bildirgec.org

galata hakkında tüm yazılar

Taksim’de alternatif oteller

Vformumya | 14 March 2011 22:58

Elit World Prestige Hotel
Otel Elite World Prestige Beyoğlu (Pera), İstiklal Caddesi 150 m,Ataturk Kültür Merkezi 250m,Galata Kulesi & Köprüsü 650 m,Dolmabahçe Sarayı 750 m,Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camii 3 km,Kapalı Çarşı 3 km,Sirkeci Tren İstasyonu 4 km,Ayasofya 3 km,İstanbul Lütfi Kırdar Uluslarararası Kongre ve Sergi Sarayı 550 m uzaklıkta. İstanbul’un en merkezi yerlerinden birsinde iyi bir alternatif olacağını düşündüğüm otel. Otelin web sitesi çok açıklayıcı aslında 360 derece olarak oteli gezebilirsiniz. otel hakkında daha fazla bilgi için web sitesiniziyaret edebilirsiniz.

saint Antuan Kilisesi

taha3045 | 12 December 2009 14:37

Fransiskenlerin İstanbul’a tam anlamıyla yerleşmesi 1221 yılına rastlar. Ev olarak kabullendikleri ilk yer Thetokos Kyriotissa Kilisesi’ydi. Bundan 9 sene sonra Assisili Aziz Fransua için başka bir kilise yapılması planlanarak inşasına başlandı. Galata’ya yakın bir yere kondurulan bu mimari açıdan muhteşen yapıya o dönemler “Latin Aya Sofyası” bile denildi.

1306 senesinde Rum bölgesindeki ilk kiliselerinden uzaklaştırılan din adamları, bu kiliseye yerleştiler ve 350 yıl sahip oldukları tek kilise bu oldu.

Sene 1697 oldugu vakit Aziz Fransua Kilisesi Padişah II. Mustafa tarafından camiye dönüştürüldü. (kilise o zamana kadar iki kere büyük yangında kül olup yeniden yapılmış ve bir yangından da kılpayı kurtulmuştur). Camiye çevrilen kiliseyi boşaltan din adamları Pera’da bir kır evine yerleşti.

Camiye dönüşen Aziz Fransua Kilisesi’nden uzaklaşan rahipler Para’da başka bir kilise inşa ettiler, bu kilisenin ismi Aziz Antuan‘dı. Ancak yeni tramvay yolu için bu kilisenin de yıkılması gerekmekteydi ve rahiplerin yeni bir kilise yapacak yer aramaları lazımdı.

1905 yılında Onuncu Papa Pius, bölge temsilcisi Peder Giuseppe Caneve ile konuşarak onu yeni bir kilise kurması konusunda ikna etti ve projeyi kutsadı. Bundan bir yıl sonrasında kilisenin ilk taşı temeline koyuldu. 1907 senesi kilisenin inşaatının parasal sıkıntılardan dolayı yarıda bırakıldıgı senedir.

kule

nazokiraze | 06 October 2009 14:55

vasco de gama anısına yaptırılan Belem Kulesi Portekiz’in başkenti Kizbon yakınlarında bulunan Belem‘de yer almaktadır.Gotik manuel tarzındadır, 1983 yılında Unesco tarafından korumaya alınmıştır.

Portekiz’in keşifler çağının sembolü oldugundan dolayı çok önemli olan kule askeri mimar Francisco de arruda tarafından yapılmıştır ve 2. ferdinand tarafından onarılmış, 1910 yılında ulusal anıt olarak ilan edilmiştir. jerónimos katedrali de Belem’in ikinci büyük anıtıdır.

Galata Köprüsü

puella | 17 August 2009 10:57

“…ve ortadan ikiye bölünsün şehir!” diye bağırdı Poseidon. Neden böyle bir emir verdiğini, şehirden ne istediğini anlamak güç. Ancak gerçek olan bir şey varsa; o da “ortadan ikiye ayırmak” eyleminin, efsanevi şahsiyetler arasında pek popüler olduğu. Poseidon “şehir” dediğine göre, Deniz Tanrısı buraya geldiğinde İstanbul zaten vardı. Aslında “İstanbul”, şehrin en eski isimlerinden biridir. Eis tin poli. Yunanca’da “şehre doğru” anlamına gelir. Yani Yunanlılar buraya isim verdiklerinde, zaten var olan bir şehirden esinlenmişlerdir. Şehir bölündüğü günden bu yana da, Haliç‘in iki yakasını bir araya getirme görevini üstlenen en eski köprülerden biridir Galata Köprüsü.

