bildirgec.org

evcil hayvanlar hakkında tüm yazılar

onlar için bir kap su…

lavinya76 | 21 May 2010 11:56

terk edilmek her canlıya aynı acıyı verir
terk edilmek her canlıya aynı acıyı verir

Hadi kızım koş, diye arabanın kapısını açtığınızda yine gezmeye gidiyoruz sanıp sevinçle koştum arka koltuğa. Ayşe’cik bebeğiyle meşguldü yol boyu benimle ilgilensin diye sırnaştım ama dur Lady, diye azarladı beni hatta kafamı itti usulca. Kalbim kırılır gibi oldu ama aldırmadım. Siz ön koltukta hararetli bir şeyler konuşuyordunuz, belki de tartışıyordunuz. Kimsenin benimle ilgilenecek hali olmadığını anlayınca usulca uzandım olduğum yere.

Can dostumuzu eğitelim…

Beacool | 21 January 2010 14:36

Hayvanlar aleminde akla gelen ilk isimler kedi ve köpekler oluyor genelde. Kediler yedi bin, köpeklerse on beş bin yıl önce evcilleştirilmişler. Bu iki canlının insanların en yakın dostu oldukları bir gerçek ama bu ünvanı nedense köpekler elde etmiş durumda. Girişten de anlaşılacağı üzere haberimiz sadık dostlarımız köpeklerimizi ilgilendiriyor. Bu ürün köpeklerimizin eğitimi için harcadığımız vakti en aza indirmeye yönelik.Köpek besleyen ve eğitmiş insanların ortak sorunlarından biri (genelde) can dostlarının kendilerinin dışındaki bireylerin laflarını pek takmamalarıdır. Sonuç olarak da bazı karmaşık durumlar ve hoş olmayan davranışlar ortaya çıkabiliyor. Basit bir örnek vermek gerekirse, çift olarak baş başa romantik bir hafta sonu tatili planı evde sizin dışınızda kimsenin lafını dinlemeyen köpeğiniz yüzünden yaklaşık on üç sene erteleniyor. Çünkü can dostunuzu bırakabileceğiniz hiçbir arkadaşınız yok yada bıraktıklarınızda yakasını çoktan silkmiş durumda…

Tabii bu her köpek sahibinin kabuslarından biridir ama artık öyle olmaktan çıkacak. Ultrasonic Voice Recorder Dog Trainer tam da bu noktayı hedef almış bir alet. Bu ürün komutlarınızı sizin sesinizle kaydederek siz orada olmasanız bile köpeğinize ses tonunuzla komut vermenize yarıyor. Ayrıca sadece köpeğinizin duyabileceği sessiz komutlarda (ultrasonik) verebiliyor. Böylece insanların rahatsız edilmemesi gereken zamanlarda bile köpeğinize komutlar verebiliyorsunuz.Şahsi fikrimi sorarsanız 28$ fiyatla satılacak bu alet mantık olarak gayet yerinde. Teknoloji ve yıllardır kullanılan “köpek düdüğü” tekniği birleşimi aletin ana fikri. Tabii bu ürünün köpeğinizin bebeklik dönemlerinde alınması gerektiğini hatırlatmalıyım.

Köpek, kedi bilumum evil hayvan mahlukatı sahipleri için rehber

nedirnedir | 23 August 2008 17:14

Petarkadaş, gözden kaçan büyük bir web 2.0 sosyal topluluğu, üyeleri 200.000 kadar fotoğraf, 1.500.000 forum mesajı, 250.000 grup mesajı üretmiş durumda.

Hızla da büyümeye devam ediyor. İlgilenenlere duyurulur. Eğer, bir köpek, kedi, kuş, balık, sürüngen, kemirgen sahibiyseniz bizimle beraber orada sosyalleşebilirsiniz.

Bizim sayfamızın adresi:
www.petarkadas.com/rehber ve üye sayfamızın adresi www.petarkadas.com/tysonbaba

Evcil Hayvanlar İçin Konforlu Yatak

kahkar | 29 December 2007 22:32

Evcil hayvanları düşünen ve belli ki keyiflendiren bu küçük yatağın adı: SleepyPod imiş. Kendisi, istediği zaman işe yarar bir taşıma sepeti oluveriyor, uzun kayışı ile birlikte omuzda bile taşınabiliyor.

