bildirgec.org

insanlık hakkında tüm yazılar

Kaçış Yok…

zaynakim | 22 August 2008 16:10

Dünyamızı ne hale getirdik. Bizler hak ettik, kuraklığı hatta bunun için çok uğraştık. Ormanlarımızı yaktık. Çocuklarımıza yeterince aile terbiyesi vermedik. Aile içinde çevreyi koruma bilgisini de vermedik üstüne bir de kötü örnek olarak onları biz böyle yetiştirdik.
Aile olmayı bilemedik, çocuklar ortalıklarda kaldı. Kimi tinerci, kimi hırsız kimisi de arsız oldu. Bütün bu olanlar sonradan bizim karşımıza dikildi. Şimdi sokağa çıkmaya korkar olduk.Ettik ve bulduk sonra da şikâyet etmeye başladık. Elimizi taşın altına koymayı bilmedik. Benim de sorumluluklarım var demedik. Duyarsız kaldık. Bana dokunmayan bin yıl yaşasın ama benden uzak yaşasın dedik. Oysa senden uzak olan o kötü başka bir insana yakın yaşamak zorunda bunu görmezden geldik.Hiç benim suçum yok deme!!!
Hepimiz suçluyuz işte…
Bu dünya kendi kendine bu hale gelmedi ya hepimizin parmağı var. Cezasını da hep birlikte çekeceğiz, kaçış yok.

Google Gerçekten Mars’a Götürüyor

CNKT | 06 April 2008 10:02

Virgle
Virgle

“İnsanoğlu tüm dünyaya yayıldı, yollar yapmak için dağları düzleştirdik, okyanusları sıkıştırdık, atmosfere karbondioksit yaydık… Dünyanın kısıtlı kaynakları var ve bu yüzden 2014’ten itibaren Virgin kurusucu Richard Branson and Google kurucuları Larry Page ve Sergey Brin insanlık tarihinin en büyük rüyalarından birine öncelik yapacaklar: Mars‘a yerleşecek olan ilk insan kolonisinde yer almak…” Google, yeni projesi Virgle’ı yukarıdaki sözlerle tanıtıyor.

1 nisan‘da yapılan açıklamaya göre; Virginprojesi zaten yıllardır varmış. Şimdi Google da bu projeye ortak oluyor. Esas önemli konu ise sizlerden herhangi birinin de bu projeye dahil olabilme ihtimalinin bulunması. Virgle sitesindeki formu doldurarak “önderlik testi“ni geçenlerin Mars’ta yer alması ihtimali yüksek. Ayrıntılı bilgiyi Virgle sitesinde bulabilirsiniz.

Sessizliğin sesi

xmetisx | 08 March 2008 00:34

Sessizliğin sesinin istediği kadar çıkması durumuna sabitlenmiş, sığ bir kaç yaşam yaklaşır ellerime, önce ürkek, sonra telaşlı tanımaya çalışırım, kimlerin huzursuzlukları bunlar diye… Bilgeç periler kulaklarımda,içtenliğinden şüphe duyduğum fısıltılarıyla…

Ben! Bu ülkenin evladı. Ben yüzü gözü utanç yanığı bitkin ve yorgun, bir insan kıyımları gözleriyle görür de nasıl dayanır… Bir insanın babasının öksürüklerinde gizliyse geçmiş, onu nasıl sorgulamaz… Nasıl içtenliğine küfretmez yaşamın?.. Ben, bu ülkenin tek tipleşen insanlarının farklı olduğum için dışlanmış kişisi…
Bir eli olağan üstülüklerde, bir eli olmuş olanların vahşetinde, gözlerini sımsıkı yummuş, korkmuş, gözyaşları yeni merhem olmuş sızlayan ruhuna…

