bildirgec.org

filozof hakkında tüm yazılar

Sorularla Felsefe

mehmetbastug94 | 06 October 2010 16:59

Felsefe
Felsefe Yunanistan’ın İyonya kentinde M.Ö. 6. yy’da ortaya çıkmış ve ilk temsilcisi Thales kabul edilen bir fikir akımıdır.

Felsefe’nin anlamı
Yunanca’da Philia Sophia = Bilgelik sevgisi (Felsefe) anlamına gelmektedir.

Felsefenin konusu nedir?
Felsefenin konusu evren ve insandır…

Filozof nedir?
Üstte yer alan felsefe’nin anlamıyla ilişkili olarak; Bir arayış içerisinde bilgeliği seven, bilgiyi arayan ve ona ulaşmak isteyen kişilere filozofdenir.

Aşk’ın, Şarab’ın ve Acı’nın En Acem Şairi….”Ömer Hayyam”…!

| 06 November 2009 13:47

herkes,gönlünce bir yol ariyor kendine..kimi arayisi sürdürmekte,kimi buldugundan emin..ama bir gün,bir ses haykiracak göklerden:
“herkesin yolu kendine varir,arama baska yerde!”

Asıl Adı Gıyaseddin Eb’ul Feth Ömer İbni İbrahim’el Hayyam olan; 18 Kasım 1048 doğmuş ve 4 Aralık 1131 yılında vefat etmiş;

Bilim adamı.
Matematikçi.
Şair
Müneccim.
Alim.
Filozof.
Hepsi bir tarafa gönül adamı.Rubailerinden anladığım kadarıyla aşkı iliklerine kadar yaşamış İranlı Şair.Sevmeyenlerinin,özellikle müslüman olan halkın şarapçı diye tanımladığı,tanıdığı; kendi zamanın ve hatta bizim zamanımızın aşmış insanı…

J. J. ROUSSEAU (Serseri Filozof)

teacher07 | 13 October 2009 10:50

18. yüzyılın önemli düşünürü J.J. Rousseau‘nun babası İsaac Rousseau’nun, 1705-1711 arası İstanbul’da yaşadığı bilinir. Adam, saat tamirciliği yapan serseri ruhlu biridir. J.J. Rousseau, Cenevre’de doğar. Bir kavgaya karışan babası, cezadan kurtulmak için şehirden kaçar ve bir daha da oğlunu aramaz.

Rousseau, amcası tarafından bir papazın yanına yerleştirilir. Papaz tarafından kırbaçla dövülen Rousseau tekrar amcasının yanına döner. En sık yaptığı şey kırlarda aylak aylak gezmektir. Bu sefer bir zabıt katibinin yanına yerleştirilir, o da olmaz bir oymacının yanına verilir. Zabıt katibi onu eşeklikle, oymacı hırsızlıkla suçlar, döverler.

Rousseau bu defa bir rahip tarafından, Madam Worens adlı bir kadının yanına yerleştirilir. Kadın ahlaki açıdan kuşkulu biridir. Ona iyi davranır, “küçük” diye hitap eder, o da kadına “anne” der. Bir süre sonra kadının ona metreslik yaptığı anlaşılır. Kadın ona kadastro dairesinde bir iş bulmuşsa da Rousseau işi terk eder. Yayan yapıldak gezmelere ve serseriliklere başlar. Zamanla müzikşinas olur. Bu, besteci kimliğinin temelini oluşturacaktır. Bu arada üç yılını geçirdiği madam ile arası açılır. Bir yandan da felsefe, tarih, şiir ve teolojiye ait eserler okumaktadır. Nihayet 1735’ten sonra ciddi insanlarla ve bilgelerle ilgilenmeye başlar.

Desiderius Erasmus

liquidlightening | 02 June 2009 15:00

Erasmus, 1465-69 Yılında Hollanda’nın Rotterdam şehrinde dünyaya gelmiştir. Bu tarihle ilgili hakkında araştırdığım şeyler dahilinde kesin bir bilgi yok gibi gözüküyor. Erasmus Rönesans hümanizminin en büyük temsilcilerinden biridir. Eğitim hayatı 9 yaşında Hegius at Deventer’a gönderilmesi ile başlamıştır ve kendisinde hümanizmin temelleri oraya gönderilmesi ile ortaya çıkmıştır. 13 yaşına geldiği dönemde annesi ve aradan uzun bir zaman geçmeden babasını kaybetmiştir. Evlilik dışı bir çocuk olması ve babasının gezici bir rahip olması nedeniyle ölümlerinin ardında Erasmus’a ait olan az miktardaki mal varlıklarına vasileri el koymuş. Bu badireler atlatılıp öğrenim döneminin tamamlanmasının ardından Erasmus din adamı olmak üzere 1487 yılında Sageberg Manastırı’na bağlı Aziz Augustin Tarikatı’na girmiş ancak bağnazlığa karşı düşünce yapısı ile insancı yanın eğitim ve kitaplarla güçlendirileceğine ayrıca eğitimli kişilerin kendilerini körü körüne tutkulara kaptırmayacağına inanan Erasmus’un bu düşünceler çerçevesi içindeyken bildiğimiz rahip anlayışı ile ilgili herhangi bir etkinliği olmadığı biliniyor. Nihayet Erasmus 1492 yılında Papaz olabilmiş lakin kendini bilime adayacağını ifade ederek Papa Julius II’den papazlık andı içmemek için özel bir izin almış. Bu dönemlerde çalışmalarını sürdürmüş ve Papaz olmanın nimetlerinden bolca yararlanmıştır.

nietzsche’nin besteleri

biSGen | 09 January 2009 18:13

Nietzche
Nietzche

pek çok kişi gibi ilk olarak irvin yalom‘un “Nietzsche Ağladığında (When Nietzsche Wept)” kitabını okuyarak tanıştım Nietzsche ile… hafızam beni yanıltmıyorsa henüz yirmi yaşında biLe değildim ve sarsıldığımı hatırlıyorum, ki hala da sarsılıyorum.