Altın Kule

zabun | 25 November 2006 23:00

ALTIN KULE
Beş yaşındaydım, aklı başındaydım.
Fakirdik biz ama gururluyduk, Ankara’daydık bir tepede.
Babam yoktu, ablam vardı,
Abim yoktu, anam vardı.
Çevremizde bizi seven vardı, kıran vardı.
Bahçemiz vardı, kedim vardı.
Bir şeyler veremezdim ama,
Yanıma gelirdi, atlardı, zıplardı.
Tırmalardı! el şakası yapınca,
Ben ağlayınca ağlardı.
Bir gün duydum ki, kokmuş bir balık yüzünden,
Mahallenin afili delikanlısı Karabaş’la,
Karakucağa girişmişler,
Bizimkini bahçeye zor yetiştirmişler.
“Kedin ölüyor” dediler,
Kötü şey herhalde ölmek dedikleri.
Bir şeyler yapmalıyım, dedim,
Kedimi sırtıma yükledim.
Dedim ya beş yaşındaydım, aklı başındaydım.
Altın kuleye gidip altın isteyecektim oradakilerden;
Sonra kedimi doktora götürecektim, gecikmeden.
Her gün güneş batarken ufukta belirirdi.
Kocamandı, altındandı, sıcacıktı çorba gibi.
Bilemezdim oraya nasıl gidilirdi?
Acaba arabaya mı binilirdi?
Dümdüz yürünür müydü,
binalar hesaba katılmadan?
Atıldım caddeye düşünmeden,
Kahvedeki amcalar gibi miskinleşmeden.
Bir araba gördü öteden,
Durunca bindim içine itiraz dinlemeden.
İşaret ettim altın kuleyi,
Şoförün gözlerinde gördüm gülümsemeyi.
Yinede götürdü oraya beni.
Sanki daha kocamandı boyu-eni!
Altın değildi artık! Sıcacıkta değildi çorba gibi.
Yahu bildiğimiz binalardandı bu!
Oysa her hayalime göz kırpardı bu.
Dayanacak hali yoktu dizlerimin,
Yaşlarla dolan gözlerimin,
Ölme diye yakaran sözlerimin,
Sonu geliyordu; kedim ölüyordu.
Ve yanıma biri yanaştı beyazlar içinde,
Anlattı bana her şeyi başka bir biçimde.
“Ben veteriner hekimim bu bina içinde”
dedi ve Altın Kule ye girdik.
Kedim ve ben bu amcayı pek sevdik.
Devam edeyim mutlu sona da erdik…
Arka ayakları olmayan zavallıcık;
Takılan tekerle oldu zıpırcık.
Bahçede yine koşuyordu.
Tekerlere yavaştan alışıyordu.
Altın kuleye ne mi oldu?
Öğrendim; Altın Kule altın değildi,
Sadece güneş vurduğu için parlıyordu.
Ama bildiğim ilk altından adamlar orada çalışıyordu.

zabun

Gökkuşağında Randevu

Paga | 06 November 2005 09:02

Kuşadası’nda yaşayan bir arkadaşım (C) haber vermeksizin İstanbul’a gelerek beni bulduğunda, neden haber vermediğini sorgulamama gerek yoktu, çünkü 11 yıl önce cep telefonları bu kadar yaygın kullanılmıyordu ve insanlar normal telefonla aramak yerine şehirlerarası bir yolculuğu rahatlıkla göze alabiliyorlardı, hiç bir şey şu anki kadar karmaşık olmadığı gibi, ilişkiler de, durmaksızın didişmeye ve birbirini her anlamda iğdiş etmeye dayanmıyordu; fark etmiyordu, bir arkadaşın, dünyanın öbür ucundan bile habersiz gelebilir ve senin evinde istediği kadar kalabilirdi, ne gideceği zamanı önceden söyleme gereksinimi duyardı o, ne de sen sorardın… Senden yapmanı isteyebileceği şeyler için önceden her hangi bir yalakalık yapması ya da imada bulunması da gerekmezdi, normaldi şu: Yeşilköy’deki büyük fuar yerine açılan evcil hayvan fuarına gideceğiz, sonra İstanbul’daki bütün evcil hayvan dükkanlarını gezeceğiz, alacaklarımızı aldıktan sonra, sen beni Kuşadası’na götüreceksin, sonra ne yaparsan yaparsın… Rica ya da başka şeylere gerek olmaması, onunla aranda kaba bir üstünlük eksikliği varmış gibi algılanmazdı; arkadaşın bunu yapacağını düşünüyorsa sen de yapardın: öyleydi o zamanlar.