bildirgec.org

hoşgörü hakkında tüm yazılar

kuyuda

taha3045 | 04 December 2010 16:07

Diyarlardan birinde bir kız yaşarmış kendine göre güzel, kendine göre soyluymuş ama dedim ya kendine göre…

Henüz yeni yürümeye başlamış bir bebekken bahçedeki kuyuya düştüğü vakit bir süre yokluğu belli olmamış, zavallı yavrucak kör,karanlık kuyuda saatlerce ağlamış bakmış gelen giden yok ne yapsın tabiki susmuş ve zifiri karnlıkta el yordamıyla çevresini karıştırmaya başlamış.

Bebek bu ya daha önce kuyuya düşürülen şeyleri hevesle toparlamaya başlamış, karanlıkta onların ne olduğunu bilmeden , bulduğunu pembe elbisesinin ceplerine doldurmaya başlamış, bir kaç saatte böyle geçirmiş.

GÜLEN ADAM

karuma76 | 30 July 2010 16:32

Güzel bir gündü benim için. Aslında herşey aynıydı ama bugün daha güzeldi. Sonra onu gördüm. Uzun zamandır merak ettiğim ama bir türlü rastlayamadığım kişiyi. Okul binasının dördüncü katından aşağıya doğru bakarken birden zemindeki kapıdan onu çıkarken gördüm. Bir-iki adım ilerleyip, binaya doğru döndü. İşte Gülen Adam dı o. Ama şu an yüzü gülmüyordu. Tedirgin gözlerle binaya bakıyordu. Sanki uzaklara gitmek için hazırlanıyordu. Siyah bir arabaya bindi ve hızla okuldan uzaklaştı.
Sonra sordum etrafımdakilere. “Neden geldi buraya?” diye. Ama cevap veren olmadı. Sadece bir tanesi “O hep gelir ki!” deyiverdi. Hemen sordum. “Peki neden ben görmüyorum?” Bu soruma da cevabı hazırdı.
“O gece gelir ve gece gider…”
Bir daha da bu kadar yaından göremedim onu. Ama hep hissediyordum yakınlarda olduğunu. Bazen bahsederlerdi arkadaşlarım ondan. Kulak kabartırdım hemen. Ama susarlardı… Ben varken de bir daha konuşmadılar. Neden bu kadar gizemliydi bu Gülen Adam? Zannederim herkes tanıyordu ama kimse birşey anlatmıyordu.
Birgün televizyonda gördüm onu. Birşeyler anlatıyordu durmadan. Ama benim Gülen Adam olarak bildiğim , şimdi bir anlatıyor, bir ağlıyordu. Sanki kendinden geçmişti. Kendisi hariç herkesi düşünüyor, onlara hoşgörü dağıtıyor, onlara iyi dilekler, temenniler ve dualarda bulunuyordu. Sanki kendisini sadece bu işe adamıştı. Duyduklarıma göre etrafında onu seven, dinleyen, onunla birlikte iyilik dağıtan binlerce insan vardı. İnsanlar onu dinliyor ve etraflarına hoşgörü dağıtıyorlardı. Sonra insanlara iyilik etmekte yarışıyorlardı. Hatta değişik yerlere okul açtıklarını da duydum. Peki neden hiç gülerken göremedim onu. Oysa benim okul yıllarım boyunca merak ettiğim Gülen Adam dı o.
Hayatını doğruları anlatmaya adamış, sevap işlemekte yarışan insanlarla gönül bağı kurmuş, etrafa ışık, hoşgörü, iyilik saçan Gülen Adam…

SESLERİN ARASINDAN

admin | 05 February 2010 10:22

Bir Pazar sabahına uyanmak… Yaşam sokaklardan evlere taşınmış. Hafta boyu görülmeyen bir hareketlilik var pencerelerin gerisinde. O evleri yaşayan, nefes alan yerlere dönüştüren sesler, görüntüler var.

Çaydanlık fokurduyor. Bu sabah çok özel bir kahvaltı hazırlamalıyım. Kapısı kapalı odalarda ilk hayat belirtileri henüz belirmeye başlarken, sofra çoktan hazır olmalı onları karşılamaya. Gülümseyen bir sofra olmalı!.. Çay bardaklarından dumanlar tüten, sucuklu yumurtalarla dolu tabakların yanında çatalların özenle yerleştirildiği… Sanki tüm bu hazırlığın, sokakların bomboş olduğu bu Pazar sabahı, bütün bir ailenin şu masayı çevreleyip biraraya gelmesi için… ama dışarının çağrısını bir an olsun duymadan, sadece bu masayı ve çevresindekileri düşünerek, hepbirlikte, başbaşa, tatlı tatlı sohbet edebileceği bir kahvaltıyı gerçekleştirebilmesi için olduğunu anlatır bir biçimde gülümsemeli…

Benim fikrim senin fikrini döver.

aggali | 09 May 2009 19:09

Son zamanlarda dikkatimi çeken birşeyler var hafifte. Bir çeşit “benim fikrim senin fikrini döver” mantığı görüyorum. Açıkçası hiç hoşuma gitmemekle birlikte, bunu bir toplumsal yansıma olduğunu da bilmiyor değilim.

