bildirgec.org

italyan sineması hakkında tüm yazılar

kutsal yürek (2005)

freeradical | 12 August 2010 10:34

Ferzan Özpetek’in sineması insanın içine işler. Bunun en güzel örneklerinden biri kutsal yürek (Cuore sacro) diyebilirim.

Senaryonun derinliği, görselliğin müzikle uyumu, karakterlerin işlenişi, hemen her şeyin abartısız bir detayla aktarılması olağanüstüdür.
Film izlenirken, bu kadar az şey sunularak, bu kadar çok şey hissetmemi nasıl sağlar diye düşünebilirsiniz. Bu his, kimi zaman bir bakış, kimi zaman bir mimik, ansızın giren bir müzik ya da yalnızca tek bir cümle ile olabilir.

Annesinin ölümünden sonra halasının himayesinde büyüyen İrene, babasının mirası olan şirketin başına geçmiş hırslı ve oldukça zengin bir iş kadınıdır.

La Strada (1954)

queennothing | 04 July 2010 16:53

1920 – 1993 yılları arasında hayatını sürdürmüş olan İtalyan sinemacı Federico Fellini, tam 12 defa Oscar’a aday gössterildi. 1954 senesinde vizyona giren sinema filmi “La Strada” (Sonsuz Sokaklar), gerek yer/ zaman, gerekse oyuncuları (Fellini’nin kendisinden 5 ay sonra ölen eşi Giulietta Masina ve iki defa Oscar Ödülü kazanan aktör Anthony Quinn) bakımından, öncelikle İtalyan ve Dünya çapında çığır açmış bir yapımdır.
Gezici sirkin tek cambazı Zampano, iri cüssesiyle ağırlık kaldırarak, zincir kırarak ve bu sayede insanlara izleyecek bir şeyler vererek hayatını kazanan yalnız bir adamdır. Kabalık ve görgüsüzlükle doğru orantılı olan cüssesinin iriliği sayesinde insanlardan para toplayan genç adam, fakir bir kadından, işlerinde kendisine yardımcı olacak ve gösterilere yeni bir soluk katacak ufak tefek bir kız olan Gelsomina’yı satın alır ve ikili, şehir şehir dolaşmaya başlar.

Un Giorno Perfetto (2008)

queennothing | 03 April 2010 12:36

Melania Gaia Mazzucco’nun romanından uyarlanan 2008 çıkışlı sinema filmi “Un Giorno Perfetto” (Mükemmel Bir Gün), bir Ferzan Özpetek klasiği. Venedik Film Festivali’nde gösterimi yapılan ilk İtalyan filmi olma özelliğini taşıyan yapım hakkında Özpetek şunları söyledi;
“Bugüne kadar çektiğim filmlerin senaryolarını hep kendim yazdım. Oyuncu seçiminden, diyaloglara kadar her şeyi kendim yapayım istiyorum. Ama bu film böyle olmadı. Yapımcım bana …böyle bir roman var, mutlaka bir şeyler çıkaracaksın… dedi ve romanın senaryolaştırılmış halini elime tutuşturdu. Başta okumak dahi istemedim, zira kafamda uyarlama yapmak yoktu. Okumaya başladığımda ise bir çırpıda bitirdim; karakterler kafamda canlanmıştı bile. Eve gittiğimde ise Mazzucco’nun romanını gördüm. Bugüne kadar oturup okumuş olsaydım, ilham alıp bir şeyler çıkarırdım.”

“…Kitapta fazla şiddet vardı. En azından çekmek istemeyeceğim kadar fazlaydı. Oyuncular da bazı sahneleri tamamlarken zorlandı.”

