bildirgec.org

insanlık hakkında tüm yazılar

klavye insanı

taha3045 | 01 June 2009 09:36

Klavyeyi eline alınca erkek olmak
yüzüne asla söyleyemeyecegi şeyleri, büyük bir yüzsüzlükle yazmak,yazmak
gerçek hayatta yüzüne bie tükürük atmaya tenezzül edilmeyecek kişilerden gayet cesaretli cümleler okumak
Klavye sen nelere kadirsin, seni eline alan erkek oluyor, kabadayı oluyor sen ne büyük bir icatsın
görünce kıçımızda uçuk çıkacak insanlara bile rahatlıkla neler söyleyebiliyoruz
eh nede olsa seni elimize alınca insanlıgımızı kenara bırakıyoruz, ikisini bir arada kullanabilen kişi çok az, bu çok zor çünkü
Öyle ya tanımadıgımız insanların onurlarına kadar varan hakaretleri edebilmemiz için, yüzyüze yiyemeyecegimiz bokları yemek için insanlık ile klayvenin aynı anda bulunmaması gerek, yoksa nasıl yaparız hayvanlıgımızı, nasıl yaftalarız rahatça karşımızdakini, karakterini, ruh halini, sorunlarını bilmeden nasıl kırarız bu denli.

insanlık yok olduktan sonra dünya.. süper bir belgesel

pirella | 22 May 2009 17:00

insanların olmadığı bir dünya düşünün.. bütün insanlar birden bire yok olmuş, acaba dünya 1 gün sonra, 10 gün sonra, 25 yıl sonra nasıl olurdu, onca zaman, para, emek harcayıp yaptığımız yapılar ne hale gelirdi? adamlar bunu düşünüp süper bir belgesel hazırlamışlar. 8 bölümünü bulabildim arkadaşlar sizin bildiğiniz başka bölümler varsa paylaşalım.

sözün hası makbul

gulsey | 29 April 2009 09:42

Anı yaşamak diye bir söz vardır. Evet şu içinde bulunduğum an, gerçekten beni çok kıran, inciten bir an.

İnsanlar neden bu kadar pervasız ve umursuz bir hale geldi. Ben mi çok fazla büyütüyorum diyorum. Ama benim öğrendiğim verilen sözlerin tutulmasıydı. Sözün ne olursa olsun yerine getirilmesi, karşında olan muhatabına saygını ve sevgini gösterir. Ona değer verdiğini, iki elin kanda bile olsa vaadini tamamlayarak hissettirirsin.

eksenim.mynet.com/eser2608/blogdetay/25001667
eksenim.mynet.com/eser2608/blogdetay/25001667

Birine söz verdiysem şu saatte şurda Allah’ın izniyle olacağım diye orda olurum. Ya da hamur işleri hususunda engin tecrübemle seferber olacağımı belirttiysem, alasını yapar lafımın arkasında dururum. Misaller vermekle bitmez. Hani derler ya bana gelince kazın ayağı malesef öyle olmuyor. Hep bahaneler arka arkaya sıralanıp gidiyor. Yapacaktım, gelecektim, falan da filan. Bence artık insanlar sana köprüyü geçinceye kadar diyorlar. Köprüyü geçince yanında yörende kimsecikler kalmıyor. Malesef bu yapılan gereksiz kıvırmalara yavaş yavai sizde empoze oluyorsunuz. Bana bunu yaptıysa ben de ona aynı şekilde karşılık veririm. Bir daha beni zor bulur… Diyerek sizde ister istemez onlara uyuyorsunuz.

Ekonlar

admin | 06 March 2009 09:43

Ekon
Ekon

Sevgili pilli network takipçileri; Sizlere yeni bir keşfimi açıklamaktan gurur duyuyorum. İşte karşınızda dünya üzerinde hiçkimsenin bilmediği yeni bir kavim: Ekonlar.

Ekonlar Muz Cumhuriyeti semalarında yaşayan (evet evet semada yani gökyüzünde) günümüze kadar keşfedilememiş bir kavim.
Efendim bu kavimin varlığından şüphelenmeye bundan 7 bilemedin 8 sene önce başladım. Ortalarda dolaşmayan insan içine karışmayı sevmeyen yani kısacası ayakları yere basmayan bir topluluk olarakta tanımlayabiliriz. Muz Cumhuriyetinin yerini soracak olursanız sizlere kesin bir şey söyleyemem ama Afrika’da olabilir herhalde oralarda muz bizde olduğunda daha fazladır diyebilirim.

