Kalıplaşmış Aşklar bana göre değil. Seni seviyorum demeler yetmiyor bana. Neden yetsin ki, hep aynı kelime, aynı vurgu. Beni sevginle mi yargılıyorsun, “seni seviyorum” derken. Yargısız bir Aşk istiyorum o zaman senden beni severken. Bana seni seviyorum da deme aslında, ben bunu da istemiyorum senden, bana seni hissettir yeter. Bana beni ne kadar hissedebiliyorsun bunu sor, ve hissettir kendini. Yanıma yaklaş usulca, tut elimden ve anlat bana seni, seni bana. Şarkı gibi aksın dudaklarından, melodi gibi, nakarat gibi. Kimseyi sevmediğin gibi sev beni, farklı olsun içinde ki ben, sende ki ben gibi. Bir rüya görür gibi, derin ve içten. Hiç gitmediğin bir yere giderken duyduğun heyecan gibi. Beni hissederken heyecanlan ve beni de heyecanlandır. Aşkımız heyecan dolu olsun, biraz da hızlı. Bitmesin diye korkularımız olmasın, biterse biter zaten. Korkumuz; bittiği halde kendimiz kandırıyor olmamız olsun, biten bir şey tekrar yiter mi bilmem. Ben bunu da istemem..Beni sahiplen; bir eşyan gibi, bir şiir, şarkı, yazı, hep okuduğun bir köşe makalesi gibi, gittiğin market, aldığın bir marka gibi sahiplen beni de. Alışkanlığın olayım; ama vazgeçemediğin alışkanlıklar gibi, anne şefkati, baba ocağı gibi…Kalıplaşmış olmayalım, esnek ama sabit, farklı ama şeffaf.. Kalıplaşmış Aşk bana göre değil.