bildirgec.org

inan6666 hakkında tüm yazılar

hiçbir yere gidişin öyküsü

nevdalist | 13 December 2007 01:08

Oya Baydar’ın hiçbir yere dönüş diye bir kitabı var. Mutlaka bir göz atın. İlginç, güzel bir kitap. Kısaca arayışlardan bahsediyor. Bu arayışların hep insanın içselliğinde son bulduğunu anlatıyor. Bu yazımtırakta bundan bahsetmeyeceğim. Herhangi bir şeyin başlangıcı zordur, başladıktan sonra gerisi geliyor. Tıpkı ilk cümle, ilk nokta, ilk merhaba gibi.

1 yılı geçmiş, bu sitedeyim. Genel olarak bağlı biriyimdir. Bağımlı olmam, ancak bağlılık duyarım. Aşk mevzularında, iş mevzularında, dostluklarda da böyleyim. Hep uzun olsun, zamana yenilmesin istiyorum. Zaman sadece günleri geçirmiyor, aynı oranda hayatında da bir çentik daha atmanı sağlıyor.

inan6666

nevdalist | 05 December 2007 09:23

http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=inan6666&meta=

Güzelleme

INTERNET CAFEE | 04 November 2007 02:23

Şükrü Saracoğlu’ndaki maçın 66.66’ncı dakikası idi saate baktığımda. Tuttuğum takımın yenilmekte olduğunun verdiği hüzün ile bünyeme ancak litre ölçüsü ile hesaplanabilecek miktarda yüklediğim alkolün tesirinde iken, külliyatını nerede ise hatim ettiğim inan6666’nın ayaktopundan bahis açmadığı aklıma geldi. Biraz kışkırtsam acaba kalem oynatır mı falan diye düşünürken, 25. Saat filminde Monty namlı torbacı pirinin ayna karşında yaptığı epik konuşması vasıtası ile kendisine bir güzelleme yazayım diye kafamda tasavvur etmeye başladım. Adamımız Montgomery Brogan, çocukluğunun geçtiği sefil Bronx’da sokaklarda top peşinde koşarken her türlü pisliğe basmayı tecrübe ettiğinden, parlak zekasına hürmeten aldıkları kolejde zengin bebelerine tombala çektirmeye başlayınca kapının dışına koyulmuş, narkotik kariyerin sağladığı $$$ istifinden ziyadesi ile zevk alıp, kendi kendisine ev, araba, çıtır Porto Rikolu manita tevdiatı yapmak yolunu tutmuştur. Yaşadığı bu zevk-i sefa dolu hayatın tadını çıkartırken daha çok $$$ istif etme hırsı ile tüm Hollywood filmlerindeki serseri bünyelerin en büyük hatasını yaparak, son ve büyük bir iş patlatıp piyasadan çekilmek kararı aldığından tüm servetini evdeki deri koltuğun içine güzelce zula ettiği sandığı bir gün, lacivert üstüne sarı yazılı yağmurluklarından her Türk evladının görür görmez tanıyacağı DEA departmanından ajanlar ansızın kapısını çalarak metazori misafir olmuşlar, zulayı anında açık ederek Monty’nin yekün sermayesine ve bilhassa geleceğine ipotek koymuşlardır.

Dostlar Arasında Dostoyevski’nin Lafı Olmaz.

