bildirgec.org

giz hakkında tüm yazılar

KUYU

mavilikler | 25 December 2010 14:36

Bitti, değil mi?! Işık söndü. Kapkaranlık oldu gözlerin. Hiçbir şeyin seçilmediği kör bir kuyu…

Madem istemiyorsun artık beni, hiç değilse çıkmama izin ver oradan. Nasıl giderim ki yoksa?! Sendeyken hala nasıl yaparım sensiz?

Bakmayacağım artık gözlerine! Çünkü ne zaman baksam, orada bırakıyorum kendimi. Artık başkalarını göreceğim hep. Ama hiçbirine sana baktığı gibi bakmayacak gözlerim… Bu kadar çok derinlere inmeyecek… Çözmeyecek oradaki sırrı.

Çünkü giz çözüldüğünde, sıcacık bir şeyler akıyor içime… Karşımdaki insan çok tanıdık bakar oluyor. Sanki benden bir parça… Adeta bir uzantımmış gibi… Bu yüzden bir gün bana çok uzak baktığında, o parçam koparıp alınıyor benden. Bir yanım hep eksik kalıyor. İşte şimdi sen aynen öyle bakıyorsun.

Giz ve Gölge

plakton | 20 March 2008 22:49

“Hoşça kal” der dudağının kenarından sızan kana aldırmadan gülerek adam “hoşça kal”
Önündeki aynaya bakıp gülümsüyordur. Birazdan kimin öleceğini biliyordur çünkü. Fısıldayarak konuşur. “Artık görüşmeyeceğiz.”

Karanlık gizdir. Bilinmesi mümkün gizlerin yuvasıdır. Saklar içinde, yansımasında… Karanlıkta gölge ye yansır. Işığın kırılmış haline… Gerçeğin ifadesidir gölge. Sureti… Gerçeğin karanlık yüzünün sureti…

Bileniniz vardır belki ışığın karanlık yüzünü. Saklanmış yüzünü… Gölgede gizlenmiş, belli belirsiz yüz ifadesini, gölgede attığı gizlemli adımları… Hiç baktınız mı? Dikkatlice yüzünüzün gölgede yansımış görüntüsüne? Gölgenizdeki adımlarınızın sizi takip eden sessiz yürüyüşüne?

artık bir dünyanın varislileriyiz.

absence of mind | 19 October 2007 14:35

Düşünüyorum da;
Düşünüyor olduğumu sandığım her şey Tanrı’nın koca bir yalanıymış benim adıma söylenen.
İleri gitmek,geriye gitmekten iyidir sandığımız yollar,bizim değil.
Önden gidenlerin,varıp kirlettikleri,kirlettikleri ve terk ettikleri yerlere yeni ulaşıyor ayaklarımız.
Artık bir dünyanın varislileriyiz..
Yitip giden medeniyetlerin ayak izleri,Tanrı’nın gizleri gibi hala.
Gördüğümüz vahşet,
Kan kokusu kıyamet!
Dönen bir dünya bıraktılar bize,
Dönüyorsa başınız bilin ki bundandır..
Ateşi cehennemden çaldılar,
Yanıyorsa içiniz bilin ki bundandır.

Ayakkabı ile koptuk topraktan
Sivrilen topuklar üzerindeki güzelim kadın bedenleri ödedi en ağır bedeli.
Gökdelenler,uçan balonlar,dönme dolaplar..
Tehlike bekçisi tüm bu sokak lambaları,
Korkaklığımızdan bu yandaşlığımız
Sırtlanlar karşısında sivrilttiğimiz tırnaklarımızı birbirimize uzatmamız andır.
Akıyorsa kanımız bilin ki bundandır.

Çanlar çalıyor ve ziller
Çobanın kavanından farksızca.
Biradanlıktan türeyen bu türdeşlikte temizlemez kirlenen ellerimizi.
Eğitildikçe,eğilen bileklerin kan kardeşliği!
Tanrının yalanına ortak olmuş bir medeniyetinin arsız evlatlarıyız
Küsmüşsek birbirimize,birbirimize düşmüşsek..
Bilin ki bundandır.

