyayı epeyce kısıtlamış, sınırlamışken; yönetmen, kamerasını duvarların, kapıların, pencerelerin gerisine yerleştirerek hem izleyiciyi, hem de anlatısını enikonu “boğuyor”.

Yönetmen, on beş yaşındayken duyduğu bir aşk öyküsü üzerine yazmış Masumiyette Bekir’in kırda yaptığı uzun monologu. Bu tutkulu hikayeyi ise yirmi yıl sonra çekebilmiş. Şimdi de Masumiyet’in geçmişini izliyoruz Kader’de.

Bekir (Ufuk Bayraktar), hallice bir esnaf ailesinin çocuğudur, babasının halı dükkanını işletir. Bütün hikaye, Uğur’un (Vildan Atasever) bir gün Bekir’in halı dükkanına gelmesiyle başlar. Uğur zaten belalı Zagor Orhan’a (Ozan Bilen) aşıktır, tabii bir yandan da farkında olmadan saf Bekir’in gönlünü çalar. Sonrası malum, Uğur, Zagor’un peşinde; Bekir de Uğur’un. Aynı cümle Masumiyet için de geçerli ama kendini vuran Bekir’in yerine Yusuf’u koyarsak.

Ben Ne için(lere)…

| 11 February 2009 19:59

Kapı aralığında kalmış istekler, denize ulaşamamış hedefler, ertelenen duygular ve aman boş verler… Ne için? Her şey ne için?
Güneşin her güne yeniden misafir oluşu, mehtap ve deniz; bu güzellikler ne için? Yaşadığını sanmak mı? Yoksa yaşamak mı?
Ne için arkadaş? Sorular senin için mi? Yoksa benim için mi? Söyle aradığın aşkı buldun mu? Ne için buldun? Seviştin mi dorukta, ne için? Bulabildin mi tüm sorularının cevabını, ne için?
Böyle soruları eminim arkadaş çevreniz de veya başka çevreler de sormuş veya duymuşsunuzdur…
Sabahın dördü ve bu saate kadar dayanılmaz sorularla; dört arkadaş, inanılmaz bir çıkmazın içine sokuyoruz birbirimizi. Yaş 25’ti o gece ve yığınla sorularla uğraşıyorduk.
Birden aklıma gelmedi, geçmişteki o gece. Yine, o arkadaşlarla bir aradayız bu akşam. İnanılmaz bir şekilde aynı sorular dönüyor ağızlarda ve hiç bıkmadan cevaplanıyor, aynı repliklerle. Kaderden tutun da ölüm, aşk ve neler…

Kalıplaşmış Aşklar bana göre değil.

ceyhunak | 04 January 2009 13:03

Kalıplaşmış Aşklar bana göre değil. Seni seviyorum demeler yetmiyor bana. Neden yetsin ki, hep aynı kelime, aynı vurgu. Beni sevginle mi yargılıyorsun, “seni seviyorum” derken. Yargısız bir Aşk istiyorum o zaman senden beni severken. Bana seni seviyorum da deme aslında, ben bunu da istemiyorum senden, bana seni hissettir yeter. Bana beni ne kadar hissedebiliyorsun bunu sor, ve hissettir kendini. Yanıma yaklaş usulca, tut elimden ve anlat bana seni, seni bana. Şarkı gibi aksın dudaklarından, melodi gibi, nakarat gibi. Kimseyi sevmediğin gibi sev beni, farklı olsun içinde ki ben, sende ki ben gibi. Bir rüya görür gibi, derin ve içten. Hiç gitmediğin bir yere giderken duyduğun heyecan gibi. Beni hissederken heyecanlan ve beni de heyecanlandır. Aşkımız heyecan dolu olsun, biraz da hızlı. Bitmesin diye korkularımız olmasın, biterse biter zaten. Korkumuz; bittiği halde kendimiz kandırıyor olmamız olsun, biten bir şey tekrar yiter mi bilmem. Ben bunu da istemem..
Beni sahiplen; bir eşyan gibi, bir şiir, şarkı, yazı, hep okuduğun bir köşe makalesi gibi, gittiğin market, aldığın bir marka gibi sahiplen beni de. Alışkanlığın olayım; ama vazgeçemediğin alışkanlıklar gibi, anne şefkati, baba ocağı gibi…
Kalıplaşmış olmayalım, esnek ama sabit, farklı ama şeffaf.. Kalıplaşmış Aşk bana göre değil.

Kader ya tesadüfse

ceyhunak | 31 December 2008 14:33

Tesadüf mü? Kader mi?

