Hanife Çıta 1965 istanbul doğumlu, tiyatro oyunları, senaryoları, öyküleri, belki kitabı var. Henüz bulamadım. Bilimsel araştırmalara meraklı, Hawking hayranı. Zaman yolculuğuna inanıyor, 1,5 senedir telepati yapıyor.
Vaktinde bir arkadaşımla, Hanife Çıta’yı keşfettiğimizde, şaşkınlığın tepelerinde Tanrı’nın bizi alması için bekler durumda bulmuştuk kendimizi. Bilim-kurgunun ancak holiwud filmi ya da robota yazdırılmış bir gazete haberi olarak uğradığı bu topraklarda yetiştirdiği hayal gücü bizi büyüledi. Bunun üzerine arkadaşım Hanife Çıta’nın öykülerinin bir arada bulunduğu bir web sayfası yaptı.
Hanife Çıta’nın öykülerinden, “Sevgilim Bir Uzaylı“dan bir pasaj alalım: “O, beynime , ışıklı görüntüler göndererek beni tehdit ediyordu..Gözlerinden çıkan renkli ışık parçaları, beyin hücrelerimi kuşatıyor ve kapana kısılmış bir fare gibi beni hapsediyordu..” öykünün ilerleyen bölümlerinde Hanife son derece şaşkın: “Önceleri düşüncelerimi kontrolü altına almış ve sonra da vücudumu incelemişti.. Aslında, onun beni tanımaya ihtiyacı yoktu.. Bütün gece konuşmuş ve sevişmiştik.. Şimdi, neden beni inceliyordu?“
“Rüyamdaki Uzay Aracı”öyküsünde Hanife Hanım bir uzay aracından, gezegenimizi sondalıyor uzaylılar: “3 sonda toprağı delerek yeraltı incelemesi yapıyorlardı.” yazarın bu cümlesini günlerce beynimde taşıdığımı hatırlıyorum.
Fazla detay vermesem daha iyi. Hanife Çıta mutlaka okunması gereken bir klasik, türk bilim-kurgu edebiyatı için dönüm noktası. heyecanı sürekli dorukta tutan ve insanı düşüncelere sevk eden di’li geçmiş zamanın hikayesinde yazınlanmış anlatımı, ezoterik yapısıyla okuyucuyu uzayın derinliklerinde engin yolculuklara çıkarıyor.
Diğer öykülerini ve makalelerini buradanokuyabilirsiniz.
yorumlar
Türkiye’de bilim kurgu yazarları ne yazık ki fazla değil.
Üzücü tabii…
psikolojik desteğe ihtiyacı var bu ablanın. Halüsinasyonlarını yazıyor yazmasınada şizofreniye doğru koşuyor bilmem farkında mı?
“3 sonda toprağı delerek yeraltı incelemesi yapıyorlardı” cümlesi gerçekten de unutamadığın bir cümle mi? yani sahiden? hani yani cidden..????
bu cümleleri bi yerden hatırlıyorum yoksa hanife beni kaçırdı mı?
harbiden yahu bu cümlenin neresi bu kadar unutulamayacak derecede_
uzay gemisinin neye benzediğini uzaylının ne yaptığını kısacası her türlü bilim kurgu kültürünü NASA bilim adamlarına bile saç baş yoldurtan Hollywood filmlerinden almışa benziyo..
vardır bir numara dedim. paradox falan demiş eleman, ama boş, gidior bakıyor, kabuk falan varmış, tehlike anında geminin güvenliğini sağlıyormuş, orada bulunduğu süre içinde hiç tehlike olduğundan bahsetmedi ama. salak öyküler gibi geldi bana, bilemiyorum değildir belki. ama ben hergün okula giderken, jeotermal santralinin önünden geçiyorum, dev sondaj makinaları var, hiç etkilenmedim daha.
inceleme yapıyorlardı. sonra bi uzaylı geldi sondasıyla beni deldi.”
bence evde kalmış bi kadın bu . 50 yaşında filan. “Dünyalılardan yana şansım yok bari bi uzaylı gelsin de son versin şu bekaretime ” diye yazmış.
yanlış olmasın.
george lucas 1977 den beri senin tanımlamana göre şizofreninin doruklarında bkz
ve bkz
ve bkz
ya shyamalan a ne demeli tamamiyle kendini şizofreniye vermiş dimi…
hele bu
ahkamın o kadar saçma ki binlerce yazar ve yönetmen örnek verebilirim haa bizimkiler yapınca tü kaka gibi bir zihniyete sahipsen ayrı…
herkes dümdüz mü bakmalı hayata ?
kadın o kadar azgın ki 4 tane istiyo 🙂 bilerek yazdım.
