“Hoşça kal” der dudağının kenarından sızan kana aldırmadan gülerek adam “hoşça kal”Önündeki aynaya bakıp gülümsüyordur. Birazdan kimin öleceğini biliyordur çünkü. Fısıldayarak konuşur. “Artık görüşmeyeceğiz.”

Karanlık gizdir. Bilinmesi mümkün gizlerin yuvasıdır. Saklar içinde, yansımasında… Karanlıkta gölge ye yansır. Işığın kırılmış haline… Gerçeğin ifadesidir gölge. Sureti… Gerçeğin karanlık yüzünün sureti…
Bileniniz vardır belki ışığın karanlık yüzünü. Saklanmış yüzünü… Gölgede gizlenmiş, belli belirsiz yüz ifadesini, gölgede attığı gizlemli adımları… Hiç baktınız mı? Dikkatlice yüzünüzün gölgede yansımış görüntüsüne? Gölgenizdeki adımlarınızın sizi takip eden sessiz yürüyüşüne?
Hep ulaşma amacına konu olan ama hiçbir zaman ulaşılamayan gizim… Gerçeğinden yansımış hedeflerim… Gölgemdeki adımlarımın imgeleri… Hep olmak istediğim ama hiçbir zaman olamadığım kişi… Biliyor musun “Gölge”m. Hep benden ileridesin. Arkamdasın da aynı zamanda… Olmadığım ve olmak istediğim bütün mekânlarımdasın, zamanlarımdasın… Geçmişime, geleceğime ve şimdime sızmışsın…
Yaşanmış anlarımın gerçekten uzaklığında ve yaşanacak anlarımın bitkin varlığısın… Hep gizdesin. Hep gizlisin. Ama hep varsın…

Mutluluk… Varlığından kuşku duyduğum… Ne dersin “Gölge”m Hala var mı sence, yaşıyor mu bir yerlerde? Peki sen… Sen “Gölge”m. Varlığından kuşku duyduğum, ama var olmasını istediğim, geçmişte ya da gelecekte, yaşamın ya da zamanın herhangi bir yerine gizlenmiş olan mutluluğun “gölge”sine ulaşabilecek misin?
Tıpkı gerçek gibi… Gerçeğin karanlığı ve gizemliliği gibi… Köşelere saklanmış gölgelerin içinde, yine saklanmış, küçük gerçek parçacıklarını teker teker bulma ve bir araya getirme çabasıydı yaptığımız belki bizim ki…
“Merhaba” der adam. Tatlı ama sinsi bir gülümseme takınmıştır yüzüne…“Merhaba… Artık seninle yürüyeceğim Gölgem. Ama adımlarım senden hep önce olacak…”