bildirgec.org

gazoz hakkında tüm yazılar

Gazoz Şişesi

| 17 July 2007 15:49

Evet, koşar adımlarla daha sabahın ilk saatlerinde, güneş daha yeni yeni etrafı aydınlatıyorken, ortaya çıkan insanlardır. Kimisi kıyafetini bile doğru düzgün giymemiş, mahmur bakışlarla ilerlerken, kimisi ise; gece elbisesiyle yatar girmiş gibi, kırış kırış bir kıyafetle otobüs durağına doğru ilerlemektedir. Ben ise, mahmur gözlerle sıcacık yatağımdan küfür ede ede uyanmış, kırda bayırda melüm bakışlarla dolaşan koyun misali yoluma devam etmekteyimdir.
Otobüs durağına az bir mesafe kalmıştı ki, kafama bir su damlası şap diye damlayıverdi. Bu havada yağmur yağmasına anlam veremiyordum. Kafamı yukarı kaldırdığıma p.çin biri, sabah sabah işi gücü yokmuşçasına balkona çıkmış, kafama tükürüyordu. Buna fazla aldırış etmedim. Keza küçük bir çocukla oyalanacak kadar vaktim yoktu. Acilen hortumbank’a gidip, görevimin başına geçmeliydim. Biraz daha ilerledim. Kodumunun yolları da çok pisti. Gelen geçen etrafa çöp atmış, yerlerde çamlıca gazoz şişeleri öylecene duruyordu. Biraz daha ilerledim. Yine önüme çamlıca gazoz şişesi çıktı ve yine öylecene duruyordu. Bari kenara doğru iteyim de insanlar rahatsız olmasın diye düşüdüm. Yavaş yavaş şişeye yaklaştım ve vurdum. Çamlıca gazoz şişesinden “dınnn” diye bir ses çıktı. Ürpermiştim, o kadar uyuyan, yatak keyfi yapan insanlar vardı. Ben ise pervarsızca şişeye vurmuştum. Pişman oldum, şişenin yanına giderek özür diledim. ülker firmasına saygım vardı zira. Eti ile benim için ikisi de birdi. Kardeş gibiydiler benim gözümde. “Lan totoş, bak bakayım buraya” nidalarıyla adamın birisi bana doğru bakıyordu. 3 boyutlu karikatür olan amca, bana neden şişeye ayı gibi vurduğumu sordu. Özür diledim, maksatımın insanlığa hizmet olduğunu anlattım. Bana “Yukarı gel bir dakika” dedi. Şüphelendim ama korkularımla yüzleşmek zorundaydım. Bilhassa apartman fobisinden kurtulmalıydım.
Apartman kapısına geldiğimde kapı açılmamıştı. Amcanın bulunduğu katın ziline uzun uzun bastım. Açmadı kapıyı. Yine uzun uzun bastım. Nihayet şefkatli kollarını açmıştı bana apartman. Girdim içeri. Etrafı şöylece bir süzdüm. Her yerde “İçim Ayran” “Ülker Çamlıca, Ayılana Gazoz, Bayılana Limon” gibisinden sloganlar yazıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım. Merdivenlerden çıkmaya başladım. Sonra asansör olduğunu ve enayilik yaptığımı düşünüp hemen geri indim. İkinci kattan binmek bana uğursuzluk getiriyordu zira. Birinci kata indim ve asasörün gelmesini bekledim. Asansör gelmişti. Ben ise çok heyecanlıydım. Ne zaman bir asansöre binsem heyecanlanırdım. Yavaşça asansöre bindim ve 20. kata bastım. Uzun bir yolculuk bekliyordu beni. Canımın sıkılmasından hiç haz etmez, skindirik bir hale bürünürdüm. Neyse, 20. kata nihayet varabilmiştim. Asansörden çıktım ve amcanın kapısına doğru ilerlemeye başladım. Zile bastım ve “ülker çikolatalı gofret, nasıl da yerim” şeklinde bir melodisi vardı zilin. Kapıyı yaşlı bir kadın açtı ve “Gel yavrııım” diyerek buyur etti beni. İçeri girdim ben de. Yavrım kelimesine dayanamamıştım. Odalardan sürekli takur tukur sesler geliyordu. Baktım odalara, tek tek kontrol ettim. Bazısında gofret üretiliyor, bazısında ise dondurmalar, gazozlar üretiliyordu. Fabrika gibiydi