bildirgec.org

flort hakkında tüm yazılar

Helios’un Tehlikeli Okları

admin | 06 February 2010 14:27

Bir keman sesi, içimde. Sesin içinde kaybolduğun, yoğrulduğun. Dingin etkin. Helios’un okları her bir nota, her bir darbe.

Aşk bir girdap. Eğlenceli başlayan. Soruları kendine sorduğun önce, mızrakları kendine saplamaktan kaçındığın sonrasında. Her bir varoluş serüveninin, yokoluşa dönüştüğü yedi temel notanın tepelerinden çekilen çizgi.

Her çizgi her tende ve her yazgıda başka şekil bulandır. Bu da şaşırtandır kimi zaman. Her defasından ‘Tamam’ dediğin ve her defasında elinin boş eve döndüğün bir ilizyon oyunu aşk, dostum.

Sırlarını kalpten önce döktüğün, üzerine pastalar yaptığın lezzet diyarlarında gün gelir mahzenin dediğin o ten mezarın da olur; cennetin de güzelim.

14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ

admin | 02 February 2010 14:59

14 Şubat Sevgililer Günü’ nün mazisi Roma İmparatorluğu zamanlarına dayanır. Bir rivayete göre, Kadınlık ve evlilik tanrıçası olan Juno’ ya adanmış Lupercalia Bayramıdır. Bayramın ilginç olan tarafı şudur, sevgili bulmak isteyen genç kızlar, isimlerini bir kağıda yazarak bir kavonoza

atarlar, bekar erkekler ise kavonozdan bir isim çekerek kısmetlerini ararlar ve çektikleri isim ile evlenirler. Bu gelenek haline gelmiştir. Hristiyanlığın yayıldığı dönemlerde İmparator 2. Cladius’ un emriyle bütün erkekler savaşa çağırılır, fakat kimse karısını ve sevgilisini bırakıp savaşa gitmek istemez. Bunun üzerine asker bulmakta zorluk çeken Cladius, nişanlanmayı ve evlenmeyi yasaklar. Fakat Valantine isimli bir papaz vardır ve gizli gizli insanların nikahlarını yapar. Bir ihbar üzerine

yakalanır ve işkence sonucu M.S. 14 Şubat 270 yılında dövülerek öldürülür. Ölürken şöyle bir dua eder; “umarım bütün sevgililer ölümümle birleşirler.” Aradan 2 asır geçmiştir. 496 yılında Papa Gelasius, papaz Valentin’i aziz, 14 Şubat’ ıda St. Valentin Günü (Sevgililer Günü) ilan eder.
Dünyanın pek çok ülkesinde kutlanmaya hâlâ devam edilmektedir. O gün sevgiliye bir hediye almak gelenek haline dönüşmüştür.

hissetmiyorum

lagos | 23 December 2009 14:19

ironik bir masal dramatize etmek gibi pis işlere bulaşıyor ruhum hava kararınca. zaten birçok gün hava kararınca gün başlıyor benim için. kendimi buluyor gibiyim gecede. gece de geri çevirmiyor hiç beni, alıyor himayesine her gece..

bedenim o şişeden bu şişeye savrulup, kanımdaki alkol miktarı, antikor miktarını sollarken; ince belli dilber feri sönmüş kahverengi gözlerini bana dikiyor. tadını unutamadığım çilek dudaklarından dökülüyor ruh halimi alt üst eden kelimeler..

ABD’de 9 yaşında bir velet…

Galanthus | 13 February 2009 09:42

Tüm yazarlar ve insanlar ne olursa olsun konu olarak ortak bir payda da buluşurlar hep.O konu kadın erkek ilişkileridir. Önce Adem sonra Havva yaratıldığında böyle bir mesele gündem de yoktu elbet, ama sonra topluluktaki kadınların ve erkeklerin sayısının artmasıyla birlikte kadınlar erkekleri , erkekler kadınları anlamaya çalıştı ve tabi ki yazarlar her iki tarafı da anlamaya çalıştı. Ne gariptir ki benim fikrime göre ortada kat edilmiş bir arpa boyu yol bile yok.İki cins sürekli olarak birbirlerini anlamaya hatta birbirlerine benzeyerek aradaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmaya çalışıyor.Malesef anlama çabaları sonuçsuz kalıyor. Benzeyerek anlama çalışmaları ise ortaya amazon tipli çalışan kadınlıklarını unutmuş kadınlar ve de fazla yumuşamış erkekler çıkardı ortaya… Aslına bakarsanız bu iki yeni türde genelde pek sevilen,aranılan türler arasına giremiyor…Erkeklere sorsanız sürekli bir “kadın gibi kadın” arayışı içindeler; evinde otursun , yemek yapmayı , ev işlerini, ingiliz dikişi dikmeyi bilsin , aynı zamanda çalışabilsin, para kazansın , evin ekonomisine destek olsun. Bunları bilmek -yapabilir olmak- yetmez her daim uygulansın istiyorlar aynı zamanda. Kadınlara sorsanız ise onlar da “erkek gibi” erkekler istiyorlar ; maço olmasın, kesinlikle şiddet uygulamasın, sadece ne istediğini bilsin, kırmadan dökmeden yöneticiliğini göstersin, evinin reisi olurken kadınını ezmesin , gururunu incitmesin… Bulunur mu bilinmez ama herkes bir arayış içinde.