Muz Cumhuriyeti
Muz Cumhuriyeti

GÜN ve BEN…

| 06 February 2009 16:17

Bu sabah, yine güneşin şehrime ayırdığı aydınlıkla uyandım. Her zaman yatmadan önce bıraktığım 2cm’lik perde aralığımdan sızan ışık, bugün yağmurlu ve ne yazık ki güneşin sabah hırçınlığı ile savurduğu keskin ışıkla gözlerim oyun oynayamadı; lakin yağmurun inceden akışı yeryüzüne, tatlı bir dokunuş gibi geldi. Güne uyanmak, yeni hatırlanacakları bana getirir ve hatırlamak istediğim gibi yaşamaya gayret ederim, ben günümü.
Malum sabah uğraşlarımı bitirdim. Evden çıkarken, az önce dinlediğim şarkının sözleri; hep başa sarıyor ve nabzımın ritmini unutacak kadar dalgınım. Madde mi, maneviyat mı ağır basarcasına iş ortamım beni bekliyor. Bazen işte bugünkü gibi dalgın olan bünyem, insanlık oyunu sahnesinde ikinci karakteri oynar. Tam bu nokta da sevgi depomda kaçak olduğunu düşünürüm, şu benzetmeyi duyduğumdan beri, “Her çocuğun içinde, sevgi ile doldurulmayı bekleyen bir duygu deposu vardır. Fakat sevgi deposu boş olduğu zaman, çocuk yanlış davranışlar da bulunacaktır.”
Bu dalgınlıkla yanlışlar yapmamam ve kabuğuma çekilmemem için, sevgi depomu doldurmam gerek diye düşündüm. Bu düşüncem beni bir yolculuğa çıkardı. Yolculuk dediğim 2km’lik yürüyüş mesafesinde olan iş yerime doğru… Sevgi deposunu dolu tutmayı, tıpkı bir otomobilin benzin deposunu dolu tutma ile eş değer görürüm.
Bu yolculuğum esnasında çevremi izliyorum: 1) Bir hengame de olan trafik, bana 1 litrelik sevgi dolduruyor; çünkü yürümeyi seçtiğimden dolayı trafiğin keşmekeşinde değilim.

Gidiyorum

pilli pati | 10 November 2008 16:33

Dark Heart
Dark Heart


Ben böyle bir yaşamak hiç bilmezdim çocukken. Berhudar oldum belki çok şükür, baka baka elime, saçıma, ayağıma… Büyürken yutkundum, kiminin elindeki bir parça ekmekte gözüm kalanda… Gün oldu seçti gözüm karanlığı, gün oldu döndüm aydınlığa, misal günebakan hızında… “Artık yeter!” deyu, arşınladığım topraklarda izi kaldı gözyaşımın, kendi ki filize karıştı, o yediğin ekmeğe karıştı, döndü tekrar yağmura karıştı, aktı da 7 cihanda, bir türlü durulmadı.

Karıncaya verdim bir kez yürek yükümü, “Ne yaptı?” bilmem, belki tüketememiştir bile. Şimdiye mevsim çoktan döndü, bak, yine de yakın gibi durur o günkü güneş. Şu hafıza denen şey çok garip bir illet be! Ne iyi bir dost ne de esaslı bir kalleş!

Eagle Eye | Kartal Göz

emsvizyon | 21 October 2008 09:30

başrollerini shia labeouf( transformers’da ki eleman ) ve michelle monaghan‘ın paylaştığı eagle eye‘ın yönetmeni d.j. caruso. günümüzde geçen bu bilim kurgu aksiyon filmi esasında bir dramı anlatıyor. kimimize komplo teorisi gelebilen ancak filmde abartılarak da olsa bize sunulan bazı olguları sürükleyici bir şekilde yansıtmaktadır.

eleman hep biryerlere koşuyor
eleman hep biryerlere koşuyor

günümüz dünya politikalarına ve insanlığın teknoloji bağımlılıklarına göndermelerde bulunan film, kimimiz için bir amerika propagandası, kimimiz için bir komplo teorisi ve ya kimimiz için biraz patlamış mısır ve gazoz ile 2 saatimizi öldürmek isteyeceğimiz, film bittikten sonra hiç hatırlamayacağımız boş bir yapım olabilir… ama benim için elbette değil… ancak kartal göz, can atarak taktığımız ve büyük paralar dökerek havasını attığımız elektronik prangalarımızın zincilerinin nereye ne amaçlarla bağlı olabileceğini gözler önüne seriyor… izlenmeli 😉 fragman