lan burası. Amca bana seslendi. Gittim yanına. O bana bakıyor, ben de ona bakıyordu. Eline bi çamlıca gazoz şişesini aldı. Az önce sokakta vurduğum şişenin aynısıydı bu. Lan zaten aynı markanın farklı şişeleri mi olurmuş? diye düşündüm. Amca “aşağıda n’aptın sev evladım” gibisinden, insanı kuşkulandıran bir soru sordu. Çok pis bir ses tonuyla sarfetmişti bu cümleyi. “Ne yaptım amca” dedim. O da “E vurduuun. Hem de çamlıca gazoz şişesine” dedi. Ben de “heeee. etraf biraz temizlensin, insanlar rahatsız olmasın diye yaptım” dedim. “Lan y.rraaamm. Biz onları boşuna mı koyuyoruz oraya? Gelen geçen millet görsün, canı çeksin diye koyuyoruz” dedi. Çok şaşırmıştım. Hiçbir şey söyleyemeden dona kaldım. Birazdan g.te gideceğimi, bu insanların hiç de tekin olmadığını düşünüyordum. İhtiyar elindeki şişeyi aniden bana fırtlattı. Son anda eğilip, kurtulmuştum bu saldırıdan. Şişe yerde duruyordu. Ortalık iyice gerginleşmiş, kimse konuşmuyordu. Kurtulmam için tek bir yok vardı; o da şişeyi alıp amcaya fırlatmak. Herkesin gözü şişedeydi. Şişe de ilgiden çok sıkılmış olacak ki lapur lapur yuvarlanmaya başladı. İşte beklediğim andı. Şişeyi tuttuğum gibi amcaya fırtlattım, zıbarttım onu orda. Teyze “Skerim senin belanı” dedi bana. Az önce kapıda yavrııım diyen teyzeden bu sözü duymak çok koymuştu bana. Teyzenin bu sözüne hiç aldırış etmeden kaçtım gittim. Asansöre binecek halim yoktu. Vakit kaybetmemeliydim. Uçar adımlarla indim aşağıya. Kapıyı açtım ve çıktım. Bankaya da çok geç kalmıştım.
Yolum yine otobüs durağına düşmüştü. Düşünceli bir şekilde ilerlemeye başladım. Köşeden saptım ve otobüs durağına 100 m kala bir sokağa girdim. Her yer pislik içindeydi. Mahallenin veletleri skmiş bırakmıştı ortalığı. Yerde eti nin gofret ambalajı, az ileride de saray ürünlerinin ambalajı bulunuyordu. Vurmadım ikisine de. Bazı tecrübeler yaşamıştım zira. Ulan meğerse koskaca fabrikalar mahalle aralarında, apartman görünümündeymiş, dedim içimden. Dışımdan diyemezdim. Belli mi olur çıkıp biri “Sen nasıl bu mahallede onların reklamını yaparsın” diyebilirdi.
Niyahet otobüs durağına gelmiş, mal mal bakışlar arasında, kan ter içinde otobüse binmiştim. İnsanların üzerinde erken kalkmanın etkisi epey bir belli oluyordu. Tüm otobüs uyumuş, nadir de olsa bazıları gazete okuyordu. Ben ise boş boş onları izliyordum. Otobüsten indim ve hortumbank a geldim. Güvenlikçi ile göz göze geldik. Bıyıklarını burmaya başladı. Bir de göz kırptı bana. Göz göze bakışma fastı bayağı bir uzun sürmüş, içeri girmek istemiştim. Yavaşça bir adım attım ve elini omzuma koydu dallama. “N’oluyo kardeşim” diye haykırdım. Kasıklarına tekme atmak istedim ama iri yarı ayı gibi bir şeydi. Vazgeçtim. Bir daha içeri girmek istedim. Yine tuttu omzumdan ve cebinden bir mektup çıkardı. Bu size bayım dedi. Mektubu açtım ve okumaya başladım:
“Bankanın yeni sahibi, aynı zaman da ülkcepen adında bir firmanın da sahibidir ve sizi işten çıkarmıştır. Bundan sonra bütün gün uyuyacak, sabahın köründe hortumbank a gelmek zorunda kalmayacaksın. Hadi şimdi s.ktir git. Camdan kontrol ediyorum seni.” yazıyordu.
İçimden Ülkcepen ne lan? dedim. Evde çikolata, gazoz, dondurma gibi ürünler yapan yeni bir firmaymış. Ben de o sloglanları ülker diye okumuşum. hahahaha.

