bildirgec.org

hikaye hakkında tüm yazılar

“babam ve oğlum” ve yaşadıklarımdan farkındalığım.

K-a | 16 August 2006 20:24

bu gün bir arkadaşımın evine ziyarete gittim büyük anneside oradaydı ve içeri girer girmez başladı anlatmaya yok ilk kocası şöyleymiş yok bi oğlu hala ortalıkta yokmuş bir başka oğlu süper terziymiş falan ben karşısında oturduğum müddetçe anlatmayı sürdürdü arkadaşımın büyük annesi olduğundan ve benimde nennem yaşında olduğundan sabırla dinliyordum ve birden aklıma anlattıklarının “babam ve oğlum” filminde
olanlarla benzeştiği geldi. sanırım o zamanlar yani devrimlerin başkaldırmaların olduğu zamanlar herkezin hayatı kısmen aynı olaylarla doluymuş. her evde idealist bir öğrenci ve geleneklerine bağlı bir baba varmış. yaşanan bütün o acı tatlı hayatların sonunda olan yine evdeki en küçük toruna olurmuş. henüz babamı kaybetmedim. ailemin geçmişinde hiç idealist bir öğrenci yoktu. dedem çok geleneklerine bağlıydı. dedem öldü onun için herkez iyi adam der bende dahil ve vadesini doldurduğu için öldü deriz babam da ölecek onun için de iyi adamdı diyeceğiz ve yine vadesi dolduğu için öldü diyeceğiz. belkide göçmen bir aile olduğumuzdandır herhalde bizim ailede hiç idealist öğrenci olmadı ve zamanından önce ölmedi. ve sanırım türkiyede bir zamanlar zamanında idealist öğrenciler olan babalar hep zamansız öldü. aynı şekilde arkadaşımın dayısı olan bir insandan da neredeyse yirmi yıldır
haber alınamıyomuş. bu film ve bir zamanlar idealist öğrenciler olan insanların başına gelenler hakkında düşüncelerim bunlar. senaryo konusuna gelincede sanırım senarist de bir arkadaşının ninesi tarafından bir süreliğine esir alınmış çünkü insanlar kendi başlarına gelene sadece gözyaşlarını dökerler. senaristler, yazarlar, gazeteciler, muhabirler ise başkalarının hüzünlerini gözler önüne serebilecek kadar cesurdurlar. hayatta en büyük işkence bence sıradanlıktır. tekdüze hayatlar yaşayarak gerçekten yaşadığımızı idda edemeyiz sanırım.

Vajina diyalogları (Fikir bazında 18+)

Wrzl | 10 August 2006 05:46

apple pie
apple pie

Şu dergi sayfasında (yedek) bahsettiğine göre 15 yaşında 2 adet vajinası olduğunu öğrenen A.Ş.’nin yaşadıkları hafiften iç gıcıklayıcı ve ilginç. Çevirmek gerekirse; 2 hafta arayla 2 kez bekaretini kaybetmesi (Keşke birini evliliğe saklasaydı (diye düşünmeliymişiz)), erkeklerin 2’siyle de ilişki düşünmesi, A.Ş.’nin sol taraftakinden daha zevk alması, 2 tane G-spot’u olması, 2 tampon kullanması ve ayrı zamanlarda regl olması ve hatta bir gün bir adama anlattığında da “Amanın benim de 2 tane pipim var” tepkisini alma rüyası gibi. Bu soft erotik konuyu H.D.‘ye paslamadan önce A.Ş.’nin Anonim Şahıs olduğunu açıklığa kavuşturiyim.

Savaş Anı

fireoffears | 04 July 2006 16:22

Size kendim yazdığım bir hikayeyi sunuyorum.
Yorum ve düüncelerinizi yazarsanız sevinirim.
Sağolun…

Kuş cıvıltıları olmasına karşın sıkıcı bir havası olan, köknar ve çam ağaçlarıyla kaplı, gittikçe daha çok gideceğimizi düşündüren ve insanda tedirginlik duygusu yaratan bir ormanda ilerlemekteyiz.Hava çok soğuk olmamasına karşın herkes titrer adımlarla yürüyor tedirginlikleri yüzlerinden okunurcasına.O tedirgin adımlarla bir asır gibi gelen bir iki saat sonra uçsuz bucaksız ve yemyeşil olan bir ovaya çıkıyoruz.Herkes bekleyişte, o ölüm sesinin çıkacağı düdüğü bekliyorlar, belki de artık kurtulmak dileğinde hepsi o durgun,soluk gözlerinden anlaşılacağı üzere…
Bir kaç dakika sonra karşı tepeden düşman birlikleri gözükmeye başlıyor.Yaklaşıyor,yaklaşıyoruz her adımda kalp atışımız biraz daha artarken…Artık kalbimin yerinden çıkacağını tam farketmişken ölüm çukuru olan siperlere geçmemiz emrediliyor düşman gitgide büyük bir dalga gibi yaklaşırken.Ve o an geliyor, düdükkulaklarımızda çınlıyor ve herkes rabbın adını söyleyerek o müyhiş sessizliği bozan çığlıklarla saldırıya geçiyor.Kendimi kaybediyorum o anda savaş hiç bitmeyecek gibi mermiler yağıyor etrafımdan bend de etrafa bilinçsizce koşup saldımaya çalışıyorum.Bir ses duyuyorum uzaklardan, rüzgar gibi sanki bir sinek vızıltısı; ama hepsi bir anda oluyor.Bir mermi boynumu sıyırıyor ve yavaşça düşüyorum diğer çoğunun da yavaş yavaş düştüklerini görüyorken.Bulutların üstünde bir zaman dilimi hayal ediyorum, o anı yaşıyorum sanki…O anda bir kıpırtı bölüyor bu hayali, birisi kolumdan çekiyormuş gibi hissediyorum, yavaş yavaş sesler duyuyorum derinden yaklaşan sesler…Anlamaya başlarken sesleri yavaşça gözlerim açılıyor ve ilk yardım uzmanını başımın ucunda görmeye başlıyorum belli belirsiz…Sesler daha belirgin hale geliyor, geri dönen askerimin, yurttaşımın ve dostlarımın zafer naralarını duyuyorum ve tekrar yüzüm gülercesine kısa bir uykuya dalıyorum…