SEÇİMLER

dasein | 03 December 2007 12:15

İnsanlar aynı düş içine sığamadığından hepsi kendi düşleri arasında erir ve yeşerir. Kendi kalıplarına kalplerini koyar, oradan gökyüzünün yaşanmışlıklarını izlemeye tutulurlar. Tutulma gerekçeleriyle kendilerini gerçekleştirme güçleri arasındaki derin çizgide salınıp, dönerler. Bir oyun, kalabalığa karışmış bir oyundur tüm bu devinimler. Asıl harflerini kaybetmiş ya da erirken düşürmüş Seçmen-women.LARIZDIR. Seçim yapma eyleminin düzlemi üzerine dipçikler kondururken kendi dünyalarımızı yaratırız. O dünyalardan da başka dünyalar, onlardan da başkaları. Dünya döner ve artığı olarak kalarak Biz harfleniriz. Harflendikçe cümle oluruz, aş oluruz iş oluruz. Ben pamuk prenses olmak istiyorum diyen bir cüce olamayız. Ama hepimiz, para denenin artığı olarak çizgi halinde ülkenin farklı bölgelerine dağılmış birer masal kahramanıyızdır. Masalların bir yerinde ip kopana dek oynarız. Ne vakit ipler kesilir o vakit biz düşeriz. Düşlerimizden. Yaşamımızdan. Ayrı ayrı düşlerde aynı düşüşler gerçekleşir.
Aynı sandıkta lekelenir. parmaklarımız aynı elin aynı parmağı aynı tırnağı.. genel ve gizli oyuzdur bir günlüğüne. 1 günlük bir ihtiyaç olarak ihtiyaçlarımızı gidermek için seçim yaparız. Kıt kaynaklarla yetinemeyen dahası için günlük saatlerini tüketen birer tüketici ve hayal ekici olarak. Her şey birer yanılgıdır. Yanılgının izleçi yaşamımızın uç noktasını oluşturur. Bir uç nokta olarak ardımızda ekmek kırıntıları bırakarak yürürüz. Genelde kırıntı bırakmayanlar koşar. Ve yürüyenler onların neden koştuğunu sorar.Yürümek, koşmanın başkalaşmasıdır. Başkalaşmış anılarıyla göçen bir tanıklık, biziz-iz yansımasından ötesi değildir. Partiler dizilir, o kısaltılmış sözcüklerin bizim için anlamı üzerine yaşamımızdan ne kadar saatciği harcadığımız meçhul ve gereksizdir ekonomik kazanımlar mührümüzün yönünü belirleyecektir nasılsa. Bireysel kazanımlar belirleyici oylanmalarla oyunu bitirir, oyun içindeki oyunları ayıklamaya, görmeye, tartmaya başlarız. Her gördüğümüzü bağırtmamayı öğrenmişizdir. Bağırmamayı öğreten yanlarımızdan Benim avuç içlerime ne akıtmıştır bu parti şu parti demişliklerimiz vardır. Bu bir oyundur. Ya da kim benim için ne yapacak soru işaretinin noktacığı; bizlerin sorgusu ve yaşanmışlığı.

bırakınız grev yapsınlar… bırakınız ölsünler…

odo | 27 November 2007 00:17

telekom yönetimi türk eczacılar birliği ile görüşerek grevdeki işçilerin ilaç masraflarını karşılamayacağını bu nedenle grevdeki işçilere eczaneler tarafından ilaç verilmemesi gerektiğini bildirdi. eski başkanı şimdi akp milletvekili olan türk eczacılar birliği de eczanelere yazı göndererek bunun uygulanmasını istedi.

ancak eczaneler bu teklifi reddetti. eczacılar odası başkanı bu talebe cevaben yazdığı yazıda grevin anayasal bir hak olduğunu ve grevdeki işçilere ilaç vermemek gibi bir uygulamanın hem hukukdışı hem de gayriinsani olması nedeniyle sözkonusu olamayacağı bildirildi.

YETER!

| 27 September 2007 16:35

çanını arka cebinde saklayanları tanırım kuyruksokumundaki haçtan.
açtan anlamayan tokların vazelinle yoğurulmuş kalb ininde ezberledim püfür püfür küfretmeyi halka ve hakka
tutunarak halka…

galip öldü,,,

| 24 September 2007 14:17

yeni ağaran günün beyaz koridorunda karnımda her zamanki ağrı…

“…sononun hu noug.un.çsuz b.g.lum ola.ş…”

“…ho.i nh.m h.ç ıhn.as.ıssmm?”

“…n.h.m tutn..m uh.mna ç.ık arahında ma…”

…yaklaşıyorum kapıya ve sesler, hala bir yılanın koynunda çırpınıyor sanki . kimsesiz bir boşluk içinde ellerimi cebime sokuyorum ve…

” pek.. b..r ..ar..s. …?
” t..ın .lind..n ..glne ee s..nrım kblu..nme…”

…sesler, şimdi kurtuluyor gri büyüden; açık pencereden serin bir bulut giriyor içeri, içinde sessiz bıçakların dönüp durduğu,,, itiyorum , gıcırdıyor .