‘Babam bilmesin!’

darjeeling | 14 June 2007 14:49

Aslında dün gece yazmayı kafaya koyduğum ama uykunun azizliğine yenik düştüğümden geciken bir yazıdır bu…
Dün gece iki kanal arasında mekik dokuyan bu nacizane bedenimin tabi ki bir sorunu vardı: Eğlence mi duygusallık mı?A kanalında ki o milyonları ekrana bağlayan komedi dizisine mi kendimi kaptırmalıydım yoksa d kanalındaki o aynen ruhuma hitap eden duygusal diziye mi odaklanmalıydım? İki arada bir derede kalınca iki diziyi de yarım yamalak izledim. Neyse bu benim yaşadığım ruh halinin özetiydi. Asıl konuya gelelim..
Dün gece D kanalında ki duygusal dizide bir kısım vardı. Aslında dizide tüm düğümün çözüldüğü kısım. Baba evde olan biten herşeyi öğreniyor, ama EN SON kişi olarak. Bilmeyenler için bir hatırlatma, baba, bekar olan kızının evli olan kızının kocasıyla kaçtığını öğreniyor ve tam bir yıkım yaşıyor. Benim takıldığım kısım şu oldu. Neden babalar hep en son öğrenir bazı şeyleri? Bunun altında şu olmalı diye düşündüm. Ufaklığımızdan beri özellikle biz kız çocukları çoğu şeyi babamızdan saklamamız gerektiği şeklinde eğitiliyoruz. Baba, sevgilimiz olduğunu en son öğrenir çünkü baba sevgilimiz olduğunu öğrenirse kızar, şarkıcı olmak istediğimizi hatta bir yerde şarkı söyleyip para kazandığımızı en son baba bilmelidir(elimizden gelse hiç bilmemelidir) çünkü o kızar, regl olduğumuzu bile babadan saklarız(bazen anne koşa koşa gider söyler ona) çünkü regl olmak ayıptır,baba bilmemelidir, ya da artık bakire olmadığımızı en iyi ihtimalle anne bilebilir, baba bilmemelidir cinayet çıkabilir.
Neden bu tarz şeyler bize ayıp ya da tu ka ka şeklinde öğretiliyor? Burda birazcık annelere dönüyorum ben. Anne, babanın neye kızacağını biliyor. Olay baba olmak ta değil erkek olmak heralde. Erkek adam çok rahat yetiştiriliyor. Kız evlat çoğu şeyden mahrum ya da yasaklı yetiştiriliyor. Baba, oğlu yanına gelip herşeyi konuştuğunda ona kızmazken kız evlat bu yukardakileri belki ömr-ü billah açıklayamıyor ona. (Anca biri istemeye gelecekte evlilik durumu olacak ta…)
O yüzden biz annemize çoğu zaman ‘babama söyleme sakın’ deriz. Anneler bizim sır küpümüz olur. Tabi sakladıklarımız çok vahim konularsa bu herşeyi sonradan öğrenmeler çok daha büyük sorunlara yol açar(dizide olduğu gibi) Bunları kafamda kurduktan sonra aklım birden babalara gidiyor. Şöyle düşünüp onlara da kısmen hak veriyorum. Bir baba diyorum gençliğinde eminim ki çoğu şeyi yaşamıştır ve kadınların hayatında karşılaşabileceği tehlike ya da sorunların ne olduğunu bilir çünkü o da bir çok kadınla bir çok şey deneyim etmiştir. Kendi deneyimleri onu kızını koruma psikolojisine sokar ve bu psikoloji altında anneye (sanırım) sürekli direktifler verir, kıza söyle ‘şöyle olsun,bunu yapsın bunu yapmasın’ diye..
Ne mi isterdim? Özgürce herkesin herşeyi konuşabildiği bir toplum,ahlak ve aile yapısı isterdim. Bu kadar ısrarcı bir tavırla erkek egemen toplum olmamamızı isterdim. Evet, onların bize kol kanat germelerini seviyoruz ama bu kadar erkeksi tavır kuşaklar arasında bu kadar büyük uçurumlara da yol açabiliyor. Babadan korkan kuşaklar yetiştiriyoruz.
Yukarda bahsettiğim koşulların tam aksini yaşayanlarınız da vardır, istisnalar tabi ki vardır ama yine de toplumun genelinin bu kavramlara uyduğunu düşünüyorum, malesef…