Pop-up Kitaplar

zabun | 30 June 2006 09:55

“Pop-up Books” diye tabir edilen, sayfaları açıldıkça 3 boyutlu resimlerin yüzeyden kabararak çıktığı kitapları hepimiz biliriz. Ama resimdeki “Alice Harikalar Diyarı’nda” adlı klasik masalın pop-up yorumu şimdiye kadar gördüklerinize fark atacak cinsten. Linkteki videoya bakın anlayacaksınız.

Pop-up book : Alice’s Adventures in Wonderland Page
Pop-up book : Alice’s Adventures in Wonderland Video
Alice’s Adventures in Wonderland Kitabın Yapılışı
Pop-up Kitaplarla İlgili Başka Bir Link

Baba ve Kızı

elfiya | 07 June 2006 00:03

…Bu durgun zarafet, bir rüzgar gibi görünmeden köyün içinde eserdi. Göze görünmezdi, ama dilden de düşmezdi. Ne yaptığını, ne yapmadığını ve yediği haltları hep başkalarından öğrenirdi. Köyde hiç kimseyle görüşmez, ayaküstü hal hatır sormak dışında kimseyle konuşmazdı. Evlere gittiğinde kusuru aranır, konuşmaya durduğunda ağzından laf alınmaya çalışılırdı. Bir tek güneş saçlı, gök gözlü bir güzel kızcağız vardı ki onunla sohbet eder, evlerine misafir olurdu. O diğerlerine benzemiyordu. Toprağı buradan ama suyu çok ötelerdendi. Ailesi de ona benziyordu. Hele ki babaları. Babaları bambaşka biriydi. Duruşu, bakışı, sesinin tonu, yürüyüşü kısaca hali bir başkaydı. Ailece tarlaya gider güle oynaya dönerlerdi. Hâlbuki buralarda tarlaya endişeli gidilir, sıkkın ve yorgun dönülürdü.

kısa film blogu

azurenus | 27 February 2006 07:38

kısa filmler yapımı daha ucuza mal olan yapıtlardır. yeteneğinizi geliştirmek için birebirdir. ama kısalığı sizi aldatmasın. hikaye anlatımı açısından 90 dakikalık bir filmden çok daha zordur. eğer 10 dakikada hikayenizi anlatabilirseniz, emin olun 90 dakikada çok daha iyisini başarabilirsiniz. ben de kısa film yapmak istiyorum dediyseniz buyrun:

[kısa film yapalım blogu]

ünlü firma isimleri

azurenus | 16 August 2005 11:36

ünlü firmaların isimleri nereden geldi merak ediyor musunuz? yahoo, xerox, sun, sony, sap, redhat, oracle, motorola, microsoft, lotus, intel, hp, hotmail, google, cisco, apple, apache, adobe seçenekler arasında bulunuyor.

[firmaların isimleri nereden geldi]

    Yahoo!
    The word was invented by Jonathan Swift and used in his book Gulliver’s Travels. It represents a person who is repulsive in appearance and action and is barely human. Yahoo! founders Jerry Yang and David Filo selected the name because they considered themselves yahoos.

    Xerox
    The Greek root “xer” means dry. The inventor, Chestor Carlson, named his product Xerox as it was dry copying, markedly different from the then prevailing wet copying.

istiklal caddesi

ezilmis_leylaklar_kitabi | 03 May 2004 08:28

O kırık gülyağı kokusu hep, aynanın önünde, gece düşlerinde. Düşlerde koku görmek, duymak yani, hayatı hiç bitmeyen bir ses edasıyla sızdırmak içindeki sokaklara. O gülyağı kokusu hep.
Kapının arkasındaki çivide asılı duran başörtüsüne, tülbent de derdi, yemyeşil gözleriyle kalın camlı gözlüklerinin arkasından bakan annem. Oysa başörtüsü tül gibi, bir pencereyi örter gibi, sanki her an bir yerlerden uçup dışarı çıkacak, artık durmaktan çok sıkılmış odalar gibi…
“Se se sessiz bir cindir be be benim babam, gece ya ya yarıları kalkıp namaz kı kı kı kılar. Abdest alırken üst katta ta takunyalarla do do dolaşır. Ko ko korkarım Hamit. Ço çok korkarımmm.”