Henri Cartier Bresson - 1964
Fotoğraf: Henri Cartier Bresson – 1964

İstanbul’un göbek bağı olarak hayal ettiğim Galata; Beyoğlu‘na bağlı bir semttir ve Haliç ile Boğaz’ın kesiştiği noktada yer alır. İstanbul için bilinen ilk yazılı kaynak, M.Ö. V. yüzyıla ait, Herodot Tarihi‘dir. Haliç civarında yer alan bir yerleşim yerinden ise ilk olarak, Strabon bahsetmiştir; Sykai. Sykai, Hellen dilinde “incirler” anlamına gelmektedir. Bundan sonraki Antik Çağ’a ait kaynaklarda, pek çok farklı isim telaffuz edilmiştir. Bazı kaynaklarda, incir ağaçlarının çokluğu nedeniyle Sykodes (Hellen dilinde “incirlik” anlamına gelir) olarak bahsedilen semt için, surlarla çevrili küçük bir kasaba olduğu söylenir. Ancak Antik çağda pek çok tarihsel olay mitoloji ile güçlendirildiğinden ve arada çok fazla kayıp zaman dilimi bulunduğundan, dönemin tarihini netleştirmek güçtür.

“Galata” kelimesi, ilk olarak II. Tiberios döneminde karşımıza çıkmaktadır. Sykai’de Haliç’in girişine bir hisar yaptırılır ve bu hisara, Kastellion ton Galatau adı verilir.