EVLİLİKTE EŞ SEÇİMİ

teacher07 | 13 November 2008 17:48

Günümüzde kuramsal olarak, herkes herkesle evlenebilir. Ama araştırmacılar, aslında kimin kimi seçebileceğini bilmektedirler. Çünkü toplum seçme alanını sınırlamıştır. Seçmeyi sınırlayan şey nedir acaba? İnsanlar eşlerini nasıl seçerler?Eş seçmek dünyanın her yerinde görülen olaylardan biridir. Büyük çoğunluğun gözünde “evlenmek” anlamı taşır. Yazılıp çizilenlerin aksine, çağdaş Batı toplumunda çok sayıda kişi daha genç yaşta evlenmektedir. Eş seçimi konusunda araştırmalar yapan Amerikalı Prf. R. F. Winc şöyle der: “İnsanların çoğu için aşk, yaşanacak bir olaydır, tanımlanabilecek bir şey değildir.” Eş seçiminde bazı tahminde bulunanlar da; “karşıt kişiler birbirini çeker” ya da “benzer kişiler birbirini bulur” derler. Ama toplumbilimciler bu konuya el atmış ve araştırmışlardır.

Aşk Sessiz, Sevgi Dilsizdir…

EDVARENTE | 02 September 2008 13:15

Çok sevdiğin insan tarafından aldatılmak ve anlatıldığını bilmek ne kadar acı verir yüreğe. Aldatan pişman bile olsa artık çok geçtir. Açılan yara ile yaşamak ise imkansızdır.Yaralar, yaraları dağlar. Kalıcı izleri olmuştur, silinmez, unutulmaz. Her yeni ilişkide aldatıldığını bildiği ya da gördüğü anlar gelir gözünün önüne ve güvenemez olmuştur.Yeni boşanan bir arkadaşıma “daha gençsin yeniden yuva kurabilirsin” diyerek teselli veremeye çalışıyordum. Bana verdiği cevap ile suspus oldum kalakaldım.“bir kere aldatıldım, ikinci kez beni kimsenin aldatmasına izin vereceğimi sanmıyorum” dedi. Anladım ki aldatılmanız izleri onda çok derindi. Ben bile teselli edemedim. Belki de teselli etmemeliydim. Kendimi onun yerine koyarak düşündüm de ya aldatılan ben olsaydım. Beni de çok yıkardı, ben de karşı cinsten nefret edebilir ve onlara olan güvenimi tamamen kaybedebilirdim.Yara açmak ne de kolay! Bu kadar sorumsuz yaşamak, sevdiğinin güvenini derinden sarsmak kimin hakkı acaba? Herkes birlikte olduğuna sıkıca sahip çıksın. Arkadaşım üç yıl boyunca aldatıldığından habersiz yaşamış belki de acısının derinliği bu yüzden…

Flört etmek lafla sataşmak mıdır?

| 31 May 2007 15:27

Flört etmeyi bilmiyorum. Kitabı olmayan bu içsel davranışı hiç bir zaman icra etmedim, edemedim. Bu işi bilmeyen biri olarak hep gözlem yapmışımdır. Erkek kadına lafla sataşır. Mesela, bir işi yapamadığını söyler. Bir sözü yanlış söylediğini söyler. Kadın defansif moda geçer. Sırıtışmalar arasında sataşmalar sürer. Olursa, elektriklenme başlar… Filmlerde ben hiç böyle sataşma sahneleri görmedim. Belki de filmlerde, kuvvetli karakterlerli kişilere böyle davranışlar yakıştırılmadığından bu tarz sahneler yazılmıyordur. Bilmiyorum. Dünyanın her yerinde mi böyle; yoksa sadece Türkiye’ye has bir davranış mı lafla sataşmalı flört modeli?