çok komikmiş be, aklımı kaçırdım. sen kaç tane istersin?
sen zenci misin? zenci hayranı mısın yoksa sadece zengi filmleri mi izliyorsun?
allahtan bilim-kurgu pornolara henüz rastlamamış. “n” sayıda organı olan uzaylı canlılar, cinsiyet sahibi uzay gemileri henüz literatürüne girmemiş.
zenciyi küfür olarak alıyorlar.
zenci sensin.
blade den başka zenci filmi izlemedim.
sen yahudi misin? arap mısın? hatta ve hatta kürt müsün_ kürt filmleri izleyip fatih bilmemne midir geberdi gitti – onu mu dinliyorsun?
meraklısına
murathan munganın da böle bi hikayesi yok muydu? o kitapta bir “biritni sıpiyırs” kaçıran uzaylı, ve ablam ile abimin aşkını anlatıyordu bir hikaye.. (bkz)
aynen vardı, o kitapta. hem de aynen. ama murathan mungan bilim kurguya da yapışık bi şeyler bulaştırmıştı.
bu ne saçmalık
bir uzay aracini tanimlamak için ultra zekice bi sıfat bulmus arkadas: “super uzay araci” bu cumle de benim aklimdan kolay kolay cikmaz simdi
merak ettim “yapetus SSpade” ile ayni hikayeyi mi okuduk? okuduysak ben nie bu hikayenin begenilmesine bu kadar sastim? yoksa o oyle sondasal bi cumleyi beyninde gunlerce tasiyan biri oldugu icin mi begendi? acaba “yapetus SSpade” hikayenin yazari yada web sayfasinin hazirlayan kişi ile ayni kisi mi?? degilse nie… eeeh yeter bu kadar
kimseyi uzmek istemem sadece bi hikaye yi ve yukardaki yaziyi okudum, ona gore degerlediriyorum. belkimde yazarda cidden yetenek vardir, yıllar sora elindeki “hugo” odulunu yuzume carpar (ahh nerde). zaten ender turk bilimkurgu turk bilimkurgu yazar adaylarıdan biri, kusturmeyelim de kendini yetistirsin.
hmm ameximes ignore listesine koyuldun koçum. kolay gelsin. kasım aralık ocak hiç sabbırlı diilimdir valla. bul bi formül napcaksın kahve mi taricaksın köy mü yakıcaksın. beni aihm e mi şikayet ediceksin. yapabilceğin en akıllıca şeyi yap bakalım. ben görmüyor olacağım tabi. koyu tenli arkadaşım.
gecin dalganizi!
bir sekilde kendi kusaginin turk kadini profilini yansitan hanife teyzeye gulun! o kadar beceriksiz gordugunuz kadin, eline kalem almis birseyler ciziktirmis sizlerede bir sekilde ulastirabilmis.. dusunun bakalim bu kusak kimleri iceriyor sorun etrafinizdaki bayan buyuklerinize yaslarini sorun?
egitimden yoksun birakilan ezmeye doyamadiginiz turk kadininin haline sonra daha bir anirarak gulun!
her yonden uretim yoksunu, dunyanin dort bir yaninda ezik, kopyaci genclik, annesiyle buyukannesiyle dalga geciyor!
diye de şapka çıkaracak değilim ya, ya da belirli bir kuşağı temsil ediyor diye(kendisi temsil ettiğinin farkında mı acaba ?) hatta ve hatta, bir kadın ve hemcinsim olduğu için.sonra bu kadın ezme meselesi de ne?? birşeyler yazılıyorsa tabi ki eleştirilecek ve ya yüceltilecek hatta kimilerince dalga geçilecek. yazar teyzemizde bunların farkındadır herhalde…
ayrıca oldukça sıradan, dili keyifsiz cümleler bütünü gibi geldi ..