INTERNET CAFEE | 30 August 2007 10:32

İnsanın böyle dostları olunca düşmana ihtiyacı kalmaz. Bedenine zararlı her türlü faaliyeti yapar, aşırı düşünür, kafayı zorlar, uykusuz kalır, terler, tetebber. Yazar Ursula K. Le Guin’in yazdığı Mülksüzler romanı, Üstad Dostoyevski’nin Ecinniler romanına cevaben yazılmıştır diyebiliriz. Üstad romanı, ünlü Rus anarşist, Neçayev’in hayatı ile ilgili yazmış. Ecinniler adını koyması sizi şaşırtmasın, Üstad koyu hristiyan olduğundan mütevellit Neçayev’i şeytani kabul görmüş. Yani cin tutmuş, ruhuna şeytan girmiş diye adlandırmış. Aynı zamanda da mülk sahibi anlamına geliyor possessed kelimesi. Ursula hanım efendi de, bir ince gönderme yaparak The Dispossessed koyuyor romanını adını. Bildiğiniz üzere Dis takısı İngilizcede olumsuzluk ihtiva eden bir ek. Bu durumda mülksüzler anlamına da geliyor. İşte bu mülksüzler/sahipsizler kelimesi marifeti ile romanda tasvir ettiği anarşist toplumun en önemli özelliğini vurgulamaya çalışıyor.

AnarresGezegenin’in sakinleri, ne bir şeye sahipler, ne de sahipleri var; emir almıyorlar ve vermiyorlar. İki anlamda da özgürler: hem Marx’ın Proleterya’yı tanımlarken kullandığı anlamda üretim araçlarından özgürler, hem devletten, patrondan yöneticiden özgürler.

Romanda mülksüzlerin yaşadığı gezegenin adı Anarres. Anarşiyi çağrıştırdığı açık. Yunanca arche baş ve olumsuzluk öntakısı ana’dan oluşan anarche kavramı, kavram/kelimesi başsızlık anlamına geliyor. Peki bu durumda Acephale ne anlama geliyor?

Humanus Est Terrenus, Ego Sum Immortalis

INTERNET CAFEE | 28 August 2007 09:19

Hoc Est Enim Corpus Meum. Hıc Est Enim Calix Sanguinis Mei. Novi Et Aeterni Testamenti. Mysterium Fidei. Oui Pro Vobis Et Pro Mulin Effundetur In Remissionem.
Luka 22:20

Son Sebt Günü Yemeği
Son Sebt Günü Yemeği

Usta geçen gün, Hafif’te çok sevdiğim bir yazarın beni çok etkileyen bir yazısını okudum. Üstad’ın anlattıklarından aklımda kalan kadarı ile, insan hayatının faniliği, gelip geçiçi olduğu, göçüp giden Adem evlatlarından kiminin bu alçakgönüllü yazar gibi bir eser, kiminin ise bir dikilitaş bıraktığını nasibimce öğrendim. Biliyor musun ilk defa bir Yahudi, Sebt gününü ihlal edince mezarının üstüne taşlar yığılmış. Mezartaşı mevzusu böylelikle açılmış. Aman güzel kardeşim, her okuduğunu olduğu gibi mi bellersin hep? Nietzsche dememiş mi “Kendini bilgiye adayan için düşmanını sevmek yetmez, dostuna da kin duyabilmeli insan.” Diye. Bak şimdi ben sana bu metaforu tersine çevireyim senin için. İnsan oğlunun ilk ferdinden itibaren hepsinin mezarı ister taş, ister tahta ile işaretlidir. Ne oldu tahtayı beğenmedin mi?

Çarmıhta İsa Peygamber
Çarmıhta İsa Peygamber

Oysa ki Yeruşalim’deki Golgotha Tepesinde gömülü Adem Babamızın mezarı üstüne, Tanrı öz oğlunu hepimizin kurtuluşu için feda etmemiş miydi? Usta biraz kafam karıştı. Şimdi İsa Aleyhisselam’ın çarmıhı mezar taşı mıydı? Aziz kardeşim anladım, hepsini baştan almam lazım geldi. Pekala dinle o zaman.

Osiris
Osiris

Sigmund Freud “Dinsel öğretilerin içerdiği gerçekler öylesine bozulmuş ve sistematik olarak tanınmaz hale getirilmiş ki, insanlık onları gerçek olarak görmüyor.” diyor. Tanrı’ya ilk bir canlıyı kurban eden, öz kardeşini kıtır kıtır doğrayan Kabil’dir. Adem Babamızın küçük oğlu ve öz kardeşi Habil’in, Tanrıya adak adadığı buğdayı kıskandığı için canına kıymış, bir de kurban olarak sunmuştur. Kitab’a göre Kabil, ilk cinayet, ilk kurban ve kardeşini öldürdükten sonraki duyguları üzere ilk pişman olma şerefine erişmiştir.

