bildirgec.org

etiketsiz hakkında tüm yazılar

biz ve son

| 07 December 2008 11:46

s/ondan geriye
on ve dokuz
mu?
bizden geriye sadece
iz mi?
kalacak.
Şimdi;
durduğum yer, son ise,
ve
bu yerde biz isek,
neden geriye?
yaslan omuzlarıma,
tökezlesek bile,
artık ileriye.

Müsvettesiz hayat

kopanisti | 03 September 2008 09:44

E K O N
E K O N

_/)

Hayalle gerçek birbirine karıştı.
Uzun zaman önceydi, bir günce okumuştum. Hani gezginler gezdikleri gördükleri yerleri yazarlar ya onlardan biri.
İki kişi tekneleriyle dünya turuna çıkarlar, geride herşeyi bırakıp.

Herşey dediğin denir ki?
Kirli hava, trafik gürültüsü, daha çok şeye sahip olabilmek için kariyer yapma hırsı.
Bunu yaparken insanları ezme, tahrik etme, kullanma, posasını çıkarma yada çıkarılan posanın ta kendisi olma durumları..

Özgürlüğe giden tutsaklar gibi..

Dejavuu88 | 26 January 2008 23:47

—Uzun süre yokum
—Ne, ne demek şimdi bu
—Lütfen soru sorma
—Yine mi
—Lütfen..
—Ne demek lütfen, ansızın ortadan kaybolacaksın ve ben yine..
—Benim için değerlisin, sadece bil istedim
—Ah, çok güzel. Yoksa bir açıklama bile yapmazdın öyle mi
—Yasemin sözlerimi çarpıtma
—..
—Lütfen Yasemin..
—Bunun bir sonu var mı?
—Sana hep bensiz geliyorum, ama bu gidiş sensiz olmalı
—Gizlerinde bende saklı mıyım?
—Bunu yapmak hoşuna mı gidiyor?
—Kartları neden açık oynamıyorsun, kendimi sana yabancı kılarken bile
—Gitmeliyim
—Hemen şimdi mi… Bu neyin bedeli söyler misin?
—sendeki “ben” için sensizliği seçtim..