2. İstanbul İtalyan Film Haftası

queennothing | 29 November 2009 17:32

İlki 2008 Aralık’ında gerçekleşen İstanbul İtalyan Film Haftası bu sene ikinci yaşını kutluyor. 4 Aralık’tan 9 Aralık’a kadar Beyoğlu Alkazar Sineması ve Pera Müzesi’nde gerçekleşen olan festival, bu sene ilk defa Vivident Özel Festival Ödülü’nü takdim edecek. Ödüle sahip olacak kişi ise İtayan aktris Valentina Carnelutti. İtalyan Sineması’nın en güzel örneklerinden oluşan seçkide gösterimi yapılacak filmler, orjinal dilinde (İtalyanca) ve Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak sinemaseverlerle buluşacak.

Aşka ve ölüme dair: ”Dellamorte Dellamore” (Cemetery Man)

gorcun | 20 July 2009 15:17

Dellamorte Dellamore
Dellamorte Dellamore

Sinema tarihinde hiç bir şeye benzemeyen kendine has filmler vardır. Bu filmide onlardan biri olarak görebiliriz. ”Dellamorte Dellamore” bir diğer adıyla Cemetery Man 1994 yılında İtalyan yönetmen Michele Soavi tarafından çekilmiş. Korku – komedi türündeki bu benzersiz film, Buffalora adlı mezarlıkta bekçi olarak görev yapan bir adamın (Rupert Everett) hikayesini anlatır. İşinden dolayı hayatını mezarlıkta geçeren bu garip adamın yanında bir de kendisi kadar garip zeka özürlü Gnaghi (François Hadji-Lazaro) yardımcı olarak çalışır. Son derece yanlız ve karanlık bir hayatı olan Francesco’nun yaşamına gömüldükten 7 gün sonra dirilen ölüler renk katar. Francesco her ne kadar canlılardan uzak durmayı kendi seçmiş olsa da ölülerle de pek mutlu değildir ve ”Returners” (geri gelenler) dediği yaratıkları kendisine yaklaştıklarında son derece sakin bir şekilde öldürür.

Dellamorte Dellamore
Dellamorte Dellamore

Filmde 3 ayrı kadınla 3 ayrı aşk macerası yaşayan Francesco yaşadığı ilişkilerde de aradığı mutluluğu bulamaz. 3 kadını canlandıran kişi güzeller güzeli Finlandiyalı aktris Anna Falchi’dir. Karakterlerin adları olmadığından Anna Falchi oyuncular listesinde ”O” olarak geçer.

Giovanni Tinto Brass (BİYOGRAFİ)

meh | 17 November 2008 09:58

26 mart 1933 yılında bir pazar günü Milano’da dünyaya gelen erotik çalışmalarıyla ünlenmiş yönetmen.
Gerçek adı Giovanni olan Tinto Brass’ın Tinto ismi, ressam dedesi İtalico tarafından Tintoretto‘nun kısaltılması olarak vermiştir.
Hukuk üzerine eğitim almıştır. Tinto, büyükbabasının sanatsal becerilierini almış olmasına rağmen bunu tuval yerine film yapma konusunda göstermiştir.
Eğitimini tamamladıktan sonra Paris’e giden Tinto, dünyanın en önemli sinemateklerinden olan Cinemateque Française’e girerek arşivci oldu.
1963’te ilk filmi olan Chi lavora è perduto’u çekti.
kadın kokusu, aynalardan yansıyan görüntüler ve güzel kalçalı kadınları hemen hemen tüm filmlerinde görebilirsiniz. O, pornografiyi “sana bir inşayı vermek için oradadır” diyor. Erotizm ise “sana duyguları vermek için oradadır” diyerek nasıl bir sinemacı olduğunu gösteriyor.
Bunun yanında en son filmleriyle (klasik kısa roman Sensonun bir güncelleştirilmiş hali) Senso’45 ve Falso ile erotik sinemanın tartışılmaz bir ustası olduğunu gösteriyor.

filmografisine ulaşmak için buraya uğrabilirsiniz.

