bildirgec.org

edebiyat hakkında tüm yazılar

Hayat Absürttür

plumprune | 27 February 2003 20:55

Hayat gerçekten çok absürd, bu yüzden de bununla ilgili bir yazı yazmaya karar verdim.

Her şeyden önce absürt’ün tanımıyla sanırım konuya girmeliyim: 20. yüzyılda ortaya çıkan, mantık zinciri doğrultusunda ilerlemeyen, tuhaflıklar tiyatrosudur

absürt. Basit bir örnekleme yapacak olursak eğer: sınıfta iki öğrenci arasında ağız dalaşı çıkması absürt değildir, ama bir öğrencinin birden takla atarak kapıya doğru ilerlemesi absürttür. Traji-komiktir absürt. Saçmalıklar arasında sıkışmış derin anlamlar içerir, ama ilk izlenim insana anlamsızlıklar dizisi gibi görünür. Her an her şey olabilir. Gariplikler birbirini takip ederken, her şey olabildiğine sıradan görünür. Bir odada geçer, sokakta geçer ama dekor genelde abartılı değildir. Her şey sadeleştirilmiştir, diyaloglar, karakterler… Ağdalı konuşmalara pek yer verilmez. Tekrarlar üzerine kurulu olduğu da söylenebilir. Sessizlik, duraklama belli başlı özellikleridir. Genelde karakterler arasında iletişim kopukluğu söz konusudur. Karakterlerden birisi diğerine göre daha seri düşünür ve konuşur, bu yüzden hep bir adım önde ilerler. Biraz daha yavaş işleyen beyniyle diğer karakter, sürekli aynı soruları yineler. Kafası hep bir yerlere takılı kalır. Kimi karakterler hayatlarının tüm sıkıntılarını ayakkabılarının ayağını sıkmasıyla açıklamaya çalışır. Ayakkabısı rahat olsa, aslında hayat da düzelecektir. Hızlı düşünme yetisine sahip olan karakter ise genelde sistemi sorgular. Ama bu hiçbir zaman, detaylı anlatımlarla olmaz. Çok basit gibi görünen sorular derin anlamlar içerir. Oyunun kaderi baştan çizilmiştir, pek çok şey darmadağın olacaktır. Ölüm, hayal kırıklığı, yabancılaşma hatta delirme gibi sonlar olağandır. Kimlik karmaşası içindeki karakterler, kim olduklarını, ne yaptıklarını ve ne için yaptıklarını sorgular durur. Samuel Beckett, Arthur Adamov,

Eugene Ionesco,

Jean Genet,

Harold Pinter, Edward Albee, bu türde eser veren belli başlı yazarlardandır. Martin Eslin bu tarza tanımlama koyan ilk eleştirmendir. Absürt kategorisine girebilecek özellikleri sıralamış, ancak başlarda pek çok çevrede tepkiler almıştır. Yayınlanan eserlerin içeriği ve onlara gösterilen ilgi sayesinde zamanla absürt, edebiyattaki yerini almış, kendini bir tür olarak kabul ettirmiştir. Ve şimdi de ben, hakkında bilgi sahibi olduğum bir iki yazardan bahsetmek istiyorum izninizle (izin vermeyenler artık okumayabilir):

Bir Bilim Kurgu Yazarı: Hanife Çıta

Cyrano | 25 September 2002 18:55

Hanife Çıta 1965 istanbul doğumlu, tiyatro oyunları, senaryoları, öyküleri, belki kitabı var. Henüz bulamadım. Bilimsel araştırmalara meraklı, Hawking hayranı. Zaman yolculuğuna inanıyor, 1,5 senedir telepati yapıyor.

Vaktinde bir arkadaşımla, Hanife Çıta’yı keşfettiğimizde, şaşkınlığın tepelerinde Tanrı’nın bizi alması için bekler durumda bulmuştuk kendimizi. Bilim-kurgunun ancak holiwud filmi ya da robota yazdırılmış bir gazete haberi olarak uğradığı bu topraklarda yetiştirdiği hayal gücü bizi büyüledi. Bunun üzerine arkadaşım Hanife Çıta’nın öykülerinin bir arada bulunduğu bir web sayfası yaptı.

Hanife Çıta’nın öykülerinden, “Sevgilim Bir Uzaylı“dan bir pasaj alalım: “O, beynime , ışıklı görüntüler göndererek beni tehdit ediyordu..Gözlerinden çıkan renkli ışık parçaları, beyin hücrelerimi kuşatıyor ve kapana kısılmış bir fare gibi beni hapsediyordu..” öykünün ilerleyen bölümlerinde Hanife son derece şaşkın: “Önceleri düşüncelerimi kontrolü altına almış ve sonra da vücudumu incelemişti.. Aslında, onun beni tanımaya ihtiyacı yoktu.. Bütün gece konuşmuş ve sevişmiştik.. Şimdi, neden beni inceliyordu?

ben bu abiyi çok sevdim

indigo | 25 September 2002 04:23

Küçük İskender, The Kırmızı Başlıklı İstasyon Şefi

– Ben bu abiyi çok sevdim. Ona sevgilim diyebilir miyim anne?!

– Saçmalama oğlum.

– Çekici olduğun kadar küstahsın da anne.. Hem neden ağlıyorsun?

– Hayır yavrum, ağlamıyorum. Gözüme top kaçtı.

– N’olur gerçeği söyle anne, yaşayacak mıyım?

– Bu hava muhalefetinde biraz imkansız.

– Aşık oldum anne. Üstlendiğim vazife pek mühim. Bu vazifeyi layıkıyla yapacağımdan eminim..

– Seni ebediyete kadar bekleyeceğim ve oyalayacağım çocuğum..

– Al anne! İşte bana yazmış olduğun aşk dolu mektuplar. Meğer hepsi yalanmış. Al bunları!

– Hayır bebeğim, olaylar senin bildiğin, sandığın, çeyiz sandığın, karakutun gibi değil!

– Sus anne! Göremiyorum! Göremiyorum!

– Sen büyük bir insansın oğlum. İnan, süper kupon, mega kupon yok!

– Hıh! bizim gibiler şerefleri için yaşar, namusları için ölürler. Ama sen bunları anlamazsın anne!

Geçen yıl bu zamanlar

qenomesum | 28 October 2001 01:05

Geçen sene bu zamanlar falandı herhalde bu
Sayıklamalar mevzusuna başlayışımız.

envay çeşit hale soktuk, eğdik, büktük,

en son bu hali verdik. En doğrusu bu mu bilinmez tabi.İçerden bakınca görmeye
değer gibi geliyor. Nesnellik sorunu hat safhada.

Bir edebiyat sitesi

aozkan | 10 January 1998 12:22

Art ‘n Poeme. Evet karşıma bir site daha çıktı daha doğrusu ben ona rastladım iyi ki rastlamışım. Özellikle seçme metinler bölümü ( çok sık yenilenmesede) bir kez okumakla yetinilebilecek bir yer değil. Tabi ki orjinalini okuyarak tekrarlamak daha mantıklı olur. Tasarım sade içerik dolu dolu. Hadi tık.