Nietzsche Ağladığında
Nietzsche Ağladığında

Sonra yine ya Nietzsche’nin kendi eserlerinden bulabildikçe ya da okuduğum herhangi bir kitabın herhangi bir pasajındaki Nietzsche alıntılarıyla ama mutlaka okuyarak/düşünerek geçti günlerim. GeçenLerde üyesi bulunduğum bir sitede Nietzsche besteleri buldum ve burada paylaşmayı uygun gördüm. bu yazıyı hazırlarken de nietzsche hakkında hazırlanmış şu sayfaya rastladım. sevgi ve saygılarımla…

‘ Üstat KUNG ‘

| 04 November 2008 17:06

KONFÜÇYÜS (M.Ö 551 – M.Ö 479); ünlü mü ünlü Çin filozofudur….
Üstat KUNG ismiyle de bilinir.
Dünya , onun düşüncelerini, Analektleri ile tanır.
Bu büyük düşünürün her sözünden ince ve derin anlamlar çıkarabilirsiniz. Çin’de yaşamış, felsefesini ise sadece çin’e değil tüm dünyaya duyurmuştur.

Düşünce ve felsefesi toplumda ahlaki değerler,
insan ilişkileri, siyaset ve adelet (hukuki değerler)
olup daha bir çok konu ile de ilgili analektleri vardır.
Mesela aşk terapistliği….
Konfüçyüs’un Aşk Öğütleri…..

M.Ö’nce yaşamış bir düşünür olmasına rağmen
günümüzde de ismi geçen üstat’lardandır.
Bir çok konuda güzel ve özlü sözleri ve felsefesi halen dikkate alınmakta…
Konfüçyüs’tan özlü ve güzel sözler….

Çinliler teknoloji v.s…her konuya el attıkları gibi
filozoflarıyla da meşhurlardır.
Dünyada aynı zamanlarda yaşayan bir kaç filozofun içinde yer alır,Konfüçyüs; Buda, Thales gibi…….
Öğrencisi olmak isterdim bu büyük düşünürün…
Konfüçyüsçülük bakınız…
Konfüçyüs’ün dünya basınında çıkan TÜM HABERLERİ.

Süpermarketler -2

kapuska | 25 July 2008 14:21

Geçen yazıda kısa bir giriş yapmış, paranın ve matematiğin alışveriş olgusundaki yerine değinmiştim. Yine o yazıda söylediğim gibi başlarda belirli periyotlarda –ki bu hafta kavramının da ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi, insanlar ürettiklerini (veya avladıklarını) pazar yerine getirirler burada takas ederler ya da satarlardı. Fakat paranın tatlı kokusundan (sanırım güzel bir oksimoron oldu..) olsa gerek bir süre sonra insanlar pazar yerini hergün kurmanın menfaatlerine daha bir uygun olduğunu düşünmeye başladılar.

-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-
-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-

Ne var ki, asırlar sonra kuantum mekaniğinin babalarından Heisenberg’in de ortaya koyacağı belirsizlik ilkesi gereği, insanlar aynı anda iki yerde birden bulunamazlardı. Dolayısıyla hem tarlada veya avlakta hem de tezgahın başında olamayacakları için insanlık yeni bir kavramla tanışmak durumunda kaldı: uzmanlaşma! Filozof katili bu terim sayesinde insanlar başlarda masumane iş bölümleriyle (kocanın avlayıp eşinin satması gibi..), biraz daha ileride ise yaptıkları işlerin erbabları olarak bugünkü uzun çarşılarımızın ilk tıfıl örneklerini oluşturmaya başlamışlardı.

Chicago’da Büyük Pazar, 1865
Chicago’da Büyük Pazar, 1865

Özellikle konar-göçerlik zamanlarında bireyin (veya iyimser bir ifadeyle kabilesinin) şahsi zorunluluğu olan zanaat bilme durumu, hayatta kalabilmek için başlıca yükümlülüktü. Nitekim avladıkları hayvanlardan matara yapamasaydılar yeniden avlanmak için su kaynağından uzaklaşamazlar, kili işleyemeseler yiyeceklerini kötü zamanlar için stoklayamazlar, çemberi tamamlamak için ekleyelim, madeni kullanamasalar avlanamazlardı. Şüphesiz bütün bu malzemeleri takas ederek de bulabilirlerdi. Fakat Ademoğlu, kendi cinsini yoktan yere öldürebilen yegane varlık olduğundan mı bilinmez, takas için yüzyüze gelmektense kendi üretmeyi yeğliyordu. Her nasılsa, zaman içinde ve bir noktaya kadar bu güdüsünü törpülemiş, ve toplum içinde yaşamanın avantajları baskın geldiğinde olmazsa olmaz bu edinimleri unutmaya başlamıştı (bugüne bir not, bkz. ampül takamayan elektrik mühendisi). Aynı şekilde ziraat ve ava istidadı olmayan zanaatkarların da kendi tezgahlarını açmasıyla bugüne kadar süregelen pazar ve çarşı uygulaması başlamış oldu.