ama herşeyin bokunu çıkararak ; belden aşağı muhabbetlere götürmek sanırım son zaman ahkamlarının modası olmaya başladı…Blog ta neler yazıyor beyefendilerin yazdığı ahkamlara bak…4 mü 5 mi ; zenci mi seversin ; kadın evde kalmış uzaylıya vericekmiş ; arkadaşlar ne oluyor size ya ? bu kadın iyi ya da kötü ; beğenirsin beğenmezsin kitap yazıyor eee size ne oluyor -madem ki bu kadar boş vaktiniz var oturun o sıkıcı hayatlarınızı kaleme alın bari…
saygım sonsuz, yazmış, güzelde betimlemeleri var.
insan biraz cinsellikle ilgili bişiler yazdı diye azmış mı olması gerekiyor. her yazılan yazarı bire bir yansıtsaydı, her yazarın bir bilemedin iki kitabı olurdu.
2 sene 4 ay oyun yazarlığı ve senaryo ve oyun yazarlığı konusunda eğitim alan bir insanın türü ne olursa olsun edebi olarak tanımlanabilecek bir yazısının polislerin tuttuğu olay tutanaklarından daha iyi bir anlatıma sahip olması gerektiğini düşünüyorum.
Bunun bizimkiler yapınca diye tanımladığın kısmı ise; zaten halihazırda belli bir kaliteye ulaşmış bir yazı türünde insan ister istemez daha kaliteli bir şey bekliyor.
Bu memlekette bu tarzda verilen ürünlerin az veya kısıtlı olması eleştirilemiyeceği anlamına da gelmiyor.
Psikolojik destek ile ilgili kısım ise; hikayelerin konuları ile ilgili değil anlatım tarzı ile ilgili bir varsayımım(espirim?). İnsanlar telepatiye inanabilir, uzaylılara inanabilir, uçtuğunu iddia edebilir ama bunu anlatış tarzı önemli.
George Lucas ile ilgili de; hayallerini (fikirlerini?) pazarlama konusunda eşsiz bir şahsiyet ve son olarak hayata da dümdüz bakmak gerekmiyor hatta ben az buçuk yandan bakıyorum.
benimde kaygım oydu, “4 tanelik azgın” lafı sinirimi bozdu. sonuç olarak, bir şeyler üretmiş deniyor; yapmayın lütfen, polis emek harcamıyor mu dayak atarken? üstelik ben yazıya pek bir şey demedim, blog’u giren arkadaşın 3 sonda konusundaki hassasiyetinin nedenlerini sormaya çalıştım. ama canım cicim retribuiton, sonda kelimesini, bir çok vatandaşım gibi, cinsel olarak algıladı, delinen toprağı ise… kahnweiler, bence fikrin, pek geçerli değil çünkü; ben sokak çocuklarına karşı beslediğim hassasiyet nedeni ile, “…bacak kadar çocuk, taş atıp duruyordu, bir güzel bağlayıp çöpe attım onu…” tümcesine, “hayır, olamaz, sokak çocuklarına uygulanan şiddete hayır” derken, birisi çıkıp, “kravatlı, takım elbiseli olunca at çöpe, ama sokak çocuğu olunca başının üstüne koy? olmaz öyle, ben şahsen, sevgilimide attım bir kaç kez çöpe” demişti. umarım anlatabildi.
açıksözlülük le -patavatsızlık ; eleştiriyle – t.şak geçme arasındaki farkı bi anlasak
bunlara derken birazcık okuyunca hanımefendinin makalelerini “Beyin dalgaları atmosferdeki gaz tabakasıyla irtibata geçtiğinde düşüncelerimiz gerçekleşir..”
gibi birşeyle karşılaşıp düzgün cümle bile kuramaz hale geliyor insan..
Not: Konu başlığı çoğunun gözünden kaçmış. Enberbats… Sonda konusu bence zırvalığın uç noktası olarak örneklenmiş SSpade tarafından…
evet doğru seviştik..
ama incelemelerim hiç sonuç vermedi kendisini tanımlayamadım ayrıca yerkürede sondaj yapmadım bir kısım medyanın uydurması bak hele hemde üç sondayla wallahi yalan…
yıllar önce bir bilimkurgu sitesi açmıştım ve Hanife hanım da az sayıdaki yazar arasındaydı (bilimkurgu.cjb.net)
Şimdi yeni bir bilimkurgu sitesi (http://2017.olayi.com) hazırlıyorum ve O’nu arıyorum.
O’na ulaşabileceğim bir e-mail adresini bilen varsa özel mesajla bildirsin lütfen..
Sevgiler.