Ancak bu durumun; okuyup yazan kesimde olması (hafif yazarları bence toplumdaki çoğu insana göre eğitimli) ve eleştirilere tahammül sınırının epey aşağılarda bulunması sebebi ile bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Fikirler birbirleri ile çelişebilir, bundan daha doğal birşey yok. Ancak fikir sahipleri bunu anlayışla, hoşgörü ile kabul etmekten kaçınırlarsa, işte o zaman yanlış olan şeyler var demektir. Çağdaşlık bana göre hoşgörünün egemen olduğu toplumlarda ortaya çıkar.

EVLİLİK

teacher07 | 25 September 2008 11:39

Tam boy resim için tıkla, Sitene eklemek için SAĞ tıkla

(Okumaya başlamadan link açıp hem okumanızı hem dinlemenizi öneririm ama siz bilirsiniz yine de…)

M. Ö. İki bin yıllarından beri insanlar evliliğe bir anlam verir olmuşlar. Yani dört bin yıldır süregelen bir kurum evlilik. Milyonlarca yıl olmuş insanlar yeryüzüne gelişi, yaşam sorunlarını çözmek için birlikte olmuşlar. Aile, evlilik kurumu yeni kurulmuş gibi düşünülebilir geçen zamana bakarak.

antipatik miyiz ki acaba ?

ufu | 21 June 2008 11:22

şöyle bi bakıyorum da, milli takımdan tutun siyasetçilere ve vatandaşlarımıza kadar her kısım ve kesimde genel bir antipatikliğimiz gözüme çarpıyor. başbakanımız dayı, milli takım teknik direktörü basın-yayınla kavgalı, siyasetçiler deseniz birbirini yiyorlar, insanımız anlayışsız ve tahammülsüz, farklı olan herhangi birşeye tahammülümüz yok gibi, misafirperverlik örneğimiz pippa bacca varın siz hesaplayın…

şu an için en önemli tanıtım sahnesi olan euro2008’in reklam filminde bile iri yarı mekanik robotlardan oluşan rakibi ezme niyetli bi kampanya var. “welcome to hell”, “bu gelen türklerin ayak sesleri” gibi sempatik! tezahüratları zaten biliyoruz.

işin özeti niye sempatik olamıyoruz ? bi de öyle denesek mi ki ?

şişman alex

tgoker | 30 January 2008 17:04

son bir iki sezondur hem şükrü saraçoğlu stadını görmek hemde yıldız futbolcuları görmek istiyordum,tabi ki bu tür bir şöleni izlemenin bir bedeli olacaktır ben bu isteğimi bedava bilet bulana kadar devamlı erteleyip duruyordum bulduğum bir çözümle artık özellikle hafta sonları istediğim an hem alex’i hem devid’i hiç çekinmeden dokunma mesafesinde roberto carlos’u görebiliyorum..:)bakın bunu, bilet parasından kurtarmak isteyen arkadaşlarıma söylüyorum; kalabalığı ve gürültüyü dert etmeyin. hafta sonu büyük alışveriş merkezlerimizden birine gidin.elinde alışveriş arabası üstünde alex yazılı forması ile sporla alakasını liseli yıllarındaki beden eğitimi dersinden sonra kesmiş olan futbolsever alexleri devidleri, bol bol salam sucuk pasta bilumum çikolata ve en güzel yiyeceklerle dolu arabaları ile reyonlara arasında öyle çalımlar atarken görürüseniz şaşırmayın..!insan bu kadar sevdiği futbolcuların hatırına be kardeşim bi göbeğinizin çapına bakın allah aşkına…:) üzerindeki eşofmanlar bir kere bile spor yaparken kirlenmemiş,hani eskiden çamurlu futbol sahalarında bir kere yere düşmeden bitiren futbolcular vardı onlara benziyorlar.yinede siz alex’i devid’i hayal edin ve sporun bizde yarattığı hoşgörüye sığınıp;bellerinden sarkan yağlara aldırmayın badi badi yürümelerini hoş görün,bunların ruhları sporcu..:)