“Giallo” 2009’da korkutacak

queennothing | 14 July 2008 12:11

Suç ve korku hikayelerinin, akla zarar fanteziler ve erotizmle buluştuğu sarı karton kapakla basılan İtalyanca kitaplar, “Giallo” adını alarak özgün bir çizgi yarattı. (“Giallo”, İtalyanca ‘sarı’ demek) Mario Bava, Lucio Fulci

ve Aldo Lado gibi isimler, Giallo tarzının yaratıcılarıydı.
Dario Argento da bu tarzın ‘babası’ sayılır. “Suspiria”, “Tenebre”, “Opera”, “Profondo Rosso” gibi filmlerle İtalyan korku filmlerinin en ünlü yönetmenlerinden biri olan Argento, yeni korku / gerilim filmi “Giallo” için kolları sıvadı. 2008 Mayıs ayında İtalya’nın Torino kentinde çekimlerine başlanan film, İngilizce çekilecek.
Adrien Brody ve Emmanuelle

Seigner’in başrollerini paylaştığı filmde Elsa Pataky, Robert Miano, Byron Deidra, Lorenzo Pedrotti ve Silvia Spross gibi isimler de rol alıyor.

Görüntüleri internet ortamına ulaşan filmin konusu şöyle;

Polis, kadınları kaçırıp öldüren seri katilin peşindedir. Araştırınca görülecektir ki, katil sadece ‘güzel kadınları’ öldürüyor.
Başına geleceklerden habersiz, her yıl düzenlenen ‘moda haftası’ için Milano’ya gelen topmodel Celine de kaçırılır. Kızkardeşini aynı seri katilin kaçırdığını düşünen Linda, bir dedektifle anlaşarak kızkardeşini kurtarmak için harekete geçer.

Abim Evin Tek Çocuğu – Mio Fratello E Figlio Unico

absynthe | 05 May 2008 09:13

Abim Evin Tek Çocuğu, 60’lı yıllarda geçen bir İtalyan filmi. Accio, önce dindar, sonra faşist olurken, evde komunist olan abisi Manrico’yla sürekli çatışır. Bir de abisinin kız arkadaşına aşık olunca işler iyice karışır. Zaman zaman güleceğiniz, izlerken keyif alacağınız bir film. Ayrıca film İtalyan Oscarları olarak bilinen David di Donatello Film Ödülleri’nde en iyi kurgu, en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu (elio germano) ve en iyi yardımcı kadın oyuncu (angelo finocchiaro) ödüllerine sahip ve imdb’de 7.1 puan almış.

Dario Argento ‘Dipsiz Kuyularda Beyhude Kaçışlar’

pillidarko | 22 April 2008 17:11

Dairo Argento 1940 yılında Roma’da doğmuş, bulunduğu ülke sınırlarını sinemasıyla aşmış, gorefilm hayranlarının usta kategorisinde değerlendirdikleri bir yönetmendir. Onun sineması korkuseverlerin tamamına hitab etmez. Bir kere Argento’nun derdi seyircinin katili merak etmesi, karakterlerle özdeşim kurup onlar için endişelenmesi değildir. Argento seyircilerine bol kanlı bir görsel şölen vaad eder. Ama aklınıza Hostel tarzı filmlerdeki stilize edilmiş işkence sahneleri gelmesin. Argento kanı sinemanın temel yapı taşları olan ışık, müzik, hatta kamera gibi kullanır. Kan ve kurbanların öldürülme şekilleri filmlerini yapıtaşıdır. Bu sahneler Hostel örneğinde olduğu gibi sadece seyircinin midesine ağrılar girsin diye değil, resmen farklı bir evrene girmesi için kullanılan gerçeküstü bir öğedir. Örneğin yönetmenin Suspiria adlı başyapıtında bir bale öğrencisinin yeni yazıldığı okulda başından geçen akıllara ziyan olaylar zinciri anlatılırken, okulun kırmızı ışıklarla aydınlatılan koridorları dahi izleyicide kan etkisi uyandırır. Böylece Argento bizleri işlerin çok farklı yürüdüğü kötülüğün her zaman siyah eldivenli bir el tarafından geldiği olabildiğince mantıkdışı bir dünyaya sürükler.