kıymalı börek ve 3 kişi

kopanisti | 11 June 2007 15:46

Sabah sekizde uyandım, ağzımın içi pas gibiydi, tuvalet ve biraz meyve suyu. Benden başka uyanan yok, biraz daha kestireyim bari. Bu birazın dörtbuçuk saat süreceğini bilseydim kestirirmiydim. Saat yarımda yataktan çıkmam görülmüş şey değildir. Hergün altıda kalkarım, bu yarım işi baya canımı sıktı. Kızlardan biri kalkmış televizyon seyrediyor. Olamaz! hiç kalkmayacağınızı sandım dedi. Altta kalır mıyım, madem sen erken kalktın bari kahvaltıyı hazırlasaydın ya!, neyse ben hazırlarım yine her zamanki gibi.

Diğer kız da kalktı, o pek sever uyumayı, ben de ısrar etmem ne zaman kalkarsa o zaman kalksın, hafta sonu bari doya doya alsın uykusunu. Bir evde yaşayan kişilerin aynı anda aynı şeyleri düşündüğünü ama bunu söylemediklerini ve o şeyin olduğunu görürseniz buna ne isim verilir ben bilemiyorum. Galiba işin esrarlı kısmı bu. Beraberlikler böyle güzel. Ben pazara gidiyorum özel birşey isteyen varmı diye sorarım hep, her seferinde deniz börülcesi istenir. Bu sefer birşey istenmedi bak işte birşeyler al demekle yetindiler. Eve dönünce paketler açılmaya başlandı. Yaa aslında yufka al diyecektim ama, nedense diyemedim dedi, elindeki yufka paketini tutarken, gülümsüyordu. Şimdi dedim yufka al desem kıymayı dolaptan çıkar erimesi için bekle falan zor olacaktı söyleyemedim. Diğeri de elinde kıyma paketin tutarken birbirlerine baktılar ve gülmeye başladılar. Aslında cepten arayıp söyleyecektik ama….
Fırında yaptığım kıymalı böreki onlar gazozla ben de birayla hallettik, çok güzel olmuşmuş, ellerime sağlıkmış, zaten hep bu yüzden dışarıda yemek istemiyorlarmış, ben her yerden daha güzel yemek yapıyormuşum.
Malzemeler : yufka, kıyma, domates, biber, soğan, yoğurt, yumurta, zeytinyağı, tuz, fırın tepsisi, fırın, bıçak, tahta kaşık, teflon tencere, kekik, fesleğen, gazoz, bira, tabak, peçete, masa, sandalye, mutfak, balkon, kadın, erkek, aşk, sevgi, mutluluk

SOĞUK BİR GAZOZ İSTER MİSİN YAVRUM?

| 25 May 2007 15:00

Nuri Alço hakkında böyle bir kitap olduğunu bilmiyodum…
Türk sinemasında suratında eksik olan meymeneti, heybetli sarı göğüs kılları ve altın zinciri,malum replikleri ve kız tavlama/götürme yöntemleri, heryerde gördüğüm graffitileri ile bi efsane nuri alço onu biliyoruz..
NARO(Nuri Alço Revival Organisation), Alçoizm falan bi yana, kitapta çok farklı bir Nuri Alço varmış.
Bir alışveriş sitesinde kitapla ilgili güzel bir yazı var..
Alıp okumayı düşünüyorum bakiim ne menem bişiiimiş..
Bilmiyodum,bilmeyenlere ve benim gibi Türk Sinemasını çok sevenlere sölim dedim.