Aaaaa ne tesadüf deriz, hiç ummadığımız bir anda, ummadığımız birini görünce karşımızda.. Şaşırırız! Sende mi buradaydın deriz? Ya da hiç tanımadığımzı biriyle tanışırız, arkadaş olacakken aşık oluruz, sonra geriye dönük zamanları anlatırken tesadüftü tanışmamız deriz..

Hayat tesadüflerle dolu; evet. Ama her şey tesadüf değil. Kader olmasa, yaşanırmıydı bunlar. Kaderci değilim yada Kadere çok inanırım, olay bu değil.. belkide kaderciyim..?

Peki ya sizce? kader mi tesadüf mü burada oluşumuz? ya da hiç ummadığınız bir anda ve yerde biriyle karşılaşmamız?

“ÖLÜM” Yaşanılması Beklenen Tek Gerçek

ferplexfol | 18 December 2008 16:56

Ölüm yaşanılması beklenen tek gerçek!Gerçekler neden bu kadar acı veriyor…
16/12/2008 Antalya’da yaşanmış bir trafik kazası.Bilanço bir ölü ve bir yaralı.Kaybedilen bir can.Eşini yalnız bırakmış bir beden.Gün ışığını görmediği halde,çaresiz,savunmasız bir bebek trafik kazası geçirdi.Anne yoğun bakımda ve ikisi için hiçbir şey yapılamıyor Bu çaresizliğe nasıl dayanacak bu beden.Bebeğini kaybetme duygusu,eşinin yokluğu…
Uykusunu eşinin sesi bozuyor.
-Ben öldüm.
Ne acı bir duygu.Nasıl dayanır?
Rabbim kullarına dayanamayacağı yük yüklemezmiş.
Ama bu acıya dayanılabilir mi ?Kaç yıl alır ki yaşadıklarını unutması.Ölen ölüyor…Peki geride kalanlar ;hamile bir eş,ailesini evde bekleyen bir çocuk nasıl dayansın bu acıya,nasıl anlatsın, nasıl paylaşsın acısını.Kız veya erkek olması ne fark eder ki, o şimdi babasız bekli de annesiz kalacak. Yalnızlığı,babasızlığı,hayatın yükünü nasıl göğüsleyecek.Etrafındakiler babanın yerini tutar mı hiç. Peki anne eşinin yokluğuna alışabilecek mi?Henüz doğmamış belki de hiç doğmayacak ismi ve cinsiyetini belli olmayan bir nefes nasıl ve ne zaman öğrenecek ki babasız kaldığını?
Ben bunu kabullenemiyorum,mantığım işliyor biliyorum cevap:KADER.Canımı acıtıyor cevabı bilmek.Bilmemeyi ne çok isterdim.Bunu isteyeceğimi hiç düşünmemiştim.
Ölüm kurtuluş da,bu kurtuluşun sırası olsa ne güzel olurdu demek geliyor içimden.Biliyorum herkesin bir ölme zamanı var…

Masumiyet : En iyi Türk filmi

behman | 18 December 2008 16:17

8.88/10
Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular: Derya Alabora, Haluk Bİlginer, Güven Kıraç
Yapım yılı: 1997
Tür: Dram

Okuldan atılmadan ütücülüğe, işportadan hapiste yatmaya kadar bir sürü hayat tecrübesinden sonra yönetmen Zeki Öktenin yanında asistanlıkla sinema hayatına atılan şahsına münhasır kişiliği ve filmleriyle Zeki Demirkubuz 1994’te ilk filmi “C Blok” ile dikkat çekmişti. Fakat asıl çıkışı 1997’de yönetmenliğini yaptığı “Masumiyet” filmi ile oldu. 34. Antalya Altın Portakal Film Festivali, 10. Ankara Film Festivali, 11. Adana Altın Koza Film Festivalindeki neredeyse tüm ödülleri toplayarak “en iyi”liğini ıspatladı. Özellikle Derya Alabora, sonra Haluk Bilginer ve Güven Kıraç‘ın oyunculuğunu konuşturduğu film gelmiş geçmiş “en iyi 10 türk filmi”nden biri. Her üçünün de oldukça başarılı oyunculuk sergilediği film ister senaryosu, ister çekimlerindeki sadelik, yalınlık ve bir o kadar da çarpıcılığıyla kesinlikle olduğu yeri hakediyor.