  • Kız neye yoracağını kendisinin bile kestiremediği düşüncelerle evin kapısını anahtarıyla açmaktaydı. İçeri girdi, kapıyı yavaşça kapattı ve müzik setini açtı. Ruhunu huzurla buluşturmayı istemişti aslında, birden gözlerini masanın üzerinde duran hediyelere dikti. Onları kendisine vereni de görmekteydi ve gördüğü düşe bir an bakışlarının sabitlenmesinden olmalı ki o an geri dönüşü zor bir hata yapmakta olduğunu fark etti. Aklında dün gibi anımsadığı bu konuşmalar, sözcükler, anlamlar, anlamsızlıklar dayanılmaz bir koşuşturma içine girmişti. Yanılmamalarından yanılışı bitap tavırlara bürümüştü kızı o anda. Ötelere savurdu pullarını, kazanmak istemiyordu bu sefer. Kalemini kırmıştı işte şimdi iyimserliğin, yakmıştı karargâhlarını gölgelerin, düşlerini ruhunun kayıp şehrinde düşkünler evine hapsetmişti.
  • Şöyle bir geriye dönüp baktığında birlikte geçirdikleri zamanlarda bile kaçışlarda olduğu iklimleri seziyordu. Bilinmezliklerle mücadele zordu ve biliyordu ki bilemediği ve onun bildirmekten çekindiği iklimlerdeki yaşanmışlıklar yaşamının her anına sirayet ediyor ve izlerini taşıyordu. Kendine dair anlattığı her şeyde bir muğlaklık, zamana yayma ve saklamayı başaramadığı ip uçları… Şimdi, geriye bakıp düşündüğünde geçirilen zaman dilimlerinde yapılan konuşmalar, gezilen mekanlar ve paylaşılan konulardaki satır arası konuşmalardan çıkarımı onun ikinci bir kimlik içinde, gizlemek zorunda olduğu bir görev içinde olduğu kanısına vardırmıştı.
  • Tek bir resim kalmıştı o günden bu yana. Tüm hatıralardan farklı eylemler içerisinde odanın en ücra yerinde saklı durmaya mahkûm edilmiş bir tek eşya, tek resim. Ah… Kahretsin, resim demesine kızardı hep. Fotoğraf işte… Oysaki ne bir fotoğraf, ne bir mektup, ne bir not.. ikisine ait somut bir şey yoktu.
  • Boşlukları doldurulmuyordu savunmasızca kurulmuş cümlelerin. Refüze edilen onun hiçliği değil kendi varlığıydı. Soru işaretleri daha mı samimiydi de noktalardan, hiç cümle kurmamayı seçiyordu kendiyle konuşmalarından ziyade. Ve işte bundandı zamansız gülüşlerinin, kurgusu eksik ve anlamasını bilene tabloyu çizdiren fırça darbelerinin suskunluğunda barındırdığı “yalan”ları bizatıhi ruhundan işitmiş olmasının yüreğine sapladığı endişeler. Dayanamıyordu artık, gözlerinden akmayı bekleyen sessizliğini rüzgarın sözcüklerine karıştırmak istiyordu. Pencereyi açtı, soğuk rüzgâr taradı saçlarını. Gözlerinde kömür, saçlarında alev, içi buz gibiydi, yüreğinin boşluğu titriyordu. Geceyi seyrediyordu kız, zor ağlardı halbuki ve yaşlar bugüne egemendi. Onun çılgınlığını sorgulamak, kendisini bir anafora sürükleyecekti ya yoldan sapmalı ve trajediye selam vermeliydi ya da kahramanlık arzusuyla onun hayatı sorgulama temposunu bir deli gibi ömrüne buyur etmeliydi. Hep anlamaya çalışmaktan yorulmuştu. Avuçlarındaki sıcaklığı başka bir yüze sürmüştü bir zamanlar, geri alamadığı için mi başka bir çift gözün dokunamadığı iklimlerde üşüyordu şimdi acaba.. Sonunda üzülmekten korktuğu her şeye istem dışı savunmalarıydı buzdan kaleleri. Tüm oyunların, kurguların orta yerinde “hesapsızca duygulardan” bahsetmek ne kadar mantıklıydı ki.. Şimdi üşümesine sebep sandığı kalabalık düşünceler, ileride mutlak bir yalnızlığa dönüşecekti, mutluluğun uçuculuğunu seçmenin bedeli olarak..Ama bazen Wladyslaw Szpilman’ ı anımsıyordu. Müziğe duyduğu aşk ile tuşlara basmadan notaları çalan ve sonunda dayanamayıp kendini o eşsiz notalara teslim eden adam, tüm bedelleri göze alarak… Cesaret hayatı yaşanılır kılmaya önkoşul idi. Niye kendi yansımasına bu kadar uzaktı ve neden gururdan ördüğü zırhını yıkamıyordu hiç kimse..
  • Tüm bu düşünceler yormuştu zihnini, bir hışımla içeri girdi ve kendini uyanmak istemediği melodinin kollarına bıraktı..

****

Muhaceretten bir Nida..