Kağıt İle Gazoz Kapağı Açmak!

ansleyforce | 15 March 2007 19:25

Küçüklüğümüzden beri içmiş olduğumuz gazoz, kola, soda vs. gibi şişeli ve mâdenî bir kapağa sahip içecekleri ya marketimizde açtırıp öyle içerdik. Veya da eve gelip, evimizde bulunan meşhur kapak açıcı ile, şişemizi açar, keyfimize bakardık.

Geçenlerde bu konuyla ilgili enteresan bir video buldum ve burada paylaşmak istedim. Kalın bir kağıt parçasını, (A4 boyutlu) katlayabileceğimiz kadar katlıyoruz. Katladıkça, kâğıdımız mukavemet kazanıyor ve soda kapağını açacak kadar güçlü oluyor. Lütfen deneyin, yapacağınızı göreceksiniz.

Gaz gardiyanı

winmaker | 16 June 2006 13:00

Sizde kutu kola almaya gittiğinizde, kutu alacağıma bir birim fazla verip 1 litrelik, onu alacağıma da üzerine bir birim daha koyup 2.5 litrelik kola alırım diyip elde damacanayla bakkaldan çıkanlardan ve daha sonra hepsini içemeyip gazı kaçan kısmını dökenlerdenseniz bu alet tam size göre. Bir kısmını içtiğiniz şişenin ağzına takıp boş kısmına hava pompalıyorsunuz, doğal olarak içeceğinizin gazı kaçacak yer bulamayıp yerinden kımıldayamıyor. Ha derseniz ki ben bir kısmını içtikten sonra pet şişeyi büküpte koyarım dolaba, ne gerek var böyle bir şeye, o ayrı…

Gazozaçar

zabun | 07 June 2006 14:35

Yüzüklerin Efendisi’ndeki yüzükler tek başlarına üç katlı
dünyayı birbirine katmıştı. Oysa bu yüzük sadece işini yapıyor (yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar polemiğine girmiyor). Paslanmaz çelik bu yüzük, meşrubatların kapaklarını açmanıza yardımcı oluyor. Çeşitli genişlikte olanları mevcut. Bizim millete gelir mi bilinmez. Kapının kilidiyle açanı mı, çatalla, dişiyle, çakmakla, eliyle açanı mı ararsınız envai çeşidi bulunur.

Original Ring Thing

Proglamlanabilir gazoz

vic vega | 03 April 2006 12:48

“Türkiye’de cherry coke yok, tüh ki tüh” diyen şabalaklara kafa atmaktan daha efektif bir çözümünüz var. Kafalarına Ipifiniprogramlanabilir gazoz atın. İçinde karbondioksit basılmış şekerli su olan şişenin yanındaki düğmeler, bir takım aramolar, limıonlar, çilekler, vişneler, kafeinler ıvırlar zıvırlar barındırıyor. Düğmelere teker teker basarak ya da kombinasyon yaparak 32 farklı aromada gazoz içebilirsiniz. Kötü yanı, aromaların suya karışması için gazlı içeceği iyice bir çalkalamak gerekiyor. Poffftt efektine hazırlıklı olun. İyi yanı, elinize bundan geçmese bile cherry coke şabalaklarına herhangi bir gazoz şişesi de fırlatabilmeniz. Gerçekten bekleyemeyecek maceracı ruhlar ise diyet kolaya naneli şeker atıp çalkalayabilirler.