Masumiyet (1997) Bir Zeki Demirkubuz Filmi

XemBiLL | 09 July 2008 16:47

Masumiyet afiş
Masumiyet afiş

Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Senaryo: Zeki Demirkubuz
Görüntü:Ali Utku
Kurgu: Mevlüt Koçak
Müzik: Cengiz Onural
Oyuncular: Haluk Bilginer, Derya Alabora, Güven Kıraç

Bir Zeki Demirkubuz filmi Masumiyet…

Bir yanda hapisten yeni çıkmış ve kendini boşlukta bulan Yusuf (Güven Kıraç) , diğer yanda 20 yıllık aşkının peşinden sürüklenen Bekir (Haluk Bilginer), ve bir hayat kadını olan Uğur(Derya Alabora)

Uğur ve Bekir ile bir otelde yolları kesişen Yusuf’un masumiyeti tüm çıplaklığıyla ortaya serdiği bir başyapıt.

Zeki Demirkubuz dibe vurmuş insanların acı öyküsünü iyi bir yönetim ve oyunculukla ustaca işlemiştir.

Bekir otelde Uğur'a silah çeker
Bekir otel’de

Bekir’in kırda 20 yıllık aşkını ve başlarından geçen onlarca olayı ve hatta aşkın tarifini 8 dakikalık muhteşem anlatımıyla ortaya koyduğu sahne filmin en çarpıcı sahnelerindendir…

”hep denedin hep yenildin.olsun.yine dene yine yenil”

Samuel Beckett’ın bu sözleriyle sona eren filmi tekrar tekrar özümseye özümseye izleyin…

2005 yılında çekilen Kader ise Masumiyetin devam filmi niteliğindedir. Uğur ve Bekir’in tanışmalarını anlatır. Fakat bence Masumiyet kadar çarpıcı oyunculuklar gösterilmemiştir…

Karagözlüm,dünyalar güzelim,bahtı karalım

07ebru | 29 June 2008 10:40

Annesi ve 6 aylık bebeği uyuyakalmıştı.Soba tütmeye başladı ama ikisi de uyanamıyordu.Neden sonra kendine gelmiş olmalı ki cansız bedeni dış kapının önünde bulundu.Ne hikmetse bebek yaşıyordu.

Babanın ciğeri yanıyordu severek evlendiği göz bebeğini yitirmiş 6 aylık kızı ile kalakalmıştı,bebeğine sarıldı ama bebek meme istiyordu.İstemeden sütten kestiler başka çare yoktu.Doyamamıştı ne annesine ,ne annesinin sütüne ne de kokusuna…

Geceleri uyuyamıyor çok ağlıyordu annesini arıyordu onu susturmak için annesinin tülbendini verdiler eline onu emerek uyumaya alışmıştı.

BEN MAHKUMA MAHKUM

usttire | 24 June 2008 11:36

...

Anam toprak
Anam ecele mahkum
Babam hapiste ben yanında
Babam mahkum
Ben mahkuma mahkum
Yakışmadı baba bu sana
Benim kaderime yakışmadığı gibi…
Anam masum
Babam haksız
Bense kayıp…

Zeki Demirkubuz sineması

nevdalist | 15 April 2008 16:29

3. sayfa hikâyelerini sever misiniz, bilmiyorum. Okurken yok artık dediğiniz, bu kadarı da haksızlık diyerek isyan ettiğiniz zamanlar olur mu? Cevabınız evetse doğru yazıdasınız. Çünkü Zeki Demirkubuz sineması herşeyden önce 3. sayfa hikâyelerii anlatır. Hep bir kaybeden, hep hayatın sillesini yemiş, arabeks bir yön vardır. Bu yüzden ya sevilir ya nefret edilir. Bunun ortası yoktur. Cevabınız hayırsa devamını okumadan sizi başka bir yazıya alayım.

Isparta’da 1964 yılında doğan Demirkubuz; İletişim Fakültesi mezunudur. Aslında gazetecidir. Ama nedense bu alana hiç bulaşmaz. Onun yerine Zeki Ökten’in asistanlığını yapmaya başlar. Yıllar süren bu asistanlıktan sonra senaryolarını yazmaya başlar. Bütün filmlerinin senaryosu kendine aittir. Bir çoğunun senaryosunu çok önceden yazmış, gün ışığına çıkacağı günleri beklemektedir. Cebinde daha birçok kelimsei var. Zaman geldikçe onları da ortaya çıkaracaktır. Onu sevenler bilirler Demirkubuz bir kesimi, dönemi anlatır. Onun hikayelerinin kahramanları tutunamayanlardandır. Kendini tutunamayan sananlar değil, hakkaten tutunamayanlardır.