Dejavuu88 | 04 January 2008 21:50

Düşünsel boyutların zirvesinden kayıyordu ayakları, yere tutunamıyordu ve anladıklarının yaşattığı beyin sancısından hızını kesemiyordu kar yağarken düşlerine.Bilme hırsı kamçılıyordu acısının hazzını ve ruhunun duygusuzluktan kabuklaşan doyumsuz ızdırabını soyuyordu. Köklendikçe kurtlanıyordu yaş ağaç, her asi fırtınada dik durur da, onun ince boynundan süzülüp usulca başını döndüren kokusunun büyüsüne boyun eğerdi tavizleri. Bu bir kader yanılgısı mıydı yoksa talihsizliğin iskeletine cesaretsizlikle giydirilmiş bir kılıf mıydı ?Camus’ a göre gerçek insan alın yazısına bile direnen insandır. Her şeyin geçici olduğu dünyada, hiçbir anı unutmadan nefes alıp vermek ve geçici varlıkların kasırgasında sürüklenmek..Ya da kusurlarla dolu bir hayata karşı bir dahi gibi yaşamaya çalışmak..Ne komik.Görünen tablo çelişkisel de olsa Camus’ un dediği gibi herkes ve her şey bütünün bir birleşenidir, hepimiz.. her dalga bir limana atar bizi ve bundandır alışığız kulaç atarken su yutmaya.. Yaşam bir tesadüf değil yaptıklarımızın bize yansımasıydı hep ve kaderi şekillendirme şıkkını işaretlemeyi beceremeyenler ya yolun gerisinde kaldı ya da anlaşılmamayı seçti.
İçimde tarifsiz bir hüzün, yine hüznümden içeri süzüldün. Düşmek ve doğrulmak arasında görünmeyen bir çizgiye tutundum, tıpkı uçucu düşlerimizdeki gibi. Neydi o hep çaldığım şarkı.. Kendimi baştan çizmeye mürekkebim bitmiş. Zaman geri akıyorken yazgısından yolların, tükenmişliğini yutkunuyorum alışmaların damağımdaki tadının. Bir korkum bile yok, kusur kalmamış payıma tanıdığım suretlerin maske altındaki ucuz yaşamlarından. Ne dayatmalara “evet” dedirtir ne de buz kesen ellerimi tutar geri kalan ömrüm. Sürekli besleyip büyüttüğüm bu içimdeki saklı gücüm, kimleri onardı oysa, kimlere yardım etti, ne mikropların başını ezdi ve ateşe attı kendini ne iyilikler, ne gülücükler savurdu hesapsızca. Sihirli bir değnek aldı sonsuzluğunu ve düştü kanatları kudretin, kim bilecek ki. Bir sen biliyordun ya her şeyi, bir sen anlamıştın da uzaklaşmıştın kendi insanlığından, ölümcül bir insan sıcağında küle dönmek için. Razı olmadım ve olmayacağım da.Yaşamımın bayrağını dalgalandıracağım kayıp gitse de ayağımın altından toprak, sana verdiğim sözleri tutarak. Çarklar dilediği gibi dönsün dursun artık.. Zaman değil, biz geçiyoruz öyle ya.İnsanlar birbirlerine kendi bencil gereksinimlerini doyurabilmek için yaklaşıyorlar artık ve bu beni ürkütüyor. Çünkü bu nokta da gereksiz ilişkiler doğuyor. Gösterişin, içtenliğin, gerçekliğin, sahteliğin, varlığın yokluğun büyük bir savurganlıkla tohumlarının serpiştirildiği dostluklar, aşklar vs.. Ve sonra her şey yazgının “adaletsiz” oluşunda aklın yolunu buluyor nedense. Halbuki her şey kendi tercihlerimizle bize yön çiziyor. Eğrisinede doğrusunada aynı açıdan bakınca ters yüz oluyor elde avuçta ne varsa. Ve Tanrı acımasızca suçlanıyor..

lakukaraça

kopanisti | 30 November 2007 11:43

……………….
hayat nedir diye sorsanız bana
ne para ne pul
ne yazlık ne kışlık
önemli değildir
sağlık da mevki de
değildir
uzun yaşamak da
öleceğiz nasıl olsa günün birinde
ha zengin olmuşun ha fakir
ama eğer bişeyler
paylaşabiliyorsan biriyle
budur işte
hayat o zaman hayat

site türkmalı ama..

be_goodie | 22 November 2006 19:56

siteyi Türkler yapmış. dünya üzerinde, kıtalara göre, hayvanları gosterirken yani bu linkte dünyayı kıtalara bölmüşler ama Türkiye görünmüyor.

birinci kısa şiir koşusu

| 25 October 2006 22:10

1.
Bir kıvılcımdı
Güzel olan her şey
Daha ne söylenebilir ki
Arkana baktığında gördüğün
Hüzün…

2.
Gözlerime bakmaz oldun ışık?
Gözlerim hep açık
Hep açık
Onca şey varken göremediğim.

3.
Kötü bir şarkı gibi
Anımsamadan
Hiç kimseyi

Her sabah işe giderken

Last Anatolian Knights | 12 May 2006 22:31

Insan bi cok seyi wc de dusunur derler, korkarim ben is servisini wc gibi kullaniyorum. Güzergah boyunca gorduklerimden konu bulup kah kiziyorum kah kendi kendime gulumsuyorum. Zaten takmak takilmak demek bence, illa ki negatif dusunuyor olmak degil. Hah bizim sirin sokak kopekleri guneste nasil da oynasiyor, ulan ise gitmenin alemi varmi, in surada çimenlerin çamurun icinde debelen kopeklerle. Gercek bir sevgi ve duygu alisverisi. Ben serviste aklim onlarda. Derken Caddebostan daki buyuk panolarda sevmedigim bir reklam. Bir buyuk insaat firmasinin “almondhill”.. “mashatten” gibi konutları. Her seferinde icimden gece sokaga cikip kocaman spreyle bu panolarin uzerine “daha ozenti daha komik isimler bulamadinizmi?” yazasim geliyor. Hem de tüm Istanbul daki benzer panolara. Uff takma… bak yelken klubu surf kisminda temizlik var sezon acilacak galiba, en iyisi sen aksam spora gitme, neopren elbisene bir bak oksa mutlu ol. Ve rollerblade leri giy sahilde turla bak bakalim acilis yakinmi..