Jim ile Kızılderili

Cevval Portakal | 02 August 2007 14:57

Günlerden bir gün, ben, Jim ve kızılderili yürüyoruz. Hava güzel cıvıl cıvıl ortamlar. Gidelim köprüde iki bira içelim seyre dalalım dedim Haliç’i, tepeden sarkan oltalara bakalım, aha çok pis vurdu, ya çok büyük geliyo ya da iki üç tane birden var, diyelim.
Jim ile kızılderili ses çıkartmadı, neden bahsettiğimi bile anlamadı zaten öküzler, ne bilsinler Haliç’i, köprüyü allasen. Kızılderili, ora nere olaki, der gibi oldu ama Jim’in bir bakışıyla sustu boyun eğdi. Böyle olduğuna bakmayın sosyal ortamlarda pek lider konumda olamasada, kızılderili panik anında pek bir cevvaldir, götümüzü kurtardığı çok görülmüştür.
Neyse gittik köprüye indik alt kata. Oturduk bir mekana. Garson yanaştı, üç bira söyledim, anlamadı salak. Arkadaşım 3 bira getirirmisin, diyerekten kavgaya tutuşmak üzere olan insan izlenimi kattım kendime. Tek başıma olsam böyle agresif tavırlar sergileyemezdim ama nasılsa kızılderili vardı yanımda, garsonlarıda yerdi, camı çerçeveyide indirirdi yeri geldimi.
Garson gitti, diğer bir garsonla muhabbete dalar gibi oldu, gülüştüler. Kızılderili, abi bırak dalıyım şunlara, dedi. Bende, bi sakin ol oğlum şuraya iki muhabbet edelim seyre dalalım manzarayı dedik, geldik. Vukuatın lüzumu yok, şeklinde cevapladım bu önermeyi.
Bir sigara yaktım. Jim’e de uzattım, almadı. Kızılderili zaten kullanmazdı.
Dayak kokusunu almış olacakki, daha fazla oyalanmadan getirdi garson biraları.Bu esnada kızılderili sordu.
-Abi sen seyredelim filan dedin getirdin bizi buraya ama biz ne seyrediyoruz allasen.
Jim kızılderiliye yine bir bakış attı, kızılderili görmemezlikten geldi, merakla cevabımı bekliyordu.
-eee… oğlum işte böyle deniz var, martı var, bıngıl bıngıl hatunlar geçiyo ayriyetten, bak böyle tepeler yükseliyo galata kulesi desen ahanda orda, vapur desen, tekne desen onlarda geçiyo işte güzel bi ambians yani.
-Geçenleri izliyoruz yani?
-Resmin bütününe bakıyoruz yavrucum.
Kızılderili bir soru daha yöneltecek gibi oldu ama Jim sabrının taştığını belirtir şekilde döndü ondan tarafa. Sustu resme baktı. Bütününü göremediğini anlamıştım.
Jim, dedim. Hayrola pek sessizsin bugün. Ses gelmedi.
Bir süre sessiz sessiz oturduk, kızılderili arada bir konuşacak gibi oluyordu ama Jim’den tırstığı için susuyordu. Onun için hayatındaki tek otorite Jim’di. Sözünden çıkmazdı. İkisi tek bir mükemmel insandı aslında. Jim dahiydi, kızılderili güçlü. Raistlin ile Caramıon gibiydiler.
Birden Jim konuştu.
-Val Kilmer’dan ölesiye tiksiniyorum. dedi. O büzüşük dudaklarına attırayım onun, öyle tiksiniyorum ben bu adamdan.
-Jim’cim bu kadar içerleme hem kötü birşey yapmadı,oda emir kulu neticede, bu kadar rahatsız olman anlamsız.
-Sus lan!!!
Jim’den böyle ani bir çıkış beklemiyordum normalde ürkmem ama sonuçta 3 kişiydik ikiye tek kalmayı açıkçası götüm yemezdi. Kızılderilinin saygısından şüphem yoktu esasında fakat Jim’in bir lafıyla saygı filan dinlemezdi, sille tokat manyağı yapardı beni.Yine de altta kalmamak için aynı sertlikte atıldım.
-Ne biçim konuşuyosun lan biz ne yaptık sana!.
Biz diyerek kafası karışık kızılderiliyide biraz olsun yanıma çekmeyi amaçlamıştım.
-Daha ne yapıcaksınız lan hadi zamanında bu mendebur geldi buldu beni, tamam o zaman geçinip gidiyoduk az çok karizmasıda vardı, ilginçti yani kızılderili filan trajıma traj ekliyodu. Peki burda ne işim var lan benim. Yok manzaraya bak, yok karılara bak, hadi bi hava alalım… niye sürüklüyosun lan beni peşinden!!!
-Canınız sıkılmasın dedik. Bi bakıma turist sayılırsınız gezin görün tanıyın dedik! kötü mü ettik, bira bile ısmarladık bi yudum içmediniz mınakoyyim.
Tepem atmıştı silleyi tokadı umursamaz olmuştum bir anda.
Yeter lan ben gidiyorum, dedim. Kalktım masadan garsona doğru yürüdüm, ilk andaki aptallığıyla bakıyordu bana. Ne kadar? diye sordum. 12 yetele abi, dedi. parayı uzattım, aptal aptal bakmaya devam ediyordu.
Alsana lan parayı sinirimi senden çıkartırım hee!, dedim. Tırsmış göründü, aldı parayı. Garsonun tırsmasından kuvvet bularak, arkamı dönüp giderken, hay skicem yaa! diyerek ekledim. Jim ile kızılderili de duysun diye bilerek sesli söylemiştim.
Çekip gittim. Hesabıda bana kitlemişti şerefsizler.

This is the end. Beautiful friend.

Kumdan masallar sergisi

pre | 23 July 2007 21:55

Kumdan Masallar 2007
Kumdan Masallar 2007

Şimdilerde Carrefour İçerenköy alışveriş merkezine gidenler otoparkın hemen girişindeki platformu farketmiştir. Ancak farketmeyenler için bildiri görevini üstlenelim.

Bu sergi nedir diyecek olursanız Türkiye ile ilgili figürlerin, olayların kumlarla yeniden canlandırılması diyebiliriz. Padişahlardan tutun da İstanbul’un fethine kadar pek çok unsur kumlar üzerinde hayat bulmuş.

Sergi 30 Eylül 2007 tarihine kadar gezilebilir. Giriş ücreti yetişkinler için 5 ytl, 12 yaşından küçük çocuklar için ise 2.5 ytl olarak belirlenmiş.