Buradaki buğday ile kurban ilişkisine özellikle dikkat et kardeşim. Kim ki buğday yetiştirmiştir, temiz kalpliliğinden başına muhakkak iş gelmiştir. Dikkat et, ne zaman ki Osiris, Mısırlı’lara buğday ekmeyi öğretmeye kalkmış, işte o saat başı belaya girmiştir. Yeryüzü tanrısı Seb’in oğlu Osiris, o zamana dek fakir olan Mısır’a, karısı ve kız kardeşi olan İsis’in keşfettiği buğdayı ekmeyi öğretmiş, onu yabanıllıktan kurtarmış, yasalar koymuş, tanrılara tapmayı öğretmişti. Osiris’i çekemeyen kardeşi Set, yetmiş iki adamı ile birlikte Osiris’i bir güzel sandığa kapatır, Nil Nehri’ne atar. Deniz yolu ile Byblos’a ulaşan Osiris’in canlı canlı gömüldüğü tabutunu, bin bir zahmet bulup, Mısır’a getiren İsis, oğlu Horus’un hasretine dayanamayıp, ziyaret maksatlı yola çıkarken sandığı ağır bulup geride bırakınca, domuz avlamaya çıkan, domuzlar alasıca Set, Osiris’i tekrar eline geçirir. Bu sefer işini sağlama alıp, Kabil misali biraderini kıtır kıtır ondört parçaya keser, bununla dahi yetinmez, parçaları kafasına göre Mısır’ın değişik yerlerine dağıtır. Ne yapsın gözü yaşlı İsis, atlar papirus sandalına, deltada gezer, sevgilisinin bedeninin parçalarını bulduğu yere gömer, bununla da yetinmez, her birinin üstüne bir tapınak diker.

Biz Denedik Tam Anlayamadık. Kordon’da Bira içmeye Gidiyoruz.

INTERNET CAFEE | 27 August 2007 11:06

Sirena
Sirena

Hafif’ten tanıdığım arkadaşlarımdan biri, biranın çocuklara zararlı olduğunu anlatan bir yazı yazınca, Kopanisti insanı ve ben, Hafif’in iki sokak çocuğu olarak, ahkamlarda uzun uzun biranın faydalarından bahsetmiştik. Ancak ikimizde, fikrimizden emin olamayıp, gidip denemeye karar verdik. Gittik ve denedik. Biranın böbreklere iyi geldiğinin inanılmaz bir bilinmeyen olduğunu gördük. Ancak geçen gün yine sevdiğimiz bir arkadaş, biranın faydalarından tekrar bahsedince, bu yeni öğrendiğim faydalarını da, gidip yerinde tespit etmek ihtiyacı duydum.

Hacı Sirani
Hacı Sirani

Şimdi efenim, Kordon’da, Sirena diye on numara forma giyip santrafor oynayabilecek bir mekan yapmış babalar.

Bikini Giyen Hatun
Bikini Giyen Hatun

Üstelik de bikini manzaralı. Ben, 3 Eylül pazartesi günü gidip, biranın faydalarını test etmeyi düşünüyorum Sirena’da. Sanki siz geldiniz de, almadılar. Kamuya açık bir mekan kardeşim. İsteyen gelir, isteyen gelmez.

En iyi savaşçı, hiç savaşmayandır. SunTzu, Savaş Sanatı
En iyi savaşçı, hiç savaşmayandır. SunTzu, Savaş Sanatı

Yalnız, şu internet cafee’ye acaip gıcığım, gidip de orda kafasını gözünü patlatayım diyenler varsa, öncelikle karate ve judoda siyah kuşak sahibi olduğumu ve en iyi savunma saldırıdır kaidesini düstur edindiğimi bildirir, abicim ben şiddete karşıyım, gelin sizi bir öpeyim kanalını açar dinlemeye başlarım.